- Müşriklerin Efendimiz e ve müslümanlara işkenceleri

Adsense kodları


Müşriklerin Efendimiz e ve müslümanlara işkenceleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Mon 25 April 2011, 12:11 pm GMT +0200
Müşriklerin Efendimiz'e Ve Müslümanlar'a İşkenceleri



El-Evzaî, Yahya b. Ebî Kesîr, Muhammed b. İbrahim et Teymî aracılığıyla Urve'nin şöyle dediğini anlatır: Abdullah b. Amr (r.a.)'a "Müşriklerin Rasülullah (s.a.v.)'a yaptıkları en feci işkenceyi bana anlat" dedim de, dedi ki:

-Nebi(s.a.v.) Ka'be'nin yanında namaz kılarken Ukbe b. Muayt gelip Efendimizin elbisesini boynuna dolayarak şiddetle boğazını sık­tı. Durumu gören Ebû Bekir (r.a.) hemen atılıp omuzlarından kavray­arak herifi Rasülullah (s.a.v.)'ın üzerinden fırlatıp attı ve sonra şu ayetle bağırdı:

"Rabbinizden  size deliller getirmiş olmasına rağmen, Rabbim AUahtır diyen bir insanı öldürecekmisiniz?"[457]   (Gafir 28)  İbni İshak da aynı kıssayı Yahya b. Urve aracılığıyla Abdullah b. Amr dan nakleder.[458]

Yine bu haberi Süleyman b. Bilal ile Abde,[459] Hişam b. Urve- Ba­bası aracılığıyla Amr b. el Âs'tan nakleder. İşte bu isnad illeti açıkça belli olan bir haberdir. Ama Muhammed b. Füleyh bu hadisi Hişam babası aracılığıyla Abdullah b. Amr'dan nakleder. Buda birinci rivayet için tercih sebebidir.

Süfyan ve Şu'be (Lafız Şu'benindir) Ebû İshak'tan naklederlerki Amr b. Meymûnu Abdullah b. Amr dan şöyle dediğini naklederken iş itmiş.:

-Etrafında Kureyş'ten bir takım insanlar olduğu halde Rasûlullah secdede idi. Orada bir deve karnı vardı. Kureyşliler birbirlerine "Kim bu devenin rahim yatağını alıpta Muhammedin sırtına koyar?" dedi­ler. Bunun üzerine Ukbe b. Ebî Müayt hemen atılıp onu Rasülullahın sırtına attı. Hz. Falıma da (r.a.) gelip onu Rasûlullah'm üstünden alarak bunu yapana beddua etti. Abdullah derki: "Rasülullahı onlar

[460] Beyhakî Delâü 2/277 Müsned 2/218-5/331 Taberî Tarih 2/333 1/14

aleyhine o günden başka beddua ettiğini görmedim. Efendimiz şöyle beddua etti:

«Allah'ım Kureyş'ten şu topluluğu sana havale ederim. Allah'ım Ebû Cehil b. Hişam'ı Utbe b. Rabiâ'yı Şeybe b. Rabiâ'yı, Ukbe b. Ebî Muaytı ve Ümeyye b. Halefi sana havale ederim.» Şu'be Rivayetinde "Übey b. Halef mi" diye şüphe etti. Süfyan ise onun Ümeyye olduğu-nada şüphe etmedi. Abdullah derki: ben onları Bedir savaşı günü öl­dürülüp bir çukura atılmış gördüm. Ancak Ümeyye çok iri kıyım bir adam olduğundan kuyuya ulaşamadan parçalandı.

Haberi Buhari ve Müslim Şu'be ve Süfyan hadisi olarak tahric ederler.[461]

Müslim anlatıyor. Bize Abdullah b. Ömer b. Ebân Abdürrahim b. Süleyman- Zekeriyya- Ebû İshâk Amr b. Meymûn isnadıyla Abdullah (r.a.)'tan şöyle dediğini anlattı. Rasûlullah (s.a.v.) Beytin yanında na­maz kılarken Ebû Cehil ve avanesi oturuyorlardı. Orada bir gün önce deve kesilmişti. Ebû Cehil yanındakilere; "hanginiz kalkıp şu deve­nin rahim yatağını alıp Muhammed secdeye gidince onun omuzuna atacak?" dedi. İçlerinden en eşkıyası "Ukbe b. Muayt" fırlayıp onu aldı ve Efendimizin omuzuna koydu. Gülüşüp birbirlerine eğleniyor­lardı. Ben dikilmiş bakıyordum. Eğer düşmana karşı koyacak gücüm olsaydı elbette onu Rasûlullahın üstünden kaldırıp atardım. Nebî (s.a.v.) secdeden hâla başını kaldırmıyordu. Henüz genç kız çağındaki Fatıma (r.a.) gelip onu üzerinden atarak müşriklere kötü sözler söyledi. Rasûlullah namazını bitirince sesini yükseltti, sonra onlara beddua etti. Rasûlullah beddua edince üçkere düa eder, birşey istedi­ğinde de üçkere isterdi. Sonra üçkere "Allahım Kureyşi sana havale ederim!" buyurdu. Onlar Rasûlullahın bu beddu­asını duyunca neşeleri  kesildi ve Efendimizin duasından korktular.

Sonra "Allahım Ebû Cehil b. Hişamla Utbe b. Rabia, Şeybe b. Rabia Velid b. Ukbe Umeyye b. Halef ve Ukbe b. Muaytı sana havale ede­rim" dedi. Yedinci kişiyi söylemişti ama onu belleyemedim. Muham-med'i hak ile gönderene yemin ederimki Efendimizin adını saydığı bu adamları Bedir günü yere serilmiş olarak gördüm. Sonra bir kör kuyuya Bedir kuyusu denen kör kuyuya sürünüp attılar.[462]

Zaide, Âsim Zirr isnadıyla Abdullahın şöyle dediğini anlatır: "İslâm olduğunu ilk açıklayan şu yedi kişidir.

1- Rasülullah (s.a.v.)

2- Ebû Bekir (r.a.)

3- Ammâr

4- Annesi SUmeyye

5- Suheyb

6- Bilâl

7- Mikdâd. dır. Rasülullah'a gelince Onu Allah (c.c) amcası ile korudu. Ebû Bekri ise Allah kavmi ile korudu.

Diğerlerine gelince: Müşrikler onları yakalayıp demir zırhları gi­ydirerek güneşe bıraktılar. Bilal dışında onların hepsi onların istediği şeylere muvafakat ettiler. Bilal ise Allah uğrunda canının bir değeri olmadığına karar verdi. Müşrikler onu çocuklara verdiler. Onlarda onu alıp Mekke sokaklarında dolaştırıyorlar o da "Allah tektir Allah tektir" diyordu.[463] Bu sahih bir hadistir.

Hişam ed Düstüvâî de Ebu'z Zubeyr aracılığıyla Câbir (r.a.)'tan şöyle nakleder: Rasûlullah (s.a.v.) Ammarla ailesine uğramıştı. Onlara işkence ediliyordu. Rasülü Ekrem:

"Ey Yâsir oğullan müjdeleyin! Çünkü size va'd edilen yer Cennettir'' buyurdu.[464]

Sevrî, Mansur aracılığıyla Mücahid'in "İslam'da ilk şehit Am-mar'ın annesi SUmeyye (r.a.) idi. Ebû Cehil bir hançerle onun ön ta­rafına saplayarak şehit etmişti" dediğini nakleder.[465]

Yunus b. Bükeyr Hişam b. Urve Babası Urve aracılığıyla anlatırki Hz Ebû Bekir (r.a.) Allah yolunda işkence edilen yedi kişiyi azad et­mişti. Bunlar arasında "Zinnîra" da vardı ki gözü kör olmuştu. Bu kadında Allah için İslam uğruna işkence görenlerdendi. İslam'dan başka hiç bir şeye evet demiyordu. Gözü kör olduğunda müşrikler "onun gözüne Lat ve Uzza'dan başka hiç bir şey isabet etmiş değil" demişlerdi o da «hayır vallahi o asla öyle değildir.» diye atılmış Al­lah (c.c) de onun gözlerinin nurunu geri vermişti.[466]

İsmail b. Ebî Halid ve diğerleri anlatıyor: Bize Kays Habbâb b. Eret (r.a.)'i şöyle derken işittiğini anlattı:

-Rasülullahın yanına gelmiştim. Ka'be'nin gölgesinde hırkasına yaslanmış bir haldeydi. Müşriklerden çok feci işkenceye uğramıştık. "Yâ Rasûlullah hâla Allah'a (Kurtulmamız) için duâ etmiyecekmisin?" dedim. Yüzü kızarmış olarak oturumuna geldi ve:

"Sizden önceki inananların demir taraklarla kemiğinin dışındaki et yada sinirleri taranırdıda bu zulüm onu kesinlikle dininden dönde-remezdi. Bıçkı baş ayrımına koyulup, başı ikiye biçilirdide bu yine onu dininden döndüremezdi. Allah (c.c) bu İslam işini süvarinin birinin San'â'dan çıkıp Hadramut'a kadar Allah'tan başka kimseden kork­madan gidebileceği bir emniyet meydana gelene kadar tamamlay­acaktır" buyurdu.[467] Bu Müttefekun aleyh bir hadistir.[468] Buhari bu hadisteki Beyân b. Bişr tarîkında (Aliahtan başka......kısmının sonu­na): "Koyununa karşı kurttanda korkmaz" ilevesi ol­duğunu belirtir.

Bekkâi de İbni İshak'tan şöyle nakleder. Bana Hukeym b. Cübeyr Said b. Cübeyr'in şöyle dediğini anlattı. 'İbni Abbâs'a Müşrikler Ra-sülullah'ın ashabına dinlerini terketmiş olmalarını ma'zur saydıracak kadar işkence ediyorlarmiydı." diye sordumda: "Evet Vallahi onları öyle dövüp öyle aç ve susuz koyarlardık! bu zulme uğrayan kişi baş ına gelen felaketin şiddeti yüzünden düzgün oturmaya bile gücü yetmezdi. Ve onlara fitneye dair kendinden istedikleri şeyi yapmaya mecbur kalırdı. Hatta ona "Lât ve Uzza senin Allah'tan başka ilah­larındır" derlerde o zavallıda "evet öyledir" demeye mecbur kalırdı. Hatta oradan geçen bok böceğini gösterip şu böcek senin Allah dış ında putun değilmi?" diye istihza ile sorarlar da bu miskin de bu za­limlerin  canına tak eden  zulmünden  kurtulabilmek için  "evet" der diye anlattı.[469]

Yine İbni îshak derki bana Zübeyr b. Ukkâse anlattıki kendisine anlatıldığına göre Mahzum oğullarından bir takım adamlar Hişâm b. Velîde kardeşi Velîd b. Velîd müslüman olduğu zaman uğramışlardı. Bunlar aralarında Seleme b. Hişam ile Ayyaş b. Ebî Rabianm da bu­lunduğu kendi kavimlerinden İslama giren bir gurup genci yakala­maya gelmişlerdi. Hişam b. Velide bunların şerrinden korkar oldukla­rı halde "Biz seninde şu yeni ortaya çıkan dine girmiş olmaları sebe­biyle şu gençleri ayıplamanı istiyoruz[470]. Zira biz böyle yapmakla bundan başka ortaya çıkacak şeylere karşıda kendimizi güvenceye almış oluruz." dediler. Hişam da "İşte sizin kendi işiniz." Kardeşini kasdederek "Hadi onuda kınayacaksanız kınayın. Ama bu iş bitince onun canından sakının" deyip arkasından: "Dikkat! Kardeşim Uyeyşi sakın öldürmeyin. O zaman aramızda sonsuza dek kavga kalır." beytini okuyup"Sakın canına kasd etmeyin. Allah'a yemin ederimki eğer onu öl­dürecek olursanız sizin en şerefli adamınızı öldüreceğim" dedi. On­larda kendi kendilerine Allah La'net etsin! bu habis herife kim kanar. Eğer kerdeşi elimizdeyken ona bir şey olsa en şereflimiz onun canı İçin ölecek ha" diyerek onu bırakıverdiler. Böylece Allah (c.c) Hişam vasıtasıyla bu gençleri onların şerrinden korumuştur.[471]

İbni Uyeyne nin nakline göre Amr b. Dinar şöyle der.

-Amr b. el Âs (Müslümanları yakalamaya gittiği) Habeşistan'dan dönünce evine kapanıp kalmıştı. Halk "ne oluyor niye dışarıya hiç çıkmıyor" dediler O da onlara "şu Habeş kiralı Ashame şu adamınız Muhammedin peygamber olduğunu sanıyor" dedi.[472]

Muhammed b. Humeyd er Razi tarikıyla İbni -İshak'tan rivayet olunuyorki. Nebi (s.a.v.) İslama da'vet eden bir mektubunu Necâşiye yazıp gönderdi. Bu mektup, Amr b. Ümeyye ed Damrî'nin yanında idi. Necâşi de Efendimiz'e şöyle cevap yazıp yolladı.

«Bismİllahirrahmanirrahim.

Habeş kiralı Ashame b. Ebhur'dan Allah Raslilü Muhammed'e Se­lam sana ey Allah'ın Nebîsi. Allah'ın rahmet ve bereketi senin Üzeri­ne olsun. (Yâ Rasûlullah! İsa hakkında bahsettiğin mektubun bize ulaştı. Yerin ve göğün Rabbine yemin olsun ki İsâ senin anlattıkla­rından çöp kadar fazla değil. O senin dediğin gibidir Senin bize ne ile gönderildiğini anlamış bulunuyoruz. Amcan oğluyla arkadaşlarını ağırladık.[473] Senin Allah Rasülü olduğuna şahadet ederim. Sana ve amcan oğluna (Ca'fere) bîat ettim. Onun önünde alemlerin Rabbi Allaha teslim oldum. Oğlum Eriha'yı sana gönderiyorum. Çünkü ben ancak kendime sahibim. Yâ RasüluIIah sana gelmemi istersen bunu da yerine getiririm.»[474]

Yunus, İbni İshak'tan şöyle dediğini anlatır: Necâşî'nin adı "Mashame" idi. Bu arabca "el Atıyye" (bağış) anlamına gelir. Necâşi ise (İran'da) Kisra (Bizans'ta Kayser) ve Hirakl Kelimelerindeki gibi Kıral demek anlamına gelen bir isimdir.[475]

Cabir (r.a.)'ın naklettiği bir hadiste ise "Nebi (s.a.v.) Necâşi As­hame üzerine gaiben cenaze namazı kıldı" denmektedir.[476] İbni İshak'ın bu zata (Ashame yerine) Mashame demesi gerçekten garib olup başkasından duyulmamış bir sözdür.[477]

 

Ebû Talib Koyağındaki Sıkıntılı Günler Ve Ka'beye Asılan Sahife
 

Mûsâ b. Ukbe; Zührî'nin şöyle dediğini anlatır.:

-Sonra müşrikler işkencelerini olanca güçleriyle artırdılar. Öyleki müslümanların canına tak etti. Belâlarını artırdılar. Kureyşliler Pey-ğamber'in alenen Öldürülme çaresini aramak için toplantı yaptılar. Ebû Talib onların bu icraatlarını görünce Haşimoğullarını toplayıp onlara, Rasûlullah (s.a.v.)'i kendi koyaklarına (Mahalleciğine) katıp onu öldürmek isteyenlere karşı onu korumalarını emretti. Ebû Tâlib'in bu emri üzerine Haşimilerin MüslUmamda kâfiride bir araya geldiler. Kimi bunu kavim gayretkeşliğinden kimide imanından dolayı yaptı. Kureyşliler Haşimoğullannın Muhammed (s.a.v.)'i müdafa ettiklerini anlayınca, Haşimilerle RasüİuIIah'i öldürmeleri için kendilerine tes­lim edinceye kadar onlarla oturup kalkmamaya alış veriş etmemeye (Boykot etmeye) karar verdiler. Bu hilelerinin gerçekleşmesi hususun­da bir sahifeye anlaşma sözleşmelerini (Rasülullah'i (s.a.v.) öldürme­leri için teslim edinceye kadar Haşimoğullarından asla sulh talebi kabul edilmeyecek ve onlara açınılmayacak) şeklinde yazdılar.

Bu şekilde ağır bir boykot altında Haşimoğullan kendi mahalle­rinde üç yıl mahsur kaldılar. Bu zamanda üzerlerindeki bela iyice arttı, onların çarşıya giden yollan kesildi.

Ebû Talib insanlar uyuduğunda Rasûlü Ekrem'e yatağına uzan­masını (uyumamasını) emrederdi. Bunu Efendimize tuzak kurmak ve helak etmek isteyenler olur diye yapıyordu. İnsanlar uyuyunca Ebû Talib çocuklarından veya kardeşlerinden birine emreder de o da gidip Rasûlullahm yatağına uzanır, Rasûlullah da gelip onun yatağına uza­narak uyurdu.

Nihayet üçüncü yılın başında Abd-i Menafoğulları, adamları Ku-say oğullarını adamları ile anneleri Haşimoğulları kadınlarından olan adamları birbirlerini ayıpladılar, akrabalık bağlarını koparıp hakkı ha­fife aldıklarını anladılar. Nihayet bir gece Efendimiz aleyhine anlaş ma yaptıkları kağıdı yırtıp ondan kurtulmaya karar verdiler.

Allah (c.c) onların asılı kağıdına güve musallat etti. Güve o say­fada bulunan anlaşmaları yedi bitirdi. Denildiğine göre o kağıt Be-ytullahın damında asılıydı. Güve orada Allah'a ait hiç bir isim bırak­mayıp hepsini yedi. Geriye Kureyşlilerin şirk ve zulüm kelimeleri kaldı. Allah (c.c) Peygamberini durumdan haberdar etti. O da bunu Ebû Talibe söyledi. Bunun üzerine Ebû Talib "Zühal yıldızına yemin olsunki hayır! Muhammed bana hiç yalan söylememiştir" deyip Ab-dülmuttalib oğullarından bir gurup ile beraber yürümeye başladı ve Kureyşten bir gurub etrafını çevirmiş olarak Ka'beye geldi. Bu durum Kureyşin hoşuna gitmedi. (Ebû Talibi bu muhasarınin şiddetinden usanıp kendilerine Rasülullah'ı vermeye geldiklerini sandılar) Ebû Talib şöyle konuştu:

"Aranızda size hatırlatmayacağımız bir takım şeyler olmuş. Üze­rinde anlaşmanızı yazdığınız sayfanızı getirin haydi. Belkide bizimle sizin aranızda bir sulha sebeb olabilir."

Bunun üzerine onlar sahifeyi getirdiler ve "İşte siz şimdi bu şartları kabul ediyor ve milletinizi birleştirecek bir tutuma giriyorsu­nuz. Bizimle sizin aranızı açan sadece şu bir tek adamdır. Siz de onu kavminizin ve kabilenizin helak olma tehlikesi yaptınız" dediler. Ebû Talib de:

-Ben size ancak sizin yarı hakkınız olan bir işi teklif etmeye geldim. Benim kardeşim oğlu bana ''Allah'ın (c.c) bu sahifeden uzak olduğunu haber verdi. Şimdiye kadar bana hiç yalan söylemiş değil­dir. Allah; o sahifede bulunan kendine ait bütün isimleri silmiş. Ora­da sadece sizin aldatmalarınızı ve akrabalığı kesen laflarınızı bırak­mıştır, dedi. Eğer durum Muhammedin dediği gibi ise kendinize gelin! Vallahi en sonuncumuzun yanındakide ölene kadar onu size teslim etmeyeceğiz. Eğer söylediklerinin aslı yok ise o zaman Muhammed'i size veririz." dedi.

"Dediğine razıyız" deyip sayfayı getirerek açtılar ki onu aynen doğru sözlü Muhammed'in dediği gibi buldular. Kureyşliler sayfayı aynen Ebû Talibin dediği gibi bulunca "Vallahi bu sizin adamınızın yaptığı sihirden başka birşey değil" diyerek işin içinden cıkamayıp küfürlerine geri döndüler. Bunun üzerine Abdü'l Muttalibin beraberinde gelen çocuklarıda "yalan söyleyip sihir yapmaya bizden başka­ları daha layıktır. Biz şunu kesinlikle biliyoruzki, sizin bizim aleyhi­mize topluca verdiğiniz akrabalık bağlarını kesme kararınız büyü ve sinire bizim işimizden daha yakındır. Eğer siz sihir yapmaya topluca karar vermeseydiniz bu sahife bozulmayacaktı. Halbuki işte sahife sizin elinizdedir. Biz mi sihirbazlarız yoksa siz mi?" dediler.

Bunun üzerine Ebu'l Buhterî, Mut'ım b. Adiy, Züheyr b. Ebî Ümeyye el Muğire, Ze'ma b. el Esved ve anlaşma sayfası elinde bulu­nan Hişâm b. Amr (ki Amir b. Lüey oğullarından idi) ileri gelenler­den bir gurup atılıp "biz bu sahifedeki anlaşmalara uzağız" dediler. Ebû Cehil bu duruma kızarak "bu işe dün geceden karar verilmiş" dedi.

(Ebû Talib bu sahifenin durumunu belirtip Kureyş'ten ayrılanla­rın ve Necâşi'nin methini yapan bir şiir inşad etti.)[478]

îbni İshak da buna benzer bir kıssayı şöyle diyerek anlatır: Bana Hüseyin b. Abdillah'ın haber verdiğine göre kavmi Şi'bı Ebî Talib'den ayrıldığı zaman Ebû Leheb, Utbe b. Rabia kızı Hind'e rastlamış ve ona "Lat ve Uzza'ya yardım edip onları terk edenlerden de ayrıldın-mı?" diye sormuş o da "Evet Allah seni hayırla mükâfatlandırsın yâ Ebâ Utbe" diye cevap vermiş.[479]

Haşimoğulları bu boykot altında iki yahut üç sene yaşayıp canla­rından bezmişlerdi. Kendilerine kimsenin haberi olmadan gizlice ulaşanlar dışında hiç şey ulaşmıyordu. Anlatılışa göre Ebû Cehil, Ha­kim b. Hizam b. Huveylide rastlamıştı. Hakimin yanında buğday taş ıyan bir köle vardı. Hakim buğdayı halası Hatice (r.a.)'a götürmek istiyordu. Hatice de o zaman Ebû Talib koyağında yaşıyordu. Ebû Cehil ona takılarak "Ne o Haşimoğullanna yemek mi taşıyorsun? Vallahi yemeğinle beraber bir yere kıpırdama seni Mekke'de rüsvay edeceğim" dedi. Bu sırada oraya gelen Ebû'l Buhteri Ebu Cehlin yanına gelmiş ve "ondan sana ne?" diye sormuştu. "HaşimoğuIİarına yiyecek taşıyor1' deyince Ebul Buhteri "Halasının yiyeceği kendi yanındaymış. Yiyeceği sahibine göturmesinimi engelliyorsun? Çekil adamın yolundan" dedi. Ebû Cehil diretince birbirleriyle kapışıp vu­ruşmaya başladılar. Ebû'l Buhteri eline bir deve çenesi geçirerek onunla vurup Ebû Cehili yaraladı ve altına alıp iyice çiğnedi. Hamza durumu görüyordu. Bu durumun Rasülullaha ve ashaba ulaşıpta ken­dilerinin düştükleri bu duruma sevinmelirini hiç istemiyorlardı.

İbni İshak derki; bütün bu işkence ve mihnetlere rağmen Allah Rasûlü gece gündüz gizli açık ayırımı yapmadan devamlı kavmini Al­lah'a   çağırıyordu. [480]

Musa b. Ukbe derki; Allah (c.c) bu anlaşma sayfasınıfn oyununu) bozunca Rasülullah (s.a.v.) ile beraberindekiler Ebû Talib koyağından dışarı çıkıp rahat bir nefes aldılar ve insanlarla karşılaştılar. [481]




[457] Buharı Fazailüs sahabe 62/5, Menakıbül Ensar 63/29, Tefsir 65/40 Beyha­kî Delâil 2/274, İbnü'l Cevzi 1/190 Müsned 2/204

[458] Buharî 63/29'da buna sadece işaret eder. İbni Hişam 1/319 ve Beyhakî Delâil 2/275'de müellifin bahsettiği isnadla bu olayı şöyle anlatın:

-Ben Abdullah'a "Kureyşin Rasülullah (s.a.v.)'a karşı düşmanlığından senin gördüğün en çetini hangisidir?" dedimde bana şöyle anlattı: "Bir gün Ku-reyşlilerin eşrafı Hıcrda toplandıklarında bende oradaydım. Peygamberden bahsedip. "Biz bu adamın din işine sabrettiğimiz kadar hiç bir şeye sa-bretmemiştik. Akıllımızı deli sayıp babalarımıza ve dedelerimize soğup dinimizi ayıpladı toplumumuzu dağıttı, ilahlarımıza sövdü. Hakikaten bu büyük cür'ete sabrettik" gibi bir takım laflar ettiler. Onlar böyle konuşur­ken Rasülullah (s.a.v) çıkageldi ve yürüyerek gelip Rüknü selamladı. Sonra Ka"beyİ tavaf ederek topluluğun yanından geçti Yanlarından geçerken ona laf attılar. Ben Rasülullahın yüzünde Üzüntü alametleri gördüm. Efendimiz tavafa devam  etti.  İkinci  tavafta yine yanlarından geçerken  laf attılar. Ben Rasiiullahin yüzünde yine aynı üzüntüyü gördüm. Efendimiz üçüncü defa onlara uğradığında yine laf attılar. O da duraklayıp sonra: "Ey Kıı-reyş topluluğu dııyuyormusunuz?" Nefsim elinde olana yemin ederimki si­ze keseceğiniz bir kurban getirdim. (Feleket getirdim) dedi. Onun bu sözü Kureyşlilere öyle etki ettiki herbiri sanki başlarında bir kuş varmış gibi kımıldayamaz oldular. Hatta önce kışkırtıcılıktaki en ileri gidenleri bile Peygamberin gönlünü almak için en güzel sözlerle "Hadi Ebû'l Kasım evine dön Vallahi sen cahil değilsin" demeye başladılar. O da dönüp gitti. Ertesi gün onlar yine Hıcrda toplandılar. Bende beraberdim. Onlar; "Size yaptıklarını size ulaştırılan haherlerdekini konuşuyorsunuz, o gelipte karş ınıza dikilince onu bırakıyorsunuz" diye birbirleriyle konuşurlarken Rasû­lullah çıkageldi. Hepsi birden tek adam gibi bir anda onun etrafını çevi­rip "Şöyle şöyle diyen senmisin?" demeye başladılar. Efendimiz (s.a.v.)de "Evet" onları diyen benim" dedi. Bunun üzerine içlerinden birinin (s.a.v.)'in yakasına sarıldığını gördüm. Ebû Bekir de onu korumak için onların Önü­ne geçti ve "Rabbim Allahtır, diyen bir adamı nasıl öldürürsünüz ?" dedi.

[459] Metindeki Ubeyde yanlıştır. Doğrusu Abde'dir.

 

[460] Buharî 63/29, Beyhakî DelâÜ 2/276.

[461] Buharî Cihat 56/98, Müslim Cihad 109 (no 1794); Beyhakî Delâil 2/279; Müsned 1/417; İbni Huzeyme 785; Beyhakî Sünen 9/8; Ebû Nuaym Delâil 1/9; İbni Ebî Şeybe 14/298,361.

[462] Müslim 1794( 107 Ravi Ebû İshak hadisin sonunda burada adı verilen Ve­lid b. Ukbe'nin yanlış olduğunu söyler, doğrusu Velid b. l'tbe olsa gerek. Delâil 2/279 Hilye 4/153-347, Ebû Yala Miisned 5312 Miisned 1/393-417 Nesâi Müsteba 1/161 Buharî bunun değişik ifadelerle Cihad hadis no 2934 Vudû h.n 240 Cizye h.n. 3185 Menakıbii'l Ensar 3854 Meğazi 3960'da nakleder.

[463] îbni Mâce 150; Hakim 3/284; Beyhakî Delâil 2/281; Ebü Nuaym Hilye 1/149; Müsned 1/404; İbni Hibban Sahih 9/107; İbni Abdil Ber Istiab 3/48; tmam Ahmed Fazâüüssahabe h. no: 191-282

[464] Hakim 3/388 Beyhakî Delâil 2/282 îbni Sa'd 3/249

[465] İmam Ahmed Müsned'de bunu Vekî, Süfyan Mansur aracılığıyla Mücahitten nakleder Mücahit ashabtan olmadığından bu haber mürseldir. Ancak sene­di iyidir. Haberi diğer eserler hep aynı kaynaktan aktarıp kah senet ver­irler kah vermezler. İsnadı Beyhakî Delaİlinde 2/282 de nakleder.

[466] Beyhakî Delâil 2/282 İbni Abdi'l Ber el İstîâb 4/322 (İsabenin kenarında­ki) Nihayetü'l İreb 16/230 Zinnîra (r.a.) ilk müslumanlardan ilk işkence görenlerden olup hz. Ebû Bekrin azatlısıdir

[467] Buhari Menâkıbü'l Ensar 63/29, h.no 3852; 23612-6943 Humeydî Müsned 157 Taberani 4/73 Müsned 5/109 4/257; 6/395; Beyhakî Delâil 2/283; Ebû Dâvud 2649.

[468] Müellif merhum bu kısmı aynen Beyhakînin Delâilini esas alarak yazmıştır. Hatta hadisin nıetnide tam ordaki gibi. Ama Buharî'ye nisbeti doğrudur. Onun için biz Buharîdeki metni esas aldık. Beyhakî hadisin sonunda '"Bu-harî bunun Humeydi'den nakleder. Yine Buharı ve Müslim, İsmail Tariki bir çok yönden rivayetini yapmışlardır." der. İşte bu yanlıştır. Zira bu ha­dis Müslimde mevcut değildir. Zehebî de bu sözden etkilenerek "Bu Müt­tefekun aleyh yani Buhari ve Müslimin rivayette birleştikleri bir hadistir diyor ki değildir.

[469] İbni İshak Meğazi ve Sire (Hamidullah baskısı) 172 madde no 242 İbni Hişâm 2/69.

[470] İbni Hişam da "Biz şu gençleri ayıplamak istiyoruz" şeklindedir.

[471] İbni Hişam 2/69.

[472] İbni İshak Siyre 219; Beyhakî Delâil 2/307;

[473] Parantez arası Taberî'deki ilavedir.  Biz faide tam olsun diye bu kısmı bu­raya aldık,

[474] İbni Hişanı 2/90 Beyhakî Delâil 2/309.   

 

[475] İbni İshak Sire 220 Beyhakî Delâil 2/310.

[476] Buharî   23/65   Cenâiz   Nesâi   4/69   İbni   Adiy   6/2054   İbni   Ebî   Şeybe 14/154-155 Temhîd 6/325 Beyhakî Delâil 2/310.

[477] Beyhakî'nin Delâlindeki görüşüde budur.

      İmam Zehebi, Tarihü’l – İslam, Cantaş Yayınları. 1/313-320

[478] Bu kıssadaki parantez araları Beyhakînin delâiline göre lerceme edilmiştir. Zira Müellif bazı yerleri atlamıştır. Ebû Talibin bu şiirini İbni Hişam veri­yor (2/122) Güzelliği için aynen buraya alıyorum.

Ibni Lehî'a da Ebû'l Esved -Urve isnadıyla bunun aynısını verir.

1- Aramızda olan kırgınlığa rağmen Lüeyy kabilesine bilhassa Lüey'in Kal) oğullarına benden şu mesajı ulaştırın.

2- Bilemedinİzmi ki biz Muhammed'i de Mûsâ gibi eski kitablarda peygam­ber olarak yazılı bulduk.

3- KıılIar içinde ona büyük sevgi var. Allah'ın sevgiye tahsis ettiğinden da­ha iyi kimse olamaz,

4- Sizin şu kendi lehinize o sayfaya yazdıklarınız Salih Peygamberin deve­sinin yavrusunun sesi gibi size bedbahtlık olacaktır.

5- Ayılm!  mezarlar kazılmadan  önce  (harbe girince),  Hiç  günah  işlemeyen suçlu gibi olmadan önce ayılın.

6- JurnalciIerin sözlerin ardına sakın düşmeyin. Yoksa dostluk ve akrabalık­tan sonra bağlan koparırsınız.

7- Böylece sürekli bir harbe sebeb olursunuz. Çok kere harbi tadanlara har­be sebeb olmak çok acı gelir.

8- Beytin   Rabbine   yemin   olsunki   zamanın   bizi   yemesine,   acı   vermesine rağmen Ahmed'i teslim edecek değiliz.

9- Tâki  karlı   Kusas   dağında  yapılan   kılıçlarla  kollar ve  boyunlar kesilip bizden ayrılmadıkça onu vermeyeceğiz.

10- Dar  bir  harp   alanında  parçalanmış   mızraklar  ve   içki   içmeye   oturan topluluk gibi halka halka olmuş kara başlı kartalları görürsün.

11- 0 Meydanda atların dolaşması ve yiğitlerin naraları sanki tam bir harb sahasıdıdt

12- Babamız  Hâşim  ona destek veripte  oğullarına da mızrak ve gürz  ile savaşmayı tavsiye eden kimse değümiydi.

13- Harp bizden yılmadıkça biz ondan yılacak değiliz. Bundan dolayı başı­mıza gelen şeylerden şikayetçi değiliz.

14- Lakin pür zırhlı  savaşçıların  korkudan ruhları  uçtuğunda bile  şuur ve dengesini asla kaybetmeyen yiğitleriz.

[479] İbni Hişam 2/102.

[480] İbni ishak Siyer 160; İbni Hişam 2/103; Beyhakî DelâÜ 2/314-315'te buna işaret edersede kıssayı vermez.

[481] Urve'nin Meğazîsi sayfa 117; Beyhakî Delâii 2/315

      İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/321-326

Sevgi.
Sun 31 October 2021, 05:15 am GMT +0200
Esselâmü Aleyküm. Bu bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah sizlerden razı olsun

Bilal2009
Wed 3 November 2021, 10:24 am GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğruların yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun