- Mudârebe ortaklığının bozulması

Adsense kodları


Mudârebe ortaklığının bozulması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 31 March 2011, 04:26 pm GMT +0200
Mudârebe Ortaklığının Bozulması:




Bu ortaklık; kâr her iki ortak arasında şayi, yani orantılı olmak şartı ile sahih olur. Ortaklardan birine önceden belli miktarda  bir   para vermek şart koşulmuşsa, ortaklık fâsid olur:

Bunun sebebi ortaklık bahsinde açıklanmıştı. Kârdaki belirsizliği gerektiren her şart da ortaklığı bozar. Çünkü bununla maksat ihlal edilmiş olmaktadır.

Ortaklık fâsid olunca, kâr sermayedarın olur: Malın neması olduğu için kâr mala, yani sermayeye tâbidir. Mudâribe de ecr-i misil verilir: Zira mudârebe artık bozulmuştur. Ebû Yûsuf a göre mudâribe akitte belirlenen şey artık verilmez. Bunun benzeri bir hüküm fasid ortaklıkda da geçmişti. Kendisinde mudârebenin sahih olmadığı her yerde de hüküm böyledir. Fâsid olan mudârebede mudârib çalışmış olmasa da ücreti hakeder. Çünkü işçi kendini iş sahibine teslim etmekle ücreti hakeder ki, burada mudârib kendini teslim etmiştir.

Ebû Yûsuf dan gelen bir rivayette anlatıldığına göre -tıpkı sahih mudârebede olduğu gibi- mudârib kâr sağlamadan ücret almayı haketmez. Elindeki mal da sahih mudârebede olduğu gibi onun yanında bir emanettir. Ya da o hususi bir işçi messbesindedir. [5]

 

Zararı Mudâribin Üstlenmesi Bâtıldır:




Zararı mudâribin üstlenmesini şart koşmak bâtıldır: Rivâye edildiğine göre Hz. Ali (ra) şöyle buyurmuştur: 'Kâr; ortakların üzerindi anlaştıktan şartlara göre paylaşılır. Zarar ise, sermayeye gelir. Çünkı mudârib sermayedarın emriyle o sermayeyi işletmiştir ve vekil gibidir.'[6]

 

Sermayenin Mudâribe Verilmesi Ve Onun Salahiyetli Olup Olmadığı Muameleler:

Sermayenin mudâribe teslim edilmesi şarttır: Çünkü mudârib sermayeyi eline geçirmeden çalışamaz. Öyle ise, sermayeyi eline alması ve sahibinin de sermayeden elini çekmesi gerekir.

Mudâribin satmaya, satın almaya, alış verişi peşin veya vadeli yapmaya, vekil tayin etmeye, ticarî maksatla sefere çıkmaya, kârı ortaklığa   olmak üzere başkasına sermaye vermeye hakkı vardır:

Bunda kaide şudur; mudârib ticaret yapmakla emrolunmuştur. Ticaret sayılan ve almak, satmak ve diğer ticarî işler gibi ticaret için lâzım olan şeyler bu iznin kapsamına girerler. Emanet vermek de böyledir. Bu mudârebeden daha aşağı derecede bir iş olduğu için mudârebe emrinin kapsamına girer.

Mal sahibinin izni olmadan veya ona; 'kendi bildiğin gibi çalış' demeden elindeki sermayeyi mudârebe için başkasına veremez: Bu işlerin ikisi de mudârebe olduğundan, kuvvet bakımından birbirlerine eşittirler ve bir şeyin kendi misli olan bir şeye tâbi olması beklenemez. Şu halde mudâribin elinde bulunan sermaye ile başka bir şahısla mudârebe yapabilmesi için kendisine sermaye vermiş olan evvelki ortağın ortaklık akdi yaparken bunu açıkça ifade etmesi veya buhususda mudâribe salahiyet vermesine ihtiyaç vardır. Ancak mudâribin başka birine borç vermeye hakkı yoktur. Çünkü sermayedarın ona verdiği mutlak işletme salahiyeti, başka işlere değil, sadece ticarî işlere mahsustur.

Mudârib, sermayedarın belirtmiş olduğu beldenin dışına çıkamaz ve belirtilen maldan başka bir malın ticaretini yapamaz. Ve yine belirtilen tüccardan başkası ile ticarî muamelelerde bulunamaz:

Abbas (ra) in bunu teyid edici hadîsini rivayet etmiştik. İbn. Mes'ûd (ra) dan rivayet edildiğine göre; o malını mudârebe için ortağa vermiş ve ortağına; 'malımızı hayvan siparişi için verme1 talimatını vermiştir. Çünkü bu bir vekâlettir. Tahsisde, yani sermayedarın belirli bir iş yapması için mudâribe talimat vermesinde fayda vardır ve bu talimat geçerli olur. Mudârib bu talimata uymazsa, satın aldığı malı kendisi için satın almış olur ve bundan sağladığı kazanç da kendisinin olur. Zira talimata uymamakla gasbedici olmuş ve gasp hükümlerine tâb'i olmuştur.

Sonra denildi ki, sermayeyi belirtilen beldenin dışına çıkarmakla talimata muhalefet etmiştir. Zararı tazmin etmesi gerekir. Başka bir görüşe göre denildi ki; her ne kadar sermayeyi belirtilen beldenin dışına çıkarsa da, bir mal satın almamışsa, -o beldeye geri dönme ihtimali mevcut olduğundan dolayı- tazminat ödemesi gerekmez. O beldeye geri dönünce tazminat ödeme mecburiyeti ortadan kalkar ve mudârebe ilk akiddeki haline döner. Bu, emanetçinin talimata uymaması, sonra da bu muhalefetinden vazgeçip talimata uymasına benzer bir durumdur. [7]




[5] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/338.

[6] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/339.

[7] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/339-340.