sidretül münteha
Wed 6 April 2011, 04:13 pm GMT +0200
Mukaddime
Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu iddia edenler hikmet-i tarihiyenin bir faslına büyük isabetle vukuf sahibi olan kişilerdir. Esasında bu uçsuz bucaksız kâinatı işgal eden yıldızların ve cisimlerin hiç biri mutlakiyet itibanyia diğerinin aynı olmadığı halde, harekât, teşkilat, tekamülat açısından birbirlerine benzemeleri pek çoktur. Hattâ şu zemin üzerinde yaşamakda olan ve birbuçuk milyar nüfusa varan insanoğlunun, parçaları dahi, meselâ yüzü, eğilimleri, ahlâki yapısı o derece ihtilaf doludurki, nerdeyse dünyada ne kadar insan varsa, o kadar çeşitçehre yâni surat, o kadar bol çeşit ahlâk vardır denilebilir. Bu; insanın parçalarından, yüksek cisimlere kadar bütün âlemleri idare eden idarecinin tabiyesinin, tesir edici maddiyesi neticesi olarak biribirine benzer şekilde tekrarlandığı görüldüğü gibi durum ve insanların sosyal safhaları arasında arada sırada aynı tekrarlamalarında olduğunu kimse inkâr edemez. Yıldızlar semada dönüşlerini tamamladıkları sırada, nasıl her seferinde devrini belli bir noktadan geçerek yapıyorsa, insanlarında mahrek vukuatları ve tekemmüiatı üzerindeki seyir ve hareketleri esnasında ara ara birbirine karşı ve uygun noktalardan geçtiklerini tarih kendine has olan apaçık ve de dürüstçe bir lisanla bize hatırlatıyor. Meselâ tarih, peygamberlerin bazılarından özetle
<Hz. Muhammed, Hz. Musa ve Hz. İbrahim> ortaya çıkışlarını, maceralarını vede yaymakta oldukları din hakkındaki, cihadları ve mücadeleleri, çektikleri zahmet ve yapmaya mecbur oldukları hicret, esnasında, büyük büyük münasebetler, benzerlikler olduğunu, Roma hükümetinin kurulması ile, Osmanlı imparatorluğunun kurulması ve Osmanlı ve İspanya ihtilâl ve inkılâbları arasında dahi epeyice mühim problemler ve ayrılıklar bulunduğunu izaha hacet görülemez. Tarihde bunlara dair o kadar garib ve çok denecek misallere rast gelinir ki: insanın bunları tesadüfden ziyade tarihin tekerrürden ibaret olduğunu bir hakikat şeklinde kabul edeceği, adeta her vakanın bir benzeri, bir eşi olacağına İnanası gelir Biz bu hakikate diğer milletlerin tarihinden şahid ve misalgetirmeyip, yalnız kendi tarihimizin en önemli kısmına dair vebir asrı fasıla ile husule gelen iki vakanın, ilk ve ikinci irtica ve birbirleri ile olan münasebeti ve benzerliğini, izaha ve beyana başvurmakla iktifa edeceğiz. Emirgân: İKânun-u evvel aralik/1326/1910 rumi Ali Şeydi