hafiza aise
Thu 28 April 2011, 09:40 am GMT +0200
Neticeye Ulaşmayan Suikast
Diğer tarafta ise, Resülullah'a gerçek yüzlerini göstermeyip O'nu oyalama taktiği güden bu insanlar, arayıp da bulamadıkları fırsatın ayaklarına kadar geldiğini düşünerek aralarında konuşmaya başlamışlardı. Başlarını Huyey İbn Ahtab çekiyordu:
- Ey Yahudi topluluğu, diye başladı konuşmasına. 'Görüyorsunuz ki Muhammed, yanında on kişi bile olmadığı halde aranıza
166 Bunlar, Hz. EbU Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osmdn, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Zübeyr, Hz.
Sa'd İbn Muae, Hz. Üseyd İbn Hudayr ve Sa/d İbn Ubdde idi. Bkz. Salihi, Sübülü'lHiida ve'r-Reşad, 4/318
gelmiş durumda. Duvarının dibinde oturduğu evin üzerine çıkın da O'nun üzerine bir kaya parçası atıp O'nu öldürüverin! Bunun için şu andan başka asla uygun bir zaman bulamazsınız! Şayet O öldürülürse, arkadaşları da etrafından dağılıp giderler; Kureyş'den gelenler kendi beldelerine, Evs ve Hazreç'ten O'na dahilolanlar da kendi işlerine dönerler! Eğer bunu yapmayı arzu ediyorsanız, bu iş için bugünden daha müsait bir zamanı asla bulamayacaksınız! Bugün yapmayıp da ne zaman yapacaksınız!
Onun bu hararetli konuşması üzerine Amr İbn Cehhaş adındaki bir adam ayağa kalkarak:
- Öyleyse ben, o evin üzerine çıkıp üzerine bir kaya parçası atıvereyim, diyerek yerinden kalkıp Efendimiz'in gölgesinde oturduğu eve doğru yöneldi.
Elbette hepsi aynı kanaatte değildi ve durumun vahametini görüp de onları uyarma lüzumu hisseden Sellam İbn Mişkem, işin burasında ileri atıldı:
_. Ey cemaat, dedi. Hayatınız boyunca bana muhalefet etseniz de gelin, bari bugün bana tabi olun! Allah'a yemin olsun ki, şayet siz bunu yapmaya kalkışırsanız, mutlaka O bundan da haberdar edilir ve hıyanet içinde olduğunuz O'nun tarafından hemen fark edilir. Aynı zamanda bu, O'nunla bizim aramızdaki anlaşmayı ihlal etmek demektir; sakın böyle bir şey yapmayın!
Sellam bunları söyleyedursun, Amr İbn Cehhaş çoktan kayayı hazırlamış ve evin damına çıkarmaya başlamıştı. Derken Allah Resülii'ne de Cibril-i Emin gelmiş ve durumdan haberdar etmişti.
Açıkça bir ihanetti bu. Anlaşılan, huylu huyundan vazgeçmeyecekti. Demek ki, kin ve nefretleri artarak devam ediyor, Allah ve Resülii aleyhindeki tavırları onları, iflah olmaz bir noktaya doğru götürüyordu. Bunun üzerine Efendiler Efendisi, sanki bir ihtiyacını giderecekmiş gibi bulunduğu yerden kalkıp hızlı adımlarla Medine istikametinde yürümeye başladı. Gelişmeler konusunda yanındaki ashabın bilgisi olmadığı için onlar, ihtiyacını giderip de geriye dönecek zannıyla bulundukları yerde oturmaya devam ediyorlardı.
Aradan bir hayli zaman geçmiş, evin üzerinde tuzak kurup da bekleşen Beni Nadir Yahudileri, mutlu sona (!) ulaşmak için sabırsızlanıyorlardı. Bir aralık, uzaktan birisinin gelişini fark ettiler; se-
vinmişlerdi. Ancak bu sevinçleri kursaklarında kalacaktı. Zira gelen, aynı kabileye mensup bir başka Yahudi idi. Onların telaşlı bir şekilde ve gözlerini bir evin çatısına dikerek bekleşmekte olduklarını görünce aralarında konuşmaya başladılar:
- Ne yapmaya çalışıyorsunuz?
- Muhammed'i öldürüp ashabını esir almak istiyoruz.
- Peki, Muhammed nerede?
- Şurada, yakındadır!
- Vallahi de ben, biraz önce Muhammed'i Medine'de gördüm.
Son cümle, bütün ümitlerini kıran bir cümleydi. Adeta kol ve kanatları kırılıvermişti! Sellam haklı çıkmıştı; mutlaka Muhammed'e haber ulaşmış ve O da, hakkında kurulan tuzağı haber alır almaz bu mekanı terk edip Medine'nin yolunu tutmuştu.