saniyenur
Wed 25 July 2012, 01:00 pm GMT +0200
Nezaket Ve Şefkat
Hz. Peygamber'in asıl özelliklerinden bir diğeri ise herkese karşı son derece nâzik ve müşfik olması idi. Bütün insanlara ırk, din, mevki ayırmaksızm nazik ve düşünceli davranmış ve onlardan hiçbir şey esirgememiştir. O'nun bu özelliğinden Kur'ân'da şöyle bahsedilmektedir: "...size düşkün, mü'minlere şefkatli ve merhametli" (9:128). Kelimeler yukarıdaki âyette olduğu gibi mübalağalı bir formda kullanıldığında bu özellik, duygu ya da şeyin fazlalığını, bolluğunu, yoğunluğunu yansıtır. Bundan dolayı bu âyet, Hz. Peygamber'in özelde Müslümanlar, genelde bütün insanlar için sahip olduğu nezaket ve şefkat duygularının yoğunluğunu yansıtmaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber'in Allah katındaki mevkii ve kıymetini göstermektedir. Çünkü Allah, esma-ül hüsnasından olan Rauf ve Rahim isimlerini Hz. Peygamber için kullanmıştır (22:65). Ancak, bu isimler Hz. Pey-gamber'de yalnız müminlere şâmil olarak kullanılırken, Allah katında bütün insanlığa şâmil olarak kullanılmaktadır.
Hz. Peygamber öyle müşfik ve nâzik idi ki, insanların menfaat ve iyiliklerini daima herşeyden önce tutmuştur. Bu Abdullah b. Mesud tarafından rivayet edilen bir hadiste de görülmektedir. Abdullah b. Mesud, "Rasûlullah, her gün verilen nasihatin bizler için sıkıcı olabileceğim sık sık hatırlatırdı" demiştir (Buhari ve Müslim). Hz. Peygamber'in bu düşüncesi onun nezaket ve şefkatinden ileri gelmekte İdi, hem böylece insanlar kendisini zevkle ve dikkatle dinlerler, hem de ileride dinlemek için de isteklerini devam ettirirlerdi. O'nun, çocuğu ağladığında annesinin ona bakması ve lüzumsuz müşkül duruma düşmesini önlemek için namazı kısaltabileceğim belirtmesi, insanlara karşı büyük şefkatindendir. Bineğinde olduğu vakit beraberindeki kişinin yürümesine izin vermezdi. Pek çok sahabi refakate büyük arzu duymasına rağmen ya onları da bineğine alır veya geri döndürürdü.
Arkasında borcunu ödeyecek bir mal bırakmadan ölen kimselerin cenazesinden evvel borçlarını ödemesi, Hz. Peygamber'in mu-tad bir davranışı idi. Ancak ölen kişilerin servetini kabul etmez ve onun vârislerine gitmesini sağlardı.
Bütün gece insanlar için dua etmesi sık sık vâki olan bir olaydı. İnsanların akıbeti hususunda duyduğu elem ve ızdırap yüzünden onları günahlarının karşılığı olan Cehennem azabından korumak için gayretlerine devam etmiştir. Onları saffet, iyilik, adalet dolu bir hayata yöneltmek ve günah, fuhuş ve kötülük dolu yaşantılarından uzaklaştırmak istemiştir. Hakiki ve ebedî huzur ve mutluluğun temiz ve iffetli bir hayatla mümkün olduğunu vurgulamış, insanları buna yöneltmek için, müşriklerin her türlü eza ve zulümlerine göğüs germiş, onların daha iyiye gitmeleri yolundaki gayretlerini asla aksatmamıştır. Tebliğ gayesiyle gittiği Taif te, sadece hayır ve iyiliğini istediği insanlar tarafından taşlanmış ve kan revan içerisinde geri dönmüştür. Yolda, yakındaki dağlan Taif lilerin üzerlerine devirmek için izin isteyen bir azap meleğine O; "hayır, ben onlara lanet etmek üzere gelmedim; belki de onların çocukları Allah'a inanır ve kendilerini Allah'ın Kanununa tâbi kılarlar" buyurmuştur.