- Müntesib Müctehidler

Adsense kodları


Müntesib Müctehidler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Mon 13 August 2012, 01:47 pm GMT +0200
2- Müntesib Müctehidler

Bunlar, ikinci tabakayı teşkil ederler. Hüküm çıkarmada imamın koyduğu usûle uyarlar ve furu'da ona muhalefet ederler. Genel olarak bunlar, imamın ulaştığı neticelere benzer içtihadlara ulaşmışlarsa, bu, onların imamla soh­bet ve devamlı ilgilen olduğunu gösterir. İbn-i Abidin, "Ebu Hanife'nin arkadaşları bunlar­dandır." demiştir. Eğer Ebu Yusuf, daha çok hadîs'e dayanmasa ve nisbeten kıyas'ı daha az kullanmasaydı, belki bu sözün bir değeri olurdu. Bu durumda Ebu Yusuf'un tamamen Ebu Hanîfe'ye tâbi olduğunu düşünmek imkânsızdır. Bunun içindir ki biz, Ebu Yusuf, Muhammed b. el-Hasen ve Züfer'in müstakil müctehid olduklarını söyledik.

Müntesib müctehidlere misal olarak Şâfii mezhebinde el-Müzenî'yi; Mâliki mezhebin­de Abdurrahman b. Kasım, İbn-i Vehb ve İbn-i Abdilhakem'i zikredebiliriz, Nevevî, Kiîabu'l-Mecmâ'nun mukaddimesinde şöyle belirtmektedir:

"Üstad Ebu İshak, bizim arkadaşlarımızın bu sıfatta (müntesib müctehid) olduğunu iddia etmiştir. Mâlik'in talebelerinden, Ahmed (b. Hanbel)'den ve Davud (ez-Zâhirî) ile Hanefîlerin çoğundan kendi İmamlarım taklid ettikleri hikâye edilmiştir. Doğrusu, tahkik ehlinin görüşü, bizim arkadaşlarımızın görü­şüne uygundur. Yani arkadaşlarımız, Şafiî mezhebini taklid suretiyle değil, onun içtihad ve kıyas metodunu sağlam ve doğru bulduk­ları ve içtihad için ona uymak zorunda kal­dıkları için hükümleri İmam Şafiî'nin meto­duyla anlamak istemişlerdir. Ebu Ali es-Sincî de buna benzer bir mütâlâa beyan eder ve 'biz, başkasına değil Şafiî'ye tâbi olduk; çün­kü onun görüşü, görüşlerin en üstünü ve en doğrusudur. Biz, Şafiî'yi taklid etmedik' der. Bence onun bu ifadesi, Şafiî'nin emrine ve el-Müzeni (Ö. 264 H.)'nİn Muhtasar'mm ba­şında söylediklerine tamamen uygundur."

Nevevî, bu sözleri tenkide tâbi tutar ve Şafiî müctehidlerinin hepsinin taklid'den uzak ol­duklarına dair ileri sürülen iddianın doğru olamayacağını belirterek, "bazı usûl bilginle­ri, İmam Şafiî'den sonra müstakil müctehid bulunmadığını söylemişlerdir." der ki, bizce, bu görüş de çok aşırıdır.

Kısaca, bu tabakaya mensup olan müctehid­ler, Ebu Hanîfe'nin talebeleri arasında vardır. Onlar Züfer, Ebu Yusuf ve Muhammed b. el-Hasen eş-Şeybânî'nin derecesine ulaşamayan kimselerdir. Meselâ; Ebu Hanîfe'nin usûl ve metoduna bağlı olan Hasan b. Ziyad, Hilâlu'r-Re'y ve diğerleri bu tabakaya dahil­dirler. Bunlar, bazı fer'î meselelerde Ebu Hanîfe'ye muhalefet etmişlerdir. İmam Mâlik'in talebeleri de bu tabakaya dahildir­ler. İmam Şafi'nin talebelerinden el-Müzenî ve benzerleri de bu tabakaya dahil olup bun­lar, bazı meselelerde Şafiî'ye muhalefet et­mişlerdir. Gerçi Şafiî'ler, el-Müzenî'nin ken­disine has görüşlerinin Şafiî mezhebinden sa­yılıp sayılmayacağında ihtilafa düşmüşlerdir.

Müctehid imamları takip eden ilk çağların hemen hepsinde metod bakımından imam'a bağlı olan ve furû'da ona bağlı olmayan bu tabakaya mensup müctehidlere rastlanmakta­dır. Meselâ; Ebu'l-Hasen el-Kerhî, evlenme­de denklik (kefâet) şartını kabul etmeyerek Ebu Hanîfe ve arkadaşlarına muhalefet et­miştir. Ebu Bekr el Asam da, ergenlik çağı­na gelmemiş çocuklar üzerinde evlendirme velâleyitini kabul etmemek suretiyle Hanefî mezhebine muhalefet etmiştir. Bununla bir­likte o, yine de Hanefî mezhebine mensuptur.

Bunlardan anlaşılıyor ki müntesib müctehid­ler, metod bakımından imama bağlı oldukları halde, fer'î meselelerde bazen ona muvafakat, bazen de muhalefet etmekte ve imamın ele almadığı meseleler hakkında iç­tihad yapmaktadırlar.