- Nefse Muhalefet Ve Onu Şehvetlerden Uzak Tutmak

Adsense kodları


Nefse Muhalefet Ve Onu Şehvetlerden Uzak Tutmak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
müzzemmil
Sun 18 September 2011, 12:39 pm GMT +0200
IV- Nefs'e Muhalefet Ve Onu Şehvetlerden Uzak Tutmak

Nefs, tüm kötülüklerin ana kaynağı kabul edildiğine göre yapılacak en akillıca iş, Nefs'in isteklerine boyun eğmemek, onun arzularının tam tersini yapmak, şehvetlerden onu uzak tutmak ve Nefs'i ilim ve Allah korkusuyla kontrol altına almaktır.
Amr b. Osman Mekkî (V 291 H./903 M.) der ki:
"İlim komutan, Allah korkusu da sürücüdür. Nefs ise itaatsiz, başı­boş ve başkaldırıcıdır. Hedefine tam ulaşmak için Nefs atmı ilmin ko­mutanlığında idare et ve onu Allah korkusu ile tehdit ederek sür!" [572]
Sâlik, Allah'a ulaşmakla noktalanacak olan manevî yolculuğu esna­sında kendisini helake sürükleyecek olan şu üç şeyden sakınmalıdır:
Kendisine uyulan şehvet, tâbi olunan hevâ ve kişinin nefsinin çağrışma uymasıdır. [573]
Nefs'e muhalefetin Allah katında büyük bir değeri vardır. Sehl b. Abdullah Tüsterî (V 283 R/896 M.) diyor ki:
"İnsan, Nefs'e ve Nefs'in kötü isteklerine aykırı davranmak suretiy­le Allâhü Teâlâ'ya yaptığı ibadete benzer başka birşeyle kulluk etme­miştir." [574]
Nefs'e muhalefet tarikat için gerekli olduğu kadar şeriat için de ge­reklidir. Kuşadalı İbrahim Halveti (V 1262 H./1845 M.): "Medâr-ı şeriat, Nefs'e muhalefet etmektir; var ise var, yok ise yoktur." [575] der. Demek ki; şeriat ve tarikatte kemâle ermek Nefs'e karşı koymakla gerçek­leşir. Nefs'e muhalefetin bulunmadığı yerde ne tarikatten, ne de onun kaynağı olan şeriatten eser kalmaz.
Bu neden böyledir? Kişinin nefsi, hevâ ve hevesleri, kâfirlerden da­ha büyük ve tehlikeli bir düşmandır [576] da ondan. Kul, düşmandan da­ha çok kendi nefsinden korkmalıdır. Yahya b. Muâz Razı (V. 258 R/871 M.) şöyle demiştir:
"İnsanın üç düşmanı vardır:
Dünya, şeytan ve Nefs. Bu nedenle, ona değer vermemekle dünyadan, vesvesesine kapılmamakla şeytandan ve şehvetleri terk etmekle de Nefs'ten korunmaya çalışılmalıdır." [577] Çünkü Nefs hem hâin, hem de köstektir. [578] Aynı zamanda Nefs, kişi­nin putudur ve nefsine kulluk eden kişi puta tapmış demektir. [579] Dola­yısıyla Cüneyd-i Bağdadînin (V. 297 H./909 M.) de dediği gibi "Küfrün esası, Nefs'in isteklerine göre davranmaktır." [580]
O halde şeytanla işbirliğine girme eğiliminde olan Nefs'in vesvese­sinden uzak kalmalı [581] ve âhiret mutluluğuna ermek isteyen kişi Nefs'in şehvetlerinden ve hevâdan uzak durmalıdır. Hz. Ali (V. 41 H./661 M.):
"Canı Cennet'i isteyen kişi, dünyadayken şehvetlerden uzakla­şır" [582] demiştir.
Zaten gerek Zühd hareketinin ve gerekse Tasavvufun gayelerinden biri de Nefs'in tüm nazlarını terketmektir. [583] Nitekim Nefs'in istekleri­ni terk ederek ona muhalefet etmek; açlık, susuzluk ve uykusuzluk gibi mücahede yöntemlerinden daha etkin ve mükemmel görülmüştür. [584]
Nefs'in hevâ ve heveslerini terk etmek için önce bu şehvetleri Allah korkusuyla ve büyük bir şevkle kalpten atmaya çalışmalı, [585] sabır ile Nefs'in hevâya ve fıtrî yöne doğru gidişini durdurmalıdır. [586] Nefs ke­sinlikle ihmal edilmemeli ve kötülüklerden uzak tutulmalıdır. Zira nefsanî isteklerle kendini tatmin eden kişi pişman olur. [587] Öyleyse Nefs'in arzuları frenlenmeli ve denetim altında tutulmalıdır. "Kim nefsinin şeh­vetlerini ayaklarının altına alırsa, şeytan o kimsenin gölgesinden bile kaçar "[588] sözü bu konuya işaret etmektedir.
Eşrefoğlu Rûmî (V. 874 H./1469 M.) der ki:
"Nefs denilen şey, süt emen bir çocuğa benzer. Verirsen, içinde bin-bir türlü gıda bulunan sütü emer. Bundan keser başka şeyler yedirirsen, onları yer ve onlara göre beslenir." [589]
Demek ki; Nefs'e kötü huylar kazandırmaktansa, onu güzel özellik­lerle donatmak ve hoş karşılanmayan huylarını ortadan kaldırmaya ça­lışmak gerekmektedir. Yani Nefs'e kötü şeyler vermektense, onu Allâhü Teâlâ'nın güzel bulduğu iyi şeylerle meşgul etmelidir. "Nefs öyle birşeydir ki; sen onu meşgul etmezsen, o seni meşgul eder" [590] sözü, buna işaret etmektedir.
Nefs'e muhalefet ve onu gazap ve şehvetten uzak tutmanın en etkin yolu, Nefs'in isteklerinin tam tersini yapmaktır. Zira Nefs, kötülükten başka birşey emretmemektedir. Mevlânâ (V. 673 HV1273 M.) buna şöy­le işarette bulunur:
"Gazabı gidermenin yolu budur ki; Nefs şikayet etmek istediği an, onun (isteklerinin) tam tersini yapmalı ve şükretmeli; içdünyanda O'nun (Allah'ın) sevgisi ortaya çıkıncaya kadar çokça şükretmelidir." [591]
Serî Sekatî (V. 257 H./870 M.) şöyle demiştir:
"30-40 yıldır nefsini, havucu hurma pekmezine batırıp yemek isti­yor; ama yine de ben onun isteğini yerine getirmiyorum." [592]
Tasavvufta dervişin kıymeti, nefsine karşı koyma ve ona muhalefet gücüyle ölçülür. Derviş, nefsine galip gelmesi-ve ona tahammülündeki iyi muamelesi ölçüsünde îlm-i Ledün'ne mazhar olur. [593]
Şu halde, Ebubekir Tamestânî'nin (V. 340 R/951 M.) de dediği gi­bi; "Nefs'in boyunduruğundan yine Nefs ile kurtulmak mümkün değil­dir. Nefs'ten kurtuluş, ancak Allah ile ve Allah'ın irâdesine tam teslim olmakla mümkün olur." [594] Nefs'ten uzaklaşan Allâhü Teâlâ'ya yaklaşır, kendinden geçen O'na ulaşır. Hakk'a ermek, Nefs'in zayıflayıp ruhun güçlenmesiyle olur.
Nefs'i yenip ona karşı mücadeleyi kazanmak, seyr-u sülûkün en son noktasıdır. Bu konuya; "Müridlerin seferleri, (seyr-u sülûkün) son noktası olan nefslerine karşı zafer kazanmayı gerçekleştirdikleri zaman sona erer. Nefslerini yenip zafer elde ettikleri zaman artık vuslata er­mişler demektir" [595] şeklinde atıfta bulunulmuştur.
İnsandaki her türlü kötülük duygusunun, iyi olmayan huyların kaynağı olan Nefe'in güzel huylarla bezenmesi ve iyi bir ruh halini al­ması için ona karşı takmalacak en önemli tavır, onu terbiye ve onunla mücadeleye girişme yoluna gitmektir. Nefs sürekli bir muhasebeye tutulmalı ve sebep olduğu davranışların ve huyların hiç de güzel olmadığı telkin edilmelidir. Bu arada Nefs daima küçük görülmeli ve aşağı tunmalıdır ki; gurura kapılıp insanı yoldan çıkarmasın. Nefs'in istekle­rini yerine getirmeyip ona muhalefet ederek şehvetlerden, hevâ ve he­vesten onu alıkoymak da Nefs'e karşı takınılacak temel tavırlardandır. [596]


[572] Kuşeyri, Risale, s. 435.
[573] Ebu Tâlib Mekkî, Kûtûl-Kulûb, c. I, s. 77.
[574] Kuşeyrî,A.g.e.,s. 152.
[575] Yaşar Nuri Öztûrk, Kuşadalı İbrahim Halveti, s. 168.
[576] Es'ad Coşan, Hacı Bekttaş-i Velî-Makalat, s. 109.
[577] Gazzâlî, İhyâ, c. III, s. 71.
[578] Hucvirî, Keşfül-Mahcûb, s. 313.
[579] İsfahânî, Hılyetûl-Evliyâ, c. X, s, 201.
[580] Hucvirî, A.g.e., s. 313.
[581] Kuşeyrî, A.g.e., s. 435.
[582] Gazzâlî, İhyâ, c. III, s. 72.
[583] Söhreverdî, Avanfü'1-Mearif, s. 609; Hucviri, A.g.e., s. 117; Kelâbâzî, Taarruf, s. 25.
[584] Kuşeyrî, Risale, s. 87.
[585] A.e.,s. 154.
[586] Sühreverdî, A.g.e., s. 565.
[587] Kuşeyrî, A.g.e., s. 440.
[588] İbn Ebi'd-Dünya, Muhâsebetü'n-Nefs, s. 97.
[589] Eşrefoglu Rûmî, Müzekki'n-Nüfûs, s. 46.
[590] Sühreverdî, A.g.e., s. 213.
[591] MevIânâ, Fîhi Md Fîh, s. 210.
[592] Kuşeyrt, A.g.e., s. 153.
[593] Sühreverdt, A.g.e.,s. 212.
[594] İsfahânî, Hılyetü'l-Evliyâ, c: X, s. 382.
[595] A.g.e., s. 78.
[596] Ahmet Ögke, Kur'an'da Nefs Kavramı, İnsan Yayınları: 105-108.