- Mudârebede Kârın Paylaşılması

Adsense kodları


Mudârebede Kârın Paylaşılması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Mon 8 February 2010, 06:14 pm GMT +0200

Mudâribin (işçinin), mudârebe malını çalıştırmakla kâr sağlaması durumunda; bu kân sermâye sahibiylenasıl paylaşacağı hususunda mezheblerin geniş açıklamaları aşağıya alınmıştır.

(28) Hanefîler dediler ki: Sermâye sahibinin, sermâyesini teslim alma­dan mudârebe kârını paylaşmak sahih olmaz. Sermâyeyi sahibinin teslim al­masından önce yapılan kâr paylaşımı, askıda kalır. Sermâye sahibi, sermâyesini teslim alırsa yapılan paylaşım sahih olur. Teslim almazsa, yapı­lan paylaşım bâtıl olur. İşçi, mudârebe sermâyesini çalıştırıp da sözgelimi yÜzbin´Türk lirası kazanırsa, bunun elli bin lirasını sermâye sahibine verir, geri kalan elli bini de kendisi alırsa, yapılan bu paylaşım askıda kalır. Ser­mâye sahibi, sermâyesini teslim alırsa, paylaşım sahih olur. Aksi takdirde paylaşım bâtıl olur. Sermâye sahibinin aldığı elli bin lira, sermâyesine mah­suben verilmiş olur. îşçi de aldığı elli bin lirayı ona vermekle yükümlü olur. Çünkü işçi, bu elli bini sermâyeden almış sayılmaktadır.

İşçi, kendisine verilen mudârebe sermâyesinde tasarrufta bulunur da zayi ederse, mislini sermâye sahibine geri vermesi gerekir. Ta ki sermâyeyi ka­patsın. Elinde arta kalan olursa, kârdır. O kân, ikisi bölüşürler. Sermâye dindeyken telef olur veya eksilirse, bedelini tazmin etmekle yükümlü olmaz. Çünkü bu durumda işçi, emanetçi gibidir. Önce de belirtildiği gibi emanet­çi, yanındaki emânetin zayiinden sorumlu değildir. Mudârebenin kârı pay­laşılır da sermâye, mudâribin elinde kalır ve akid feshedilir, sonra yeni bir mudârebe akdi yapılırsa, paylaşılmış olan kârın paylaşımı geçerlidir. Artık geri verilmez. İşçi, kendisine verilmiş olan mudârebe sermâyesini inkâr eder, sonra da kendisinde yüz (lira veya altın) olduğunu ikrar ederse, mudârebe sermâyesini tazmin etmesi gerekir. İnkârdan sonra mudârebe sermâyesi ile mal satın alırsa, bu mal kendisinin olur. Bundan zarar edecek olursa, zara­rım sermâye sahibi karşılamakla yükümlü olmaz. İkrardan sonra mal satın alırsa, kıyasa göre o mal kendisinin olur. Istihsana göre ise mudârebe akdi­nin varlığı devam eder. İşçi, tazminatla yükümlü olmaz.

Şâfiîler dediler ki: Sermâye sahibinin, sermâyeyi teslim almasından Önce kârı paylaşmak sahih olur. Yalnız bütün mudârebe mallarının satılma­sından ve sermâyenin paraya dönüştürülmesinden önce kâr paylaşımı yapı­lacak olursa kâr, kârı alanların mülkiyetine tam olarak geçmiş olmaz. Paylaşımdan sonra muöârebede bir zarar meydana gelirse, bu zarar kârdan karşılanır, işçiye düşenzarar payını, işçi, aldığı kârdan karşılar. Sermâye sa­hibine düşen zarar payı ise, sermâye sahibinin aldığı kâr payından mahsub edilir.

Tasfiyeden ve bütün malların satılmasından önce kâr edildiği anlaşılır­sa, bu durumda işçi kâr payına mâlik olur mu, olmaz mı? Yoksa paylaşım­dan sonra mı mâlik olur? Bu hususta iki kavil vardır: Kuvvetli olan kavle göre işçi, sırf kâr edildiğinin anlaşılması durumunda kâr payına mâlik olur. Ayrıca bilindiği gibi kârın mülkiyeti, bütün eşyaların satılarak sermâyenin paraya dönüştürülmesinden ve zarar vukûbulmamasından sonra kesinleşir. Bu durumda zarar vukûbulursa, zararı kapatmak için işçi, almış olduğu kâ­rı vererek telâfide bulunur. Kâr ve zarar meydana çıkmadan önce sermâye sahibi kendi malından bir kısmını geri alırsa, bunun bir sakıncası olmaz. Ge­ride kalan sermâye ile mudârebe devam eder, ya da kâr edildiği anlaşıldık­tan sonra malının bir kısmını geri alırsa, geri aldığı mal, sermâyesinden ve o nisbette de kârından düşülür. Meselâ mudâribin yanındaki sermâyesi yüz-bin, sağlanan kazanç da elli bin lira ise; yetmişbeşbin lira geri aldığı takdir­de elli bin lira sermâyedendir. Yirmİbeşbin lira da kârdan kendi payına düşen yarı hissedir.

Mâlîkîler dediler ki, bunda kural şudur: Ticarî çalışma veya sema­vî bir âfet veyahut hırsızlık nedeniyle sermâyede bir zarar meydana gelirse, bu zarar kârla kapatılır. Yani telefiyat veya zarardan sonra geri kalan eksik sermâye kârla tamamlanır. Bundan sonra artan bir şey olursa, akidleşme es­nasında ileri sürdükleri şartlar doğrultusunda sermâye sahibiyle mudârib ara­sında paylaşılır. Sermâye sahibinin, sermâyesini teslim almasından önce kâr paylaşıhrsa, bu kural işletilir: Kâr almış olan kişi, zarar hâlinde sermâyenin eksiğini kapatmak için aldığı kârı geri verir. Ama sermâye sahibi; hasar, te­lefiyat ve zarardan sonra sermâyesini mudâribten teslim alır, sonra ikinci defa mudârebe yapması için ona sermâye verirse; ikinci mudârebede sağladığı ka­zancı, ilk mudârebede yaptığı zararı kapatmak için işçiden alamaz. Çünkü ikincisi, yeni bir mudârebedir. Birinci mudârebede sermâyenin tümü telef olsa bile, bu telefiyatı kapatmak için işçiden ikinci mudârebede sağladığı ka­zanç alınamaz.

Malın bir kısmı telef olur da, sermâye sahibi bu eksiği kapatmak için işçiye telef olan kadar yeniden mal vermek isterse; bu telef olayı, işçinin mu-dârebe çalışmasına başlamasından sonra vukûbulmuşsa işçi, sermâye sahi­binin vereceği malı kabul etmekle yükümlü olur. Malın tümünün telef olması durumunda da yeniden verilecek malı kabul etmekle yükümlü olur. Ama ser­mâye sahibi, telef dolayısıyla meydana gelen sermâye eksikliğini tamamla­maya hiç bir surette zorlanamaz.

Hanbelîler dediler ki: Sermâye, sahibine teslim edilmeden ve mey­dana gelen zarar, kârla kapatılmadan önce mudârib, kârdan pay alma hak­kına sahip olamaz. Bir mal satın alır da kâr eder, sonra ikinci bir mal satın alıp da ondan zarar ederse; bu zarar, birinci alış-verişin kârıyla kapatılır. Zarar, sermâyeden düşülmez. Sermâye sahibi, sermâyesini teslim alır da ikinci bir kez onu, ticâret yapmak üzere mudâribe verirse, bu ikinci mudârebeden kâr edildiği takdirde; sağlanan kâr, birinci mudârebedeki zararını kapatmak için onun yerine konulamaz. (Yani işçinin kâr payı, birincide zarar ettiği ge­rekçesiyle elinden alınamaz.) Çünkü bu ikincisi, yeni bir mudârebedir. Mu-dârebe mallarının tümünün satılarak, sermâyenin altın veya gümüş paraya çevrilmesi de sermâyeyi, sahibinin b$fiil teslim alması demektir ki; buna ti­câretin tasfiyesi denir. Fıkıhçüar bunun için, sermâyenin nadd olması, yani paraya çevrilmesi deyimini, kullanırlar. Sermâye paraya çevrildikten sonra hesaplaşıp kân paylaşırlar ve sermâye sahibi sermâyesini teslim almayıp, tekrar işçinin yanında bırakıp mudârebe yapması için onunla anlaşırsa, bu ikinci mudârebeden kâr edildiği takdirde bu kâr ile, birincinin zararı kapatılamaz. (Yani işçinin kâr payı, birincide zarar ettiği gerekçesiyle elinden alınamaz.)