sumeyye
Tue 1 February 2011, 02:02 pm GMT +0200
Namazın İki Şekli Vardır:
Rasûlullah (s.a.), insanlar için namaz hakkında iki sınır koymak istemiştir:
i. Sorumluluktan kurtulmak için behemehal yerine getirilmesi gerekli olan alt sınır,
ii. Namazdan beklenen faydayı tam olarak sağlayacak kâmil anlamda kılınmayı temin edecek üst sınır.
Birincisi yani namazın en alt sınırı şunlan kapsar:
i. Terki halinde namazın iade edilmesini gerektiren unsurlar,
ii. Terki halinde noksanlığa sebep olan fakat iadeyi gerektirmeyen unsurlar,
iii. Terki halinde namazın noksanlığına hükmolunmayan, fakat aşırı derecede kınamayı gerektiren unsurlar.
Bu mertebeler arasını ayırmak gerçekten çok zordur. Bu konuda çok az yer hariç açık bir nass ya da icmâ yoktur. Bu yüzden konuyla ilgili fukahâ arasındaki ihtilâf güçlü olmuştur.
Bu konuda delil olarak kullanılan şeyler şunlardır:
1. Namazını iyi kılmayan bir adama Rasûlullah'ın (s.a.) iki ya da üç defa, "Dön ve namazını kıl; çünkü sen namaz kılmadın!" buyurması, Rasûlullah (s.a.) bu adama sonunda şöyle demiştir:
"Namaza kalktığın zaman, güzelce abdest al, sonra kıbleye dön ve tekbir al, sonra Kur'ân'dan bildiğin kolayına gelen bir yeri oku, sonra rükû et ve organların yatışıncaya kadar rükûda kal, sonra başını kaldırarak iyice doğrul. Sonra secdeye git ve organların yatışıncaya kadar secde halinde kal, sonra başını kaldır ve organların yatışıncaya kadar otur, sonra tekrar secdeye git ve organların yatışıncaya kadar secde halinde kal. Sonra bunu bütün namazlarında aynen yap.[10] Tirmizî'nin rivayetinde şu ifade vardır:
"Bunu yaptığın zaman, namazın tamam olur; eğer bunlardan noksan yaparsan, namazını da noksan yapmış olursun. [11]
O şöyle demiştir: Bu rivayet, insanlar için ilkinden daha hafiftir. Çünkü sözü edilen şeylerden eksik yapılması halinde namazın eksik olacağı, tümden gitmeyeceği ifade edilmektedir.
2. Rasûlullah'ın (s.a.) rükün olduğuna işaret eden bir ifade kullanması. Buna örnek olarak şu iki hadisi verebiliriz:
'Fatiha sûresi olmadan namaz olmaz. [12]
"Kişi, rükû ve secdeden kalkışında belini doğrultmadıkça namazı yeterli olmaz. [13]
3. Sâri' Teâlâ'nın namazı ifade etmek üzere kullanmış olduğu kelimeler. Bu, o şeyin namazın rüknü olduğuna dair açık bir işarettir. Buna Örnek olarak: Rasûlullah'ın (s.a.), "Kim, inanarak ve sevabını umarak Ramazanda kâim olursa. [14] "(Sizden biri mescide girdiğinde) iki rek'at rükûda bulunsun. [15] hadisleriyle, Allah Teâlâ'nın, "Rükû edenlerle beraber rükû edin! [16]"Secdelerin arkasından. [17]"Fecir okuması.[18]"Saygıyla Allah için kıyamda durun. [19] buyruklarını hatırlayabiliriz. [20]
4. Namaz için gerekli olduğunu söylemiş olması. Örnek: Rasûlullah'ın, "Onun başlangıcı (tahrîm) tekbir almak, sonu (tahlil) da selâm vermektir.[21]Her iki rek'atta bir tahiyyât (te-şehhüd) vardır. [22] teşehhüd hakkında, "Eğer bunu yaparsan namazın tamam olmuştur. [23] buyurması ve benzeri ifadeleri de böyledir.
5. Müslümanların, namaz için gerekli olduğunda ihtilâf etmedikleri, aralarında tevarüs edegeldikleri, terki halinde de birbirlerini kınadıkları şeyler. [24]
Tevarüs Olunagelen Namaz Şekli:
Kısaca namaz, Rasûlullah'tan (s.a.) tevatüren tevarüs edile-gelen şekliyle şöyledir: Kişi önce abdest alacak, avret yerini örtecek, ayağa kalkacak, kıbleye dönecek, yüzü ile kıbleye, kalbiyle Allah'a yönelecek, amelini ihlâs ile işleyecek, dili ile "Allahu ekbcr" diyecek, Fatiha sûresini okuyacak ve ilave olarak farz namazların üçüncü ve dördüncü rekatları hariç Kur'ân'dan bir sûre okuyacak, sonra rükû edecek, parmaklarının uçları dizkapaklarma değecek şekilde eğilecek ve rükû halinde bir süre kalacak, sonra başını kaldıracak ve tam doğrulacak ve bir süre öyle kalacak, sonra eller, ayaklar, dizkapaklan ve yüz yere gelecek şekilde yedi organ üzere secde edecek, sonra başını kaldıracak ve dümdüz oturacak, sonra aynı şekilde ikinci secdeye gidecek. Böylece bir rekat tamamlanmış olacaktır. (İkinci rekatı da aynen böyle kılacak) sonra her iki rekat sonunda oturacak ve tahiyyât okuyacak, eğer namazın sonu ise, Rasûlullah'a (s.a.) salâvât getirecek ve en çok sevdiği duayı okuyacak, sağındaki ve solundaki meleklere ve müslümanla-ra niyet ederek selâm verecek ve böylece namazım bitirecektir.
Rasûlullah'ın (s.a.) namazı işte budur; onun bu saydığımız şeylerden herhangi birini farz namazlarda mazeret olmaksızın bilerek terkettiği asla vaki değildir. Sahabe, tabiîn ve onlardan sonra gelen büyük imamların namazları da aynıdır. Namaz diye tevarüs edegeldikleri şekil budur ve bu, dinin vazgeçilemez esaslarından biridir.
Evet, fukahanın namazla ilgili bazı detay konularda ihtilâfları olmuştur; bunların, bulunmaması halinde namazın şer'î varlığını ortadan kaldıran rükünler mi, yoksa terki halinde noksanlığa sebep olan vaciplerden mi, ya da terki halinde kınamayı gerektiren ve sehiv secdesi ile telafisi mümkün olan kısımlardan mı olduğuna dair farklı görüş beyan ettikleri olmuştur (ama hiçbiri özde farklı düşünmemiştir). [25]
[10] bkz. Müslim, Salât, 45.
[11] Tirmizî, Mevâkît, 110; Ebû Dâvûd, Salât, 144.
[12] Buhârî, Ezan, 95; Müslim, Salât, 34 vd.
[13] Beyhakî, 2/144.
[14] Buhârî, Terâvîh, 1.
[15] Buhârî, Salât, 60.
[16] Bakara 2/43.
[17] Kâf 50/40.
[18] İsrâ 17/78.
[19] Bakara 2/238.
[20] Bu âyet ve hadislerde namazdaii1 «S^-Ödili^ken, kıyam, rükû, Secde, Kur'ân (kıraat) ifadeleri kullanılmıştı'. BÜ38&9!edilen bu fiillerin namazın rüknü olduğunu gösterir.(Ç)
[21] Ebû Dâvûd, Taharet, 31, Salât, 73.
[22] Müslim, Salât, 240; Ebû Dâvûd, Salât, 122.
[23] Beyhakî, 2/174.
[24] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/3-5.
[25] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/5-6.