müzzemmil
Sun 18 September 2011, 12:52 pm GMT +0200
III- Nefs-i Mülhime
Seyr-i sülükün evrelerinden üçüncüsü olan Nefs-i Mülhime ile ilgili Kur'an'da; "Ona (Nefs'e) bozukluğunu ve korunmasını (isyanını ve itaatini) ilham edene andolsun" [456] âyeti geçmektedir.
"Nefs-i Mülhime'lik makamı, iyi ahlaklarla ahlaklanmak, basiretin açılması ve açılan bu basiretle Hakk'ı görmektir. Bâtınî kulağın da açılması ve bu açılan bâtınî kulakla Rabbânî ilhamların işitilmesi makamıdır." [457]
Nefs-i Mülhime sahibi sâlikler, Allâhü Teâlâ'dan gelen ilhamlarla şereflenir ve kalpleri aydınlanır. İbadet ve tâatin tadını can ve dimağlarında duyarlar. Hayrı serden ayırdederler. [458]
"Allah Nefs-i Mülhime'ye hayrı ilham eder. Nefs'in hayır olarak işlediği herşey, ilahî ilhamladır. Şer olarak işlediği şeyler de tabiata uyması nedeniyledir. Bu uyma, bilfiil ona yapılan bir emir durumundadır. Sanki o, Nefs'ine emrettiği için bunun gereklerini yapar. Bu sebeple "Emmâre", ilahî ilhamdan dolayı da "Nefs-i Mülhime" diye adlandırılır." [459] Demek ki; aynı Nefs, zaman zaman Emmâre, zaman zaman Levvâme ve zaman zaman da Mülhime'lik özelliği kazanabilmektedir.
"Bu üçüncü makam, makamların en zoru ve en tehlikeiisidir. Zira bu makam; hayır ve şerri, yarar ve zararı içine almış olduğundan onda Hakk ile bâtıl, hakikat ehli ile zındıklar birbirinden fark edilemez. Bu makam, birbirine son derece benzeyenlerin ayırdedilme yeridir." [460]
Hakîm Tirmizî'nin deyimiyle "Nefs-i Mülhime kuşları bazen takva vadilerinde, bazen de günah vadilerinde dolaşır." [461]
Nefs-i Mülhime'nin âlemi, ruhlar âlemi; mahalli, ruhtur. Hâli, aşk; kanaat, alçakgönüllülük, sabır, tahammül, özürleri kabul etmek, iyi zan ve ezaya katlanmaktır. [462] Ayrıca bu tür Nefs'in akıl, hikmet, paklık, haya, hayır, fazilet, iyi huy ve güzel ahlâk [463] gibi özellikleri de vardır.
Makam-ı Ruh olan Nefs-i Mülhime makamı, aşk makamıdır. Bu tür Nefs kâh ağlayıp sızlanarak acı çeker, kâh sakin olup karar eyler; kâh kalbini ihya etmeye başlar, kâh terk eder; kâh çokluğun birliğinden (vahdet-i kesretten) zuhur eyler, kâh gaybet eyler; kâh "Ene'1-Hakk" ve Rabb'lik ortaya çıkar, kâh gizli olur; kâh şâhid, kâh mahbüb; kâh âşık, kâh ma'şûk; kâh tâlib, kâh matlûb olur. Bu tür haller, Allâhü Teâlâ'nın isimlerinin sonuçlarıdır. Zira esma ve sıfat ilimleri, sâlike bundan zuhur eyler. [464]
Nefs-i Mülhime sahibi sâlikin zikri "Hû" zikridir, sâlik, Kelime-i Tevhîd'e "Lâ mahbûbe İllallah (Allah'tan başka kendisine sevgi beslenecek bir varlık yoktur)" mânâsını verir. Bu aşamadaki sâlik, işlediği günahlardan ötürü bir daha işlememek üzere tevbe-i nasuh ile tevbe eder ve Allah aşkının ateşi yüreğinde yanmaya başlar. "Hû" ve "Lâ mahbûbe illallah" zikirlerinin harareti vücudunu etkileyip bütün organları zikretmeye başlar. Allah'ın isim ve sıfatlarının tecellileri bu evrede ortaya çıkar. Bu aşamada sâlikin nefsi onun önüne çıkıp yoldan sapıtmaya yeltenir. Yani "Sen artık işini bitirdin, büyük zât oldun. Bu mertebeye binde bir kişi ancak ulaşabilir. Sana Allah böyle büyük bir makam verdi" gibi sözlerle onu aldatmaya çalışır. [465]
Ayrıca, Nefs-i Mülhime aşamasındaki sâlik için pek çok nurânî perde vardır ve bu perdelerden biri de keramettir. Zira sâlik keramete karşı büyük şevk duyar ve ona bağlanıp kalır, Bu bağlılık, yüce amellerden sâliki alıkoyar ve ileriki mertebelere ulaşmasına engel olur. Bu nedenle kerametlere kanmamak gerekir. [466]
[456] Şems: 91/8.
[457] Eşrefoğlu Rûmî, A.g.e., s. 61.
[458] A.e., s. 58.
[459] Tehânevi, Keşşaf, c. II, s. 1402.
[460] Erzurumlu İbrahim Hakkı, A.g.e., s. 589.
[461] Hakîm Tirmizî, Beyânû'I-Farfe, s. 81.
[462] Erzurumlu İbrahim Hakkı, A.g.e., s. 591.
[463] Atvâr-ı Seb'a Risalesi, Anonim, İst. Süleymaniye Küt, H. Hayri-Abdullah Ef., Nr.: 62,Vr.:13b.
[464] Atvûrt Seb'a, Anonim, İst. Süleymaniye Küt., İbrahim Ef., Nr.: 461/1, Vr.: 13b-14a
[465] Muhammed Nuri Şemseddin Ef., A.g.e., s. 5.
[466] Bâlî Sûfiyyevî, A.g.e., Vr.: 116a. Ahmet Ögke, Kur'an'da Nefs Kavramı, İnsan Yayınları: 89-90.