- Namazda teşehhüd okuma

Adsense kodları


Namazda teşehhüd okuma

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Wed 30 March 2011, 02:45 pm GMT +0200
39. Namazda Teşehhüd Okuma

 

84. Abdullah ibn Mes'ud (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

"Resulullah (s.a.v), bana, teşehhüdü, [829] Kurandan bir sure öğretir gibi öğretti: "et-Tahiyyâtu lillâhi ve's-Salavâtu ve't-Tayyibâtu es-Selâmu aleyke eyyuhe'n-Nebiyyu ve Rahmetullâhi ve Berakâtuhu es-Selâmu aleynâ ve alâ i badi İlâhi's-sâlihîn eşhedu enlâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resûluhu' (Bütün tehiyyeler, salavât ve tayyibât Allah'adır. Selam sana ey Peygamber! Allah'ın rahmet ve bereketleri de senin üzerine olsun. Selam, bizim ve Allah'ın salih kullan üzerine olsun. Ben, Allah'tan başka ilah olmadığına şahadet ederim. Ben, Muhammed'in; Allah'ın kulu ve resulü olduğuna da şahadet ederim) [830]

(Hadisin lafzı, Buhârî'ye aittir.)

Bir rivayette ise Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

Sizden birisi namazda oturduğu zaman: 'et-Tahiyyâtu lillâhi desin (deyip) hadisi zikretti. [831]

Ayrıca ibâdillâhis-sâlihîn" (Selam, Allah'ın salih kullan üzerine olsun) sözü ile ilgili olarak; Çünkü sizler bu sözü söylediğiniz zaman muhakkak Allah'ın gökteki ve yerdeki her bir salih kuluna selam vermiş olursunuz" ilavesi var.[832]

Başka bir rivayette ise, Bundan sonra (na-mazda) dilediğini istemekte [833] serbesttir" ifadesi yer almaktadır.[834]

Bu hadis(ler)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiştir.

Nesâî ise birinci rivayeti nakletmiştir. Yalnız Nesâî'nin bu rivayetinde, ifadesi yerine sözü yer almaktadır.[835]

Yine Nesâî ile Tirmizî'nin rivayetinde ise, Abdullah ibn Mes'ud şöyle der:

Resulullah (s.a.v), bize, ikinci rekatta(n sonra) oturduğumuzda: et-Tahiyyâtu dememizi [836] öğretti. [837]

Ebu Davud'un rivayetinde ise şu ifade yer almaktadır:

"Biz Resulullah (s.a.v) ile birlikte namazda oturduğumuzda, -Selâmu alâllâhi kable ibâdihi' (Selam, kullarından önce Allah'ın üzerine olsun), es-Selâmu alâ fulân ve[838] (Selam, filan ve filanın üzerine olsun) derdik. Bunun üzerine Pey­gamber (s.a.v):

Selam, Allah'adır' demeyin. Çünkü Allah ('in bizzat kendisi) Selâm'dır. [839] Sizden birisi, (teşehhüd için) oturduğu zaman: et-Tahiyyâtu [840] lillâhi ve's-Salavâtu [841] ve't-Tayyibâtu [842] es-Selâmu aleyke eyyuhe'n-Nebiyyu ve Rahmetullâhi ve Berakâtuhu es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn' (Bütün tehiyyeler, salavât ve tayyibât Allah'adır. Selam sana ey Peygamber! Allah'ın rahmet ve bereketleri de senin üzerine olsun. Selam, bizim ve Allah'ın salih kulları üzerine olsun. Ben, Allah'­tan başka ilah olmadığına şahadet ederim. Ben, Muhammed'in; Allah'ın kulu ve resulü olduğuna da şahadet ederim) desin.

Sizden birisi 'ibâdillâhi's-sâlihîn (Allah'ın saiih kulları üzerine selam olsun) sözünü söylerse, yerdeki ve gökteki yada yer ve gök arasındaki bir salih kula isabet etmiştir. (Sonra da)

'Eşhedu enlâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resûluhu' (desin) buyurdu.

Resulullah {sözüne devamla):

(Bunu okuyan kimse daha) sonra beğendiği herhangi bir duayı seçip onu okusun' buyurdu.[843]

Yine Ebu Davud'un başka bir rivayetinde, şu ifade yer almaktadır:

Biz namazda (teşehhüd için) oturduğumuzda ne diyeceğimizi bilmezdik. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v)'e de, (bizim bilmediğimiz) öğretilmişti."

(Daha sonra hadisin ravisi Temîm, önceki hadisi) buna benzer bir sekide rivayet etti. [844]

Şerik der ki: Önceki hadisin bir benzerini (Abdullah ibn Mes'uddan) ri­vayet edip (sonra da) şöyle der:

ResuluIIah (s.a.v), bize bazı sözler öğretiyordu. Fakat onları, teşehhüdü öğrettiği gibi (düzenli) öğretmiyordu. Bu sözler şunlardır:

Allahım! Bizim kalplerimizi(n arasını) birleştir. Aramızdaki prob­lemleri düzelt ve bize kurtuluş yollarını göster. Bizi (küfrün) karanlık-lar(ın)dan aydınlığ(ın)a çıkar ve büyük günahların görüneninden ve gö­rünmeyeninden uzaklaştır. Bize, kulaklarımızda, gözlerimizde, kalbi­mizde eşlerimize ve çocukalrımızda bol hayr ver. Tevbelerimizi kabul eyle! Çünkü Sen, tevb eleri kabul edensin, merhametlisin. Bizi; nimet­lerine şiikı edenlerden, onları itiraf edenlerden, razı olanlardan eyle! Ve bize nimetlerini tamamla!' [845]

Başka bir rivayette ise, Alkame şöyle der:

ResuluIIah (s.a.v), Abdullah ibn Mesudun elinden tutup mazda (okunacak) teşehhüdü öğretti.

(Hadisin ravisi) A'meş'in rivayetindeki duanın aynısını zikretti. (Söz ko­nusu olan A'meş, hadisine ilave olarak, ResuluIIah veya Abdullah ibn Mes'ud şöyle dedi:)

Bunu (^teşehhüdü) söylediğin veya tamamladığın zaman, namazı­nı  tamamladın   (demektir).   (Bundan  sonra)   istersen  kalk,   istersen otur.[846]

Nesâî'nin rvayetinde ise Abdullah ibn Mes'ud şöyle der:

Biz, (her) iki rekati(n sonunda); Rabimizi tekbîr, tahnıîd ve tes-bîhden başka diyecek bir şey bilmiyorduk. Fakat Muhammed (s.a.v), bize, hayrın başlangıç ve bitimini (bütün hayrları) öğretip her iki re-katta(n sonra) oturduğunuzda:

et-Tahiyyâtu lillâhi ve's-Salavâtu ve't-Tayyibâtu [847] es-Selâmu aleyke eyyuhe'n-Nebiyyu ve Rahmetullâhİ ve Berakâtuhu es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdîllâhi's-sâlihîn, Eşhedu enlâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resûluhu1 (Bütün tehiyyeler, salavât ve tayyibât Allah'adır. Selam sana ey Peygamber! Allah'ın rahmet ve bereketleri de senin üzerine olsun. Selam, bizim ve Allah'ın saîih kullan üzerine olsun. Ben, Allah'tan başka ilah olmadığına şahadet ederim. Ben, Muhammed'in; Allah'ın kulu ve resulü olduğuna da şahadet ederim) deyin buyurdu. [848]

Nesâî'nin başka bir rivayetinde ise, Abdullah ibn Mes'ud şöyle der:

ResuluIIah (s.a.v), bize; namazdaki teşehhüdü ve ihtiyaç anındaki teşehhüdü de öğretti. Namazdaki teşehhüd şöyledir:

et-Tahiyyâtu lillâhi ve's-Salavâtu ve't-Tayyibâtu es-Selâmu aleyke eyyuhe'n-Nebiyyu ve Rahmetullâhİ ve Berakâtuhu es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn, Eşhedu enlâ ilahe illallah ve eşhedu enne Mu­hammeden abduhu ve resûluhu1 (Bütün tehiyyeler, salavât ve tayyibât

Allah'adır. Selam sana ey Peygamber! Allah'ın rahmet ve bereketleri de senin üzerine olsun. Selam, bizim ve Allah'ın salih kullan üzerine olsun. Ben, Allah'­tan başka ilah olmadığına şahadet ederim. Ben, Muhammed'in; Allah'ın kulu ve resulü olduğuna da şahadet ederim) [849]

Yine Nesâî'nin diğer bir rivayetinde, Abdullah ibn Mes'ud şöyle der:

Biz, Resulullah s.a.v ile beraberdik. Hiçbir şey bilmiyorduk. Resulullah (s.a.v), bize, namazdaki her oturuşta:

et-Tahivyâtu Hllâhi ve's-Salavâtu ve't-Tayyibâtu es-Selâmu aley-ke eyyuhe'n-Nebiyyu ve Rahmetullâhi ve Berakâtuhu es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn, Eşhedu enlâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resûluhu' (Bütün tehiyyeler, salavât ve tay-yibât Allah'adır. Selam sana ey Peygamber! Allah'ın rahmet ve bereketleri de senin üzerine olsun. Selam, bizim ve Allah'ın salih kulları üzerine olsun. Ben, Allah'tan başka İlah olmadığına şahadet ederim. Ben, Muhammed'in; Allah'ın kulu ve resulü olduğuna da şahadet ederim) deyin buyurdu. [850]

Yine Nesâî'nin başka bir rivayetinde, Abdullah ibn Mes'ud şöyle der:

Namaz kılarken ne okuyacağımızı bilmiyorduk. Resulullah (s.a.v), bize, 'cevâmiu'l-kelim1 (=Az söz ile çok manayı ifade eden edebî vecizeler) öğre­tip bize:

et-Tahivyâtu lillâhl ve's-Salavâtu ve't-Tayyibâtu es-Selâmu aley-îıe evyuhe'n-Nebiyyu ve Rahmetullâhi ve Berakâtuhu es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn, Eşhedu enlâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resûluhu' (Bütün tehiyyeler, salavât ve tay-yibât Allah'adır. Selam sana ey Peygamber! Allah'ın rahmet ve bereketleri de senin üzerine olsun. Selam, bizim ve Allah'ın salih kullan üzerine olsun. Ben, Allah'tan başka ilah olmadığına şahadet ederim. Ben, Muhammed'in; Allah'ın kulu ve resulü olduğuna da şahadet ederim) deyin buyurdu. [851]

Yine Nesâî'nin bir diğer rivayetinde, Abdullah ibn Mes'ud şöyle der:

Biz, Resulullah (s.a.v) ile birlikte namaz kıldığımız zaman: 'es-Selâmu alâllâh' (Selam, Allah'ın üzerine olsun), es-Selâmu alâ Cibril' (Selam, Cebrail'in üzerine olsun), 'es-Selâmu alâ Mîkâîl' (Selam, Mikail'in üzerine olsun) derdik. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):

es-Selâmu alâllâh' (Selam, Allah'ın üzerine olsun) demeyin. Çünkü Allahfın bizzat kendisi) Selâmdır. Fakat:

et-Tahivyâtu Hllâhi ve's-Salavâtu ve't-Tayyibâtu es-Selâmu aleyke eyyuhen-Nebiyyu ve Rahmetullâhi ve Berakâtuhu es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn, Eşhedu enlâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resûluhu1 (Bütün tehiyyeler, salavât ve tay-yibât Allah'adır. Selam sana ey Peygamber! Allah'ın rahmet ve bereketleri de senin üzerine olsun. Selam, bizim ve Allah'ın salih kullan üzerine olsun. Ben,

Allah'tan başka ilah olmadığına şahadet ederim. Ben, Muhammed'in; Allah'ın kulu ve resulü olduğuna da şahadet ederim) deyin buyurdu.[852]

Yine Nesâî'nin bir başka rivayetinde, Abdullah ibn Mes'ud şöyle der:

Biz, Resululah (s.a.v) ile birlikte namazda (teşehhüd için) oturdu­ğumuz zaman: es-Selâmu alallâhi min ibâdihi' (Kullarmın selamı, Allah'ın üzerine olsun), 'es-Selâmu ala filan filan' (Selam, filan ve fi­lan kimsenin üzerine olsun) derdik. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) şöy­le buyurdu:

es-Selâmu alallâh' (Selam, Allah'ın üzerine olsun) demeyin. Çünkü AHah('ın bizzat kendisi) Selâmdır. Fakat sizden birisi (teşehhüd için) oturduğu zaman şöyle desin:

et-Tahiyyâtu lillâhi ve's-Salavâtu ve't-Tayyibâtu es-Selâmu aley-ke eyyuhe'n-Nebiyyu ve Rahmetullâhi ve Berakâtuhu es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihtn' (Bütün tehiyyeler, salavât ve tayyibât Allah'a­dır. Selam sana ey Peygamber! Allah'ın rahmet ve bereketleri de senin üzeri­ne olsun).

Çünkü siz, ibâdillâhi's-sâlihîn' (Selam, Allah'ın salih kulları üze­rine olsun) dediğiniz zaman, yerdeki ve gökteki bütün salih kullara dua etmiş olursunuz.

Eşhedu enlâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resûluhu' (Ben, Allah'tan başka ilah olmadığına şahadet ederim. Ben, Muhammed'in; Allah'ın kulu ve resulü olduğuna da şahadet ederim) (deyin).

(Bunu okuyan kimse daha) sonra beğendiği herhangi bir duayı seçip onu okusun. [853]


[829] Teşehhüd" kelimesi, sözlükte; "şehadet getirme" anlamına gelmektedir. Şehadet getir­mekten kasıt ise, Kelime-i şehadeti söylemektir. Bir de, teşehhüd, bir namaz terimi olarak; ka'delerde {= oturmalarda) okunan ve içerisinde Kelime-i şehadetin de yer aldığı öze! bir duadır. Bu nedenle de namazda bu duanın okundupu bölüme, teşehhüd denilmiştir. Teşehhüd duası; Resufullah (s.a.v)'in miraç yolculuğu sırasında yüce Allah'la yaptığı ko­nuşmayı anımsatmaktadır. Şu halde "müminin miracı" olarak nitelendirilen namazdaki teşehhüd, ruhen ve kalben hüşyar olan müminlere, günde beş vakit, Resulullah (s.a.v)'in kulluk hayatındaki en zirve olan miraç safhasını yaşatmaktadır, (ç)

[830] Buhârî, Ezan 148, 150, Amel fi's-Salât 4; Müslim, Salât 55 (402); Ebu Dâvud, Salât 177-178 (969); Tîrmtzî, Salât 99 (289); Nesâî, İftitâh 190; İbn Mâce, Salât 24 (899); Ahmed b. Hanbel, 1/437

[831] Buhârî, Deavât 17; Müslim, Salât 55 (402)

[832] Buhârî, Amel fi's-Salât 4; Müslim, Salât 55 (402)

[833] Bu ve benzeri İfadeler; namaz kılan kimsenin teşehhüdden sonra dilediği duayı yapabile­ceğini göstermektedir. Fakat Kur'an lafızlarına benzeyen ve Peygamber (s.a.v)'den rivayet edilen dualardan istediğiyle duâ edilebilir. Yalnız fesaddan sakınmak için insanların sözle­rine benzeyen şeylerle duâ edilmez, (ç)

[834] Müslim, Salât 55, 57 (402)

[835] Nesâî, İftitâh 190

[836] Ebu Bekr el-Bezzâr (ö. 292/904), Abdullah ibn Mes'ud'dan gelen bu teşehhüd ile ilgili olarak şöyle der: "Bu, teşehhüd hakkında gelen en sahih hadistir. Yirmi küsur yoldan riva­yet edilmiştr."

Müslim'de: "İnsanlar, Abdullah ibn Mes'ud'un teşehhüdünde icma etmişlerdir. Çünkü onun arkadaşları, birbirine muhalif değildir. Diğerleri ise muhaliftir" demektedirler. Hanefilere ve HanbelÜere göre, teşehhüd hadisler içerisinde tercihe şayan olanı, Abdullah ibn Mes'ud'unkidir.

Abdullah ibn Abbâs'dan gelen teşehhüd ise, altı hadis kitabının hepsinde geçmemektedir. Abdullah ibn Abbâs'ın teşehhüd hadisinde sadece "mubarekât" kelimesi fazladır. Hanefiferdeki sahih olan görüşe göre, her iki oturuşta teşehhüd okumak vaciptir, (ç)

[837] Tirmizî, Salât 99 (289); Nesâî, İftitâh 190

[838] Sahabiler, önceleri, oturuşlarda "Selam, filan ve filanın üzerine olsun" diyorlardı. Bura­daki filan ve filandan maksat; meleklerdir. Buhârî'dekİ, "Biz, Resulullah (s.a.v)'in arka­sında namaz kıldığımız zaman, selem, Cebrail'e ve Mîkail'e olsun derdik" şeklindeki hadis ile Müslim ve İbn Mâce'deki "kullarından" tarzındaki rivayet bu filanların, melekler olduğuna işarettir, (ç)

[839] Selâm:  Allah'ın  güzel  isismlerin  (=Esma-İ  Hüsna'dan)dır.  Bir  kimseye,   "es-Selâmu aleyke" denildiği zaman bu şu demektir: Selam olan Allah, seni gözetir ve muhafaza eder. Allah, selameti, kullarına verir. Bizzat kendisi selamete muhtaç değildir. Afet ve tehlike gelmesi mümkün olanlar için kullanılan bu lafzın, bizzat Allah için kullanılması doğru değldir. Bu sebeple Resulullah (s.a.v), sahabilerini, böyle söylemekten men etmiştir, (ç)

[840] Tahiyyât" kelimesi, "Tahiyye" kelimesinin çoğuludur. Manası, selamdır. Ayrıca Beka, azamet, afet ve kusurlardan salamet ve mülk manalarına gelir.

[841] Salavat" kelimes hakkında değişik manalar verilmiştr. Bu manaları şu şekilde özetlemek mümkündür: Beş vakit, namaz, bütün şeriatlardaki her türlü farz ve nafile, bütün ibadetler, dualar, ve rahmet, (ç)

[842] Tayyibât", sözün güzeli ve "Allah övülmeye layık" demektir. Bunu, Allah'a zikr, Duâ ve övgü gibi Salih sözler ve Salih ameller diye manalandıranlar da vardır.

Tahiyyâf'in ^aviî ibadetler, "Salavaf'ın fiilî ibadetler ve "Tayyibâf'ın 'se ma'î sadakalar olduğunu söyleyenler de vardır, (ç)

[843] Ebu Dâvud.Salât 177-178 (968}

[844] Ebu Dâvud,Salât 177-178 (969)

[845] Ebu Dâvud, Salât 177-178 (969)

[846] Ebu Dâvud, Salât 177-178 (970)

[847] Teşehhüdün buraya kadar olan bölümünde hitap Allah'a, bundan sonrasında ise Resulü-nedir. (ç)

[848] Nesâî, İftitâh 190

[849] Nesâî, İftitâh 190

[850] Nesâî, İftitâh 190

[851] Nesâî, İftitâh 190

[852] Nesâî, İftitâh 190

[853] Nesâî, Sehu 56

Sevgi.
Thu 15 September 2022, 04:54 am GMT +0200
Bu güzel bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim
Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah

Bilal2009
Sun 16 October 2022, 02:50 pm GMT +0200
Rabbim paylaşım için razı olsu