- Mukavkıs ın Hâtıb b. Ebi Beltea ile Konuşmaları

Adsense kodları


Mukavkıs ın Hâtıb b. Ebi Beltea ile Konuşmaları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Mon 1 March 2010, 04:48 pm GMT +0200
Mukavkıs´ın Hâtıb b. Ebi Beltea ile Konuşmaları ve Tartışmaları


Hâtıb b. Ebi Beltea derki:

"İskenderiye hükümdarı Mukavkıs, haber gönderip beni yanına getirtti. Patriklerini de yanına topladı.

Bana:

´Ben anlamak istediğim bazı şeyleri sana soracak ve seninle konuşacağım!1 dedi.

Kendisine:

´Buyurunuz, konuşalım!1 dedim.

Mukavkıs:

´Bana haber ver: Senin efendin bir peygamber değil midir?´ diye sordu.

´Evet! O, Allah´ın Resûlüdür!1 dedim.

Mukavkıs:

´O gerçekten böyle bir peygamber idi ise, kendisini öz yurdundan çıkarıp başka bir yurda sığınmak zorunda bırakan kavminin aleyhinde ne için Allah´a dua etmedi?´ diye sordu.

Ona:

´Sen İsa b. Meryem´in Resûlullah olduğuna şehadet edersin değil mi?

O gerçekten peygamber olduğuna göre, kavmi onu yakalayıp asmak istedikleri zaman; kendisini dünya semasına kaldırıp yükselteceğine, kavmini helak etmesi için Allah´a dua etse olmaz mı idi?´ dedim.[219]

Mukavkıs söyleyecek söz bulamadı. Bir müddet sustuktan sonra:

´Sözünü tekrarla!´ dedi.

Tekrarladım. Mukavkıs yine sustu.[220] Sonra da:

´Güzel söyledin! Sen bir hakîmsin, yerli yerince konuşuyorsun. Hakîm olan, yerli yerince konuşanın da yanından geliyorsun!´ dedi."[221]

Bundan sonra, Hâtıb la Mukavkıs, konuşmaya şöyle devam ettiler:

Hâtıb, Mukavkıs´a:

"Senden önce, burada bir adam, kendisinin en yüce Rab olduğunu iddia etmiş;[222] o Firavun, kavmine, ´Ben sizin en yüce Rabbinizim!´ diyerek bağırmıştı.[223]

Yüce Allah onu dünya ve ahiret azabıyla yakalayıp cezalandırdı, ondan intikam aldı.

Sen, senden başkasından ibret al da, başkasına ibret olma!" dedi.[224]

Mukavkıs:

"Bizim için, bir din vardır! Biz, bu dinimizi, ondan daha hayırlısı olmadıkça, bırakmayız!" dedi.[225]

Hâtıb:

"Senin bağlı bulunduğun ve daha hayırlısı olmadıkça bırakmayacağını söylediğin dininden daha hayırlı olan din, hiç şüphesiz İslâmiyettir![226] Biz seni İslâmiyete davet ediyoruz ki, Allah din olarak insanlara onu yeterli kılmıştır, dahası da yoktur![227]

Bu peygamber [Muhammed Aleyhisselam], İslâmiyete yalnız seni değil, bütün insanları davet etti.

Onlardan, kendisine karşı en katı, en sert ve kaba davrananlar, Kureyş müşrikleri oldu!

Ona karşı en azgın düşmanlığı da Yahudiler yaptılar!

İnsanlardan, ona en çok yakınlık gösterenler ise, Hıristiyanlar oldu.

Hayatım üzerine yemin ederim ki;[228] Musa Peygamber nasıl İsa Peygamberi haber vermiş ve onun geleceğini müjdelemiş ise, İsa Peygamber de Muhammed Aleyhisselamı öylece haber vermiş, gele ceğini müjdelemiştir![229]

Bizim seni Kur´ân´ı kabule davet etmemiz, senin Tevrat´a bağlı olanları İncil´i kabule davet etmen gibidir.

Her peygamber bir kavme yetişmiş olup, o kavim o peygamberin ümmetinden sayılmış, o peygam bere itaat edenler de o ümmete katılmıştır.

Sen ise, bu peygambere (Muhammed Aleyhisselama) yetişenlerdensin![230]

Biz, seni İslâm dinine davet etmekle, İsa Peygamberin dininden men ediyor değiliz! Bilakis, onun la, onun gerçek tebligatıyla amel ve hareket etmeni sana teklif etmiş oluyoruz" dedi.[231]

Mukavkıs:

"Ben bu peygamberin işini, dinini inceledim. Gördüm ki, onda ne dünyadan el etek çekilmesi emrediliyor, ne de mergub ve makbul şeyler yasaklanıyor!

Kendisini de, ne yolunu şaşırmış bir sihirbaz, ne de gaibden haberler aldığını iddia eden yalancı bir kâhin olarak bulmuş değilim!

Fakat, kendisinde benim bulduğum; gaibi, gizli, kapalı şeyleri keşfedip haber vermek gibi peygam berlik alâmetleridir.

Bununla beraber, ben biraz daha düşünmek isterim!" dedi.[232]

Mukavkıs, bir gece haber salıp Hâtıb´ı huzuruna getirtti.

Mukavkıs´ın yanında, Arapça tercümanından başka kimse yoktu.

Mukavkıs, Hâtib´a:

"Onun (Muhammed Aleyhisselamın) hakkında soracağım şeylere doğru cevap verir misin?

Ashabının arasından, sahibinin seni niçin seçip gönderdiğini biliyorum.[233]

Ben sana üç şey soracağım!" dedi.

Hâtıb:

"İstediğini sor! Ben sana ancak doğruyu söyleyeceğim!" dedi.[234]

Mukavkıs:

"Muhammed insanları nelere davet ediyor?" diye sordu.

Hâtıb:

"Yalnız Allah´a ibadet etmeye davet ediyor. Gece gündüz, beş vakitte namaz kılmayı emrediyor! Ramazan orucunu tutmayı, Beytullah´ı hacc ve ziyaret etmeyi, verilen sözde durmayı... emrediyor. Ölmüş hayvanın etini yemekten ve kandan men ediyor!" dedi.[235]

Mukavkıs:

"Onun (Muhammed Aleyhisselamın) şekil ve şemailini (fizikî yapısını) bana tarif et, anlat!" dedi.

Hâtıb kısaca tarif etti.

Mukavkıs:

"Anlatmadığın daha bazı şeyler kaldı: Gözlerinde biraz kırmızılık, sırtında iki omuzu arasında da peygamberlik hâtemi (mührü) vardır. Merkebe biner, sırtına harmani giyer, hurma ve az etli kemikle geçinir, amcaları ve amca oğulları tarafından korunur!" dedi.

Hâtıb:

"Bunlar da onun sıfatıdır!" dedi.[236]

Mukavkıs:

"Ben, gelecek bir peygamber daha kaldığını biliyordum. Fakat, onun Şam´dan çıkacağını sanıyor dum.[237] Çünkü, daha önceki peygamberler hep oradan çıkmışlardı.

Gerçi, son peygamberin Arabistan´da, sertlik, darlık, yoksulluk ülkesinden çıkacağını da Kitablarda görmüştüm.[238]

Allah´ın Kitabında sıfatlarını yazılı bulduğumuz peygamberin zuhuru zamanı da, tam bu zamandır!

Biz, onun vasfını, İki kızkardeşi bir nikâh altında birleştirmez! Hediyeyi kabul eder, sadakayı kabul etmez! Fakiri er, yoksullarla oturur kalkar!´ diye de, Kitabda yazılı bulmuştuk![239]

Ona uymak hususunda Kıbtîler beni dinlemezler![240]

Ben saltanatımdan da ayrılmaya kıyam ayacağı m! Bu hususta çok cimriyim dir![241]

Ben Kıbtîlere bundan ne bir kelime ananm, ne de hiç kimseye bu konuşmamı bildirmeyi, duyurmayı isterim!" dedi[242] ve Arapça yazı yazan bir yazıcı çağırdı.

Peygamberimiz Aleyhisselamın mektubuna şöyle cevap yazdırdı:

"B ismi İlâhirrahm ânirrahîm

Muhammed b. Abdullah´a Kıbtîlerin büyüğü Mukavkıstan!

Selam olsun sana!

Bundan sonra, arzederim ki; mektubunu okudum.

Mektubunda andığın ve beni davet ettiğin şeyleri anladım.[243]

Gelecek bir peygamber daha kaldığını biliyor ve fakat onun Şam´dan çıkacağını sanıyordum.

Elçini ağırladım.

Sana Kıbtîler katında mevkileri yüksek iki cariye ile elbiseler gönderdim.

Binmen için, sana bir de katır hediye ettim.

Selam olsun sana!"

Mukavkıs, bundan fazla ne birşey yaptı, ne de Müslüman oldu.[244]

Mukavkıs, Hâtıb´a:

"Sakın hâ! Kıbtîler senin ağzından tek kelime bile işitmesinler!" diye tenbihatta bulundu.[245]





[219] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1 , s. 315, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 272.

[220] İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531.

[221] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 315, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 272.

[222] İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 265, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 3, s. 72, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531.

[223] Nâziât: 23,24.

[224] İbn Seyyid, c. 2, s. 265, İbn Kayyım , c. 3, s:. 72, Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s:. 293, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s:. 37, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 296.

[225] İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 3, s:. 72, Kastalânf, Mevâhib, c. 1, s. 293.

[226] Süheylf, Ravdu´l-ünüf, c. 7, s:. 517, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531.

[227] Süheylf, c. 7, s. 517, İbn Kayyım, c. 3, s. 72, Kastalânf, c. 1, s. 293.

[228] Süheylf, c. 7, s. 517,51 8, İbn Kayyım, c. 3, s. 72, İbn Seyyid, c. 2, s. 265, Kastalânf, Mevâhib, c. 1, s. 293.

[229] Süheylf, Ravdu´l-ünüf, c. 7, s. 518, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 265, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 531, Kastalânf, Mevâhib, c. 1, s. 293.

[230] Süheylf, Ravdu´l-ünüf, c. 7, s. 518, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 3, s. 72, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 265, Kastalânf, Mevâhib, c. 1,s.293.

[231] Süheylf, Ravdu´l-ünüf, c. 7, s. 518, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 265, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 3, s. 72, İbn Hacer,
el-İsâbe, c. 3, s. 531, Kastalânf, Mevâhib, c. 1, s. 293.

[232] Süheylf, Ravdu´l-ünüf, c. 7, s. 518, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 265, 266, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 3, s. 72,Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 293, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 296.

[233] Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 37.

[234] İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 37, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 350.

[235] İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 350.

[236] İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Diyarbekrî, Târîhu´l-ham fs, c. 2, s. 37.

[237] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1, s. 260, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 37, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 350.

[238] İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 350.

[239] İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531.

[240] İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 266, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 531 , Diyarbekrî Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 37, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 350.

[241] İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 266, Diyarbekrî, c. 2, s. 37, Zürkânf, c. 3, s. 350.

[242] İbn Seyyid, c. 2, s. 266, İbn Hacer, c. 3, s. 531, Diyarbekrî, c. 2, s. 37, Zürkânf, c. 3, s. 350.

[243] İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 266, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 3, s. 72, İbn Hacer, c. 3, s. 531 Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1 , s. 293, Diyarbekrî, c. 2, s. 37, Halebî, İnşân, c. 3, s. 296, 297, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 349.

[244] İbn Sa´d, Tabakât.c.1, s. 260, İbn Seyyid, c. 2, s. 266, İbn Kayyım, c. 3, s. 72, İbn Hacer, c. 3, s. 531, Kastalânf, c. 1 ,s.
293, Diyarbekrî, c. 2, s. 37, Halebî, c. 3, s. 296, 297, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 349, 350.

[245] İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 266, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 38.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 5/418-422.