sumeyye
Tue 13 September 2011, 12:14 pm GMT +0200
4- Neshle İlgili Meseleler
Hanefilerin çoğunluğuna göre, nesh, cem'e takdim edilir. Tarihleri biliniyorsa daha sonra olan önce olanı nesheder. Bu mümkün değilse, imkân nisbetinde iki delilin arası cemedilmeye çalışılır. Hiçbiri mümkün olmuyorsa, iki delille de amel terk edilir.[1259]
Tahavî, suyun ayakta içilmesiyle ilgili bölümde, iki zıt haberin uzlaştırılması konusunda şunları söyler: "Peygamber (s.a.v,)'den, ittifaka ve çelişkiye ihtimali olan iki hadis rivayet edildiği zaman evlâ olan, bunları çelişkiye değil, ittifaka hamletmektir.[1260]
Hanefiler neshi, çok az bir istisna dışında hemen her konuda kabul ettikleri gibi, zaman zaman bunu, ihtilaflardan kurtulmak, itiraz ve hücumlara karşı korunmak için bir kurtuluş yolu olarak ta kullanmışlardır. Bu konuda mezhep asabiyetine bir örnek teşkil etmesi bakımından da önemli olan, ilk Hanefi usulcülerinden Ebu'l-Hasen el-Kerhî (ö.340)'nin görüşlerine yer vereceğiz. O şöyle der:
"Ashabımızın kavline muhalif olan her ayet, ya neshe hamlolunur, ya da aralarında tercih yapılır. Evlâ olan aralarında uygunluk yönü bulunarak tevil yapmaktır" [1261]).
Kerhî'nin verdiği örnekler şunlardır:
Nesh: Allah Tealâ, "ganimet olarak aldığınız herhangibir şeyin beşte biri Allah'a, Resulüne, akrabalara... aittir"[1262] buyurarak, akrabanın da ganimetten hissesi olduğunu bildirmiştir. Biz diyoruz ki bu ayet (hüküm), sahabenin icmaı ile nesholundu.[1263]
Tercih: Allah Tealâ, "içinizden, ölenlerin bırakmış olduğu eşler, kendi kendilerine 4 ay 10 gün beklerler" [1264] buyurmuştur. Ayetin zahiri, kocası ölen hamile kadınların da iddetlerinin, çocuklarını doğurduklarından itibaren 4 ay 10 gün geçmeden bitmeyeceğini ifade etmektedir. Çünkü ayet, hamile olsun olmasın, kocası ölen bütün kadınları kapsamaktadır. "Hamilelerin iddet süresi, çocuklarını doğunıncaya kadardır" [1265] ayeti ise, iddetin bitiminin, 4 ay beklemeye gerek kalmadan doğumla olduğunu belirtmektedir. Bu ayet, kocası ölsün ölmesin, bu durumda olan bütün kadınları kapsamaktadır. Fakat biz, bu ayetin daha önceki ayetten sonra indiğini ve onu neshettiğini bildiren İbn Abbas'ın kavlini tercih ettik. Hz. Ali ise, ayetlerin iniş tarihlerindeki şüpheden dolayı, ihtiyaten her iki süreyi de birleştirdi.[1266]
Tevil: Kıblenin yönü konusunda şüphe edip araştırdıktan sonra, doğru yön sanarak Kabe'ye arkasını dönen kimsenin namazı bize göre caizdir. Çünkü "nerede olursanız, yüzünüzü Mescid-i Haram'a çeviriniz"[1267] ayetinin tevili, "bildiğiniz takdirde Kabe'ye, şüphe halinde ise araştırdığınız yöne dönün" şeklindedir.[1268]
Bu örneklerden anlaşılacağı gibi, Kerhî’nin, nesh, tercih ve tevil konusunda getirdiği izah tarzları, herkes tarafından kabul edilmiş veya edilebilecek kesin doğrular değildir. Nitekim ilk örnekte geçen sahabenin icmaı ile ayetin neshi keyfiyyeti, hanefilerin büyük bir kısmı dahil diğer mezheblerin ve ulemanın kabul etmediği bir husustur.
İkinci örnekte gördüğümüz, iki ayet arasında îbn Abbas'ın görüşüne istinaden yapılan tercih de, herkesin kabul ettiği bir tercih yolu değildir. Nitekim Kerhî'nin de belirttiği gibi, Hz. Ali, nüzul tarihleri konusunda şüphe ettiği için iki ayet arasını cemetmiştir.
Üçüncü örnekteki tevile gelince, bunun büyük ölçüde indî ve itibarî bir yorum olduğunda şüphe yoktur.
Kerhî'nin prensip olarak zikrettiği 2.asıl şudur: "Ashabımızın görüşüne aykırı olarak gelen her haber, ya neshe hamlolunur veya benzeri bir haberle çeliştiği için, diğer haber delil alınır, ya da ashabımızın tercih sebepleri gözönüne alınarak aralarında tercih yapılır veya uzlaştırma cihetine gidilir. Ancak bu uzlaştırma, delilin durumuna göre yapılabilir. Eğer delil neshe delâlet ediyorsa, ona hamledilir, şayet bunun dışında bir şeye delâlet ediyorsa ona göre hareket edilir.[1269]
Kerhî'nin bu konuda verdiği örnekler şunlardır: Şafiî, sabah namazının sünnetinin, farzından sonra ve gün doğmadan önce kılınabileceğini söyler. Dayandığı hadis şudur: İsâ'dan şöyle rivayet edilmiştir:
"Resulullah (s.a.v.), beni, sabah namazından sonra iki rekat namaz kılarken gördü ve bu nedir diye sordu. Sabah namazının daha önce kılmadığım iki rekat sünneti dedim. Bunun üzerine birşey demedi".[1270] Kerhî şöyle diyor: "Ben derim ki, bu, Peygamber (s.a.v.)'den rivayet edilen, "sabah namazından sonra güneş doğana kadar, ikindi namazından sonra da güneş batana kadar namaz yoktur” [1271] hadisiyle neshedilmiştir.
Aralarında, muaraza (çelişki) olan habere gelince, bu, Enes'in rivayet ettiği, "Peygamber (s.a.v.), dünyadan ayrılana kadar, sabah namazlarında kunut duası okudu" [1272] hadisiyle, yine onun rivayeti olan, "Nebi (s.a.v.), bir ay kunut okudu, sonra terk etti" [1273]hadisi arasında görülen çelişkidir. Tearuz ettikleri için her iki hadis de terkedilir ve bize İbn Mes'ud ve diğerlerinin rivayet ettikleri, "Peygamber (s.a.v.), iki ay boyunca Arab kabilelerinden birine beddua etti, sonra bunu terk etti" [1274]hadisi[1275]kalır.
Tevile gelince, bu da şu şekilde olur: "Peygamber (s.a.v.)'den rivayet edildiğine göre o, rükudan kalktığı zaman "semiallahu limen hamideh, rabbenâ leke'1-hamd"[1276] derdi. Bu, her iki zikri, imam ve cemaatın birlikte yapacaklarına delâlet eder. Daha sonra, başka bir hadiste, Peygamber (s.a.v.):
"imam, semiallahulimen hamideh" deyince, siz de:
"Rabbena leke'l-hamd" deyin" buyurmuştur. Böylece zikir ikiye taksim edilmiş oldu. Taksim ise ortaklığı bozar. Bu durumda iki rivayetin arasını bulmak için biz deriz ki: "Cem’, (yani iki zikri bir arada söylemek) tek başına namaz kılan içindir. Ebu Hanife'den nakledildiğine göre, cem', nafile namaz kılan, ifrad ise farz namaz kılan içindir.[1277]
Kerhf nin zikrettiği üçüncü prensip te şudur: "Eğer sahabeden bir hadis, ashabımızın görüşüne muhalif olarak varid olmuşsa, bu durumda bakılır: Eğer bu hadis vürudu bakımından sahih değilse buna cevap vermeğe gerek yoktur. Şayet vürudu itibariyle sahihse bu durumda en güzel ve şüphelerden en uzak yol şudur: Sahabiden gelen hadis, icma olmayan bir konuda varid olmuşsa bu, ya tevile hamlolunur veya kendisiyle, diğer bir şahabı arasında muaraza olduğu düşünülür.[1278]
Kerhî'nin buraya kadar naklettiğimiz prensipleri, kendi mezhep imamları hakkında beslediği, aşırı hüsnü zandan neş'et etmektedir. Çünkü bu prensiplere göre ayet ve hadisler bir bakıma, mezhep imamlarının görüş ve anlayışları doğrultusunda tahakküm altına alınmaktadır. Halbuki Hanefi mezhebi imamlarının, Kur'an ve Sünneti anlamada, diğer imamlara kıyasla mutlak bir başarı sağlamış olmaları mümkün olmadığı gibi, onların bütün sünnet bilgisine hakim oldukları da düşünülemez. Ayrıca kendilerinden de böyle bir iddia nakledilmiş değildir. Bilâkis Ebu Hanife'nin:
"Benim görüşümü, Allah'ın Kitabı, Resulullah'ın haberi, sahabenin görüşü karşısında terk ediniz" dediği nakledilmektedir.[1279]
[1259] Laknevî, el-Ecvıbetü'1-Fadıla. 183.
[1260] Tahavî, Şerhu Meâni'1-Âsâr. IV. 274.
[1261] Kerhî. Usul, (Te'sisü'n-Nazar içinde) s.84.
[1262] Ayetin tamamı için bkz. Enfal: 41.
[1263] Kerhî, Usul. S4.
[1264] Bakara: 234.
[1265] Talak: 4.
[1266] Kerhî, Usul, 84.
[1267] Bakara: 150.
[1268] Kerhî, Usul, 84.
[1269] Kerhî, Usul, 84-85.
[1270] Şafiî, Îhtılaful-Hadıs, 118; Beyhakî, Sünen, II, 456; A.b. Hanbel, Müsned, V. 447. Hadisin ravisi İsa değil, Kays b. Amr el-Ensârîdir.
[1271] Darekutnî, Sünen, I, 246. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 216
[1272] Age.. II, 39. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 216
[1273] Şevkânî, Neylu'l-Evtâr, II, 387. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 216
[1274] Age., II, 387. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 216
[1275] Kerhî, Usul, 85.
[1276] Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 216
[1277] Age.. 85.
[1278] Kerhî, Usul, 85
[1279] Ali el-Hafif, Muhâdarât, 57. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 214-217