- Nüşûz Eden Eşe Karşı Kocaya Yapması Emredilen Şey

Adsense kodları


Nüşûz Eden Eşe Karşı Kocaya Yapması Emredilen Şey

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Eslemnur
Thu 10 March 2011, 02:53 am GMT +0200
Nüşûz Eden Eşe Karşı Kocaya Yapması Emredilen Şey



Nebî (s.a) döneminde, nakiblerden biri olan Sa'd, ha­nımına bir tokat attı. Kadın ailesinin yanma gitti, babası da Nebî'ye (s.a) giderek dedi ki:

— Ben ona değerli kızımı nikahladım, o kalkmış ona tokat vuruyor.                   

Bunun üzerine Nebî (s.a) dedi:

— Kocasına kısas uygulasın.

Kadın kocasına kısas uygulamak üzere gitti. Sonra Nebî (s.a) dedi ki:

— Geri  lönün! Cebrâîl (a.s) bana geldi ve şu âyet na­zil oldu:

Erkekler kadınlar üzerine yöneticidirler; çünkü Allah onların bazılarını, bazılarına üstün kılmıştır" yani, kocanın karısı üzerinde hakkı vardır}, bir de erkekler mallarından infak etmektedirler iyani, koca karısına mehir verir, onun ihtiyaçlarını karşı­lar; bu sebeble karısını te'dib etme ve onun bazı tasarruflarını engelleme hususunda ona hâkim konumdadır}. (Nisâ/34)

O nedenledir ki, koca ile karısı arasında can ve yara­lama dışında kısas olmaz.

Daha sonra Yüce Allah kadınların niteliklerini söz ko­tlusu ederek şöyle buyurmaktadır:

Onun için sâlih {yani, dînde sâlih} kadınlar itaatkârdırlar (yani, hem Allah'a, hem kocalarına itaatkârdırlar}, Allah'ın muhafaza ettiği cihetle {yani, Allah'ın kendilerini koruması sayesinde} kendileri de gıyaben {yani, kocaları yokken namuslarını ve kocalarının mallarını} muhafaza ederler. (Nisâ/34)

Devamla Yüce Allah buyuruyor ki:

Nüşûzlanndan korktuğunuz {yani, isyankârlıklarını bildiğiniz} kadınlara öğüt verin {yani, onlara Allah'ı hatırlatın. Şayet öğüdü kabul etmeyecek olurlarsa), yataklarında yalnız bırakın {yani, on­larla cima etmeyin; bunun da faydası olmazsa} on­ları dövün {yani, iz bırakı" ayacak ve ağır gelmeye­cek şekilde dövün}. Eğer siz. itaat ederlerse, artık aleyhlerine bir yol {yani, bahane) a ^amayın {yani, takati yetmeyecek şekilde sizi sevmekle hanımla­rınızı yükümlü tutmayın}! Kuşku yok ki Allah yü­cedir, büyüktür. (Nisâ/34)

Bunun üzerine Nebî (s.a) şöyle buyurdu:

Biz bir şey yapmayı irâde ettik, Allah bir başka şey irâde etti. Allah'ın irâde ettiği daha hayırlıdır.

Sonra Yüce Allah, karı-koca arasında hakemlik yapa­cak iki şahsı söz konusu ederek şöyle buyurmaktadır:

Eğer o ikisinin arasının açılmasından korkarsanız {yani, karı-koca arasının açık olduğunu biliyor, fa­kat nüşûzun erkek tarafından mı yoksa kadın ta­rafından mı olduğunu bilmiyorsanız} o vakit, bir hakem (yani, adaletli bir kişi} erkeğin ehlinden, bir hakem {yani, adaletli bir kişi} de kadının ehlinden gönderin. Bunlar {yani, hakemler} da ıslâhı {yani, karı ile kocanın arasını düzeltmeyi! irâde ederler­se, Allah o ikisinin arasını bulur {yani, hakemlerin her biri diğerine karşı samimi olursa, Allah karı ile koca arasını düzeltir}. {Şayet karı-koca birbirle­riyle anlaşamaz ve ayrılmanın dînlerinde kendile­ri için hayırlı olduğunu görürlerse, hakemler onla­rın rızalarını alarak onları ayırırlar}. Şüphesiz ki Allah alimdir, habîrdir {yani, hakemlerin, onların iyiliklerini istediklerini bilendir, iyiliklerine çalış­tıklarından haberdar olandır}. (Nisâ/35)

Hakemler karı-kocaya Öğüt verme yolunu tesbit eder­ler ve zâlim olanla konuşurlar. Bu da şöyle olur: Erkek tarafından gelen hakem, koca ile başbaşa görüşür ve ona derki:

— Bana asıl niyetini söyle; çünkü ben, sen istemeden ne sizi ayırabilirim, ne de bir araya getirebilirim.

Şayet serkeşlik ve zalimlik eden erkek ise, hakeme derki:                                                                                                         

—  Beni ondan ayır, benim ona ihtiyacım yok. Mehir olmasaydı onu boşardım. O bakımdan bir miktar mal karşılığında onu razı et.                                             

Eğer serkeşlik eden kendisi değilse, hakeme der ki: ;

— Sen onu razı etmek için malımdan istediğin kadari-nı verebilirsin. Beni ondan ayırma.

Kadın tarafından gelen hakem de kadm ile başbaşa görüşür ve ona şöyle der:

— Bana gerçek niyetini söyle.

Eğer serkeşlik eden, kocasına karşı gelen kadın ise, hakeme der ki:

—  Sen ona malımdan ne isterse ver ve beni ondan ayır.

Serkeşlik eden kadm değilse, hakeme der ki:

—  Bizi birbirimizden ayırma, fakat nafakadan bir miktarını geri vermesini iste ve bana iyilikte bulunması­nı söyle.

Sonra hakemler bir araya gelirler. Eğer erkek ile ka­dının arasını düzeltmek isterlerse, her hakem diğerine şöyle der:

— Sen bana doğruyu söyle, ben de sana doğruyu söy­leyeceğim.

Her biri arkadaşına doğruyu söylerse, serkeşliğin hangi taraftan olduğu anlaşılmış olur. Eğer serkeşlik er­kek tarafından ise her iki hakem de ona, şöye tavsiyede bulunurlar:

— Allah'tan kork, serkeşlik eden, haksızlık eden sen­sin. Yüce Allah'ın emrine dön.

Böylece ona adaletle hareket etmesini emrederler. Şa­yet serkeşlik eden kadın ise her ikisi de kadına şu tavsi­yede bulunurlar:

— Serkeşlik eden, kocana zulmeden sensin; kocana itaate dönene kadar senin onun üzerinde nafaka hakkın yoktur.

Böylece ona adaletle hareket etmesini emrederler. Böylelikle belki Yüce Allah onlar sayesinde işlerini düze­ne koyar. İşte Yüce Allah'ın, Bunlar da ıslâhı irâde eder­lerse, Allah o ikisinin arasını bulur buyruğu bunu anlat­maktadır. [210]


[210] Mukatil B. Süleyman, Ahkam Ayetleri Tefsiri, İşaret yayınları: 202-206.