- Müridin Sabah N. Sonraki Amelleri Hakkındadır

Adsense kodları


Müridin Sabah N. Sonraki Amelleri Hakkındadır

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
armi
Wed 23 December 2009, 06:18 pm GMT +0200
Müridin Sabah Namazından Sonraki Amelleri Hakkındadır

Bu amellerin başında Kur´an okumak, teşbih türünden zikirler, hamd ve senada bulunmak, Allah Teala´nm ve O´nun nimetlerinin, iyilik ve ihsanının sürekliliği üzerinde düşünmek gelir. Bu nimet­lerin bir bölümü, kulun beklediği yerden, bir bölümü ise bekleme­diği yerlerden, bir bölümü bildiği yerlerden, bir bölümü ise bilme­diği yerlerden gelir.

Kul, bunları düşünerek, bütün bu gizlii ve açık nimetlerin şük­ründe ne kadar da ihmalkar davrandığım, Allah Teala´nm kendisi­ne emrettiği güzel ibadetlerle verdiği nimetleri için sürekli şükret­me mesuliyetini yerine getirme hususunda ne kadar da yetersiz kaldığını görür.

Allah Teala´nm kendisine yüklediği emir ve mendubları nasıl yerine getireceğini düşünür. Ya da Allah Teala´nm, onun kusurları­nı nasıl kalın bir perdeyle örttüğünü, kendisim nasıl hassas bir şe­kilde yarattığını ve işlediği hata ve günahları nasıl da gizleyerek kendisine lütufta bulunduğunu hatırlar.

Boş vakitlerini nasıl da salih amel işlemeksizin geçirdiğini dü­şünerek hayıflanır. Veya Allah TeaJa´mn kainattaki hakimiyetini, varlık alemi üzerindeki kudretini, O´nun ayet ve nimetlerini ya da insanlara ve milletlere musallat ettiği gizli ve açık bela ve cezaları düşünür.

Bu çerçevede Allah Teala´nm şu ayet-i kerimesini hatırlar: "On­lara Allah´ın günlerini hatırlat". (İbrahim/5) Bazıları buradaki Günler" ifadesinin, ´Nimet günleri´ni, bazıları ise ´Ceza günleri´ni murad ettiğini söylemişlerdir. Allah Teala buyurdu ki: "Allah´ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz". (A´raf/69) Benzer bir ifade şu ayet-i kerimede de mevcuttur: "Öyleyse Rabbinizin hangi nimetini yalanlarsınız?". (Rahman/49) Yani ey cin ve insan toplu­lukları, Allah Teala´mn üzerinizdeki hangi nimetini yalanlayabilir­siniz?

Kul, bu ayetleri her iki anlamda da alabilir. Bu iki durumda da Zikir ibadetini ifa etmiş olur. Zikir, yani Allah´ın nimetini hatırla­ma fiili, bir ibadettir. Zikir ibadeti ikinci basamağında Fikir´e dö­ner. Fikir ise, korku ve umut dairesine girer. Zikir, keyfiyeti bakı­mından kuvvetlendiğinde Müşahedeye dönüşür. Nitekim Allah Te-ala şöyle buyurmaktadır: "Onlar ki, ayakta iken, otururken, yanla­rı üzerinde yatarken Allah´ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılı­şı üzerinde tefekkür ederler. Ve şöyle derler: Ey Rabbimiz, Sen bun­ları boşuna yaratmadın. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin. O halde Sen bizi o ateş azabından koru. Ey Rabbimiz, sen kimi ce­henneme sokarsan, şüphesiz ki onu rezil etmişsindir. Orada zalim­lerin hiç bir yardımcıları da yoktur. Ey Rabbimiz, biz ´Rabbinize inanın!´ diye insanları imana çağıran bir davetçiyi işitip hemen imana geldik. Ey Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla ve kusur­larımızı ört, canlarımızı da iyilerle beraber al. Ey Rabbimiz, pey­gamberlerine vaadettiklerini bize ver. Kıyamet gününde yüzümüzü kara çıkarma. Şüphe yok ki Sen asla sözünden dönmezsin". (Al-i îmran/191-194)

Müşahede, ancak Yakin ile olur. Yakin ise, İman´m ruhu, artırı­cısı ve mü´minin sanatıdır. Bir alim, hayrın tefsirini yaparken şöy­le demiştir: "Bir saatlik tefekkür, bir yıllık ibadetten daha hayırlı­dır". Ancak bu Tefekkür, insanı taşıyan yani, tiksindirici şeylerden sevdirici şeylere, arzu ve hırstan kanaat ve zühde taşıyan bir Tefek­kür´dür.

Denildi ki, Tefekkür; Müşahede ve Takva´yı ortaya çıkarır, insan nefsinde zikir ve hidayet etkisi yapar. Yüce Allah buyurdu ki: "İçin­dekileri iyice zikredin. Bu sayede belki sakınır, korunursunuz". (Bakara/63) Başka bir ayet-i kerimede de "Belki sakınır, korunur­lar". (En´am/69) buyurmaktadır. Yani düşünüp zikrettikleri şey, on­larda zikir ve hatırlatma etkisi yapar da günahtan ve ateşten sakı­nır, korunurlar, anlamındadır.

Bunun bir benzeri de şu ayet-i kerimede bulunmaktadır:
"Allah size dünya ve ahiret hakkındaki ayetlerini böylece açıklıyor ki, on­ları düşünesiniz". (Bakara/219-220) Yani kalan ömürlerinde elle­rinden geleni yapar, sürekli olan ebedi hayata düşkünlük gösterir, fani olan şeylerde ise zühd gösterirler. Allah Teala, yüce Kitabı´nda Beyan, yani açıklamayı dahi şükür gerektiren bir nimet olarak ifa­de etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Allah, ayetlerini size işte böyle açıklar, umulur ki şükredersiniz". (Maide/89)

Allah Teala "İçindekileri iyice zikredin. Bu sayede belki sakınır, korunursunuz" buyururken düşmanlarını da şöyle vasfetmiştir: "Gözlerinde Benim zikrime karşı bir perde bulunanlar". (Kehf/101) Ebu´d-Derda´nm (ra) annesi şöyle derdi: "Ebu´d-Derda´nm ibadeti­nin ekseriyeti Tefekkür idi. O şöyle derdi: Allah yolunda harcamak için her gün üç yüz dinar kazanmak beni mutlu etmez. Denildi ki: Peki niçin? Şu cevabı verdi: Çünkü bu beni tefekkürden alıkor". Kul, Tefekkür´le beraber niyetlerin güzelliğine inanarak kendiyle Yaratıcısı ve kendisiyle insanlar arasında güzel niyetlerde buluna­bilir. Veya sürekli Allah Teala´ya istiğfarda bulunur ve ömrünün ge­çen yılları ve gelecek yılları için tevbesini sürekli yineler.

Duasında da eziklik ve yakarış, huşu ve utanç, alçakgönüllülük ve tevazuda bulunarak ihlasını arttırmaya çalışır. Allah Teala´ya, kendisini bütün yasaklardan koruyup salih amelleri işlemeye muvaf­fak kılması ve engin lütfundan çeşitli feyzlerde bulunması için yaka-rır. Bunları yaparken de, kalbini diğer duygu ve düşüncelerden uzak, kafasını bütün dünyevi kaygılardan tecrit etmiş olması gerekir. Dua­sına karşılık verileceğinden emin ve Allah´ın yapacağı taksimden ra­zıdır. Kul, bunların dışında güzel ve hayırlı sözler söyleyip insanları bu sözlerle Rabbine çağırabilir. Bu sözleriyle bir din kardeşine fayda­lı olup ilim bakımından daha aşağıda olanlara bir şeyler Öğretebilir.

Bütün bunlar, geçmişte yaşamış alimlerin zikirleri ve selef-i sa-lih´in fikirleriydi. Zikir ve Fikir, kulların yapacakları ibadetlerin en faziletlileridir. Bunlarla çizilen yol, alemlerin Rabbi´ne götüren en kestirme yoldur. Kul, üstte anlattıklarunızdan hangisini yaparsa yapsın, Allah Teala´yı zikretmiş olur.

O, bütün bunları yaparken namazgahında Kıble´ye yönelmiş ol­malıdır. Kulun bu vakitlerde, yukarıda anlattığımız zikir ve sözlerden başka şeyler söylemesi veya yapması müstehab görülmez. Se­lef alimleri, fecrin doğuşundan güneşin doğuşuna kadar geçen sü­re esnasında hoş ve takva gereği olmayan şeyler konuşmayı mek­ruh görürlerdi. Hatta bazıları fecrin doğuşundan sabah namazına kadar geçen süre içinde zikir ve hayır konuşmaları dışında söz sar-fetmeyi kınama hususunda çok ağır ifadeler kullanmışlardır. Bu da artık kaybolan bir sünnettir. Buna uygun davranan, onu hatırla­mış olur. [32] _.

nln_ogz
Wed 23 December 2009, 07:05 pm GMT +0200
Allah razı olsun emeğinize sağlık

akmina
Wed 23 December 2009, 09:11 pm GMT +0200
Kalpler anca ALLAHI anmakla sukün bulur,ALLAH kalplerimizden imanı dilimizden şükürü eksik etmesin.Nankör kullardan olmayalım  ALLAH senden de razı olsun paylaşımın için    ALLALAHIMA şükürler olsun!