- O Ana Adanmak

Adsense kodları


O Ana Adanmak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafizvuslat
Fri 17 July 2009, 03:58 am GMT +0200
O ANA ADANMAK
            Güzel Sanatlar Fakültesinde sıradan bir gündü. Resim atölyesinde bir daire oluşturmuş olan öğrenciler, hocalarının gözetiminde, önlerindeki yaşlı erkek modelin karakalem resmini yapıyorlardı. Yaklaşık yirmi öğrenci vardı. Hemen hepsinin aklından türlü türlü düşünceler geçiyordu. Kimi dersten sonra ne yapacağını planlıyor, kimi başarısız olduğu dersler için endişeleniyor, bazıları erkek ya da kız arkadaşını düşünüyor, bazıları da yaptıkları resimlerin istedikleri kadar iyi olmamasına üzülüyordu. Atölyede sıkıcı ve durgun bir hava vardı. Dersin ortasına doğru gelmişlerdi ve çoğu yaşlı adamın resminin kaba hatlarını yapmıştı bile.

            Tam o sırada, yaşlı model bir külçe gibi yere yığıldı ve hareketsiz kaldı. Kız öğrenciler çığlık attılar, erkek öğrenciler ne yapacaklarını bilemediler. Hocaları hemen adamın yanına geldi ve nabzını tuttu. Sonra ağzından tek bir kelime çıktı:

             "Ölmüş!" Sonra, öğrencilerine dönerek şöyle dedi: "Arkadaşlar! Biliyorum, bu zor bir durum. Ama birer sanatkâr olarak karşınızda eşi bulunmaz bir fırsat duruyor. Önünüzde son nefesini vermiş bir insan yatıyor. Şimdi onun resmini yapmaya başlayın."

             İlk şaşkınlığı üstlerinden atan öğrenciler, önlerine yeni temiz birer kâğıt aldılar ve yerdeki adamın resmini yapmaya başladılar. Artı kimse, adamı en gerçekçi biçimde resmetmekten başka bir şey düşünmüyordu. Kimse, yaptığı resmin iyi mi yoksa kötü mü olduğunu umursamıyordu. Üzücü de olsa bu eşsiz anın kâğıtlarına çizgilerle dökmekten başka bir şey yoktu akıllarında. Atölyede kalemlerin kâğıt üstünde hızla gezerken çıkardığı seslerden başka bir şey duyulmuyordu. Nefesler bile sanki tutulmuştu.

            Yaklaşık bir saat sonra, resimler bitmişti. Herkes "hayatının resmini" yaptığını düşünüyordu. Ama hâlâ büyük bir sessizlik hâkimdi ortama.

             Derken, hocalarının sesini işittiler: "Şimdi kalkabilirsin!"

            O zamana dek kıpırdamadan yatan yaşlı adam, öğrencilerin hayret nidaları arasında yerinden kalktı, hocanın elini sıktı ve atölyeden çıktı.

             Hocaları gülümseyerek durumu izah etti.

            "Size böyle bir oyun oynadığım için özür dilerim. Ama bir gerçeği başka türlü anlatmam herhalde mümkün değildi. Modelimize böyle davranmasını ben söyledim ve sanırım bu küçük yalan işe yaradı."  Hoca sözlerine devam etti:

            "Arkadaşlar, bize verilen her an eşsiz, biricik ve bir daha yakalanması asla mümkün olmayan bir hazinedir. Önümüzdeki beyaz kâğıtlar o an ki hayatımız, elimizdeki kalemler de o anı nasıl yaşayacağımıza ilişkin isteklerimizdir. Ama tıpkı dersin başında olduğu gibi, içinde bulunduğumuz anı yaşamamıza birçok engeller çıkarıyoruz. Bunlar ve geçmişe ait elemler, ya da geleceğe ilişkin korkular veya beklentiler. Oysa hayatımızın her anı, başka hiç bir şeyi düşünmeden adanmayı hak edecek kadar önemli ve değerli. Umarım bu küçük hayat dersini bir hatıra olarak hatırlarsınız."

kardelen7d
Tue 29 April 2014, 05:36 pm GMT +0200
bazen gerçekleri değiştirmemiz gerekiyor herhalde

8/A
Thu 10 July 2014, 03:50 pm GMT +0200
Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh...
Gerçekten ilginç bir hayat dersi verme şekli olmuş ama ben açıkçası öğrencilerin bu şekilde bir tavırla karşılık vermelerini pek mantıklı bulamadım...
Buradaki mantık biraz kafamı karıştırdı ama gerçekten insanlar için bazen böyle dersler gerekebiliyor(...)

8/A
Thu 10 July 2014, 03:50 pm GMT +0200
Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh...
Gerçekten ilginç bir hayat dersi verme şekli olmuş ama ben açıkçası öğrencilerin bu şekilde bir tavırla karşılık vermelerini pek mantıklı bulamadım...
Buradaki mantık biraz kafamı karıştırdı ama gerçekten insanlar için bazen böyle dersler gerekebiliyor(...)