Eslemnur
Thu 30 September 2010, 07:18 am GMT +0200
Muhacirin Örneği
İşte, bu mübarek cemaat, İslâmın baltasını ellerine alarak, cehaletin ve taassubun bütün putlarını kırıp ortadan kaldırdılar. Irk, nesil, vatancılık, memleketçilik, renk lisan ve bunlar gibi eski cahiliye devri ile yeni ve modern cahiliyenin isimlendirerek zamanımıza kadar tapına geldikleri şeylerin hepsini, istisnasız olarak, baştan sona kadar silip süpürüp dünyayı bu gibi mülevves şeylerden temizlediler.
Resûl-ü Ekrem (S.A.V.), kendileri de ta İbrahim Peygamberden (A.S.) beri ecdadının bulunduğu, yaşadığı vatanı olan Mekke'yi terkederek maiyetini, ashabını alıp Medine'ye hicret etti. Bu hicretin sebebi olarak, Resûl-û Ekrem'in ve sahabîlerinin kendi yurduna, vatan ve memleketlerine karşı bir sevgileri olmadığı neticesi çıkarılamaz. İnsanlarda memleket sevgisi doğuştandır. Zat-ı Saadetlerinin Mekkeyi terkedip hicrete karar verip, yola çıkacakları zaman buyurmuş oldukları Hadisi Şerif'e dikkat edelim:
"Ey Mekke! Sen dünyada benim için en kıymetli şeysin. Fakat ne yapalım ki, senin sakinlerin, sende yaşayan halk, benim için barınma ve kalma imkânı bırakmadılar."
Hazret-i Bilâl-i Habeşî, Medineye geldikten sonra orada hastalandı. Hastalığı sırasında Mekkede cereyan etmiş bulunan hâdiseleri birer birer hatırlayıp, memleket hasreti ile su şiiri irticalen söylemişti. Bu şiirler günümüze kadar şöhretini muhafaza etmiş, dilden dile dolaşarak, müslümanlara o günlerin elemini duyurmuştur:
Keşke ben bilseydim ki Fahh'da geceyi nasıl geçiriyordum. Ve nasıl ezharı (bir kokulu yaprak ve celil (papatya cinsi bir çiçek) kokluyordum. Ve yine nasıl ben bir gün Mahbet'in (bir yerin ismi) su çukuruna dalıp, oradan Şama ve Tufeyl (iki dağın ismidir) eteklerine bakıyordum?
Bu kadar vatan ve memleket sevgisi beslemesine rağmen, bu Zevat-ı Kiram, islâm için sevdikleri memleketlerini bırakıp hicret etmişlerdir.[67] Kendilerine böyle bir emir verilince yapamayız demediler.