Eslemnur
Fri 4 March 2011, 06:19 pm GMT +0200
Müminlerin Amelleri Ve Allah'ın Amelleri Sebebiyle Onlara Hazırladıkları
Mü'minûn sûresinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Mü'minler {yani, Allah'ın tevhidini tasdik edenler} n felah bulmuşlardır {yani, mutlu olmuşlardır (Mü'minûn/1)
Arkasından Yüce Allah onların amelltrmi nitelendirerek şöyle buyurmaktadır:
Onlar ki salâtlarında huşûludurlar {yani, mütevazidirler: Allah için duydukları huşûdan dolayı sağmı-solunu farketmez, sağa-sola bakmazlar!; lağvden (yani, bâtıl ve yalandan} yüz çevirirler; zekâtı eda ederler {yani, mallarının zekâtını verirler). (Mü'minûn/2-4)
Bu, Yüce Allah'ın A'lâ sûresinde yer alan, Felah bulmuştur {yani, mutlu olmuştur} tezekki eden {yani, malından veren/vererek arınan} ve Rabbinin adını anarak namaz kılan (A'lâ/14-15) buyruğu gibidir.
Sonra Yüce Allah, muttakilerin vasıflarım zikretmeye devam ederek buyuruyor ki:
Onlar ki ferclerini muhafaza ederler {yani, ırzlarını fevâhişten korurlar} -eşleri veya sağ ellerinin malik oldukları {yani, cariyeleri} müstesna. Çünkü bunlardan dolayı levmolunmazlar {yani, eşleri ve câriyeleriyle cima ettikleri için kınanmazlar}. Kim de bundan ötesini ararsa {yani, eşleri ve câriyeleri-;. nin ardından kendisine helâl olmayan fevâhişi taleb ederse}, işte onlar haddi aşanlardır {yani, dînlerinde sının aşan kimseler olurlar}- emânetlerine (yani, kendilerinde bulunan ve insanlar arasında olan emânetlere} ve ahitlerine riâyet ederler {yani,
emâneti eksiksiz öderler, ahitlerine eksiksiz uyarlar}. (Mü'minûn/5-8)
Yüce Allah bir başka yerde de şöyle buyuruyor:
Onlar ki şehâdetlerini dosdoğru yerine getirirler îyani, hak ile yerine getirir, şâhidlik etmek üzere çağrılacak olurlarsa şehâdeti gizlemezler}. (Me'âric/33)
Yüce Allah muttakilerin vasıflarını beyan etmeye devam ederek buyuruyor ki:
Onlar ki salâtlarını muhafaza ederler. (Mü'mi-nûn/9)
Sonra Yüce Allah muttakilerin sevablarım/mükâfaat-larını söz konusu ederek şöyle buyurmaktadır:
İşte bunlar (yani, bu âyetlerde sözü edilen kimseler} cennetlerde ikram olunurlar {yani, orada kendilerine ikram olunur}. (Me'âric/35)
Yüce Allah Zâriyât sûresinde de şöyle buyuruyor:
Çünkü onlar bundan önce {yani, dünyada! rnuh-sinlerdi {yani, amellerini güzel yaparlardı}. (Zâri-yât/16)
Arkasından Yüce Allah onları şöyle nitelendirmektedir.
Geceden pek az uyurlardı {yani, o muhsinler geceleri çok uz uyurlardı} ve seherlerde istiğfar ederlerdi {yani, namaz kılarlardı: onlar gecenin ilk bölümünde uyurlar, son bölümünde namaz kılarlardı}. (Zâriyât/17-18)
Buradaki "namaz"dan kasıt, "nafile namaz"dır. Yüce Allah'ın Al-i İmrân süresindeki, Seherlerde istiğfar ederler (yani, namaz kılarlar} (Âl-i İmrân/17) buyruğunda olduğu gibi.
Yüce Allah onları nitelendirmeye devamla buyuruyor ki:
Mallarında sâil [isteyen/ihtiyacını arzeden] ve mahrum için bir hakk vardı. (Zâriyât/19)
Furkân sûresinde de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Rahmanın kulları yeryüzünde mülâyemet (yani, hüm} ile yürürler. Câhiller {yani, kâfirlerin sefîhleri} onlara laf attıklarında, "selâm" derler {yani, güzel bir şekilde karşılık verirler}. Onlar ki Rabb'lerine secde ve kıyam ederler {yani, geceleyin namaz kılarlar: bu vakitlerde secde eder, kıyamda dururlar}. (Furkân/63-64)
Dedi: Mukâtil dedi ki: Yatsıdan sonra aralarını selâm ile ayırarak dört rekat namaz kılan ve arada konuşmayan kimse için, Kadr gecesi gibi bir ecir vardır.
Ve (Rahmanın has kulları) onlar ki, "Rabbimiz eşlerimizden ve zürriyetimizden bize gözler aydınlığı ver {yani, amelleri ile Sana itaat edecek ve böylelikle gözlerimizi aydınlatacak kimseler ver} ve bizi muttakilere imam yap" {yani, bizi hayırda kendilerine uyulacak önderler kıl} derler. (Furkân/74)
Yüce Allah bunların mükâfaatlarım bildirmek üzere de şöyle buyurmaktadır:
işte bunların {yani, bu âyetlerde sözü geçenlerin} ' sabretmelerine {yani, Allah'ın emirleri üzerinde sabretmelerine} karşılık mükâfaatları {yani, âhiretteki mükâfaatları}, ğurfedir {yani, cennettir} ve onlar orada tahiyye ve selâm ile karşılanacaklar {yani, melekler onları esenlik dilekleri ve selâm ile karşılayacaklar}. Onlar orada hâlidtir {yani, onlar orada ölmeyecekler}. Ne güzel makarr (yani, cennetteki karargâhları ne güzel}, ne güzel makam {yani, cennetteki ikâmet yerleri ne güzeldir}. (Fur-kân/75-76)
Ahzâb sûresinde de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Doğrusu müslim ve müslimeler {yani, Müslümanlardan ihlâslı erkekler ve ihlâslı kadınlar}, mü'min ve mü'mineler (yani, tasdik eden erkekler ve tasdik eden kadınlar}, kânit ve kâniteler {yani, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere itaat eden erkekler ve Allah'ın kendilerine verdiği emirlere itaat eden kadınlar}, sâdık ve sâdıkalar {yani, îmânlarında doğru olan erkekler ve îmânlarında doğru olan kadınlar}, sâbir ve sâbireler (yani, Allah'ın emri üzere sabreden erkekler ve Allah'ın emri üzere sabreden kadınlar}... (Ahzâb/35)
...Sâdıklar {yani, îmânlarında doğru olanlar}, qâ-nitler {yani, itaat edenler, Allah'ın emirlerini yerine getirenler) infak edenler {yani, mallarından Allah'ın hakkını verenler}... (Âl-i İmrân/17)
Yüce Allah Ahzâb sûresinde de şöyle buyurmaktadır:
Hâşller {yani, namazda Allah'ın huzurunda müte-vâzi olup sağım-solunu farketmeyen ve huşûun-dan dolayı sağa-sola bakmayan erkekler} ve hâşi-alar {yani, Allah'a karşı mütevâzi olan kadınlar}, tasadduk eden erkekler ve tasadduk eden kadınlar {yani, mallarından Allah'ın hakkını veren erkekler ve mallarından Allah'ın hakkını veren kadınlar}, sâim ve sâimeler... (Ahzâb/35)
Dedi: Ramazan ayı ile "aydınlık günler" diye bilmen (kamerî) her ayın üç günü [13, 14 ve 15. günleri] oruç tutan kimse bu buyrukta söz edilen sâim ve sâimelerdendir.
hafız ve hafızalar {yani, ferclerini fevâhişten koruyan erkekler ve ferclerini fevâhişten koruyan kadınlar)... var ya, {sonra Yüce Allah bunların mükâfaatlannı haber vermek üzere buyuruyor ki:} onlar için {yani, bu âyette sözü edilenler erkek ve kadınlar için} bir mağfiret {yani, günahlan için bir bağışlanma} ve azim bir ecir {yani, cennette çok büyük, pek bol bir mükâfaat} hazırlamıştır. (Ahzâb/35)
Tevbe sûresinde de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Tevbe edenler {yani, z e nbl erinde n/gün ahi arın dan tevbe edenler}, ibâdet {yani, Allah'a ibâdet} edenler, harnd {yani, Allah'a hamd} edenler, sâihler {yani, oruç tutanlar}, rükû {yani, namazlarında rükû} edenler, sücûd {yani, namazlarında sücûd} edenler, ma'rûfu {yani, tevhîdi/tevhîd ile} emredenler, münkerden {yani, şirkten} nehyedenler ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar var ya, işte o mü'minleri müjdele iyani, Allah'ın "Kuşkusuz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını satın almıştır" (Tevbe/111) âyetinden bu âyete kadarki va'dlerini tasdik edenleri cennet ile müjdele}. (Tevbe/12)
Yine Yüce Allah, İnsan sûresinde şöyle buyurmaktadır:
Ona (yani, yemeğe/yiyeceğe} olan sevgilerine rağmen miskine {yani, Müslümanlardan olan yoksula fakire}, yetime {yani, Müslümanlardan olan yetime} ve esire {yani, müşriklerden olan esire} yemek yedirirler. {Sonra kılıç âyeti (Tevbe/5. âyet) bunu: müşriklerden olan esire yemek yedirmeyi neshet-ti}. "Biz size sadece Allah'ın vechi için yediriyoruz iyani, Allah için yediriyoruz}... Çünkü biz Rabbi- mizden korkarız, bir suratsız günde {yani, kıyamet 'gününde, ki o gün dehşetten yüzler asılacaktır}. (İnsan/8-10)
Yüce Allah onların mükâfaatlannı ve o gün emniyette olacaklarını beyan etmek üzere buyuruyor ki:
Allah da onları şu günün şerrinden korur ve onlara bir parlaklıkla bir sürür verir {yani, yüzlerine aydınlık, kalblerine ferahlık verir} ve sabırlarına mukabil {yani, Allah'ın emri üzere sabretmeleri sebebiyle} onların mükâfaatı cennet ve ipektir. (İnsan/11-12)
Bu âyetlerden başlayıp, İşte bu sizin mükâfaatınızdır, sayiniz meşkur oldu (İnsan/22) âyetine kadarki âyetlerde onların mükâfaatlan beyan edilmektedir.
Yüce Allah, Bakara sûresinde şöyle buyurmaktadır:
Birr Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaba, nebilere İyani, onların hak olduğuna} îmân edenlerin... (Bakara/177)
Bunun ardından Yüce Allah, amelleri söz konusu ederek şöyle buyuruyor:
Ona {yani, mala} olan sevgisine rağmen malı yakınlık sahiblerine iyani, yakınlarına} yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara îyani, kendisine konuk olan misafirlere}, sâillere, kölelere verenlerin yani, mallarını kölelerin yanların}... (Bakara/177)
Sonra Yüce Allah farzları söz konusu ederek buyuruyor ki:
Salâtı ikame edenlerin {yani, farz olan namazı eksiksiz kılanların), zekâtı ita edenlerin {yani, farz olan zekatı verenlerin), ahidleşince ahidleriniyerine getirenlerin {yani, kendileri aralarında ve diğer insanlarla elan antlaşmalarını veiuıe getirenlerin), be'ste {yani, sıkıntı ve fakirlikte), darrâda {yani, belâ ve şiddette) ve be's vaktinde {yani, savaş esnasında) sabredenlerin yaptığıdır. (Bakara/177)
Sonra Yüce Allah onları nitelendirerek şöyle buyurmaktadır:
Sadakat gösterenler işte bunlardır {yani, âyette sözü geçen işleri yapanlardır} ve muttakile'r de bunlardır. (Bakara/177)
Ra'd sûresinde de şöyle buyurmaktadır:
Onlar ki Allah'ın ahdini yerine getirirler, misakı bozmazlar, Allah'ın bitiştirilmesini emrettiği şeyi {yani, tüm nebilere ve kitaplara îmânı} bitiştirirler. Rabb'lerine huşu duyarlar {yani, Allah'ın bitiştirilmesini emrettiği hususları koparmaktan yana huşû duyarlar} ve hesabın kötüsünden {yani, şiddetinden) korkarlar, Rabb'lerinin vechini isteyerek sabrederler {yani, Allah'ın emri üzere sabrederler}, sa-fe: lâtı ikame ederler {yani, namazı eksiksiz edâ eder-&" ler}, kendilerine verdiğimiz rızıktan {yani, mallar-:a dan) gizli-açık infak ederler {yani, Allah'ın hakkım yerine getirir ve O'na itaat uğrunda harcarlar}, kötülüğü iyilikle savarlar {yani, kendilerine kötülük 'yapanlara iyilikle karşılık verirler}. (Ra'd/20-22)
Sonra Yüce Allah onlara hazırladığı mükâfaatı söz konusu ederek şöyle buyurmaktadır:
İşte yurdun akıbeti {yani, cennet yurdu} bunlaradır. (Ra'd/22)
Arkasından Yüce Allah bu yurdu nitelendirerek buyuruyor ki:
Adn cennetleri. Onlara girecekler; atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden sâlih olanlarla birlikte (yani, tevhide îmân edenlerle birlikte gireceklerdir}. (Ra'd/23)
Sonra şöyle devam etmektedir:
Melekler de her kapıdan üzerlerine girecek (ve diyeçekler ki): "Sabretmenize {yani, Allah'ın emri üzere sabretmenize! karşılık selâm size. Bakın yurdun {yani, cennet yurdunun) ukbâsı ne güzeldir!" (Ra'd/23-24)
Dedi: Melekler, dünya günlerinden bir günlük bir süre zarfında yanlarına, beraberlerinde onların bulundukları cennette bulunmayan ve Yüce Allah tarafından gönderilmiş, Adn cennetlerinden armağanlarla gireceklerdir. İşte Tevbe süresindeki, Allah'ın rızası ise hepsinden {yani, Yüce Allah'ın kendilerinden razı olduğunun bildirilmesi, onlar için armağanlardan ve selâmdan) daha büyüktür (Tevbe/72) buyruğu bunu anlatmaktadır. [276]
[276] Mukatil B. Süleyman, Ahkam Ayetleri Tefsiri, İşaret yayınları: 288-295.