- Müslümanların sevinçli günü

Adsense kodları


Müslümanların sevinçli günü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Thu 9 September 2010, 04:45 pm GMT +0200
Müslümanın mutlu günü


Bayramlar, dinî ve millî bakımdan hususî kıymeti haiz olan ve toplumun tamamını kapsayan özel günlerdir.

Millî bayramlarda milletin mazisinde vuku bulmuş ve millete mal olmuş hatıralar anılırken; dinî bayramlarda toplumun hem dünya, hem de ahiret hayatını ilgilendiren yüksek değerler bulunmaktadır. Dolayısıyla bayramlar, toplumların hayatında görülen olağan üstü günlerdir.

İslâm dininde Ramazan ve Kurban olmak üzere iki bayram vardır. Her iki bayram da hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başlamıştır. Ramazan orucu da ilk defa bu yıl farz kılınmış, bu ayı oruçla geçiren mü’minler sonraki ayın, yani Şevval ayının ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Bu sebepten dolayı bu bayrama Ramazan Bayramı veya bayramdan önce fitre (fıtır sadakası) verildiği için fıtır bayramı da denilmektedir.1

Bayram kelimesinin Arapçası, lûgatta “âdet haline gelen sevinç ve bir araya toplanma günü” mânâsındaki “îd”dir.

Hicretten sonra Medine halkının İran geleneğinden gelen Nevruz ve Mihricân bayramlarını kutladıklarını gören Hz. Peygamberimiz (asm), “ALLAH sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle değiştirmiştir” 2 buyurdu. Diğer bir hadis-i şeriflerindeki “Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır” 3 ifadesi ise, Ramazan ve Kurban Bayramlarının bayram namazının kılınmasıyla başladığını ifade etmektedir.

Ramazan Bayramında mü'minler, bir önceki ayı ibadetle geçirmenin sevinciyle, ALLAH’ın rahmetine ve mağfiretine nail olabilmenin ümidini taşırlar; bu heyecanı yaşarlar.

Müslüman’lar, Ramazan ayında bir ay oruç tutarak ALLAH’ın haram kıldıklarına yaklaşmamakla birlikte, İlâhî emre uyarak yeme, içme gibi meşrû olan âdetlerini terk etmek suretiyle bir nev'î melekleşirler. İşte, Ramazan Bayramı, böyle bir imtihanı yaşamanın ve başarmanın peşinden Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ettiği sürur dolu bir gündür.

Bayram günleri sevinç günleri olduğu için, bu sevincin açığa vuruluşu olarak meşrû dairede olan, günah unsuru bulunmayan oyun ve eğlenceler câiz görülmüştür.4

Saadet Asrındaki bayramlarda en güzel elbiseler giyilir, at ve deve yarışı tertiplenir, köle veya cariyelerin çaldığı “bendir” denilen zilli iri def eşliğinde eğlenilirdi. Nitekim, Mescid-i Nebevî’nin toprak zemini üzerinde bir grup Habeş’in oynadığı mızrak kalkan oyunlarını Hz. Peygamberimizin (asm), eşi Hz. Aişe (ra) ile birlikte seyrettiği bilinmektedir.5

Her şeyde olduğu gibi bayram kutlamalarında da ölçüyü aşmamak, vasattan şaşmamak gerekir. Çünkü bayramlar, duâların kabulüne vesile olan çok önemli günlerdir. Bunun içindir ki, Bediüzzaman: “Bayramlarda gaflet istilâ edip gayr-ı meşrû daireye sapmamak için, rivayetlerde, zikrullaha ve şükre azim tergibat (büyük bir teşvik) vardır. Tâ ki, bayramlarda o sevinç ve sürûr nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gaflet ise kaçırır”6 ifadeleriyle bu müstesna günlerin ehemmiyetine dikkat çekiyor.

Ülkemizde, bazı çevreler Ramazan Bayramı’na “şeker bayramı” da demektedir. Halbuki, Peygamber Efendimizin (asm) uygun olmayan bazı isimleri değiştirmesi ve özellikle dinî terim ve mânâların muhafazası konusunda hassasiyet göstermesi, meselenin önemini giderici böyle bir adlandırmanın, yani “şeker bayramı” sözünün doğru olmayacağını ortaya koymaktadır.

Rabbimizin ikramı olan bu bayramları, O'nun rızası dairesinde, O'nun hoşnut olacağı şekilde kutlamak; bayramların feyiz ve bereketinden, manevî hasılatından istifade etmenin gayreti içinde olmak, bayramları en verimli kutlamanın şeklidir.

Rabbim cümle mü’min kullarını, bayramları “bayram” olan kullarından eylesin...



Dipnotlar:

1- TDV İslâm Ans. 5: 259.

2- A.g.e., 259, (Müsned.3: 103).

3- Buhârî, İdeyn, 3; Müslim, Ehadî, 7.

4- Müslim, Salâtü’l- İydeyn, 20.

5- TDV İslâm Ans. 5: 261.

6- Said Nursî, Lem’alar, 274.

Ali Rıza AYDIN