ezelinur
Fri 29 January 2010, 06:55 pm GMT +0200
Fıkıhçıların ıstılahına göre “istihlâf”, namaz kıldıran imamın veya cemaatten birinin, namazın geri kalan kısmını kendilerine tamamlatması için sâlih bir kimseyi imamın yerine geçirmesidir. Bunu şu şekilde örneklendirebiliriz: İmamın, cemaate bir veya iki rek’at, yahut da daha az veya daha çok namaz kıldırdıktan sonra, ânı bir hastalık veya abdest bozulması gibi, namazın devamını engelleyici bir durumla karşılaşması hâlinde arkasında namaz kılanlardan veya mevcud olan erkeklerden birini seçip yerine imam olarak geçirmesi ve onun da namazın geri kalan kısmını cemaate tamamlattırması sahîh olur. İmam bir şahsı yerine geçirmezse cemaat, kendi arasından birini seçip, konuşmaksızın ve kıbleden sapmaksızın eski imamın yerine geçirebilirler. Adamın biri çıkıp dese ki: Bütün bunlar niye? İmamın namazına devam etmesini engelleyen bir maninin vukû bulması hâlinde sâlih bir insanı kendi yerine geçirip namazı ona tamamlatması kolay ve akla yatan işlerden değil midir?
Buna verilecek cevap şudur: Şüphesiz ki namazın, İslâm nazarında büyük bir saygınlığı vardır. Bir insan namaza başlayıp da yalvarıp yakararak Rabbinin huzurunda huşu ve teslimiyet içinde boyun büküp durduktan sonra, bu pozisyonunu namazın sonuna dek muhafaza etmelidir. Namazın bir fiilini unutursa, bunu yerine getirmesi ve ayrıca sehiv secdesi yapması zorunludur. İmamda, cemaate namaz kıldırmaya engel bir hâl vukû bulursa, namazdan çıkıp yerine başkasını geçirmeli, namazın geri kalan kısmını ona tamamlatmalıdır. Bütün bunlardan maksat, başlandıktan sonra bütün namazların tam olarak sona erdirilmesidir. Çünkü namaz, İslâm nazarında her halükârda hiçbir noktası unutulmaması gereken zorunlu ibâdetlerin başında gelmektedir.[79]