- Namaz için dört vakit vardır

Adsense kodları


Namaz için dört vakit vardır

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 2 February 2011, 06:21 pm GMT +0200
Namaz İçin Dört Vakit Vardır:


Bütün insanların namazlarını, ne ileri ne de geri hep aynı an­da kılmakla yükümlü tutulmaları son derece güç olduğu için, na­maz vakitleri konusunda bir tür genişlik kabul edilmiştir. [1081]

Teşrîde esas, hükmün Araplarca açık belirtilere, büyük kü­çük, uzak yakın herkes için kapalı olmayan duyularla algılanabi­len mahallere bağlanmasıdır. İşte bu ilkeden hareketle namaz va­kitlerinin ilk ve son anları için munzabıt ve duyulara hitap eden sınırlar konulmuştur.

Sözü edilen sebeplerin bir arada bulunması yüzünden namaz­lar için dört çeşit vakit ortaya çıkmıştır:

 

1. Mubah Vakit:
 

Kişinin namazını, vakit içerisinde kerahetsiz olarak kılması caiz olan vakittir.

Bu konuda dayanak iki hadistir:

i. Cibril’in Rasûlullah’a (s.a.) iki gün namaz kıldırdığını bildi­ren hadis,

ii. Namazların vakitlerini soran kişiye Rasûlullah’ın (s.a.) iki gün boyunca birinde ilk, ikincisinde son vakitlerinde namazları kıldırdıktan sonra vakitlerin işte bu iki zaman arasında olduğunu söylediğini rivayet eden Büreyde hadisi.

Bu iki hadisten müfesser olan, mübhem olanı açıklamış olur. Aralarında farklı olan konularda ise, Büreyde hadisine tabi olu­nur. Çünkü Büreyde hadisi Medine’de cereyan etmiştir, sonraki tarihlidir. Birincisi ise Mekkîdir ve önceki tarihlidir. Bu gibi du­rumlarda zaman itibariyle en sonraki hangisi ise ona uyulur. Bu­na göre akşamın en son vakti, şafağın kaybolmasından az öncesine kadar sürer. Cibril’in, ikinci günde akşam namazını, vaktinin kısa­lığı sebebiyle çok az ertelemesi, râvînin de, ya kendi değerlendirme hatasından ya da aradaki zamanın çok azlığını açıklamış olmak için “akşamı iki günde aynı vakitte kıldı” demesi uzak bir ihtimal değildir.

Allah’u alem!

Birçok hadis, ikindi vaktinin son anının, güneşin değişmeye yüz tutması anı olduğuna delâlet etmektedir. Fukahanın ittifakla kabul ettikleri görüş de budur. Bu durumda gölgenin iki misline ulaşmasından maksat, mekruhsuz müstehap olarak kılınacak olan (muhtar) vaktin sonunun beyanı olmalıdır. Yahut şöyle diyebiliriz: Belki de Şâri’ Teâlâ ilk önce her iki namazın arasındaki farkın gündüzün dörtte biri kadar bir zaman olması ilkesinden hareket etti ve ikindi namazının son vaktini gölgenin iki misline ulaşması olarak belirledi. Sonra insanların ihtiyaçları ve meşgalelerinin dikkate alınması gereği ortaya çıktı ve sürenin uzatılması gerekti. Gölgenin iki misline ulaşması esas alındığı zaman bu, düşünmeye, tam zeval anındaki gölgenin ne kadar olduğunun akılda tutulma­sına, devamlı gözetleme halinde olunmasına ihtiyaç gösterecekti. Oysaki bu gibi konularda hükmün daha açık ve müşahhas olan şeylere bağlanması daha yerinde bir tavır olurdu. İşte Allah Teâlâ, peygamberinin kalbini açtı ve ona ikindinin son vaktinin güneşin kursunun ya da ışığının değişmeye başlaması şeklinde düzenleme­sini ilham etti.

Allah’u a’lem!



[1081] Vakitler mi'yâr, müvessa' ve zü'ş-şebeheyn olmak üzere üç kısma ayrı­lır. Ramazan orucu vakti birinciye, namaz vakitleri ikinciye, hac vakti de üçüncüye örnek teşkil eder. (Ç)