- Muhacirlerin Habeş Macerası

Adsense kodları


Muhacirlerin Habeş Macerası

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 25 August 2011, 05:41 am GMT +0200
Binbir Damla


Nisan 2008 112.SAYI
 

Yusuf YAVUZ
kaleme aldı, BİNBİR DAMLA bölümünde yayınlandı.


Muhacirlerin Habeş Macerası


İlk müslümanlara yapılan ağır işkencelerden dolayı, peygamberliğin beşinci yılında Recep ayında, Hz. Osman r.a.’ın da içinde bulunduğu dördü veya beşi kadın 16 kişi, Peygamber Aleyhisselam’ın isteğiyle Mekke’den Habeşistan’a hicret etmişlerdi. Çünkü hıristiyan Habeş hükümdarı Necaşî kimseye zulmetmezdi. İki ay sonra ise işkencelerin sona erdiği hakkında bir söylenti üzerine dönmüşlerdi. Fakat işkenceler devam ediyordu. Bunun üzerine mecburen ikinci Habeş hicreti yapıldı. Bu hicrete, başta Hz. Ali’nin ağabeyi Hz. Cafer r.a. ve 16 (veya 18) kadının da bulunduğu 101 kişi katılmıştı.

Kureyş müşrikleri gelişmeleri öğrenince, müslümanları geri çevirebilmek için Amr ibn Âs ile bir arkadaşını bazı hediyelerle Necaşî’ye gönderdiler. Elçiler önce kumandanlara sonra da Necaşî’ye hediyelerini sundu. Oradaki muhacirler için “Bunlar dinden çıktı!” diyerek iadelerini istediler. Necaşî ise kendisine sığınanları dinlemeden böyle bir iş yapmayacağını söyledi.

Muhacirlerle görüşerek dinlerini sordu. Hz. Cafer r.a. özetle şöyle dedi:
– Ey hükümdar! Biz, güçlü olanımızın güçsüz olanları ezdiği, her kötülüğün yapıldığı, putlara tapılan cahil bir kavimden idik. Nihayet Yüce Allah içimizden tertemiz ve dosdoğru bir peygamber gönderdi. O bize yalnız Allah’a ibadet etmeyi, doğru söylemeyi, insanlara iyi davranmayı ve her türlü kötülükten sakınmayı emretti. Biz onu tasdik ederek kendisine tâbi olduk. Fakat kavmimiz bizi dinimizden döndürmek için her türlü işkenceye başvurdu. Biz de sana sığınmak zorunda kaldık. Senin yanında zulüm görmeyeceğimizi umuyoruz.

Bundan sonra Hz. Cafer, Kur’an-ı Kerim’den Meryem Suresi’nini 35. ayete kadar okudu. Kureyş temsilcilerinin teklifi de geri çevrildi. Ancak Necaşî ertesi gün tekrar muhacirlerle görüşerek Hz. İsa hakkındaki kanaatlerini sordu. Hz. Cafer:
– Peygamberimizin bildirdiğine göre İsa, Allah’ın kulu, rasulü, ruhu ve iffetli bakire olan Meryem’e bıraktığı kelimesidir, dedi.
Necaşî de onu tasdik etti. Kureyşli elçilerin talepleri reddedilerek hediyeleri geri verildi. Muhacirler ise Necaşî’nin ülkesinde ikamete devam ettiler.

İbn Hişâm: es-Sîre, 1/370-75; İbn Kesîr: es-Sîre, 2/5-19; Ebû Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve (Beyrut, 1999), 1/243-250.


Hz. Hamza’nın Cesareti


Rasulullah Aleyhisselam’ın peygamberliğinin altıncı yılıydı. Allah Rasulü s.a.v. Safa tepesi yanında oturduğu bir sırada, azgın müşrik Ebu Cehil gelerek O’nun yüzüne karşı çirkin ve incitici sözler söyledi. Hazreti Peygamber s.a.v. ise hiçbir şey söylemeden kalkıp gitti. Ebu Cehil de Kâbe’nin yanında toplanan Kureyşlilerin yanına gitti. O sırada Peygamber Aleyhisselam’ın amcası Hz. Hamza r.a., yayı omzunda avdan dönüyordu.

Hz. Hamza henüz müslüman değildi. Ancak haksızlığa tahammülü olmayan biriydi. Ebu Cehil’in hakaretlerini işiten bir cariye hadiseyi Hz. Hamza’ya anlatınca Hz. Hamza, doğruca gidip Ebu Cehil’in başına dikildi. Elindeki yayı şiddetle vurup başını yardı. Sonra sertçe şunları söyledi:
– Sen misin ona sövüp sayan! İşte ben de şimdi onun dinindeyim, onun söylediğini söylüyorum! Gücün yetiyorsa o hakaretleri bana da yap!

Ebu Cehil’in çevresinden bazıları ayağa fırladılar. Ebu Cehil ise Hz. Hamza’nın karşı cepheye geçmesinden korkarak:
– Ona dokunmayın! Ben onun kardeşinin oğluna kötü şeyler söylemiştim, dedi.

Hz. Hamza o gün zihni biraz karışık ve uykusuz olarak geceledi. “Allahım, yaptığım iş doğru ise kalbime tasdik ettir; değilse benim için çıkar yolu yine gönlüme sezdir!” diye yalvardı.

Ertesi gün Peygamber Aleyhisselam’ın yanına giderek yaptığı işi, uykusunu kaçıran şüphe ve tereddütleri anlattı. Dedi ki:
– Ey kardeşimin oğlu! Ben bir hale düştüm ki çıkış yolunu bilemiyorum. Senin bana yol gösteren bir şeyler söylemeni istiyorum.

Peygamber Aleyhisselam ona nasihat etti; kâfirler için hazırlanan cehennemi, müminler için olan cenneti anlattı. Hz. Hamza bu konuşmadan sonra şüphelerinden kurtulup iman etti. Onun müslüman olması, Peygamber Aleyhisselam’ı güçlendirdi.

el-Kâmil fi’t-Tarîh, 2/83; Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd, 332-33; Şerhu’z-Zerkanî ale’l-Mevâhibi’l-Ledünniyye (Beyrut, 1996), 1/477, vd.


Hz. Ömer’in Hidayeti


Nübüvvetin altıncı yılıydı. O zaman şiddetli bir İslâm düşmanı olan Ömer b. Hattab, Peygamber Aleyhisselâm ve kırk kişiye yakın müslümanın Dâru’l-Erkâm’da toplandıklarını haber aldı. Onlara saldırmak için kılıcını kuşanarak evinden çıktı. Yolda rastladığı birisi ona nereye gittiğini sordu. Hz. Ömer r.a. kararlı konuştu:
– Kureyşliler’in ilâhlarına dil uzatan, ata dinini bırakan ve yeni bir din ortaya atan Muhammed’i öldürmeye gidiyorum, dedi.

Nuaym ise onu böyle bir teşebbüsten vazgeçirmek istiyordu:
– Enişten Said b. Zeyd ve kız kardeşin Fatıma da müslüman oldular, sen önce onlarla ilgilen, dedi.

Hz. Ömer r.a. derhal onların evine yöneldi. O sırada evde Kur’an’dan bir sahifeyi okuyorlardı. Hz. Ömer eve dalarak işittiği şeyin ne olduğunu sordu, söylemediler.
– İkinizin de Muhammed’in dinine girdiğinizi haber aldım, dedi. Öfkeyle eniştesi Said’in üzerine yürüyüp dövmeye başladı. Kız kardeşi Fatıma araya girince, bir darbeyle onun da başını kanattı.

O an kardeşi:
– Evet, biz Allah’a ve Rasulü’ne iman ettik; sen istediğini yap, diye bağırdı.

Hz. Ömer okudukları yazıyı görmek istedi. Ardından ona Tâhâ Suresi’nin yazılı olduğu bir sahifeyi verdiler. Surenin başından 14 ayeti okuyan Hz. Ömer, “Ne kadar güzelmiş!” dedi. Hz. Ömer oradan Rasulullah s.a.v. ve ashabının bulunduğu eve gitti. Onu kılıcını kuşanmış bir şekilde gören bazıları telaşlandı. Fakat orada Hz. Hamza r.a.:
– Ona izin verin! İyilik için geldiyse kendisine iyilik ederiz, kötülük için geldiyse onu kendi kılıcıyla biçeriz, dedi.

Rasulullah Aleyhisselam kalkıp kapıya ilerledi. Hz. Ömer’i tutup kendine çekti ve neden geldiğini sordu.

Hz. Ömer r.a.:
– Allah’a ve Rasulü’ne, O’na Allah’tan gelenlere iman etmeye geldim, dedi.
Bunun üzerine Rasulullah Aleyhisselam, “Allahuekber!” dedi. Hz. Ömer’in müslüman olduğunu anlayan diğerleri de “Allahuekber” dediler.

el-Bidâye ve’n-Nihâye, 3/86-88; el-Kâmil fi’t-Tarih, 2/84-86; Muhibbüddîn et-Taberî: er-Riyâzu’n-Nadura (Beyrut, 1997), 2/237-38.