sumeyye
Thu 23 August 2012, 02:28 pm GMT +0200
Nisabın Hesaplanması:
1) Altın ve gümüş, nisap hesabında, kaideten ayrı ayrı işlem görürler. Ancak her biri ayrı ayrı nisabı tamamlayamazsa yapılacak işlem ihtilaflıdır: [814]
a) Başlarında Hanefî Mezhebi, Re'y mektebi hukukçuları ile Katade'nin bulunduğu gruba göre, altın ile gümüş, nisabı dolduramayınca birbirine eklenebilir: Hanefi Mezhebi ve Sevrî'ye göre, ekleme değer, Malik'e göre ağırlık olarak yapılır; hukukçuların bir kısmına göre, miktarca az olan çok olana eklenir; bazı hukukçulara göre nisabı dolduran türe öbürünün bütünü eklenir; diğer bazılarına göre mıskal dirheme eklenir, dirhem miskale eklenmez.
b) ÜM, Ebu Sevr ve Davud'a göre, bu iki tür mal, kendi başlarına nisap hesabına tâbi tutularak nisabı tamamlamak için -ne değerce, ne ağırlıkça- birbirine eklenemezler. Her iki türün de kendileri için gerekli ağırbğı bulması gerekir.
Yine Hanefî Mezhebine göre, nisap miktarını bulamayan altın ve gümüş, birbirleri dışında -zekât kıymetlerine değil, ayn'larına farz olduğundan- kendileriyle manen birlik olan ticaret mallarıyla -sureten ayrılıkları gözönüne alınmaksızın- nisap tamamlama işlemi yapabilirler. Ancak, aralarında hem manen ve hem de sureten ayrılık bulunduğundan, sâime nisabıyla birlikte düşünülemezler. [815]
2) Altınla gümüşün nisaplarının hesaplanması değerlerine göre değil, ağırlığına göre yapılır. Bu kaide, zekâtı kendilerinden ödendiği zaman geçerlidir. Zekâtları başka cins mallardan ödeneceği zaman ağırlığa değil, değere bakılır. Şu halde, 199 dirhem gümüsün değeri 200 dirhemden fazla da olsa, zekât gümüş olarak ödeneceği zaman, bu toplam nisabı bulmadığı için zekâttan istisna ediür; fakat gümüş olarak değil, başka bir cinsten ödenecekse, bu 199 dirhem gümüşün ağırlığı değil, değeri esas alınır. [816]
Bu kaidenin gereği olarak, altın ve gümüşten yapılan her türlü kullanım eşyası, üzerindeki ince sanat, işleme ve antikalık gibi sebeplerle ağırlığına göre çok daha pahalı duruma gelse bile, nisabı tamamlamadıkça ve diğer şartları taşımadıkça zekâta tâbi olmaz. Bu gibi sebeplerle, ağırlığına göre değeri çok olan eşyanın kendisi zekât olarak ödeneceği gibi, başka cinsten de ödenebilir, bu son durumda zekâtın miktarı değer üzerinden hesaplanır. Ödeme kendi cinslerinden yapılacaksa, Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre, ağırlığa; Züfer'e göre değere; Muhammed'e göre fakirlere faydalı olana göre hareket edilir. İlk görüş, tersine ödeme yapmada faiz mantığını görürken, ikinci görüşteki Muhammed ve Züfer, Allah ile kul arasında faizin cereyan etmeyeceğini savunurlar.
Hanefi Mezhebi içindeki ayrıntıyı biraz açalım: Nisap miktarında eksik olan altın ile gümüşün birbirlerine ilâve edilmesi, Ebu Hanife ile bir nakilde Ebu Yusuf’a göre değer, yine Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre ve bir nakilde Ebu Hanife'ye göre ecza (orantı) yönünden olur, yani biri diğerini değer itibarıyla değil, eksik olan kısmın tamamına oranı itibarıyla tamamlar. Bu görüş ayrılığı, birinin değeri ağırlığından fazla olunca, bir değer taşır. Msl., bir mükellefin 100 dirhem gümüşüyle bu değerde 10 mıskal altını bulunsa, bunlar için ittifakla 5 dirhem zekât ödenir. Fakat 100 dirhem gümüş ile 150 dirhem gümüş değerinde 10 miskal altını bulunsa, Ebu Hanife'ye göre 5 dirhem zekât ödenir, Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre aralarındaki orantı bulunmadığından zekât ödenmez, bu durumda nisabı tamamlamamış olurlar. 150 dirhem gümüşle 50 dirhem değerinde 5 miskal altını bulunan mükellef, ittifakla bunların zekâtını öder. Çünkü hem değerleri tam gümüş nisabına eşit, hem de birinin nisabı öbürüne bakarak 3/4, diğerihinki 1/4 oranında olduğundan ikisi birlikte tam bir nisap meydana getirmiş olurlar. Ebu Hanife'ye göre, değerce nisabı tamamlamada, zekât fakirlere faydalı olan cinsten ödenir. Msl. 195 dirhemi ve 5 dirhem değerinde 1 dinarı olan mükellef, gümüşü altınla değerlendirerek -her beş dirhem yerine bir dinar kaidesince- bir dinar zekât öder. [817]
3) Altının nisabı olan 20 miskal ve gümüşün nisabı olan 200 dirhemden sonrasında zekâtın ödenmesi nasıl düzenlenecektir? [818]
a) Ebu Hanife ve Züfer'e göre, 20 miskalden sonraki altın 4 miskale, 200 dirhemden sonraki gümüş 40 dirheme, başka bir deyişle altın ve gümüş her defasında tam nisabın beşte birine ulaşıncaya kadar, bu fazlalık için zekât ödenmez. Zekât ödeme, her 4 miskalde ve 40 dirhemde bu şekilde olur. Bu fazlalıkla birlikte ticaret malı bulunur veya her ikisinden fazla olan miktar 4 miskal veya 40 dirheme eşit olursa, zekâtın ödenmesi bunların da nisaba katılmasıyla olur. Tahâvî de, bu görüşü savunmaktadır.
b) Cumhur'a (Ebu Yusuf, Muhammed ve eş-Şafifye) göre, böyle bir istisna bulunmayıp eldeki bütün miktar, aynı oranda zekâta tâbi olur; hatta fazlalık, bir dinar da olsa onun % 2.5'u zekât olarak ödenir.
Msl. 239 dirhem gümüşü olan mükellef, Ebu Hanife, Züfer ve Tahâvî'ye göre, sadece 200 dirhemin, Cumhur'a göre tümünün zekâtını öder. Yine, msl., bir mükellefin yalnız 270 dirhem gümüşü bulunsa, Ebu Hanife ve Tahâvî'ye göre yalnızca 240 dirhem, Cumhur'a göre tümü için zekât öder.
Bu konudaki ihtilaf, sahabe ihtilafına bağlıdır: Hz. Ömer birinci, Hz. Ali ve İbn Ömer ikinci görüşü tercih etmektedirler.
62. Tarife
Altın ve gümüş için % 2.5 oranında zekât ödeneceği -tıpkı zekâta tâbi olması gibi- icma ile sabittir. [819]
63. Ödeme
1- Zamanı:
Altın ve gümüş ile alaşımları için zekâtın, yılda yalnız bir defa ve takvim yılı dolunca ödeneceği kesindir.
2- Şekli:
Saf Altın Ve Gümüş:
Nisap miktarı altın veya gümüşü olan kimse, kaide olarak her birinin zekâtını ayrı ayrı öder: [820]
1) Hanefî ve Maliki Mezheblerine göre, bunun aksi de caizdir; aîtırın zekâtı gümüşten, gümüş zekâtı altından veya her ikisinin zekâtı da başka mallardan ödenebilir. Bu durumda, kıymet takdirine göre ödeme yapılır; ancak, fakirlere yararlı cinsten ödemek uygundur, aksi takdirde her cinsin ödemesi ayrı yapılır.
2) Zahirî Mezhebine ve Ebu Süleyman'a göre, altınla gümüşün zekâtı mutlaka kendi cinslerinden ödenir.
[814] Bilmen, HFK, c. IV, s. 110-112; Cessas, Ahkâmu'l-Kur'an, c. I, s. 108; Debusî, Esrar, c. I, v. 111-a; İbn Rüşd, BM, c. I, s. 235; Kâsânî, BS, c. II, s. 19-20; Maverdî, age, s. 119; Mergınânî, age, c. I, s. 105; Sıddıki, age, s. 46; Serahsî, age, c. II, s. 193; Şeybanî, Asl, c. II, s. 75-78; Tahâvî, age, s. 48, 50; Yavuz, İZM, s. 224, 228-230. bkz. yukarıda. 25 2 4 2 2.
[815] Kâsânî, BS, c. II, s. 19.
[816] Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s. 346-347; Cezîrî, Fame, c. I, s. 601; Sıddıkı, age, s. 57.
[817] Bilmen, HFK, c. IV, s. 110; Cessas, age, c. I, s. 108; Kâsânî, BS, c. II, s. 19; Mergınânî, age, c. I, s. 105; Serahsî, age, c. III, s. 20, 37; Şeybanî, el-Camıul-Kebır, s. 2.3-24; Tahâvî, age, s. 48.
[818] Ahmed b. Hanbel, Mesâil, s, 160-161, no: 598-604; Debusî, age, c. I, v. 111-b; İbn Rüşd, BM, c. I, s. 235; Kâsânî, BS, c. II, s. 17-18; Maverdî,. age, s. 119; Mergınânî, age, c. I, s. 103-104; Sıddıkî, age, s. 56; Şeybanî, Asi, c. II, s. 73-74; Tahâvî, age, s. 47-48. Krş., yukarıda 54 1 (sonu)
[819] Kardavî, FZ, c. I, s. 244; Kâsânî, BS, c. II, s. 8.
[820] Bilmen, HFK, c. IV, s. 111; Kâsânî, BSr c. II, s. 20.