- Nükleer zirvede Türk-Ermeni çelişkileri

Adsense kodları


Nükleer zirvede Türk-Ermeni çelişkileri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 28 June 2012, 03:45 pm GMT +0200
Nükleer zirvede Türk-Ermeni “çelişkileri”
M. Mücahit KÜÇÜKYILMAZ • 63. Sayı / KÖŞETAŞI


Geçen ay Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun katıldığı Nükleer Güvenlik Zirvesi Washington’da yapıldı. Tarihin en geniş katılımlı nükleer toplantısında 47 ülkenin liderleri üst düzey temaslar gerçekleştirdi.

Bunlardan biri, Başbakan Erdoğan ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan arasındaki kritik görüşmeydi. 24 Nisan’dan 10 gün öncesine denk gelen görüşme, yaklaşık 1 saat 15 dakika sürerken, iki lider de herhangi bir açıklama yapmadı. Ta ki iki gün sonrasına kadar…

Bir yanda diaspora diğer yanda Azerbaycan
İki gün sonra ABD’deki Ermeni diasporası ile buluşan Sarkisyan, üç konuda Türkiye’ye karşı uzlaşmaz bir tavır ortaya koydu:

“Türkiye, Ermenistan yönetimi ve ulusuyla ön koşul dilini kullanarak diyalog sürdürmemeli. Çerçevesi ne olursa olsun 1915 soykırımı tartışma konusu yapılmamalı. Türkiye, Karabağ sorununun çözümünde arabulucu olmamalı.”

Özellikle üçüncü prensibiyle Sarkisyan, Türk hükümetini zor durumda bırakmayı ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde çatlak oluşturmayı hedefliyor. Zaten diasporaya hitaben konuştuğu için, Ankara tarafından protokol sürecinin Ermenistan yönetimi ile Ermeni diasporasının arasını açmak için kullanıldığını öne sürdü. Hatta “Ermenistan ile diaspora dün olduğu gibi bugün de sıkı organik bağlarla birbirine bağlıdır; Türkiye bu anlamda amacına ulaşamamıştır” ifadelerini kullandı.

Bu şartlar, aslında Ermenistan ile yürütülen normalleşme sürecinde iki ülkenin açmazlarını ve kilit noktalarını gösteriyor. Türkiye, hem iç kamuoyundan, hem de Azerbaycan’dan gelen baskıya karşı koymak zorundayken; Ermenistan da aynı şekilde iç kamuoyundan ve diasporadan gelen baskıyla mücadele etmek zorunda. Oysa Karabağ işgali, soykırım iddiası gibi siyasal araçlar ve diplomatik müzakerelerle sonuca bağlanamayacak bir meselenin yanında çok daha somut, yakın ve acil bir durumu işaret ediyor. Ermenistan’ın Karabağ’ı işgal altında tuttuğu gerçeğini, AGİT bünyesindeki Minsk Grubu da tespit ediyor. Nitekim Obama, Erdoğan ile görüşmesinde Karabağ meselesinin çözümünün hızlandırılması için elinden geleni yapma sözü verdi. Hatta protokoller konusunda bir yol haritası ele alınırken, Karabağ çevresindeki bölgelerden asker çekilmesi ve sınırların açılması konusu da masaya yatırıldı.

Ermenistan’ın tezi ise, Karabağ sorununun Türkiye’yi değil, Azerbaycan’ı ilgilendirdiği yönünde. Böylece Ermeni tarafı, çözüm için üçüncü ülkelerin müdahil olmaması gerektiğini öne sürüyor. Bu tezde rasyonel olarak bakıldığında bir parça haklılık payı var; Azerbaycan’ın 1992’den beri gerek diplomatik, gerekse askerî bakımdan yeterli adımları atamaması nedeniyle Karabağ’da çözüm süreci uzuyor ve çatallanıyor. Fakat Ermeni tarafının da soykırım iddiası gibi Osmanlı İmparatorluğu ile arasında yaşanan bir sorunu yıllardır üçüncü ülkelerin parlamentoları ve devlet adamları üzerinden çözmeye çalışması da onların çelişkisi.

Nükleer silahsızlanma değil nükleer kontrol!
Washington’daki asıl gündem olan nükleer güvenlik konusuna gelince… Türkiye merkezli en dikkat çekici gelişme ABD, Brezilya ve Türkiye arasında yaşanan yoğun diplomasi trafiğiydi. Bakan Davutoğlu, İran’a yeni yaptırımlar getirmeyi planlayan BM Güvenlik Konseyi'nin, Türkiye’yi yaptırım paketi hakkında bilgilendirmediğini söyleyerek, 5 artı 1 ülkelerine sert çıktı: “İçeriğini bilmediğimiz bir paket hakkında nasıl kesin cevap verebiliriz?” “ABD'yi kastetmiyorum ama…” diye cümleye başlayan Davutoğlu, Türkiye’nin çekincelerini şu sözlerle anlattı: “Binlerce mil uzaktaki bir ülke kolayca yaptırım kararı alabilir. Ancak bir komşu ülke olarak, çok fazla çıkara ve bağlantıya sahip ülke olarak bu konuda ciddi endişelerimiz var.”

Benzer endişelere sahip bir diğer ülke ise, İran’ın komşusu Türkiye’nin aksine, binlerce mil uzaktaki Brezilya’ydı. Zirvede birlikte hareket eden iki ülke, İran’a yaptırım yerine “alternatif bir çözüm planı” üzerinde çalışıyor.

Peki, dünya ülkelerinin “nükleer karnesi” nasıl? Nükleer güce sahip 9 ülkenin elinde bulunan silah miktarı hakkında farklı rakamlar dolaşıyor. Fakat yaptıkları nükleer deneme itibariyle şöyle sıralanıyorlar: ABD (1032), Rusya (715), Fransa (210), İngiltere (45), Çin (45), Hindistan (3), Kuzey Kore (2), Pakistan (2); İsrail ise bu konuda sessiz kalıyor.

Başta BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, Çin olmak üzere, büyük devletlerin nükleer sicili hayli kabarık. Zaten o nedenle bu ülkeler, “nükleer silahsızlanma”dan değil, ısrarla “nükleer kontrol”den söz ediyor ve İsrail’i gündem dışı tutuyor.