- Nefse en hoş gelen şey

Adsense kodları


Nefse en hoş gelen şey

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Hadice
Mon 3 January 2011, 09:00 am GMT +0200
Nefse en hoş gelen şey


Nefs Allahü teâlânın düşmanıdır. Zevklerine kavuşmak için her kötülüğü yapmaktan çekinmez. İnsan haklarını, kanunları çiğner. Onun zevklerinin sonu yoktur. Bunun içindir ki, bütün kanunlar, nefslerin taşkınlıklarını önlemek için konmuştur. Nefsin taşkın zevkleri, insanı sefalete, hastalıklara, aile facialarına, felaketlere sürüklemektedir.

Nefs, bir kötülükler deposudur. Kendini iyi sanarak cehl-i mürekkeb olmuştur. Dünyada nefse en hoş gelen şey, mümin kardeşinin gıybetini yapmaktır. Nefs bundan haz duyar. Gıybet ettirmek için, sabahlara kadar değil, senelerce oturtur adamı ve uyku bile getirtmez. Nefs, gıybete daldığı zaman öyle bir zevk verir ki, gıybetini ettiği kimseyi kötülemek, ondan bahsetmek ve onu alt etmek için her türlü kılığa girer ve insanın da felaketini hazırlar. Nefs, gıybete dalınca, ruh mahvolur, perişan olur. Onun için kimsenin aleyhinde konuşmamalı ve konuşanları da dinlememelidir.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Bir kimse, şu on şeyi kendine farz bilmedikçe, tam verâ sahibi olamaz: 1-Gıybet etmemeli, 2-Mümine su-i zân etmemeli, kimseyi kötü bilmemeli, 3-Kimse ile alay etmemeli, 4-Harama bakmamalı, 5-Doğru söylemeli, 6-Kendini beğenmemek için, Allahü teâlânın, kendisine yaptığı ihsanları, nimetlerini düşünmeli, 7-Malını helal yere harc edip, haramlara vermemeli, 8-Nefsi, keyfi için mevki-makam istemeyip, bunları insanlara hizmet yeri bilmeli, 9-Beş vakit namazı, vaktinde kılmayı birinci vazife bilmeli, 10-Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği iman ve işleri iyi öğrenip, kendini bunlara uydurmalı.”

Bir gün Abdullah-ı Dehlevi hazretlerinin huzurunda; zamanın sultanını kötülediler. O gün oruçlu idi. Kötüleyene dönerek;
-Eyvah orucumuz gitti! buyurdu.
-Siz kimseyi kötülemediniz ki! dendiğinde;
-Evet, biz gıybet etmedik, ama dinledik. Gıybette söyleyen de dinleyen de aynıdır buyurdu.

Ahmed bin Âsım Antâki hazretleri buyuruyor ki:
"İnsanın en kötü işlerinden birisi gıybet etmesidir. Bu yüzden, dünya ve ahirette zarara uğrar. Hatta o yüzden ona buğzedilir. Melekler ondan uzaklaşır. Şeytanlar sevinir. Gıybet, amelleri boşa çıkarır. Herkes yanında sevgisini kaybeder. Değeri kalmaz. Gıybet ile söz taşımak, birbirine yakındır. İkisi de aynı şeyden doğar. İkisi de taşkınlık ve azgınlıktır. Azgın olmayan kimse bunlarla uğraşmaz. Söz taşıyan, kâtil gibidir. Gıybet eden ise, leş yiyen gibidir. Azgın kimse kibirlidir. İnsan nefsini bu hastalıklara kaptırınca, iftira günahına da girer. Böylece gıybet, kişinin nefsini temize çıkarmak istemesinden ve kendisini beğenmesinden doğar. Gıybetten, en büyük beladan kaçar gibi kaçmak lazımdır. Çünkü o Kur'an-ı kerimde haram kılınmıştır."

Bir kimse Ahmed bin Harb hazretlerine gelerek;
-Efendim gıybet hakkında ne dersiniz diye sual edince;
-Bana kim düşmanlık yapıyor, kim beni gıybet ediyor ve hakkımda kötü söylüyor, keşke bilsem de ona altın ve gümüş göndersem. Benim işimde çalışarak kazandığı sevapları benim defterime geçirdiğine göre benim paramdan harcasın cevabını vermişlerdir.

Ebu Câfer Haddâd hazretleri, gıybetin insanı felakete düşüreceğini gösteren bir hadiseyi şöyle nakletmiştir:
"Yanımızda çok çalışan, çok ibadet eden bir genç vardı. Bununla beraber bu genç, başkalarını çok gıybet ederdi. Bir ara kayboldu. Bir müddet sonra onu kötü kimselerin yanından çıkarken gördüm. Niye bu hâle düştüğünü sordum. O da;
-Gıybet beni bu hâle düşürdü. Bu kötü insanlardan birine tutuldum. O manevi hallerin hepsini elimden kaçırdım. Şimdi bunların yanından ayrılamıyorum dedi.”

İsmâil Fakirullah hazretlerinin akrabasından Abbas isminde yaşlı biri huzuruna gelir. Ağzı eğilmiş, konuşamıyordu. İsmâil Fakirullah hazretleri, akrabasının o hâlini görünce üzülür ve ağlar. Sonra da mübarek eliyle ağzını mesh eder. Fâtiha suresini okur, el kaldırıp, duada bulunur. Allahü teâlânın izniyle o kimsenin ağzı düzelir, eski hâline gelir ve:
-Efendim, beni affetmenizi istirham ediyorum. Bu gece arkanızdan uygun olmayan sözler sarf ederek gıybetinizi yapmıştım. Uyuduğumda gâibden bir sille, tokat gelip, bir vuruşta ağzımı bu hâle getirdi deyip tekrar tekrar af diler. İsmâil Fakirullah hazretleri de;
-Bize karşı olan kusurun bizden yana helal olsun. Hak teâlâ sana hidâyet versin. Bundan sonra sakın bir kimseyi gıybet etmeyesin. Müminin mümini gıybet etmesi kesin olarak haramdır. Bizi gıybet etme ki, bizim gibi zelil kulun sahibi, azizdir ve intikam alıcıdır. Dikkatli ol, buyurur.

Bir gün Hasan-ı Basri hazretlerine birisi gelip;
-Filan kimse seni çekiştirdi, gıybet etti deyince;
-Sen o zâtın evine niçin gitmiştin? diye sordu. O şahıs;
-Misafir olarak davet etmişti dedi.
-Sana ne ikram etti diye sorunca;
-Çeşitli yemekler ve meşrubat... cevabını aldı ve buna karşı;
-Bu kadar yemeği içinde sakladın da, bir çift sözü saklayamayıp bana mı getirdin? buyurdu.

Ve gıybet; Dırâr bin Mürre hazretlerinin buyurduğu gibi:
"Gıybet etmek, annesi ile yetmiş kere zina etmekten daha kötüdür."


Osman Ünlü