- Nusayrilik

Adsense kodları


Nusayrilik

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 23 February 2011, 10:20 pm GMT +0200
Nusayrilik


Muhammed bin Nusayr en-Nemîrî (v. 270/883) tarafından kurulmuş, aşırı Şiâ fırkalarından birisidir. Batınîlikten kaynaklanan diğer aşırı Şiî fırkalar gibi, Nusayriliğin de tarihi oldukça gizli kalmıştır. İbn Nusayr, İmamiye'nin onbirinci imamı Hasan e!-Askerî (v. 260/873)'nin “bâb”ı olduğunu ileri sürmüş ve onun vefatıyla da oğlu   Muhammed bin el-Hasan'ın mehdîliğini kabul etmiştir. Mezhebi Fırat ötesine, Suriye ve diğer bölgelere Hüseyn bin Hamdan el-Hasîbî (v. 346/957) yaymış ve fikirlerini geliştirmiştir. 291/903'ten sonra Karmatîlerin Suriye'yi ele geçirmesi üzerine, bir kısmı Antakya ve dolaylarına gelen Nusayrîler, Selçuklular döneminde burada yaşamışlardır. Nusayrîler, 6/12.yüzyıldan itibaren Haçlılar, İsmailîler ve Moğolların hakimiyetleri altında sürdürdükleri varlıklarını, Yavuz Sultan Selim'in 922/1516'daki Mercidabık zaferi ile Suriye'yi Osmanlı idaresine katmasından sonra da sürdürdüler. Bu süre içinde, Nusayrîlere, devletin bağlayıcı ve birleştirici felsefesi olan İslâm kardeşliği anlayışının en güzel örnekleri gösterilmiştir.

Birinci dünya savaşından sonra, Fransız mandasını kabul eden Nusayrîler, otonom bir idareye de kavuşmuşlardır. Bu idare 1941'e kadar sürmüş, 1946'da Suriye'nin hakimi­yetine girmiştir. Antakya-Hatay ise, 11 Temmuz 1939'da Türki­ye'ye katıldığı için, buralarda yaşayan Nusayrîler de sınırlarımız içinde kalmıştır.

Bugün, çoğunlukla Suriye'de yerleşmiş, Hatay, Tarsus, Adana, Fırat boylan ve Lübnan'a da yayılmış olan Nusayrîlerin sayısı 300-400 bin civarındadır. Nusayrîler kendi içinde, Hz. Ali'nin bulunduğu yere göre, başlıca dört kola ayrılmıştır:

1) Haydariye,

2) Şimaliye (Şemsiye),

3) Kilaziye (Kameriye),

4) Gaybiye.


Nusayrîliğin görüşleri İslâm'dan kaynaklanmakla birlikte, tamamen batınî tevillere dayanır. Görüşlerinde zaman zaman Hıristiyan kültürünün izleri görülür. Görüşlerinin temelini, Hz. Ali'nin tanrılaştırması meydana getirir. Nusayrîlerin bütün kollarına göre, Hz. Ali, mabuddur, tanrıdır. Onlar bu inançla­rıyla bahtiyarlığa ulaşmış kişilerdir. Haydarîlere göre, Hz. Ali göktedir. Kilazîlere göre ise aydadır. Her iki kola göre de, şarap, tanrılığın amblemidir. Bu yüzden, ilahî nur olarak gördükleri şaraba ve şarabın aslı saydıkları üzüm asmalarına karşı aşırı saygı gösterirler. İslâm'ın beş şartına tamamen farklı bir şekilde inanırlar. Şehadet, Nusayri dinine girmek içindir. Ali'den başka ilah bulunmadığı da şehadete dahildir. Namazın başında “Ali, Muhammed ve Selman'ı yüceltiriz” demek, namaz yerine geçer. Namaz dua demektir ve Ali'ye açılan kalbin bir niyazı şeklindedir. Namazı takliden rüku, secde ve kadeye karşılık olmak üzere bir takım vücut eksersizleri yaparlar. Namazdan önce abdest almazlar. Oruç tutmazlar.

Zekat, dinî öğrenmek ve aktarmaktır. Her aile malî şartlarına göre şeyhe para vermek zorundadır. Haccın yerine geçmek üzere bazı ziyaret yerleri yapmışlardır. Bunlar su kenarları veya ağaçlık tepelerdedir. Bu ibadet yerleri beyaza boyanır, kutsal kişilerin mezarlarına kubbe yapılır. Nusayrîlerde din işlerini Büyük Şeyh, Şeyhler, Nüvab ve İmam yürütür. İmamlar sınıfı, müslüman olduklarını ileri sürdükleri için II. Abdülhamid zamanında ihdas edilmiş olup, bugün imamlar namaz kıldırmamakta, sadece müezzinler beş vakit ezan okumakla yetinmektedirler.

Nusayrîliğe giriş, başlıbaşına büyük bir iş olup, üç merhalede tamamlanır. Kadınlar dışında, her Nusayri erkek, sağlıklı, 8-10 yaştan büyük veya 16-18 yaşını doldurmuş ve ölümle tehdit edilse bile sır saklayacak kabiliyette güvenilir biri olması şarttır. Mezhebe girişin birinci merhalesi “meşveret cemiyeti”, ikinci merhalesi “melik cemiyeti”, üçüncüsü ise “davet merasimi” adını alır. Nusayrîler diğer Şiîler gibi bazı bayramları kutlarlar. Onlara göre 10 Muharrem'de kutlama yapılır, Hz. Hüseyin ölmemiş, Hz. İsâ gibi göğe çekilmiştir.

Görüldüğü gibi, inanışları ve davranışları itibarıyla Nusayrîlik, bölgedeki eski dinler ve inanışlardan, totemcilikten Sabiîliğe, Musevîlik, Hıristiyanlık ve ilkel inanışlardan İslâm'a kadar bir dizi inançtan etkilenmiş ve bunları batınîlik perdesi ile örtmüştür.