- Mürşidin Huzurunda Bulunma Adâbı

Adsense kodları


Mürşidin Huzurunda Bulunma Adâbı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
GizEmLi_yAzaR
Tue 11 December 2007, 09:16 pm GMT +0200
Tasavvuf ehli ittifakla, müridin mürşidine karşı âdâbının on altı tane olduğunu söylemişlerdir. Bunlar şöyledir:
1- Mürid, kendi itikadının mürdişinin itikadı üzere olduğuna, maksat ve matlubunun (istediği şeylerin) mürşidinin elinde olduğuna itikad etmelidir. Eğer kendi mürşidinin dışında, başka bir mürşide yönelirse, kendisine gelecek menfaatten mahrum kalacağını, gelecek nisbet ve feyzin kesileceğini bilmelidir.
2- Mürid, mürşidin tasarrufatına muti ve teslim olmalı, malı ve bedeni ile kendisini mürşidinin hizmetine adamalıdır. Çünkü muhabbet ve iradenin cevheri, ancak bu hizmet yolu ile belli olur. Doğruluğu ve ihlası, ancak bu ölçüyle ortaya çıkar.
3- Mürid, cüzi ve külli olarak, ibadet ve adetlerinde, nefsinin isteklerini terketip mürşidinin emir ve isteklerine kendini teslim etmelidir.
4- Mürid, mürşidinin ikrah ettiği konulardan sakınmalı ve tabii olarak kendisi de ikrah etmelidir. Mürşidinin halim ve güzel ahlakına dayanarak: "Yapsam da bana herhangi bir şey söylemez!" diyerek mürşidinin ikrah ettiği şeyi yapmamalıdır.
5- Mürid, rüya, keşif gibi hallere itibar göstermemeli, bunlardan herhangi bir durum ortaya çıktığında, hemen mürşidine bunu arzetmelidir. Herhangi bir açıklama beklemeden mürşidinden cevap beklemelidir.
Mürşidinin huzurundayken, bir başkası tarafından mürşidine herhangi bir soru sorulduğu takdirde, mürşidi izin vermeden cevap vermeye kalkışmamalıdır.
6- Mürid, mürşidinin huzurunda sesini fazla yükseltmemelidir. Çünkü büyüklerin huzurunda sesini yüksek tutmak, edebin eksikliğinden meydana gelmektedir. Yine, mürid, mürşidinin huzurundayken, hareketlerinde  ve  konuşmalarında  serbest davranmamalıdır. Çünkü serbestlik, kalbinde mürşidinin azametinin kaybolmasına sebep olur.
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinden daha fazla yükseltmeyin. O’na birbirinize bağırdığınız gibi yüksek sesle bağırmayın. Aksi halde siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider.” (Hucurat; 2)
Bazı alimler bu ayet-i kerimeye dikkat çekerek; fukaha meclisinde onların (Mürşidin) huzurunda sesin yükseltilmesini mekruh saymışlardır. Çünkü onlarda Peygamberlerin varisleridir, demişlerdir.
7- Mürid, mürşidi ile konuşacağı zamanı çok iyi ayarlamalıdır. Mürşidinin bast (ferah; neşeli olduğu) zamanlarında, kendi derecesine göre ve yalnız zaruret miktarınca konuşmalı, konuşurken kulağını tam olarak mürşidine vermeli, huşu ve huzur içinde dinlemelidir. Bu şekilde davranmadığı takdirde, kalbinin fetholunmasına mani olur.
8- Mürid, mürşidinin gizli kalması gereken sırlarını, kesinlikle başkalarına açıklamamalı, kendinde muhafaza etmelidir.
9- Mürid, Allah-u Zülcelal tarafından kendisine hibe olarak verilen hal ve keşif gibi durumları mürşidinden gizlememelidir.
10-Mürid, mürşidinin konuşmalarını başkalarına anlatırken, anlayabilecekleri şekilde nakletmeli, anlayamadıkları takdirde, açıklamaya çalışmamalıdır.
Sadat-ı kiramın konuşmalarını başkalarına aktarırken, ne fazla ne de noksan olarak anlatmak doğru değildir. Bu şekilde yapılmasından sadatın hoşlanmadıklarını birçok rivayette görmekteyiz.
Nitekim, Şeyh Masum kuddise sırruh'un halifelerinden Şeyh Muhammed Arapkendi kuddise sırruh şöyle nakletmişlerdir:
Bir gün mürşidimin huzurunda idim. Bizim çok yakınımızda sesimizin dahi duyulabildiği başka bir odada, diğer halifeler bulunmaktaydı. Mürşidim bana hitaben şöyle dedi:
"Git, onlara namazı filan yerde mi kılalım diye sor? " dedi. Ben de diğer odaya giderek şöyle dedim:
"Mürşidim namazı falan yerde kılalım dedi." Bu şekilde söyleyip mürşidimin yanına döndüğümde bana kızdı ve:
"Git onlara sana söylediğimi aynen söyle!" dedi. Ve geri dönüp onlara mürşidimin söylediğini aynen söyledim.
11- Müridin, başkalarından aldığı selamı gelip mürşidine söylemesi âdâba aykırıdır.
12- Bir cemaatte konuşacağı zaman, mürşidinden izin almadan konuşmamalıdır. Mürşidi orada olmasa dahi, mürşidinden kalben (Râbıta ile) izin alacak. Çünkü, mürid bunlara riayet ettiği zaman, mürşidi müridi terbiye suyu ile terbiye edecektir.
13- Mürid, mürşidi herhangi bir şey murad ettiği zaman, nazarını her şeyden izale ederek, mürşidinin ahvaline, sıfatına ve zatına yöneltmelidir. Çünkü fenafillah olabilmek için önce fenafişşeyh olmak lazımdır. (Allah'ın zatında yok olabilmek için önce mürşidin zatında yok olmak gereklidir.)
14- Mürid, mürşidinin görebileceği bir yerde abdest almamalıdır. Mürşidinin yanında tükürmesi, balgam atması, burnunu silmesi doğru değildir. Sünnet ibadetleri, , mürşidinin huzurunda yapmaması, ancak gerekirse mürşidi ile beraber yapması gereklidir.
15- Mürid, bir mürşide bağlanmaya gittiği zaman, eğer kanaati o mürşide tam olarak gelirse, o mürşide, kalben: "Ben senin zatında Allah'ı tanımaya geldim." diyerek kalbini ona bağlamalı ve mürşid onu kabul edene kadar, hizmetinde bulunup, verdiği zikirleri, görevleri yerine getirmelidir.
16- Mürid, mürşidi kendisine bir görev verdiği zaman hiç vakit kaybetmeden, yorulduğu zaman istirahat dahi etmeden, bir an önce bu emri yerine getirmeye çalışmalıdır.
Mürid, hiçbir zaman kendiliğinden söze başlamamalı, mürşidinin bu konuda iznini beklemelidir. Nasıl ki bir âşık muhabbetinden dolayı, huzurunda bulunduğu maşukunu düşünür, ona bakar ve gözünü ondan ayırmaz ise mürşidin huzurunda sadece mürşidine iltifat etmeli, ona yönelmelidir. Unutmamalıdır ki, mürid mürşidine sırf Allah rızası için sevgi ve saygı duyması gerektiğine göre, aslında onun kâmil manadaki dini yaşayışını aynen uygulamayı hedef alacağından dolayı, mürşidine duyduğu sevgi ve tazim, hakikatte Allah-u Zülcelal'e sevgi ve tazim demektir.  Mürid, sessiz ve sakin bir şekilde, gözleri kapalı olarak feyz elde edebilmek üzere tazarru ve niyaz içinde mürşidinin batınına yönelmelidir.
Netice olarak mürid, mürşid-i kâmilleri, Resulullah               sallallahu aleyhi ve sellem'in bir naibi (vekili) olarak bilmelidir. Onu hüküm vermede, manevi tasarrufta bir sultan olarak kabul etmelidir. O halde mürşid-i kâmile karşı alacağı tavır, Allah Resulü'ne ve sultana karşı alacağı tavırın aynısı olmalıdır.
Nitekim Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Alimler, peygamberlerin varisleridir. Şüphesiz alimin abid üzerine fazileti, ayın on dördüncü gününde diğer yıldızlar üzerine fazileti gibidir." (Beyhaki, Ş.İman:II/262, Tirmizi:2682;Ebu Davud, İlim:I/3641, İbn Mace:223)
Diğer bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurmuştur:
"Ümmetimin âlimleri, Beni İsrail'in nebileri (peygamberleri) gibidirler." (Keşfü’l-Hafa: II/83)
Bu hadis-i şerifte beyan edilen alimler, zahirî alimler değil, ilmi ile amil, arif olan alimlerdir. İlim sahibi olup da Allah'ın emir ve yasaklarını yerine getirmeyen alimler, Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle, kitap yüklenen merkepler gibidir.
Mürid, mürşidinin nefretine maruz kalmaktan itina ile kaçınmalıdır. Mürşidin gözünden düşmek, dindarlık bakımından itibardan düşmenin bir belirtisidir. Her müridin, mürşidinin kalbinde bir yeri vardır. Sadat-ı kiram demişlerdir ki:
"Mürşidin gözünden düşmek, gökyüzünden yere düşmekten daha zararlıdır."
Geçici olan dünya hayatının ahirete tercih edilmesi asla faydalı olamaz. Allah dostlarının nazarından düşmek, Allah-u Zülcelal'in rahmet nazarından düşmeye delâlet eder.
Bunun için mürid, mürşidinin huzurunda bulunduğu esnada, gafletten uzak, kalbini mürşidinin kalbine bağlayıp, teveccüh ve iltifatını beklemelidir. Güneş ışığı nasıl her tarafa      kaplıyorsa, mürşidinin feyzinin de herkesi içine alabileceğini bilmelidir.
Mürid, mürşidinden saygı ve hürmet beklememelidir. Çünkü mürşidinin müridine saygı tavrı takınması, aslında helâk edici bir durumun habercisidir. Zira mürşidinin bu durumu, müridini kendisine karşı yalancı olarak bilmesinden ileri gelir. Fakat mürşidin, müridini bazen tahrik etmesinin, aslında onu terbiye etmeye yönelik olduğunun da dikkatten uzak tutulmamalıdır. O halde müride düşen görev, bu durumlara sabretmek olmalıdır.
Mürid, mürşidi ile beraber yemek yememeli, elbiselerini giymemelidir. Ona ait bardak veya kaptan su içmemeli, binek olarak kullandığı araçlara binmemeli, ona mahsus yerlere oturmamalıdır. Ancak bu hususlarda mürşidinin bir emri veya izni varsa, buna göre hareket etmelidir.
Mürid, kendisini kefene sarılmış ve mezara konulmuş bir ölü gözüyle görüp, kendi haline acımalı, kurtarıcı bir vesile olarak, Allah'ın zikrine sarılmalı, günlerini bu şekilde değerlendirme gayretinde olmalıdır.
Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Dünyada bir garip veya bir yolcu gibi ol. Nefsini de kabir ehlinden say."




hafiza aise
Fri 25 February 2011, 11:18 am GMT +0200
Edep olmadan feyzde olmuyor berekette.Mürşidi kamile olan saygı Allah-u tealaya yapılan saygıdır , Rasulullah aleyhissalatu vesselama yapılan saygıdır.Rabbim bizleri edebe erkana riayet edenlerden eylesin , edepsizlik edip bu kapıdan kovulanlardan beri etsin...

allah c.c razı olsun hocam... Hayırlı cumalar

reyyan
Fri 4 March 2011, 07:23 pm GMT +0200
Müridin Mürşide karşı edepleri çok ince bir çizgide maşaAllah..Allah (cc) razı olsun değerli hocam..

11- Müridin, başkalarından aldığı selamı gelip mürşidine söylemesi âdâba aykırıdır.


Ben bu kısmı anlamadım hocam.Mürşide iletilmesi istenen selamı söylemesi saygısızlık mı oluyor? Selamı vermek o kişiye borç olmuyor mu? Ya da bunu bilen kişi neden mürid vasıtasıyla Mürşide selam gönderir? Pek anlayamadım.Aydınlatırsanız sevinirim.Dua ile...

Rüveyha
Thu 11 December 2014, 07:58 pm GMT +0200
Esselamu Aleyküm ve rahmetullah. Rabim edepten yoksun bırakmasın.Rabbim Mürşidi Kamilere layık kılsın InsaAllah. Mevlam razı olsun kardeşim.

ceren
Thu 11 December 2014, 09:11 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan hocam.....

mevlüde06
Mon 13 July 2015, 05:47 pm GMT +0200
Ve aleykumusselam ve rahmetullah; Edep olmazsa olmazımız.Heleki Mürşidi Kamilin huzurunda ..tam bir edep timsali olmak gerek.maddelerin her biri çok ince çizgiler.
Rabbim her daim edeb ile yaşayanlardan eylesin inşallah.Allah razı olsun hocm.

Bilal2009
Mon 13 July 2015, 10:36 pm GMT +0200
Ve aleykumusselam,  Mürşidimize olan saygı Efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem ) olan saygıdır. Efendimize ( sallallahu aleyhi ve sellem ) olan saygı Allah'a (celle celaluhu ) olan saygidir.

ceren
Thu 16 July 2015, 07:37 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Mürşidin huzurunda bulunma adabı ,ona olan saygıdan ,edepden geçer.Rabbim bizleri hayalı ,imanlı,edepli kullardan eylesin inşallah....

Veranur
Wed 15 April 2020, 07:49 pm GMT +0200
BİR KÂMİL MÜRŞİDE VARMAYINCA OLMAZ...
ALLAH RAZI OLSUN, ÇOK GÜZEL BİLGİLER.

Sevgi.
Thu 16 June 2022, 04:04 am GMT +0200
Esselâmü Aleyküm. Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim