hafizvuslat
Tue 21 July 2009, 09:12 pm GMT +0200
Mü'minlerin Annelerinin Örnek Hayatlarından
Allah Seni Mahzun Etmez
Allah Rasûlü, birgün yine Hira mağarasında inzivaya çekilmiş bir hâldeyken Cebrail -aleyhisselam- aslî sûretinde gelmiş ve kendisine Alak Sûresi’nin ilk beş ayetini tebliğ etmişti. İlk defa böyle bir hâl ile karşılaşan Allah Rasûlü titrek bir heyecan içinde evine geldi ve Hatîce annemize:
“–Beni örtünüz, beni örtünüz!..” dedi.
Üzerinden bu mânevî hâl geçip sâkinleşince başından geçenleri Hazret-i Hatîce’ye anlattı ve:
“–Kendimden korktum!..” dedi.
Hazret-i Hatîce, engin bir sadakat ve çağları aşan bir basîretle, kendisini tesellî etti ve her hâlükârda yanında olduğunu ifade sadedinde şöyle dedi:
“–Öyle deme!.. Allah’a yemin ederim ki, hiçbir zaman Allah seni utandırıp mahzûn etmez. Çünkü sen akrabayı gözetir, işini görmekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin. Fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın, misafiri ağırlarsın, Hak yolunda halka yardım edersin...”
(Buhârî, Bed’u’l-Vahy, 7, Tefsir, 96/1; Müslim, İman 252-254; Ahmed bin Hanbel, VI, 153, 232)
Ben İnanırım!
Müddessir Sûresi’nin ilk beş âyeti nâzil olduğu zaman, Hazret-i Pey*gamber, büyük vazifenin başlamak üzere olduğunu anladı ve sev*gili hanımına:
“–Şimdi bana kim inanır?” diye sordu. Hayatı boyunca en büyük desteği, ilâhî dâvâ yolunda parlayan ilk nûru Hazret-i Hatîce:
"–Ben inanırım!..” diyerek erkek ve kadınlar içinde ona ilk iman et*me şerefine nâil oldu.
(İbn Abdi’l- Berr, el-İstiab, IV, 274)
Rabbinden Selam Söyle
Bir gün Peygamber Efendimiz, ibâdet için ıssız bir yere çekilmişti. Böyle zamanlarda Hazret-i Hatice ona yiyecek içecek hazırlar, ibâdete ara vermesin diye bulunduğu yere kadar getirirdi. Yine öyle olmuştu ki, vahiy meleği (Cebrâil) Allah Rasûlü’ne geldi ve:
“–Yâ Rasûlallâh!.. Hatice elinde bir kap yemekle sana gelmektedir. Hatice geldiği zaman, ona Rabbinden ve benden selâm söyle! Onu, gürültü ve yorgunluk olmayan cennette inciden yapılmış bir sarayla müjdele!..” buyurdu.
Hazret-i Hatice, bu selâma şöyle mukâbele etti:
“–O (şânı yüce Allah) selâmın kendisidir, selâm O’ndandır, Cebrâil’e de selâm olsun!.. Ey Allâh’ın Rasûlü, Allâh’ın selâmı, rahmeti ve bereketi senin de üzerine olsun.”
(Buhârî, Menâkıbu’l-Ensar, 20)
Bulamaç Başında
Hazret-i Âişe’nin anlattığına göre, bir gün kendisi Rasûlullâh için bulamaç pişirir. Yanlarında Hazret-i Sevde vâlidemiz de bulunmaktadır.
Hazret-i Âişe, Hazret-i Sevde’ye:
“–Buyur, sen de ye!..” der. O imtinâ edince:
“–Yemezsen yüzüne bulayacağım.” diye tehdit eder.
Hazret-i Sevde yememekte ısrar edince, Hazret-i Âişe, bulamaçtan alıp onun yüzüne bular. Ortaya çıkan manzaraya Peygamber Efendimiz tebessüm eder ve eliyle Hazret-i Sevde’nin elini tutarak:
“–Ne duruyorsun, sen de onun yüzüne sür!..” buyurur.
Hazret-i Sevde de, aynı şekilde Hazret-i Âişe’nin yüzüne sürer. Allah Rasûlü, onun hâline de tebessüm buyurur.
(Afzalurrahman, Siyer Ansiklopedisi, II, sh: 161)
Allah Seni Mahzun Etmez
Allah Rasûlü, birgün yine Hira mağarasında inzivaya çekilmiş bir hâldeyken Cebrail -aleyhisselam- aslî sûretinde gelmiş ve kendisine Alak Sûresi’nin ilk beş ayetini tebliğ etmişti. İlk defa böyle bir hâl ile karşılaşan Allah Rasûlü titrek bir heyecan içinde evine geldi ve Hatîce annemize:
“–Beni örtünüz, beni örtünüz!..” dedi.
Üzerinden bu mânevî hâl geçip sâkinleşince başından geçenleri Hazret-i Hatîce’ye anlattı ve:
“–Kendimden korktum!..” dedi.
Hazret-i Hatîce, engin bir sadakat ve çağları aşan bir basîretle, kendisini tesellî etti ve her hâlükârda yanında olduğunu ifade sadedinde şöyle dedi:
“–Öyle deme!.. Allah’a yemin ederim ki, hiçbir zaman Allah seni utandırıp mahzûn etmez. Çünkü sen akrabayı gözetir, işini görmekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin. Fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın, misafiri ağırlarsın, Hak yolunda halka yardım edersin...”
(Buhârî, Bed’u’l-Vahy, 7, Tefsir, 96/1; Müslim, İman 252-254; Ahmed bin Hanbel, VI, 153, 232)
Ben İnanırım!
Müddessir Sûresi’nin ilk beş âyeti nâzil olduğu zaman, Hazret-i Pey*gamber, büyük vazifenin başlamak üzere olduğunu anladı ve sev*gili hanımına:
“–Şimdi bana kim inanır?” diye sordu. Hayatı boyunca en büyük desteği, ilâhî dâvâ yolunda parlayan ilk nûru Hazret-i Hatîce:
"–Ben inanırım!..” diyerek erkek ve kadınlar içinde ona ilk iman et*me şerefine nâil oldu.
(İbn Abdi’l- Berr, el-İstiab, IV, 274)
Rabbinden Selam Söyle
Bir gün Peygamber Efendimiz, ibâdet için ıssız bir yere çekilmişti. Böyle zamanlarda Hazret-i Hatice ona yiyecek içecek hazırlar, ibâdete ara vermesin diye bulunduğu yere kadar getirirdi. Yine öyle olmuştu ki, vahiy meleği (Cebrâil) Allah Rasûlü’ne geldi ve:
“–Yâ Rasûlallâh!.. Hatice elinde bir kap yemekle sana gelmektedir. Hatice geldiği zaman, ona Rabbinden ve benden selâm söyle! Onu, gürültü ve yorgunluk olmayan cennette inciden yapılmış bir sarayla müjdele!..” buyurdu.
Hazret-i Hatice, bu selâma şöyle mukâbele etti:
“–O (şânı yüce Allah) selâmın kendisidir, selâm O’ndandır, Cebrâil’e de selâm olsun!.. Ey Allâh’ın Rasûlü, Allâh’ın selâmı, rahmeti ve bereketi senin de üzerine olsun.”
(Buhârî, Menâkıbu’l-Ensar, 20)
Bulamaç Başında
Hazret-i Âişe’nin anlattığına göre, bir gün kendisi Rasûlullâh için bulamaç pişirir. Yanlarında Hazret-i Sevde vâlidemiz de bulunmaktadır.
Hazret-i Âişe, Hazret-i Sevde’ye:
“–Buyur, sen de ye!..” der. O imtinâ edince:
“–Yemezsen yüzüne bulayacağım.” diye tehdit eder.
Hazret-i Sevde yememekte ısrar edince, Hazret-i Âişe, bulamaçtan alıp onun yüzüne bular. Ortaya çıkan manzaraya Peygamber Efendimiz tebessüm eder ve eliyle Hazret-i Sevde’nin elini tutarak:
“–Ne duruyorsun, sen de onun yüzüne sür!..” buyurur.
Hazret-i Sevde de, aynı şekilde Hazret-i Âişe’nin yüzüne sürer. Allah Rasûlü, onun hâline de tebessüm buyurur.
(Afzalurrahman, Siyer Ansiklopedisi, II, sh: 161)