sidretül münteha
Sun 23 January 2011, 04:23 pm GMT +0200
2.Mut'a
Mut'a, boşanan kadına, gönlünü hoş etmek için bir mâlî bağışta bulunmak demektir. Cumhur bunun vücubunu benimserse de, her boşanan kadın hakkında değil, bazı kadınlar hakkında vacib olduğunu benimsemiştir. Zahirîler'den kimisi ise «Boşanan her kadın hakkında vacibtir» demiştir. Kimisi de «Mut'a vacib değildir, sünnettir» demiştir. îmam Mâlik bu görüştedir. «Bazı kadınlar hakkında vacibtir» diyenler de ihtilâf ederler. îmam Ebû Ha-nife, «Karısını -kendisine bir mehir biçmeden ve kendisiyle gerdeğe girme- , den- boşayan kimseye vacibtir», İmam Şafii ise «Kendisine mehir biçilip de kendisiyle gerdeğe girilmeden boşanan kadınlar dışında, boşanan bütün kadınlara -boşanmasını kendisi istememiş olmak şartıyla mut'a vermek vacibtir» demiştir. Ulema'nm cumhuru da bu görüştedir. İmam Ebû Hanife "Ey iman etmiş olanlar, mü'min kadınlarla evlendikten sonra kendileriyle temas etmeden onları boşadiğımz zaman size onlar için iddet saymaya lüzum yoktur. Kendilerine bağışta bulunarak onları güzellikle salıveriniz" .[84] ve "Eğer kadınlara mehir biçer de el sürmeden onları boşarsanız biçtiğinizin yarısını veriniz" [85] âyet-i kerimeleriyle ihticac ederek, «Zira birinci âyette, kadına temas edilmeden boşanması halinde mut'a verilmesi emrolunurken, ikinci âyette "Bu kadına, eğer mehri biçilmişse biçilen meh-rin yansı düşer" diye emrolunmaktadır. Bu şu demektir ki, kadına ancak mehir biçilmediği ve kendisiyle temas edilmeden boşandığı zaman mut'a verilir. Çünkü kendisine mehir biçildiği veyahut temastan sonra boşandığı zaman, birinci durumda mehrin yansı, ikinci durumda da mehrin tamamı kendisine düşer. Bunun için bu her iki durumda da ona mut'a vermenin vücubu için sebeb yoktur» demiştir. İmam Şafii ise "Boşadığımz kadınları, zengin-fakir, herkes kendi haline göre faydalandırsın" [86] âyet-i kelimesindeki emri -kendisine mehir biçilip de kendisiyle gerdeğe girilmeden boşanan kadınlardan başka- boşanan bütün kadınlara hamletmiştir. Zahirîler ise, bu âyetin umumundan hiçbir kadını istisna etmemişlerdir.
Cumhur, «Kendisine mehir biçildikten sonra ve temas edilmeden boşanan kadına nasıl mut'a düşmüyorsa, hulû' edilen, yani bedel mukabilinde boşanan kadına da mut'a düşmez. Çünkü hulû'da, erkek kadına değil, kadın erkeğe borçludur» demiştir. Zahirîler ise «Mut'a bir taabbüddür. Kadın bir taraftan verir, bir taraftan alır» demişlerdir. îmam Mâlik ise «Ayetin sonunda mut'a, bir fazilet ve insanlık gereği olarak vasıflandırılmıştır. Bu kabil şeyler ise vaçib olmayıp sünnettirler» diyerek âyetin emrini nedbe hamlet-mistir.
Ulema boşanmış olan kadına da -kocası ölen kadın gibi- iddet süresi bitinceye kadar ihdâd (yas), yani evinde oturup çıkmamak, güzel kokular sürmemek, renkli elbiseler giymemek, ellerini kınalamamak ve gözlerine sürme çekmemek gibi şeyler gerekir mi, gerekmez mi diye ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâlik «Gerekmez» demiştir. [87]
[84] Ahzâb, 33/49.
[85] Bakara, 2/228.
[86] Bakara, 2/236.
[87] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/89-90.