rabia
Mon 8 March 2010, 04:26 pm GMT +0200
Müellif Hakkında Bilgi
Müellif Kadı Ebu Şuca´ Ahmed b. Hüseyin b. Ahmed el-Asfehani el-Âbbadani eş-Şafii H. 433 senesinde Basra´da dünyaya gelmiştir. H. 447´de vezir olan Ebu Şuca´, imkân buldukça hep Kur´an okur ilim tedrisatı yapardı. Bu nedenle evden pek çıkmazdı. Ancak namaz vakitleri çıkıp camiye gider, namazını kılardı. Daha sonra ilim öğrenmek ve mütalaa için evine kapanırdı.
Kadı Ebu Şuca´ vezirliği sırasında 10 kişi görevlendirip zenginlerden zekat ve gerekli yardımları toplatıp, fakir fukaraya dağıtırdı. Görevlendirdiği bu kişilerin her birine 1120 Dinar aylık bağlamıştı.
Kadı Ebu Şuca´ 40 seneden fazla Şafii mezhebi üzerine Basra´da müderrislik yaptı. Daha sonra Medine´ye yerleşti. Medine´de Mescid-i Nebevi´nin hizmetini yapıp kilim ve hasırlarını silkeler caminin içini süpürür, sabahlan Mescid-i Nebevi´nin lambalarını yakardı.
Onun bu hizmeti caminin asıl hizmetçisi ölene kadar devam etti. Caminin asıl hizmetçisi ölünce onun yerine geçerek Mescid-i Nebevi´nin hizmetine bilfiil devam eden Kadı Ebu Şuca´ vefat edene kadar bu hizmeti kendisine bir vazife telakki ederek sürdürdü.
Kadı Ebu Şuca´ H. 593 senesinde Medine´de vefat etti. Hizmetini yaptığı Mescid-i Nebevi´nin "Bab-ı Cibril" kapısında Peygamberimiz (s.a.v.)´in mübarek hücrelerine yakın bir yerde medfundur. Peygamberimiz (s.a.v.) Mescid-i Nebevi´de iken Cebrail (a.s.) kendisine vahy getirince bu kapıdan girerdi.
Kadı Ebu Şuca´ 160 sene sağlıklı bir hayat yaşamış olup, vücudunda bir hastalık ve uzuvlarından herhangi birisinde bir eksiklik görülmemişti.
Kendisine bir gün şöyle sorulur:
"Senin vücut sağlamlığının nedeni nedir?"
O, şöyle cevap verir:
"Uzuvlarımla hiç bir gün Allah´a asi olmadım. Küçüklüğümde ve ömrümün ilk yıllarında Allah-u Tealaya isyan edecek bir durumda bulunmadım. Allahu Teala da büyüdüğüm zaman beni korudu."
Türkçesini yayınlayacağımız bu kitabın asıl adı "Ğayet-ül İhtisar"dır. İsminden de anlaşıldığı gibi hacmine göre içerdiği fıkhi bilgiler çok önem arzetmektedir.
Kadı Ebu Şuca´ın " Ğayet-ül İhtisar´"ı olan bu kitap, çok sayıda fıkıh alimleri için Şerh, Ta´lik, Takrir ve Nazım alanında önemli bir kaynak eser olmuştur.
Bazı alimler ona şu şiiri atfetmişlerdir:
"Ey devamlı menfaat kasteden kişi! Yükselme ve menfaat için pay al. Cesaretli olarak ilimlere yaklaş, İmam Kadı Ebu Şuca´´ın "Takrib"i ile."
Kadı Ebu Şuca´m "Ğayet´ül İhtisar"´ına şerh olarak şafii mezhebine ait çok sayıda fıkıh kitabı hazırlanmıştır.
Bunlardan önemli olanları şunlardır:
1- Kifayet´ül-Ehyar Fi Hal Ğayet´il-İhtisar.
İmam Takyi´ddin Ebi Bekr b. Muhammed El-Hüseyni El-Hasani Ed-Dimeşki. Ölüm: H. 829
2- Şerh-i Muhtasar Ebi Şuca´
Ahmed El Ahsasi. Ölüm: H. 889
3- Feüyul Karib El-Mucib Fi Şerh-i Elfaz Et-Takrib.
Bu eserin başka bir ismi de, El Kavl-ül Muhtar Fi Şerh-i Ğayet´il-İhtisar.
Ebi Abdullah Muhammed b. Kasım El-Ğeza. Ölüm: H. 918
Bu kitap matbu olup üzerinde haşiyeler yapılmıştır.
Bu haşiyelerden bazıları şunlardır:
a) Haşiyet-ül Kalyubi ala şerhi Ebi Şuca´ li İbni Kasım El-Ğeza. Şeyh Ahmed Kalyubi. Ölüm: H. 1029.
Bu Haşiye matbu hale getirilmedi.
b) Haşiyet-ül Fevaid El-Aziziye âla Şerh´il- Ğayet´il İbni Kasım. Şeyh Ali bin Ahmed El-Azizi. Ölüm: H. 1070
Bu Haşiye matbu hale getirilmedi.
c) Haşiye li Abdil-Ber El-Echuri. El-Edurri. Ölüm: H. 1070
d) Haşiyet-ül Birmavi âla şerh´il Ğayet-il İbn-i Kasım El-Ğeza Şeyh Burhaneddin İbrahim El-Birmavi. Ölüm: H.1106
Bu Haşiye matbu hale getirilmiştir.
e) Haşiyet´ul Bacuri âla Şerh´i İbn-i Kasım El Ğeza âla Metn-i Ebu Şuca´
Şeyh İbrahim El-Bacuri. Ölüm: H. 1277 Bu Haşiye matbu hale getirilerek iki cild halindedir.
f) Kut´ul Habib´ul-Ğarib âla Fethi´l Karib´ul-Mucib
Muhammed b. Âmr Nevevi El-Cavi El Menufi. Ölüm: H. 931
4- Ûmdetü´n-Nazar Fi Tashihil Ğayet´ül İhtisar Takyiddin Ebi Bekr b. Kadı Aclun. Ölüm: H. 928
5- El-ikna
Şeyh Şahabud´din Ebil-Hayr Ahmed b. Muhammed b. Abdusselam El- Ma´ruf bil Menufi. Ölüm: H. 931
6- En-Nihaye Fi Şerh-il Ğaye.
Velid- Din´il- Basir. Ölüm: H. 972
7- El-İkna´ fi Hal Elfaz Ebi Şuca´.
Şeyh Muhammed Şirbini El-Hatib. Ölüm: H. 977. Bu kitap iki cilt halinde olup, üzerinde haşiyeler vardır. Bu haşiyelerden bazıları şunlardır:
a) Feth´ül-Latif El-Mucib
Eb´il Feyd Abdurrahmah El-Echuri. Ölüm: H. 1084
b) Kifayet´ül-Lebib Fi Hal Şerh-i Ebi Şuca´ lil Hatib.
Şeyh Hasan El-Mantavi Eş-Şehir bil Müdabeği. Ölüm: H. 1170 Bu Haşiye matbu olup 2 cilt halindedir.
c) Tuhfet´ul-Habib âla Şerh´il- Hatib.
Şeyh Süleyman El Buceyrimi. Ölüm: H. 1221 Bu Haşiye de matbu olup 4 cilt halindedir.
d) Haşiyetlü´ş -Şeyh Abdullah En-Nibravi âla Şerh´il Hatib.
Bu Haşiye matbu olup 2. cilttir. Te´lif devam ederken öldü. H.1257
e) Takrirü´ş Şeyh Ived bi Kelamih.
Şeyh İbrahim El -Bacuri Ölüm: H. 1277
8- Feth´ül Ğaffa bi keşf´il Muhibbat Ğayet´ül İhtisar. Ahmed b. El Kasım El Abbadi. Ölüm: H. 994
Bu eser de 2 ciltten ibarettir.
9- Et- Tezhib fi Edilleti Metn´il Ğaye ve?t-Takrib
Doktor Mustafa El-Beğa.H. 1398 yılında basılmış olup, manzumelerden yararlanarak hazırlanmıştır.
a) Nazrn-ı Muhtasar Ebi Şuca´. Ahmed El-İbşiyti. Ölüm: H 883
b) Nihayet´ut-Tedrib fi Nazm Ğayet´ut-Takrib. Şerafeddin Yahya El-Âmriti. Ölüm: H. 890
Bunun da bir haşiyesi yapılmıştır:
Tuhfet´ül- Habib bi Şerh-i Nazm Ğayet´ut-Takrib. Şeyh Ahmed El- Feşni. Ölüm: H. 978
c) Nazm-ı Muhtasar Ebi Şuca´. Abdulkadir b. Muzaffer. Ölüm: H. 892
d) El Kifaye fi Nazm-il Ğaye.
Takyid´din Ebi Bekir b. Kadi Âclun. Ölüm: H. 928
e) Nazm-ı Muhtasar Ebi Şuca´.
Şahabud´din Ebil-Hayr Ahmed b. Abdusselam. Ölüm: H. 931
f) Neşr´üş- Şiaa´ âla Ebi Şuca´.
Ed-Dusri. H. 1243 tarihinde te´lif etmiştir. Bu kitap basılmamıştır.
Bu eser M.1859´da Fransızca´ya, M.1897´de Almanca´ya ve son olarak da M.1996 tarihinde 1. baskı, M.1997 tarihinde ikinci baskısı yapılarak Nizameddin Ersöz tarafından başta ayet, hadis ve diğer şer´i delillerle şerh edilerek türkçeye tercüme edilmiştir.[1]
[1] Kadı Ebu Şuca, Ğayet'ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları: 15-18.
Müellifin Önsözü
"Allah kime iyilik dilerse,onu dinde bilgi sahibi yapar."[1]
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd Alemlerin Rabbina salat O´nun Peygamberi Muhammed (s.a.v.)´e, temiz aline ve ashabına olsun.
Kadı Ebu Şuca´ Ahmed b. Hüseyin b. Ahmed El-Asfehani -Allah rahmet eylesin- diyor ki:
Dostlarımdan bazıları Allah onları muhafaza etsin, metni az, manası çok ve hem okuyan, hem de okutan için kolay olup, yeni başlayacak kimseler için ezberlenebilen bölüm ve maddelere ayrılmış İmam Şafii mezhebine ait fıkhi konuları kapsayan bir eser yazmamı istediler.
Allah´ın tevfik ve rağbetine dayanarak ve sevabı da O´ndan umarak bu işe giriştim.
Allah (c.c.) dilediği şeyleri (yapmaya) kadir, kullarına karşı büyük lütuf sahibi ve onların (her şeyin)´den haberdardır.
Kadı Ebu Şuca´[2]
[1] Hadis-î Şerif.
[2] Kadı Ebu Şuca, Ğayet'ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları: 20.
Sunuş
İslam, İman ve amel gibi birbirleriyle sıkı bağlar içinde olan ve bu nedenle birbirini tamamlayan iki temel esastan meydana gelir. İmansız amel etmenin bir anlamı olmadığı gibi amelsiz imanın da devamlı ve sıhhatli olması mümkün değildir.
Yüce Allah, "İnsanlar sadece "iman ettik´´ demekle denemeden geçirilmeden bırakılıvereceklerini mi sandılar." (Ankebut 29/2) buyurarak yalnız îman etmenin yeterli olmadığını bizlere bildirmektedir. Resulullah (s.a.v.)´de hadis-i şeriflerinde,
"Allah´tan başka ilah olmadığına, Muhammed´in (s.a.v.) Allah´ın Resulü olduğuna şehadet edinceye, namazlarını kılıp, zekatlarını verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum" [1] buyurarak sadece imanın kurtuluş için yeterli olmadığını ifade etmiştir.
Şu halde imanla birlikte gerekli olan İslam´ın amel cephesi yani Namaz, Oruç, Hacc, Zekat ve Muamelat, fert ve toplum hayatının tabi olması gereken kurallarla, helal ve haram hudutlarını tayin eden hükümler vardır. Müslüman, yapması ve yapmaması gerekenleri bilmek zorundadır. Aksi halde İslam´ı yaşaması mümkün olmaz.
Kısacası İslam; âkide, dua, zikir, amel, cihad...ve benzeri ilahi emirlerin hepsini toplu olarak pratik hayata dökmekle olur. Evet İslam, Kur?an ve Sünnet´te iman edilmesi emredilen şeylere inanmak, yapılması istenenleri yapmak, yasaklanan şeylerden kaçınmaktır.
Din olarak İslam, insanların yaradılış gayesine ulaşabilmesi için takibi gereken ilahi bir nizamdır. Bu nizam kıyamete dek baki kalacaktır. Maddi ve manevi olarak her hususta saadet meyvesi veren bu ilahi nizam´ın hükümlerinde Hz. Muhammed (s.a.v.)´ın irtihalinden sonra, derin ilim sahibi olan imamların içtihadları neticesinde bir takım görüş farklılıkları doğmuştur ki mezheplerin çıkışı burdan gelmektedir. Bu görüş farklılıkları sadace çeşitli mezhepler arasnda değil. Aynı mezhep dairesinin içinde bile vardır. Fıkıh konularında bilgi sahibi olmayan herhangi bir kişi böyle bir ihtilafa şaşabilir. Mademki din aynı, şeriat aynı, hak tektir çoğalmaz, kaynak tektir o da ilahi vahiydir, görüşler niçin çoğalıyor. Niçin mezhepler çıkmış, niçin tek ümmet olmaları dikkate alınarak müslümanların üzerinde yürüyeceği tek bir yol kabul edilmiyor, denilebilir. Hatta mezheplerin ihtilafının şeriat veya teşri kaynağında çelişkiye götürecek bir ihtilaf olduğu vehmine de düşülebilir.
Bütün bunların hepsi vehimdir, batıldır. Allah korusun gayri müslimlerin Ortodoks ve Katolik gibi bölünmelerine benzer bir akide ayrılığı gibi de akla gelebilir. İslam mezheplerinin ihtilafı ümmet için rahmet ve kolaylık, övünç ve iftihar kaynağıdır. Bu sadece tefarruatta fıkhı, medeni ve ilmi içtihatlardaki ihtilaftır. Usul, kaide ve itikatta değildir.Bütün bunların hepsinden anlaşılıyor ki, fakihlerin ihtilafı sadece İslam şeriatının amelle ilgili kaynaklarıyla, sınırlıdır. Hatta şunu da diyebiliriz: Mezhebler, şer´i delillerden bazılarının hükmünün doğrudan anlaşılması için içtihadın bizzat kendisinin zorladığı bir zarurettir. Nitekim bütün Dünya tarihlerinde bellidir ki bazı kanun maddelerinin tefsir meselesi ve yazımcıların kendi aralarında ihtilaf çıkması da bu kabildendir. İslam mezhebindeki ihtilafların bir kaynağı da nassların anlaşılması, hükümlerin çıkarılması, uygulamadaki sakıncaları ve şer´i hükümlerin sebep ve neticelerini anlamada şahsi fikirlerin ve düşüncelerin farklılığıdır. Bütün bunlar teşri kaynağının birliğine ve şeriatta çelişki bulunmamasına ters değildir. Çünkü şeriatta çelişki yoktur.
Bütün insanlar çoğu konularda aciz oldukları gibi, müçtehitlerin de şeriatın bazı ahkamında elbette acizlik çekmeleri sebebiyle ihtilaf doğmaktadır. Fakat müçtehitlerin bu görüşlerinden herhangi biri ile amel etmek caizdir. Tereddüt hallerinde anlayış ve yorumların farklı olmaması için uygun bir zemindir. Amr bin As ve Ebu Hureyre (r.a.)den rivayetle Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki: "Hakim içtihat edip isabet ederse iki ecir vardır, yanılırsa bir ecir vardır." Bu hadisi şeriften açıkça anlaşılmaktadır ki İslamın teşri kaynağının yorumuna kendini veren alimler yanılsalar da yine bir sevap alırlar.
Fakihlerin ihtilaf etmelerinde önemli olarak bazı sebepler daha vardır. Bunlar da, Rivayetlerin fazla oluşu, Kıyasla içtihatların oluşu, Deliller arasında tercih yoluna gidilmesi, Usul kaidelerinde bazı ihtilafların oluşu ve Arapça lafızların anlaşılmasında bazı ihtilafların olması gibi önem teşkil edecek sebeplerdir.
Bilmek gerekir ki bu görüş farklılıkları İslam´ın özünde veya temel rükünlerinde değil, bazı amel şekillerinde olmuştur. Bu hiç bir zaman meselelerin özüne muhalif değildir. İşte bu içtihad farklılıklarından dolayı mezhepler kurulmuş, insanların yaşadığı bölgelerin iklim ve belki de daha değişik şartlara göre kurulan bu mezheplerin başında Şafii, Hanefi, Maliki ve Hanbeli mezhepleri gelmektedir.
Maliki ve Hanbeli mezhepleri ülkemizde yok denecek kadar azdır. Türkiye´deki müslümanların çoğu Hanefi mezhebine bağlıdır. Şafii mezhebi de Türkiye´nin özellikle Doğu ve Güneydoğu kesiminde yaygın haldedir.
Yayınlayacağımız Şafii Mezhebi Fıkhı´na ait olan bu kitap, üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar: Genel anlamda Fıkıh Bilimi ve İ´tikad ile İbadât ve Muâmelat´tır.
Birinci Bölüm: Muteber Fıkıh Usulü, Akaid ve Tevhid kitaplarından derlenerek hazırlanmıştır.
İkinci ve Üçüncü Bölümler: Merhum Ebu Şuca´ın hemen hemen herkes tarafından bilinip, Doğu ve Güneydoğu Bölgesi´ndeki medreselerde ilk basamak fıkıh kitabı olarak okutulup ezberletilen ve halk arasında İbn-i Kasım diye bilinen fıkıh kitabının asıl metni olan ´Ğayet´ül İhtisar´ı türkçeye tercümesi edilerek ayet ve hadislerle şerhi yapılmıştır.
Arapça metine ait olan türkçe tercümede gerekli olan yerlerde kısa kelimelerle sadeleştirme yaptım. İnşaalah bu gereklilik okuyucularım arasında bir tercüme sorunu oluşturmaz. Kitabı okuyan hemen müşahede edecektir ki, kitapta üç önemli özellik bulunmaktadır:
Birinci ÖzeIlik: Sayfaların üst kısmında yer alan Arapça metin. Bu Ebu Şuca´in asıl metnidir.
İkinci Özellik: Arapça metnin hemen altında yer alan türkçe yazı. Bu da Arapça metnin tercümesidir.
Üçüncü Özellik de, türkçe tercümeden sonra gelen üç yıldız şekillerinin altında ayet ve hadis-i şerifler delil alınarak fıkhi konuların şerhi niteliğinde olan yazılar ise gerekli açıklamalarımdan ibarettir.
Cenabı Hak İslam´ı öğrenmek, sonra da yaşamak isteyenlere yardımcı olsun. Bu çalışmalarımızı mağfiret ve rızasına vesile kılsın.
Çalışmak bizden, tevfik Allah´tandır.
Nizameddin Ersöz
Kasım: 1996-Receb: 1417
Diyarbakır[2]
[1] Buhari-Iman, 17; Müslim-İman, 36
[2] Kadı Ebu Şuca, Ğayet'ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları: 21-23.
İkinci Baskı Üzerine
Allah (c.c.)´a hamd, O´nun son peygamberi Hazreti Muhammed (s.a.v.)´e salat, İslama ve onun son peygamberine uyan tüm mü´minlere selam olsun.
Allah yanında en yüce makam sahibi ve insanlar içerisinden çıkarılan en hayırlı ümmet Hazreti Muhammed (s.a.v.)´in ümmetidir.
Bu ümmet İslam´a ve O´nun ebedi hakikati olan Kur´an´a sarıldığı müddetçe en hayırlısı olacaktır. Kur´an´a sarılmanın tek yolu O´nu hayat rehberi edinerek son peygamber Hazreti Muhammed´in sünnetini yerine getirmekle olur. Bu nedenle İslamın özünü teşkil eden Kur´an ve Sünnet bir hayat nizamıdır. Kesinlikle bilinmesi gerekir ki Kur´an-ı Kerim dünya hayatının nasıl bir düzen ile takıb edilmesini emreder. Peygamberimizin sünneti ise yine aynı yol olan Kur´an´ın açıklayıcısı için bir rahmettir. Dünya üzerinde hangi toplum olursa olsun, dünyanın neresinde olursa olsun Kur´an´a ve Sünnet´e uyduğu sürece rahat ve huzurla yaşayacaktır,
Esefle müşahede etmekteyiz ki İslam Alemi parçalanmış, müslümanlar birbirine düşman olmuştur. Bunun tek sebebi Kur´an ve Sünnet yolunu terketmelerinden ileri gelmektedir.
Geçmişe bakarak İslam Alemi´nin bugün içine düştüğü içler acısı durum karşısında sarsılmamak ve üzülmemek elde değıldir. Maddi ve manevi sahalarda esef verici bu durumlara bakarak derin bir hüzne kapılmamak mümkün değildir.
Dünya tarihi göstermektedir ki asırlardan beri sömürgeci ve emperyalistlerin boyunduruğu altında hiçbir canlılık belirtisi gösteremeyen müslümanların günümüzde yer yer bu esaret zincirini kırmaları intibaı göstermekle beraber gerekli bîr şekilde İslama sarılmadığı müşahede edilmektedir.
Müslümanlar sahabe nesli gibi olmadıkça rahat ve huzur göremeyeceklerdir. Çünkü o sahabeler en başta canlarını daha sonra sevdiklerini ve mallarını İslam yoluna feda ederek küfür ve şirk zincirini kırdılar. İslam tarihi incelendiğinde bu fedakârlık ve teslimiyetin ne şekilde olduğu gözler önünde canlanacaktır.
Günümüzde ruhi ve ahlaki değerlerini kaybeden müslümanların batıdan ve batı medeniyetinden medet ummaları ve yerine göre batı taklitçiliği zihniyetine esaret göstermeleri büyük bir tehlikedir.
Müslüman, imanının özü olan İslam´a dönmedikçe huzur yüzü göremez. İslam'a dönmek te şüphesiz İslam´ı bilmekle olur. İslam´ı bilmek de okumakla olur. İslam?ın kaynağı olan Kur´an-ı Kerim´in tefsiri herkesin anlayacağı dillere çevrilmiştir. Resulullah´in sünnetini teşkil eden sünnet ve yine de her iki kaynak olan Kur´an ve Sünnet´in anlaşılmasını gerektiren fıkıh ilimleri günümüzde herkesin bariz bir şekilde anlamaları sağlanarak türkçeye çevrilmiştir.
Elinizdeki bu kitap öz bir şekilde fıkhi konuların hemen hemen hepsini kapsamaktadır. Ayrıca her konu için ayet ve hadisten delil getirilerek açıklanmıştır. Kitabın 1. baskısı kısa sürede tükendi. İhtiyaçlara binaen 2. baskı için yaklaşık 200 sayfa ilavede bulunarak delilleri çoğaltacak bir şekilde hazırladım.
Fıkhi konuların çoğu birbiriyle bağlantılıdır. Bunun için okuyuculardan tek isteğim her konuyu iyi bir şekilde anlamalarıdır.
Allah çalışmalarımızı kendi rızasına çevirsin.
Nizameddin Ersöz
Hacı Muhtar Camii İmam-Hatibi
Ekim: 1997 Cemaziyelahir: 1418
Diyarbakır[1]
[1] Kadı Ebu Şuca, Ğayet'ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları: 24-25.
Müellif Kadı Ebu Şuca´ Ahmed b. Hüseyin b. Ahmed el-Asfehani el-Âbbadani eş-Şafii H. 433 senesinde Basra´da dünyaya gelmiştir. H. 447´de vezir olan Ebu Şuca´, imkân buldukça hep Kur´an okur ilim tedrisatı yapardı. Bu nedenle evden pek çıkmazdı. Ancak namaz vakitleri çıkıp camiye gider, namazını kılardı. Daha sonra ilim öğrenmek ve mütalaa için evine kapanırdı.
Kadı Ebu Şuca´ vezirliği sırasında 10 kişi görevlendirip zenginlerden zekat ve gerekli yardımları toplatıp, fakir fukaraya dağıtırdı. Görevlendirdiği bu kişilerin her birine 1120 Dinar aylık bağlamıştı.
Kadı Ebu Şuca´ 40 seneden fazla Şafii mezhebi üzerine Basra´da müderrislik yaptı. Daha sonra Medine´ye yerleşti. Medine´de Mescid-i Nebevi´nin hizmetini yapıp kilim ve hasırlarını silkeler caminin içini süpürür, sabahlan Mescid-i Nebevi´nin lambalarını yakardı.
Onun bu hizmeti caminin asıl hizmetçisi ölene kadar devam etti. Caminin asıl hizmetçisi ölünce onun yerine geçerek Mescid-i Nebevi´nin hizmetine bilfiil devam eden Kadı Ebu Şuca´ vefat edene kadar bu hizmeti kendisine bir vazife telakki ederek sürdürdü.
Kadı Ebu Şuca´ H. 593 senesinde Medine´de vefat etti. Hizmetini yaptığı Mescid-i Nebevi´nin "Bab-ı Cibril" kapısında Peygamberimiz (s.a.v.)´in mübarek hücrelerine yakın bir yerde medfundur. Peygamberimiz (s.a.v.) Mescid-i Nebevi´de iken Cebrail (a.s.) kendisine vahy getirince bu kapıdan girerdi.
Kadı Ebu Şuca´ 160 sene sağlıklı bir hayat yaşamış olup, vücudunda bir hastalık ve uzuvlarından herhangi birisinde bir eksiklik görülmemişti.
Kendisine bir gün şöyle sorulur:
"Senin vücut sağlamlığının nedeni nedir?"
O, şöyle cevap verir:
"Uzuvlarımla hiç bir gün Allah´a asi olmadım. Küçüklüğümde ve ömrümün ilk yıllarında Allah-u Tealaya isyan edecek bir durumda bulunmadım. Allahu Teala da büyüdüğüm zaman beni korudu."
Türkçesini yayınlayacağımız bu kitabın asıl adı "Ğayet-ül İhtisar"dır. İsminden de anlaşıldığı gibi hacmine göre içerdiği fıkhi bilgiler çok önem arzetmektedir.
Kadı Ebu Şuca´ın " Ğayet-ül İhtisar´"ı olan bu kitap, çok sayıda fıkıh alimleri için Şerh, Ta´lik, Takrir ve Nazım alanında önemli bir kaynak eser olmuştur.
Bazı alimler ona şu şiiri atfetmişlerdir:
"Ey devamlı menfaat kasteden kişi! Yükselme ve menfaat için pay al. Cesaretli olarak ilimlere yaklaş, İmam Kadı Ebu Şuca´´ın "Takrib"i ile."
Kadı Ebu Şuca´m "Ğayet´ül İhtisar"´ına şerh olarak şafii mezhebine ait çok sayıda fıkıh kitabı hazırlanmıştır.
Bunlardan önemli olanları şunlardır:
1- Kifayet´ül-Ehyar Fi Hal Ğayet´il-İhtisar.
İmam Takyi´ddin Ebi Bekr b. Muhammed El-Hüseyni El-Hasani Ed-Dimeşki. Ölüm: H. 829
2- Şerh-i Muhtasar Ebi Şuca´
Ahmed El Ahsasi. Ölüm: H. 889
3- Feüyul Karib El-Mucib Fi Şerh-i Elfaz Et-Takrib.
Bu eserin başka bir ismi de, El Kavl-ül Muhtar Fi Şerh-i Ğayet´il-İhtisar.
Ebi Abdullah Muhammed b. Kasım El-Ğeza. Ölüm: H. 918
Bu kitap matbu olup üzerinde haşiyeler yapılmıştır.
Bu haşiyelerden bazıları şunlardır:
a) Haşiyet-ül Kalyubi ala şerhi Ebi Şuca´ li İbni Kasım El-Ğeza. Şeyh Ahmed Kalyubi. Ölüm: H. 1029.
Bu Haşiye matbu hale getirilmedi.
b) Haşiyet-ül Fevaid El-Aziziye âla Şerh´il- Ğayet´il İbni Kasım. Şeyh Ali bin Ahmed El-Azizi. Ölüm: H. 1070
Bu Haşiye matbu hale getirilmedi.
c) Haşiye li Abdil-Ber El-Echuri. El-Edurri. Ölüm: H. 1070
d) Haşiyet-ül Birmavi âla şerh´il Ğayet-il İbn-i Kasım El-Ğeza Şeyh Burhaneddin İbrahim El-Birmavi. Ölüm: H.1106
Bu Haşiye matbu hale getirilmiştir.
e) Haşiyet´ul Bacuri âla Şerh´i İbn-i Kasım El Ğeza âla Metn-i Ebu Şuca´
Şeyh İbrahim El-Bacuri. Ölüm: H. 1277 Bu Haşiye matbu hale getirilerek iki cild halindedir.
f) Kut´ul Habib´ul-Ğarib âla Fethi´l Karib´ul-Mucib
Muhammed b. Âmr Nevevi El-Cavi El Menufi. Ölüm: H. 931
4- Ûmdetü´n-Nazar Fi Tashihil Ğayet´ül İhtisar Takyiddin Ebi Bekr b. Kadı Aclun. Ölüm: H. 928
5- El-ikna
Şeyh Şahabud´din Ebil-Hayr Ahmed b. Muhammed b. Abdusselam El- Ma´ruf bil Menufi. Ölüm: H. 931
6- En-Nihaye Fi Şerh-il Ğaye.
Velid- Din´il- Basir. Ölüm: H. 972
7- El-İkna´ fi Hal Elfaz Ebi Şuca´.
Şeyh Muhammed Şirbini El-Hatib. Ölüm: H. 977. Bu kitap iki cilt halinde olup, üzerinde haşiyeler vardır. Bu haşiyelerden bazıları şunlardır:
a) Feth´ül-Latif El-Mucib
Eb´il Feyd Abdurrahmah El-Echuri. Ölüm: H. 1084
b) Kifayet´ül-Lebib Fi Hal Şerh-i Ebi Şuca´ lil Hatib.
Şeyh Hasan El-Mantavi Eş-Şehir bil Müdabeği. Ölüm: H. 1170 Bu Haşiye matbu olup 2 cilt halindedir.
c) Tuhfet´ul-Habib âla Şerh´il- Hatib.
Şeyh Süleyman El Buceyrimi. Ölüm: H. 1221 Bu Haşiye de matbu olup 4 cilt halindedir.
d) Haşiyetlü´ş -Şeyh Abdullah En-Nibravi âla Şerh´il Hatib.
Bu Haşiye matbu olup 2. cilttir. Te´lif devam ederken öldü. H.1257
e) Takrirü´ş Şeyh Ived bi Kelamih.
Şeyh İbrahim El -Bacuri Ölüm: H. 1277
8- Feth´ül Ğaffa bi keşf´il Muhibbat Ğayet´ül İhtisar. Ahmed b. El Kasım El Abbadi. Ölüm: H. 994
Bu eser de 2 ciltten ibarettir.
9- Et- Tezhib fi Edilleti Metn´il Ğaye ve?t-Takrib
Doktor Mustafa El-Beğa.H. 1398 yılında basılmış olup, manzumelerden yararlanarak hazırlanmıştır.
a) Nazrn-ı Muhtasar Ebi Şuca´. Ahmed El-İbşiyti. Ölüm: H 883
b) Nihayet´ut-Tedrib fi Nazm Ğayet´ut-Takrib. Şerafeddin Yahya El-Âmriti. Ölüm: H. 890
Bunun da bir haşiyesi yapılmıştır:
Tuhfet´ül- Habib bi Şerh-i Nazm Ğayet´ut-Takrib. Şeyh Ahmed El- Feşni. Ölüm: H. 978
c) Nazm-ı Muhtasar Ebi Şuca´. Abdulkadir b. Muzaffer. Ölüm: H. 892
d) El Kifaye fi Nazm-il Ğaye.
Takyid´din Ebi Bekir b. Kadi Âclun. Ölüm: H. 928
e) Nazm-ı Muhtasar Ebi Şuca´.
Şahabud´din Ebil-Hayr Ahmed b. Abdusselam. Ölüm: H. 931
f) Neşr´üş- Şiaa´ âla Ebi Şuca´.
Ed-Dusri. H. 1243 tarihinde te´lif etmiştir. Bu kitap basılmamıştır.
Bu eser M.1859´da Fransızca´ya, M.1897´de Almanca´ya ve son olarak da M.1996 tarihinde 1. baskı, M.1997 tarihinde ikinci baskısı yapılarak Nizameddin Ersöz tarafından başta ayet, hadis ve diğer şer´i delillerle şerh edilerek türkçeye tercüme edilmiştir.[1]
[1] Kadı Ebu Şuca, Ğayet'ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları: 15-18.
Müellifin Önsözü
"Allah kime iyilik dilerse,onu dinde bilgi sahibi yapar."[1]
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd Alemlerin Rabbina salat O´nun Peygamberi Muhammed (s.a.v.)´e, temiz aline ve ashabına olsun.
Kadı Ebu Şuca´ Ahmed b. Hüseyin b. Ahmed El-Asfehani -Allah rahmet eylesin- diyor ki:
Dostlarımdan bazıları Allah onları muhafaza etsin, metni az, manası çok ve hem okuyan, hem de okutan için kolay olup, yeni başlayacak kimseler için ezberlenebilen bölüm ve maddelere ayrılmış İmam Şafii mezhebine ait fıkhi konuları kapsayan bir eser yazmamı istediler.
Allah´ın tevfik ve rağbetine dayanarak ve sevabı da O´ndan umarak bu işe giriştim.
Allah (c.c.) dilediği şeyleri (yapmaya) kadir, kullarına karşı büyük lütuf sahibi ve onların (her şeyin)´den haberdardır.
Kadı Ebu Şuca´[2]
[1] Hadis-î Şerif.
[2] Kadı Ebu Şuca, Ğayet'ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları: 20.
Sunuş
İslam, İman ve amel gibi birbirleriyle sıkı bağlar içinde olan ve bu nedenle birbirini tamamlayan iki temel esastan meydana gelir. İmansız amel etmenin bir anlamı olmadığı gibi amelsiz imanın da devamlı ve sıhhatli olması mümkün değildir.
Yüce Allah, "İnsanlar sadece "iman ettik´´ demekle denemeden geçirilmeden bırakılıvereceklerini mi sandılar." (Ankebut 29/2) buyurarak yalnız îman etmenin yeterli olmadığını bizlere bildirmektedir. Resulullah (s.a.v.)´de hadis-i şeriflerinde,
"Allah´tan başka ilah olmadığına, Muhammed´in (s.a.v.) Allah´ın Resulü olduğuna şehadet edinceye, namazlarını kılıp, zekatlarını verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum" [1] buyurarak sadece imanın kurtuluş için yeterli olmadığını ifade etmiştir.
Şu halde imanla birlikte gerekli olan İslam´ın amel cephesi yani Namaz, Oruç, Hacc, Zekat ve Muamelat, fert ve toplum hayatının tabi olması gereken kurallarla, helal ve haram hudutlarını tayin eden hükümler vardır. Müslüman, yapması ve yapmaması gerekenleri bilmek zorundadır. Aksi halde İslam´ı yaşaması mümkün olmaz.
Kısacası İslam; âkide, dua, zikir, amel, cihad...ve benzeri ilahi emirlerin hepsini toplu olarak pratik hayata dökmekle olur. Evet İslam, Kur?an ve Sünnet´te iman edilmesi emredilen şeylere inanmak, yapılması istenenleri yapmak, yasaklanan şeylerden kaçınmaktır.
Din olarak İslam, insanların yaradılış gayesine ulaşabilmesi için takibi gereken ilahi bir nizamdır. Bu nizam kıyamete dek baki kalacaktır. Maddi ve manevi olarak her hususta saadet meyvesi veren bu ilahi nizam´ın hükümlerinde Hz. Muhammed (s.a.v.)´ın irtihalinden sonra, derin ilim sahibi olan imamların içtihadları neticesinde bir takım görüş farklılıkları doğmuştur ki mezheplerin çıkışı burdan gelmektedir. Bu görüş farklılıkları sadace çeşitli mezhepler arasnda değil. Aynı mezhep dairesinin içinde bile vardır. Fıkıh konularında bilgi sahibi olmayan herhangi bir kişi böyle bir ihtilafa şaşabilir. Mademki din aynı, şeriat aynı, hak tektir çoğalmaz, kaynak tektir o da ilahi vahiydir, görüşler niçin çoğalıyor. Niçin mezhepler çıkmış, niçin tek ümmet olmaları dikkate alınarak müslümanların üzerinde yürüyeceği tek bir yol kabul edilmiyor, denilebilir. Hatta mezheplerin ihtilafının şeriat veya teşri kaynağında çelişkiye götürecek bir ihtilaf olduğu vehmine de düşülebilir.
Bütün bunların hepsi vehimdir, batıldır. Allah korusun gayri müslimlerin Ortodoks ve Katolik gibi bölünmelerine benzer bir akide ayrılığı gibi de akla gelebilir. İslam mezheplerinin ihtilafı ümmet için rahmet ve kolaylık, övünç ve iftihar kaynağıdır. Bu sadece tefarruatta fıkhı, medeni ve ilmi içtihatlardaki ihtilaftır. Usul, kaide ve itikatta değildir.Bütün bunların hepsinden anlaşılıyor ki, fakihlerin ihtilafı sadece İslam şeriatının amelle ilgili kaynaklarıyla, sınırlıdır. Hatta şunu da diyebiliriz: Mezhebler, şer´i delillerden bazılarının hükmünün doğrudan anlaşılması için içtihadın bizzat kendisinin zorladığı bir zarurettir. Nitekim bütün Dünya tarihlerinde bellidir ki bazı kanun maddelerinin tefsir meselesi ve yazımcıların kendi aralarında ihtilaf çıkması da bu kabildendir. İslam mezhebindeki ihtilafların bir kaynağı da nassların anlaşılması, hükümlerin çıkarılması, uygulamadaki sakıncaları ve şer´i hükümlerin sebep ve neticelerini anlamada şahsi fikirlerin ve düşüncelerin farklılığıdır. Bütün bunlar teşri kaynağının birliğine ve şeriatta çelişki bulunmamasına ters değildir. Çünkü şeriatta çelişki yoktur.
Bütün insanlar çoğu konularda aciz oldukları gibi, müçtehitlerin de şeriatın bazı ahkamında elbette acizlik çekmeleri sebebiyle ihtilaf doğmaktadır. Fakat müçtehitlerin bu görüşlerinden herhangi biri ile amel etmek caizdir. Tereddüt hallerinde anlayış ve yorumların farklı olmaması için uygun bir zemindir. Amr bin As ve Ebu Hureyre (r.a.)den rivayetle Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki: "Hakim içtihat edip isabet ederse iki ecir vardır, yanılırsa bir ecir vardır." Bu hadisi şeriften açıkça anlaşılmaktadır ki İslamın teşri kaynağının yorumuna kendini veren alimler yanılsalar da yine bir sevap alırlar.
Fakihlerin ihtilaf etmelerinde önemli olarak bazı sebepler daha vardır. Bunlar da, Rivayetlerin fazla oluşu, Kıyasla içtihatların oluşu, Deliller arasında tercih yoluna gidilmesi, Usul kaidelerinde bazı ihtilafların oluşu ve Arapça lafızların anlaşılmasında bazı ihtilafların olması gibi önem teşkil edecek sebeplerdir.
Bilmek gerekir ki bu görüş farklılıkları İslam´ın özünde veya temel rükünlerinde değil, bazı amel şekillerinde olmuştur. Bu hiç bir zaman meselelerin özüne muhalif değildir. İşte bu içtihad farklılıklarından dolayı mezhepler kurulmuş, insanların yaşadığı bölgelerin iklim ve belki de daha değişik şartlara göre kurulan bu mezheplerin başında Şafii, Hanefi, Maliki ve Hanbeli mezhepleri gelmektedir.
Maliki ve Hanbeli mezhepleri ülkemizde yok denecek kadar azdır. Türkiye´deki müslümanların çoğu Hanefi mezhebine bağlıdır. Şafii mezhebi de Türkiye´nin özellikle Doğu ve Güneydoğu kesiminde yaygın haldedir.
Yayınlayacağımız Şafii Mezhebi Fıkhı´na ait olan bu kitap, üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar: Genel anlamda Fıkıh Bilimi ve İ´tikad ile İbadât ve Muâmelat´tır.
Birinci Bölüm: Muteber Fıkıh Usulü, Akaid ve Tevhid kitaplarından derlenerek hazırlanmıştır.
İkinci ve Üçüncü Bölümler: Merhum Ebu Şuca´ın hemen hemen herkes tarafından bilinip, Doğu ve Güneydoğu Bölgesi´ndeki medreselerde ilk basamak fıkıh kitabı olarak okutulup ezberletilen ve halk arasında İbn-i Kasım diye bilinen fıkıh kitabının asıl metni olan ´Ğayet´ül İhtisar´ı türkçeye tercümesi edilerek ayet ve hadislerle şerhi yapılmıştır.
Arapça metine ait olan türkçe tercümede gerekli olan yerlerde kısa kelimelerle sadeleştirme yaptım. İnşaalah bu gereklilik okuyucularım arasında bir tercüme sorunu oluşturmaz. Kitabı okuyan hemen müşahede edecektir ki, kitapta üç önemli özellik bulunmaktadır:
Birinci ÖzeIlik: Sayfaların üst kısmında yer alan Arapça metin. Bu Ebu Şuca´in asıl metnidir.
İkinci Özellik: Arapça metnin hemen altında yer alan türkçe yazı. Bu da Arapça metnin tercümesidir.
Üçüncü Özellik de, türkçe tercümeden sonra gelen üç yıldız şekillerinin altında ayet ve hadis-i şerifler delil alınarak fıkhi konuların şerhi niteliğinde olan yazılar ise gerekli açıklamalarımdan ibarettir.
Cenabı Hak İslam´ı öğrenmek, sonra da yaşamak isteyenlere yardımcı olsun. Bu çalışmalarımızı mağfiret ve rızasına vesile kılsın.
Çalışmak bizden, tevfik Allah´tandır.
Nizameddin Ersöz
Kasım: 1996-Receb: 1417
Diyarbakır[2]
[1] Buhari-Iman, 17; Müslim-İman, 36
[2] Kadı Ebu Şuca, Ğayet'ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları: 21-23.
İkinci Baskı Üzerine
Allah (c.c.)´a hamd, O´nun son peygamberi Hazreti Muhammed (s.a.v.)´e salat, İslama ve onun son peygamberine uyan tüm mü´minlere selam olsun.
Allah yanında en yüce makam sahibi ve insanlar içerisinden çıkarılan en hayırlı ümmet Hazreti Muhammed (s.a.v.)´in ümmetidir.
Bu ümmet İslam´a ve O´nun ebedi hakikati olan Kur´an´a sarıldığı müddetçe en hayırlısı olacaktır. Kur´an´a sarılmanın tek yolu O´nu hayat rehberi edinerek son peygamber Hazreti Muhammed´in sünnetini yerine getirmekle olur. Bu nedenle İslamın özünü teşkil eden Kur´an ve Sünnet bir hayat nizamıdır. Kesinlikle bilinmesi gerekir ki Kur´an-ı Kerim dünya hayatının nasıl bir düzen ile takıb edilmesini emreder. Peygamberimizin sünneti ise yine aynı yol olan Kur´an´ın açıklayıcısı için bir rahmettir. Dünya üzerinde hangi toplum olursa olsun, dünyanın neresinde olursa olsun Kur´an´a ve Sünnet´e uyduğu sürece rahat ve huzurla yaşayacaktır,
Esefle müşahede etmekteyiz ki İslam Alemi parçalanmış, müslümanlar birbirine düşman olmuştur. Bunun tek sebebi Kur´an ve Sünnet yolunu terketmelerinden ileri gelmektedir.
Geçmişe bakarak İslam Alemi´nin bugün içine düştüğü içler acısı durum karşısında sarsılmamak ve üzülmemek elde değıldir. Maddi ve manevi sahalarda esef verici bu durumlara bakarak derin bir hüzne kapılmamak mümkün değildir.
Dünya tarihi göstermektedir ki asırlardan beri sömürgeci ve emperyalistlerin boyunduruğu altında hiçbir canlılık belirtisi gösteremeyen müslümanların günümüzde yer yer bu esaret zincirini kırmaları intibaı göstermekle beraber gerekli bîr şekilde İslama sarılmadığı müşahede edilmektedir.
Müslümanlar sahabe nesli gibi olmadıkça rahat ve huzur göremeyeceklerdir. Çünkü o sahabeler en başta canlarını daha sonra sevdiklerini ve mallarını İslam yoluna feda ederek küfür ve şirk zincirini kırdılar. İslam tarihi incelendiğinde bu fedakârlık ve teslimiyetin ne şekilde olduğu gözler önünde canlanacaktır.
Günümüzde ruhi ve ahlaki değerlerini kaybeden müslümanların batıdan ve batı medeniyetinden medet ummaları ve yerine göre batı taklitçiliği zihniyetine esaret göstermeleri büyük bir tehlikedir.
Müslüman, imanının özü olan İslam´a dönmedikçe huzur yüzü göremez. İslam'a dönmek te şüphesiz İslam´ı bilmekle olur. İslam´ı bilmek de okumakla olur. İslam?ın kaynağı olan Kur´an-ı Kerim´in tefsiri herkesin anlayacağı dillere çevrilmiştir. Resulullah´in sünnetini teşkil eden sünnet ve yine de her iki kaynak olan Kur´an ve Sünnet´in anlaşılmasını gerektiren fıkıh ilimleri günümüzde herkesin bariz bir şekilde anlamaları sağlanarak türkçeye çevrilmiştir.
Elinizdeki bu kitap öz bir şekilde fıkhi konuların hemen hemen hepsini kapsamaktadır. Ayrıca her konu için ayet ve hadisten delil getirilerek açıklanmıştır. Kitabın 1. baskısı kısa sürede tükendi. İhtiyaçlara binaen 2. baskı için yaklaşık 200 sayfa ilavede bulunarak delilleri çoğaltacak bir şekilde hazırladım.
Fıkhi konuların çoğu birbiriyle bağlantılıdır. Bunun için okuyuculardan tek isteğim her konuyu iyi bir şekilde anlamalarıdır.
Allah çalışmalarımızı kendi rızasına çevirsin.
Nizameddin Ersöz
Hacı Muhtar Camii İmam-Hatibi
Ekim: 1997 Cemaziyelahir: 1418
Diyarbakır[1]
[1] Kadı Ebu Şuca, Ğayet'ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları: 24-25.