selsebil
Wed 4 March 2009, 08:28 pm GMT +0200
Namaz, muayyen vakitlerde hususî hareket ve okuyuşlarla yerine getirilen bir ibâdettir.
* Namaz, İslâm'ın îmandan sonra gelen en mühim emridir; dînin direği ve Müslümanlığın temel taşıdır. Namaz, îmanın alâmetlerindendir.
* Namaz, kul ile Allah arasında yüksek bir nisbet, ulvî bir münasebet ve nezih bir hizmettir.
* Namaz, Allah'ın kudretini idrâk eden ve büyüklüğü karşısında hayranlık duyan insanın, bu
hürmet ve hayranlığını en münasip söz ve hareketlerle dile getirmesidir. Yahut da aynı hareketleri
tekrarlamak suretiyle bu hürmet ve hayranlık duygularını kuvvetlendirmesidir.
* Namaz, kulun günde 5 defa Yaradanın huzuruna çıkması, divanında durması demektir. Bu yüce divanda, arada hiçbir vasıta olmadan her türlü dilek ve ihtiyacını, kul, bizzat Allah'a arzeder, O'na sığınır, yalnızca O'ndan yardım diler. Böylece Peygamberimizin, Mi'rac'da gerçekleşen Allah ile mülâkatı hâdisesi, namaz içinde sembolik olarak yaşanmış olur. Bu sırra işaret için, Peygamberimiz, "Namaz mü'minin mi'râcıdır" buyurmuştur.
* Namaz mahlûkatın bütün ibâdet şekillerini bir araya toplayan özlü bir ibâdettir.
Kur'ân-ı Kerîm'in ifadesine göre, kâinattaki bütün mahlûkat Allah Teâlâ'yı, devamlı olarak zikir ve tesbih etmektedir:
"Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı tesbih etmesin [Allah'ı zikretmesin ve Allah'a ibâdet etmesin]. Fakat siz onların bu tesbih [ve ibâdetlerini] anlayamazsınız." (el-İsrâ: 44).
Yeryüzünde insan dışındaki canlılara baktığımız zaman esas olarak üç şekilde görürüz:
Dik olarak ayakta duranlar: Bitkilerin çoğunluğu ile iki ayaklı hayvanlar gibi.
Yarı ayakta, yani, eğik olarak duranlar: Dört ayaklı hayvanlar gibi.
Yerde sürünenler: Sürüngen hayvanlarla bâzı bitki çeşitleri gibi.
Bu saydığımız mahlûklar, yukarıdaki âyetin ifade ettiği ibâdetlerini, bulundukları şekilleriyle yapmaktadırlar. Fakat insan oğlu namaz kıldığı zaman, bu mahlûkların ayrı ayrı olan ibâdet şekillerini namazı içinde birleştirmektedir. Nitekim, namazın bir kısmı ayakta (kıyam), bir kısmı yarı ayakta, eğilerek (rükû') ve bir kısmı da yerde (secde) yapılmaktadır. Bu da göstermektedir ki, namaz, Allah'a ibadet şekillerinin hepsini kendinde toplayan en mükemmel ibâdet hâlidir.
Melekler de, diğer varlıklar gibi, yalnız bir şekil ile Allah'a ibâdet ederler. Bu da yukarıda belirttiğimiz gibi ya kıyam, ya rükû' ya da secde hâlinde bir ibâdettir. İnsan ise yüksek yaratılışı icabı olarak meleklerin ibâdet şekillerini de kendi ibâdeti içinde birleştirerek Allah'a kulluk vazifesinde bulunmaktadır.
* Namaz, Allah'ın yüce şânını ve sonsuz kudretini terennüm eden en güzel şekil ve kelimelerden meydana gelmiştir:
Namazın içinde, tekbir, tevhid, tesbih, medh ü senâ, hamd, şükür, hürmet, tevazu', tazarru' ve niyaz, bütün mü'minlere hayır dua Peygamberimize salât ü selâm bulunmaktadır.
Kur'an okumak başlı başına bir ibâdettir. Namazda bir miktar da Kur'an okunmaktadır.
Mü'minlerin birbirleri ile selâmlaşmaları ayrı bir ibâdettir. Namaz sonunda selâm da vardır.
Yine İslâm'a göre tefekkür büyük ibâdetlerden biridir. Cemaatla kılınan namazlarda mü'minler Allah'ın kudretini düşünme imkânına sâhip olurlar.
Namaz içinde yemeyi, içmeyi terk gibi oruca ait yasaklar bulunduğundan, namazda oruc da mevcuttur.
Namazın zekât ve hacc ile de alâkası vardır. Çünkü namaz, vücudun ve ömrün zekâtıdır. Namazda kıbleye dönülmesi ise, hacca bir işâret ve nümûnedir.
Görüldüğü gibi, namaz, bütün bedenî ibâdetleri içine almakta, hepsine birden hulâsa ve fihriste olmaktadır.
Namazın bu vasıflarına, Süleyman Çelebi Mevlid'inde şu şekilde işâret etmiştir:
"Sen ki, Mi'râc eyleyüb ettin niyâz,
Ümmetin mi'râcını kıldım namaz.
Her kaçan kim bu namazı kılalar
Cümle gök ehli sevâbın alalar.
Çünki her türlü ibâdet bundadır,
Hakk'a kurbiyyetle vuslat bundadır."