sumeyye
Tue 11 January 2011, 01:45 pm GMT +0200
Namazda Tâdil-i Erkan
492. Enes (r.a.) rivayet ediyor:
Resûlullah (s.a.v.) mescidde namazın rükû ve secdelerini tamamlamayan bir adam gördü. Ona,
"Allah rükû ve secdelerini tamamlamayan birinin namazını kabul etmez" buyurdu.[328]
İzah
Namazın rükû ve secdelerine dikkat etmeye tâdil-i erkan denilir. Tâdil-i erkan, kıyamda iken dim dik, rükûda iken belin dümdüz durması, rükûdan kalktıktan sonra secdeye gitmeden önce beli iyice doğrultmak ve "sübhanallah" deyecek kadar öylece beklemek, iki secde arasında da "sübhanallah" deyecek kadar oturmaktır. Kısaca, namazı aceleye getirmeden hakkını vererek kılmaktır. Zaten ilâhî bir hediye olan namazın zevkine varmak, bütün rükünlerini eksiksiz yapmak, aceleye getirmemekle mümkündür.
Tâdil-i erkân, İmam Ebû Yusuf ve İmam Şafiî'ye göre farzdır. Bu imamlara göre, tâdil-i erkâna riâyet edilmeden kılınan namazları yeniden kılmak gerekir. Delilleri, "Rükû ve secdede belini düz tutmayan kimsenin namazı sahih değildir" hadisidir.[329] Bu imamların bir başka delilleri de Ebû Hüreyre'nin (r.a.) rivayet ettiği şu hadistir:
"Resûlullah (a.s.m.) mescidin bir tarafında otururken içeri bir zât girdi, namaz kıldı, sonra selâm verdi, oturdu. Peygamberimiz selâmını aldıktan sonra,
"Dön ve tekrar namaz kıl. Sen namaz kılmış sayılmadın" buyurdu.
Bu durum üç defa tekrarlandı. O zât Peygamberimizden tarif etmesini isteyince, Resûlullah şöyle buyurdu:
"Namaz kılmak istediğinde tam bir abdest al, sonra kıbleye dön, tekbir al. Sonra vücud azaların yatışıncaya kadar rükûda dur. Sonra başını kaldırıp ayakta düzgün duruncaya kadar kıyamda kal. Sonra sükûnet buluncaya kadar secde yap, sonra kalk vücudun sakinleşinceye kadar otur. Bundan sonra bütün namazlarını böyle kıl."[330]
İmam-ı Âzam ve diğer talebesi İmam Muhammed'e göre ise tâdil-i erkân farz değil vaciptir. Terki durumunda ise sehiv (yanılma) secdesi gerekir, namaz yeniden kılınmaz. Ezan Cami Namaz ve Büyük İslâm ilmihali isimli eserlerimize bakınız.[331]
Seccade Üzerinde Namaz Kılmak
493. Enes (r.a.) rivayet ediyor:
Resûlullah (s.a.v.) bir hasır üzerinde namaz kıldı. [332]
İzah
Asr-ı Saadette namazlar toprak üzerinde kılınıyordu. Camilerde şimdi olduğu gibi halı serili değildi. Zemin topraktı. Yukarıdaki hadiste Peygamberimizin (s.a.v.) bazan namazını hasır üzerinde kıldığı bildirilir. Bu bir nevi seccade sayılabilir.
Ancak namaz kılmak için seccade kullanmak şart değildir. Temiz olmak şartıyla toprak üzerinde namaz kılınabileceği gibi, halı üzerinde de namaz kılınabilir. Halının temiz olduğu biliniyorsa, üzerine ayrıca bir seccade sermeye gerek yoktur.[333]
Kışın Oruç Tutmak
494. Enes (r.a.) rivayet ediyor:
"Kişin oruç tutmak, meşakkatsiz elde edilen bir ganimettir."[334]
İzah
Oruç ibâdetini zorlaştıran günlerin uzun olması ve hararetin fazlalığıdır. Gerek günlerin uzunluğu, gerekse hararetin fazlalığı yaz günleri için geçerlidir. Dolayısıyla yaz günleri oruç tutmak zordur. Kış ise böyle değildir. Çünkü hem kış günleri kısadır, hem de insan kış günlerinde suya fazla ihtiyaç duymaz. Bunun içindir ki, Peygamberimiz (s.a.v.) yukarıdaki hadislerinde kış orucunu, meşakkatsiz, savaşsız elde edilen ganimete benzetmiştir.[335]
Arefe Günü Orucu
495. Ebû Katâde (r.a.) rivayet ediyor:
"Arefe günü oruç tutmak, birisi geçmiş, birisi de gelecek sene olmak üzere iki senenin küçük günahlarına keffârettir."[336]
Cennet Ehlinde Artış Olmaz
496. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:
Resûlullah (s.a.v.),
"Şüphesiz Allah Cenneti yarattı ve ona girmesi için aşiretlerden, kabilelerden kimseler yarattı. Onların sayısı ne artar, ne de eksilir" buyurdu.
Birisi, "Öyle ise niçin amel işleyelim?" diye sordu.
Resûlullah (s.a.v.),
"Amel işleyin, herkes yaratıldığı şeye erecektir" buyurdu.[337]
İzah
Cennet ehlinin yaratılmış olması, Allah'ın kendi iradesiyle bir kısım insanları Cennet ehli olarak, bir kısım insanları da Cehennem ehli olarak yarattığı mânâsına gelmez. Çünkü böyle olması imtihan sırrını ortadan kaldırır. Bu ve benzeri hadisler, Allah'ın Cennet için cüz'i irâdesini hayır yolunda kullanacak, Cehennem için de cüz'i irâdesini şer yolunda kullanacak kimseler yarattığı şeklinde anlaşılmalıdır. Yani kişinin Cennetlik ve Cehennemlik amel işlemesinde Allah'ın hiçbir zorlaması söz konusu değildir. Zaten Sahabînin Resûlullahın sözünü sanki Cennetlikleri Allah'ın tamamen kendi iradesiyle yarattığı şeklinde anlayıp "Öyle ise niçin amel işleyelim?" şeklindeki sorusuna Peygamberimizin verdiği cevap, Allah'ın Cennetlikleri kendi iradesiyle seçmediğini, buna layık olan kullarını oraya koyacağını gösterir.
Sayının değişmemesi ise, Allah Cenneti de, Cehennemi de sayısını kendisinin bildiği kimselerle dolduracağı mânâsına gelir. Allah, daha Cenneti yaratır yaratmaz kıyamete kadar yaratacağı kullarından kaç kişiyi Cennete koyacağını ve bunların kimler olduğunu biliyordu. Dolayısıyla Allah'ın bildiği bu sayıda artma ve eksilme olmayacaktır. Hadis bunu ifâde eder.[338]
Hz. Ali İle Kur'ân Birbirinden Ayrılmaz
497. Ümmü Seleme (r.a.) Resûlullahın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittiğini rivayet ediyor:
"Ali Kur'ân ile, Kur'ân Ali ile beraberdir. Bu ikisi Kevser Havzının başına yanıma gelinceye kadar birbirinden ayrılmaz."[339]
İzah
Peygamberimiz Allah'ın bildirmesiyle, Hz. Ali'nin elini hadiselere ve dahilî fitnelere maruz kalacağını görmüştü. Hz. Ali'yi ümitsizlikten, Müslümanları da onun hakkında yanlış düşüncelerden kurtarmak için, "Ben kimin efendisi isem, Ali de onun efendisidir, gibi hadislerle Hz. Ali'yi tesellî, ümmetini de irşad etmiştir.
İşte yukarıdaki hadis de bu tesellî ve irşadlardan birisidir. Peygamberimiz bu hadisleriyle hem Hz. Ali'yi sonraki yıllarda maruz kalacağı suçlamalara karşı tesellî etmiş, hem de ümmetini bu suçlamalara inanmamaları konusunda irşad etmiş, Hz. Ali'nin Kur'ân'la beraber olacağını, ondan asla ayrılmayacağını bildirmiştir. Nitekim 670, 691, 720, 754 numaralı hadislerde gelecek olan Haricîler, Hz. Ali gibi fazîlet ehli ve ilimle dopdolu birini Kur'ân'a karşı gelmekle itham etmişlerdir. Siffîn Savaşından sonra hakemleri kabul ettiği için Onu Kur'ân'ın hükmünü bırakıp insanların hükmüne tâbi olmakla suçlamışlardır. Hz. Ali de onlara verdiği cevabında Kur'ân'a olan bağlılığını şu sözlerle ifâde etmiştir:
"Ben iki hakemin Kur'ân'ın hükümlerine itaat etmeleri, yasaklarından kaçınmaları şartıyla verecekleri hükme razı olurum. Kur'ân'ın hükümlerine uygun hüküm verirlerse, kesinlikle bize bu hükme karşı hareket etmek düşmez. Şayet Kur'ân'm hükümlerine muhalefet ederlerse, biz zâten onların verecekleri hükme uymayız.
"Biz bu konuda insanların hüküm vermelerini kabul etmiş değiliz. Kur'ân'ın hükmünü talep ediyoruz. İşte bu Kur'ân, iki kapak arasında, satırlarla yazılmış, dili olmayan bir kitaptır. O ancak insanlar okuduğunda konuşur ve hükmü açıklar."
Hz. Ali bu sözleriyle Peygamberimizin mucizâne verdiği haberi de tasdik ediyordu.[340]
[328] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/171.
[329] Tirmizî, Mevakit: 81; Ebû Dâvud, Salat: 143.
[330] Buharı, İman: 15, İsti'zân: 18; Müslim, Salât: 45; Ebû Dâvud, Satat: 143; İbni Mâce, İkâme: 72.
[331] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/171-172.
[332] Buhari, Hayız: 30; Müslim, Mesâcid: 270; Ebû Dâvud, Salat; 90. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/173.
[333] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/173.
[334] Tirmizi, Savm: 73; Müsned, 4:451 (18912.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/173.
[335] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/173-174.
[336] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/174.
[337] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/174.
[338] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/175.
[339] el-Mu'cemü'l-evsat, 5:455 (4877.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/175.
[340] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/176.