- Nezaket, insana yakışan en güzel elbise

Adsense kodları


Nezaket, insana yakışan en güzel elbise

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Fri 27 April 2012, 02:17 pm GMT +0200
Nezaket, insana yakışan en güzel elbise

Nisan 2007 19.SAYI

Moralı Osman Efendi vakarlı, nazik, şeref ve haysiyet sahibi bir Osmanlı beyefendisi olarak bilinir. Moralı Osman Efendi bir gün resmi işlerini halletmek için kendisinden pek hoşlanmayan Halet Efendi’nin yanına gider. Halet Efendi konuğunu büyük bir saygı ve nezaket içinde ağırlar. Onun bu tavrını gören yakınlarından biri, Osman Bey’i hiç sevmediği halde niçin bu kadar hürmetkar davrandığını sorar. Halet Efendi; “Evet ben bu adamı hiç sevmem. Dilesem rütbesini memuriyetini, nüfuzunu ve servetini hatta canını bile alabilirim. Fakat onun üzerinde bir Osmanlı efendiliği var ki işte bunu alamam” cevabını verir.

Nazik ve ince davranışlar sevgi ve saygıya kucak açar. Güzel ve nezih sözler muhatabının gönül kapılarını tıklatır. Nazik insan, başta kendisine karşı olmak üzere, bütün insanlara hatta diğer varlıklara karşı saygılıdır. Muhatabına göre değil sahip olduğu değerlere göre davranır. Nezaket yürekten gelir, yapmacık tavırlardan uzaktır. İnsana yakışan en güzel elbise nezakettir.

Peygamber sünnetinde nezih insan

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) çocuk yaşta hizmetine giren Hz. Enes (r.a), Peygamberimiz’in (s.a.v) eşsiz nezaketini şöyle anlatır: “Sahabelerine güzel unvanlar verirdi. Hz. Ali’ye ‘Ebu Turab’, bir başka Sahabisine ‘Ebu Hüreyre’ gibi isimler vermişti. Onlara şeref kazandırmak için, hoşlarına giden isimle çağırırdı. Kimsenin sözünü kesmezdi. Konuşmasını yarıda bırakmazdı. Konuştuğu kişi sözünü bitirmeden yahut gitmek üzere ayağa kalkmadan sohbetine devam ederdi.”

Peygamber sünnetinde nezih bir insan Müslüman kardeşiyle karşılaştığı zaman Allah’ın selamını esirgemez. İnsanlarla olan ilişkilerinde onları incitmemeye özen gösterir. Mümin kardeşinin gönlünü Kabe bilip ona duyulan hürmet nazarıyla muhatabına yönelir. Konuşurken ve konuşma bitmeden acele etmeyip yüzünü çabucak başka bir yöne çevirmez. Davet ettiği zaman davetine icabet eder, bir ihtiyacı olduğunda yardımcı olur. Kendi hakkından önce kardeşinin hakkını düşünür. Hastalandığında ziyaretine gidip hal hatırını sorar. Yolda giderken insanları incitip zarar verecek bir taşı, bir dikeni veya başka bir şeyi görünce alıp bir kenara koyar. İyilik edene iyilik etmeye gayret eder. Gücü yetmediğinde ardından duasını eksik etmez… Bütün bunları yaparken davranışlarında sevginin ve saygının kokusu vardır.

Nezaket ve dostluk sertlikten kuvvetlidir

Bir gün rüzgar, güneşe; “Ben senden daha kudretliyim. Bak, şu ihtiyarın ceketini sırtından nasıl fırlatıp atacağım” der. Rüzgar estikçe ihtiyar ceketine sımsıkı sarılır. Sonunda rüzgar pes eder. Güneş bulutların ardından gülümseyerek gelir ve rüzgara; ‘Beceremedin. Bak gör ihtiyarın ceketini nasıl çıkartıyorum” der ve sevgi dolu sıcak ışınlarını göndermeye başlar. İhtiyar bir müddet sonra ceketini çıkarır, neşe içinde yürüyerek evinin yolunu tutar. İşte o zaman güneş, rüzgara dönerek; “Nezaket ve dostluk sertlikten kuvvetlidir” cevabını verir.

Selvi REVAN