- Namaz öğreniyorum

Adsense kodları


Namaz öğreniyorum

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 28 July 2011, 05:16 am GMT +0200
Tencere


Eylül 2009 129.SAYI


Serhat ALBAMYA
kaleme aldı, TENCERE bölümünde yayınlandı.


Namaz öğreniyorum

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla işlerimizi bitirip akşam namazını kılmak üzere mescide gittik. Arkadaşım abdestini alırken ben de namaza durdum. Farzın ardından mescidin arkalarında oturan bir yabancı yanıma yanaştı ve anlamadığım bir dilde benimle konuşmaya başladı. Ben sadece İngilizce bildiğimi, eğer İngilizce biliyorsa onunla anlaşabileceğimi söylememe rağmen benim ne dediğimle ilgilenmiyor gibiydi. Çantasından pasaportunu çıkarıp bana nereden geldiğini, ne için geldiğini ve ne kadar kalacağını gösterdi. Adam sanki her dediğini anlıyormuşum gibi benimle konuşmaya devam ediyordu. Baktım olacak gibi değil ben de ne dese “yes” “allright” (doğrudur abi, ne desen haklısın abi) gibisinden cevaplar vermeye başladım.

Bir an için “iyi akşamlar” diyerek adamın yanından ayrılmak istedim fakat kendisi ne susmak biliyordu ne de Türkçe… Alt yazısız bir yabancı film izler gibi bakıyordum adamın yüzüne. Sonunda beni kolumdan tuttu, yanıma geçti ve tekbir getirdi.

“Haydaa, daha az önce namazımın bittiğini kendisi de gördü, bana neden tekrar farzı kıldırmaya uğraşıyor ki?” diye düşünürken nihayet durumu anladım. Muhtemelen namaz sırasında ya gafletten ya cahillikten bir hata yapmıştım ve onu telafi etmemi istiyordu. Akşam namazının nasıl kılınacağını en baştan göstermek istedi. Ben de “farzı zaten kılmıştım” diyerek tekrar niyet etmeden ona uyup namazı bitirdim.

Ben namaz kılmayı öğrenip her harekette öğrendiğimi onaylarken arkadaşım abdestini alıp geri dönmüş ve farza durmuştu. Beş on dakika sonra o da namazını kıldı ve adama veda edip mescitten çıktık. Dışarı çıkar çıkmaz şunu söyledi;

“Tamam yabancı bir adamla farzı kılıyorsun da, niye her secdeye gidişinde “yes, allright” diyorsun kardeşim?”

Bir Gezginin Günlüğü 2

Çok da uzun sayılmayan bir yolculuğun ardından, beni minibüslerine alan bu insanların son durağı olan köye geldik. Ben bu köyde tamirci olup olmadığını düşünürken, onlar heyecanlı bir ifade ile aralarında konuşuyorlardı. Söylediklerinden anlayabildiğim birkaç kelime oldu. “Çorba”, “yetişmek” ve “inşallah” kelimelerinin anlamlarını biliyordum. Demek ki onlar da benim kadar acıkmışlar.

Eşyalarını toparlayıp çantalarını da yanlarına alarak minibüsten çıkmaya başladılar. Ben de onlara uyup peşlerinden yürüdüm. Sebebini bilmiyorum ama bir şeye ya da bir yere yetişecek gibi hızlı yürüyorlardı. Ben de sağıma soluma bakıp olan biteni anlamaya çalışıyordum.

Türkiye’de gezmeye başladığımdan beri pek çok kasaba ve köy gördüm ama nedense bu köy gözüme farklı geldi. Belki köy nüfusunun çok fazla olması, belki insanların birbirine benzemesi, belki de başka bir şey burayı farklı yapıyordu. Ama bunu anlamak kolay değil. Belki de birkaç gün burada dinlenmeliyim.

Ben bunları düşünürken birisi aniden kolumdan tuttu, daha ne oluyor demeye kalmadan “bağ evi, hizmet, kurban” gibi şeyler söyleyerek eliyle kendisini takip etmemi işaret etti. “Belki bu adam bana motor tamircisi bulmam için yardımcı olabilir..” diyerek peşinden yürüdüm. Ona köyde tamirci olup olmadığını sorar sormaz İngilizce bilmediğini yüz ifadesinden anladım. O da benim İngilizce konuştuğumu görünce gülerek traktörün kasasını işaret etti. “Okey” diyerek gösterdiği yere oturdum.

Çok geçmeden traktörü çalıştırdı ve yolculuğumuz başladı.  İki yanı da tarlalarla çevrili olan uzun bir yoldan geçerek “bağ evi” dedikleri bir yere geldik. Büyük bir girişten geçtikten elli metre sonra durduk. Traktörü süren genç, küçük beyaz bir binaya doğru seslendi ve içeriden yarı uykulu birisi çıktı. Çiftliğe benzeyen bu yer, demek ki çalışanları öğle vakti uyuduğu için böyle sessizdi. Küçük binadan çıkan çocuk yanımıza gelip traktörü süren gençle konuşup ardından bana döndü ve İngilizce olarak:

– Hoşgeldiniz, nereden geliyorsunuz, adınız nedir, diye sordu. Kafamdaki tüm bulutlar aniden dağıldı. İşte sonunda derdimi anlatacak birini bulmuştum.

Çocuğa sevinçle bakıp;

– Bu köyde dilimden anlayan birilerini bulmaktan dolayı hem çok şaşkınım hem de mutluyum, dedim. Bana şöyle cevap verdi:

– Sen burada şaşıracak daha çok şey görürsün.

Yorgun olduğumu ve başımdan geçenleri onun aracılığıyla bağ evinde kalan insanlara anlattığımda vakit epey ilerlemişti. Yatacak bir yer istedim. Büyük bir misafirperverlikle hemen ayarladılar. Derin bir uykuya daldım. Önümüzdeki gün başıma neler gelecek merak ediyorum… (devam edecek...)