sidretül münteha
Mon 24 January 2011, 04:40 pm GMT +0200
c- Mükreh Baskı Altında Olmayan Kadının Birleşmesi:
İmam Ebû Hanife ile İmam Mâlik ve tabileri «Kadın cima'da kocasına karşı diretmezse, kocasına keffaret lâzım geldiği gibi ona da lâzım gelir» demişlerdir.
İmam Şafii ile İmam Dâvûd ise, 'Kadına keffaret lâzım gelmez' demişlerdir.
Bu ihtilâfın sebebi, yukarıda geçen Arabî hadisinin zahiri ile kıyasın çelişmesidir. Zira Peygamber (s.a.s) Efendimiz bu hadiste kadına keffaret ödemeyi emretmemi ştir. Kıyas ise, onun da erkek gibi olmasını iktiza etmektedir. Zira ikisi de mükelleftirler. [83]
d- Keffârette Sıra:
Bu keffaret, zihar keffareti gibi vacib-i müretteb (sıralı vacib) midir, yoksa vacib-i muhayyer (seçenekli vacib) midir? Yani kişi, hadisteki sıraya göre önce köle azatlamak, buna gücü yetmezse altmış gün oruç tutmak, ona da gücü yetmezse altmış yoksulu doyurmak zorunda mıdır, yoksa bunlara gücü yetse de bunlardan birini seçebilirmi?
İmam Şafii, îmam Ebû Hanife, Süfyan Sevrî ve diğer Küfe uleması,
«Bu keffaret müretteb olup önce köle azatlamak, köle bulamazsa oruç tutmak, oruç da tutamazsa yoksulları doyurmaktır» demişlerdir, imam Mâlik ise muhayyer olduğunu söylemiştir. îmam Mâlik'ten, diğer iki kişiden ziyade, yoksulları doyurmanın müstehab olduğunu söylediği de rivayet olunmuştur.
Bu ihtilâfın sebebi, gerek bu husustaki hadislerin ve gerekse kıyasların çelişmesidir. Zira yukarıda geçen Arabî hadisinin zahiri mürettep olduğunu göstermektedir. Çünkü Peygamber (s.a.s) Efendimiz kendisine, bunların her birine gücü yetip yetmediğini sıra ile sormuştur. îmam Mâlik'in «Adamın biri Ramdzan'da orucunu bozmuştu. Peygamber (s,a.s) Efendimiz ona, ya bir köle azatlamasını, ya iki ay zincirleme oruç tutmasını, ya da altmış yoksulu doyurmasını emir buyurdu» [84] diye rivayet ettiği hadisin zahiri ise, muhayyer olduğunu göstermektedir. Çünkü «Ya» diye tercüme ettiğimiz hadisteki EV kelimesi her ne kadar hadisi rivayet eden sahabinin ifadesi isede, Arap dilindeki muhayyerlik anlamını vermektedir. Zira ashab olayları bizzat görüp dinledikleri için durum ve ifâdelerden daha iyi anlarlardı. Bu hususta birbirleriyle çelişen kıyaslar ise, bu keffaretin bir yandan zihar, bir yandan da yemin keffaretine benzemesidir. Fakat bu keffaret yeminden çok, zihar keffaretine daha yakındır. îmam Mâlik'in yoksulları doyurmayı müstehab görmesi ise hadislerin zahirine muhaliftir.
imam Mâlik şeriatın birçok yerlerinde yoksulları doyurmanın oruç yerine geçtiğini gördüğü için bunu kıyas yolunda söylemiştir. Nitekim âyet-i kerimesinin "Oruca dayanamayanların, bir düşkünü doyuracak kadar fidye vermeleri gerekir" mânâsını veren kıraat şekli bunu emretmektedir. Bunun içindir ki imam Mâlik ile bir kitle, oruç borcu olduğu halde ölen kimse için keffaret olarak yoksulları doyurmayı müstehab görmüşlerdir ki bu, usule uyan kıyası, usûle uymayan hadise tercih etmek gibi bir şeydir. [85]
[83] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/54.
[84] Mâlik, Sıyâm, 18/9, no: 28.
[85] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/54-55.