sumeyye
Thu 11 March 2010, 11:43 am GMT +0200
Mücahidlerin Fetih Gecesini Zikir ve İbadetle Geçirmeleri
Mücahidler, Mekke´yi fethettikleri günün gecesinde, sabaha kadar tekbir, tehlil getirmekten, Kabe´yi tavaftan geri durmadılar.
Bunu gören Ebu Süfyan, karısı Hind´e:
"Sen bunun Allah´tan olduğu kanaatinde misin?" diye sordu.
Hind:
"Evet! Bu, Allah tarafından olan bir iştir!" dedi.
Ertesi günü, sabaha çıkınca, Ebu Süfyan erkenden Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına geldi.
Peygamberimiz Aleyhisselam, ona:
"Sen Hind´e, ´Bunun Allah´tan olduğu kanaatinde misin?´diye sordun. O da, ´Evet! Bu, Allah tarafından olan bir iştir!´ dedi" buyurdu.
Ebu Süfyan:
"Şehadet ederim ki; Sen Allah´ın Resûlüsün!
Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah´a andolsun ki; bu sözümü Allah ile, Hind´den başka, insanlardan hiçbir kimse işitmemiştir!" dedi.[866]
Kâbe´nin İçindekiler ve Peygamberimiz Aleyhisselamın Kâbe´ye Girişi
Müşriklerin nazarında, putların en büyüğü olan Hübel putu,[867] Kabe´ye hediye edilen şeylerin konulduğu kuyunun başında dikili bulunuyordu.[868]
Bu put, kırmızı akikten yapılmıştı ve insan şeklinde idi.
Sağ eli kırılmış olarak elde edilmiş olup, Kureyşîler ona altından bir el yaptırmış!ardı.[869]
Hübel; Benî Bekrlerin, Maliklerin, Milkânların, Kinanelerle Kureyşîlerin putu idi.[870]
Seferden dönen bir kimse, Kabe´yi tavaf edip Hübel´in yanında tıraş olduktan sonra ev halkının yanına varırdı.[871]
Rivayete göre; Amr b. Luhayy, bazı işleri için Mekke´den çıkıp Şam´a gitmişti.
O zaman, Amalikaların oturduğu Belka´ ülkesindeki Meâb´a uğradı. Amalikaların putlara taptıklarını görünce:
"Sizin taptığınızı gördüğüm bu putlara ne için tapıyorsunuz?" diye sordu.
Onlar da:
"Bu taptığımız putlardan yağmur dileriz, yağmura kavuşuruz.
Yardım dileriz, yardım olunuruz!" dediler.
Amr b. Luhayy:
"Arap ülkesine götürmek ve Arapları taptırmak için bu putlardan birini bana verir misiniz?" dedi.
Onlar da, ona Hübel putunu verdiler.
Amr b. Luhayy, Hübel´i Mekke´ye getirip dikti ve ona tapmalarını, tazimde bulunmalarını halka emretti.
Kader ve nasip oklarının çekim işi de, Hübel´in yanında, görevlisi tarafından yapılırdı.[872]
Kureyş eşrafından Safvan b. Ümeyye, bu işe bakardı.[873]
Kabe´nin içinde, Hübel putundan başka, hurma ağacından yapılmış iki güvercin heykeli ile,[874] İbrahim Aleyhisselamın kestiği koçun iki boynuzu da bulunuyordu.[875]
O zaman, Kabe´nin altı direği vardı.[876] Bunlar iki sıra halinde idi.[877] Direkler yaldızla süslenmişti.
Kapıya doğru olan direkte Hz. Meryem´le kucağında İsa Aleyhisselamın sureti;
Öteki direklerde de, peygamberlerin, meleklerin ve oklarla fal çeken ihtiyar bir adam şeklinde İbrahim Aleyhisselamın sureti, bir koç veya bir koç başı ile ağaçlar çizilmiş bulunuyordu.[878]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Kabe anahtarcısı Osman b. Talha´dan anahtarı eline alıp Kabe´yi açtı.[879]
Kabe´nin içinde putları;[880] meleklerin ve meleklerden başkalarının.[881] İbrahim Aleyhisselamın,[882] İsmail Aleyhisselamın[883] eliyle fal çeker bir şekilde tasvir edilmiş olduğunu görünce:[884]
"Allah bunları yapanları kahretsin![885]
Büyüğümüzü fal oku çeker bir halde tasvir etmişler!
İbrahim´in hal ve şanında fal oklan çekmek yoktur![886]
Vallahi, o puta tapanlar da bilirlerdi ki, bu iki peygamber hiçbir zaman fal oklan çekmemişlerdir!" buyurdu ve:
"İbrahim, ne bir Yahudi, ne de bir Hıristiyandı. Fakat, o, Allah´ı bir tanıyan, dosdoğru bir Müslümandı. Müşriklerden değildi o!" (Âl-i İmran: 67) mealli âyeti okudu.[887]
Kabe´nin içindeki putları çıkarmasını[888] ve suretleri gidermesini Hz. Ömer´e emretti.[889]
Hz. Ömer, Kabe´ye girip, silmedik suret, kırmadık heykel bırakmadı.
Ancak, İbrahim Aleyhisselamın suretine dokunmadı.
İbrahim Aleyhisselam, çok yaşlı ve fal oku çeker bir biçimde çizilmişti.[890]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Kabe´nin içine girip İbrahim Aleyhisselamın çizilmiş resminin çizilmediğini görünce:
"Ey Ömer! Ben sana, ´Hiçbir suret bırakmayacaksın! Hepsini silip yok edeceksin!´ diye emir vermedim mi?!" buyurdu.[891]
Hz. Ömer:
"O, İbrahim´in sureti idi!" dedi.
Peygamberimiz Aleyhisselam:
"Sil onu da!" buyurdu.[892]
Hz. Ömer, Kabe´de, bezle silip yok etmedik suret bırakmadı.[893]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Kabe´nin kapısının üzerlerine kapatılmasını emretti; kapatıldı.
Kabe´nin içinde, uzunca bir müddet kaldılar.[894]
Kabe´nin, Abdullah b. Zübeyr zamanında yıkılıp yaptırılmasından önceki durumuna göre;[895] Peygamberimiz Aleyhisselam Kabe´nin altı direğinden ikisi sağında, biri solunda, üçü de arkasında kalacak[896] ve Kabe´nin kapısı arkasına gelecek şekilde, ön sıradaki iki direk arasında, yeşil mermerin bulunduğu[897] yamacındaki duvarla aralarında üç zira kadar aralık kalan yerde durup[898] iki rekat namaz kıldı.[899]
Abdullah b. Ömer de, Kabe´ye girince, Kabe´nin kapısı arkasına gelmek üzere, yamacındaki duvara üç zira kalıncaya kadar ilerleyip, Bilal-i Habeşî´nin:
"Resûlullah Aleyhisselam burada kıldı" diye gösterdiği yerde kılardı.[900]
Kabe´nin içine gimnek ve iki rekat namaz kılmak, müstehabdır.[901]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Kabe´nin içinde namaz kıldıktan,[902] Kabe´nin her köşesini dolaşarak tekbir getirdikten,[903] teşbih ve dua ettikten,[904] içeride uzunca bir müddet kaldıktan sonra, kapı açıldı.
Bilal-i Habeşî, kapının arkasında, ayakta durmakta idi.[905]
İçeriye ilk dalan, Abdullah b. Ömer oldu. Bilal-i Habeşî´yi kapının arkasında bulup, ona Peygamberimiz Aleyhisselamın nerede namaz kıldığını sordu, fakat kaç rekat kıldığını sormayı unuttu.
Bilal-i Habeşî, Peygamberimiz Aleyhisselamın namaz kıldığı yeri ona haber verdi.[906]
O sırada, Kureyşîler Mescid-i Haram´a dolmuşlar,[907] Kabe´nin çevresinde oturmuşlardı.[908]
Peygamberimiz Aleyhisselamın ne yapacağını merakla bekliyor!ardı.[909]
Peygamberimiz Aleyhisselam Kabe´nin kapısının eşiğinde ayakta duruyor.[910] kapının sövelerine iki eliyle tutunuyordu.[911]
Gün, fethin ikinci günü idi.[912]
[866] Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 304, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 320.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/420.
[867] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 155, Ebu´l-Münzir Hişam, Kitâbu´l-esnam , s. 27, 28.
[868] İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 160, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 119.
[869] Ebüu´l-Müniir H i sam, Kitâbu´l -esnam, s. 28,103, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c.1, s. 119.
[870] İbn Hazm, Cemhere, s. 492.
[871] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 117.
[872] İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 79, 155.
[873] İbn Abdilberr, İsti âb, c. 3, s. 721, Zehebî, Siyeru a´lâmi´n-nübelâ, c. 2, s. 408.
[874] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, Ezrakî, c.1, s. 169.
[875] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c.1, s. 166, 167.
[876] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 835, Ezrakî, c. 1, s. 266.
[877] Bedrüddin Avnf, Umdetu´l-kârf, c. 9, s. 244.
[878] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c.1, s. 165, 167,169.
[879] Bedrüddin Avnf, Umdetu´l-kârf, c. 9, s. 243, İbn Hacer, Fethu´l-bârf, c. 3, s. 371, Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 204.
[880] Buhârî, Sahih, c. 2, s. 1 60.
[881] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 55, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 834.
[882] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55, Vâkıdî, c. 2, s. 834, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 160.
[883] Buhârî, Sahih, c. 2, s. 1 60.
[884] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55, Vâkıdî, c. 2, s. 834.
[885] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55.
[886] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55.
[887] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55.
[888] Buhârî, Sahih, c. 2, s. 1 60.
[889] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 142, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 336.
[890] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 834.
[891] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 834, Halebî, İnsânu´l-uvün, c. 3, s. 30.
[892] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 834.
[893] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 142, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 396.
[894] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 835, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 266, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 160.
[895] Bedrüddin Avnf, Umdetu´l-kârf, c. 9, s. 244, İbn Hacer, Fethu´l-bârf, c. 3, s. 372, 373.
[896] Vâkıdî, c. 2, s. 835, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 266, 272.
[897] B. Aynf, Umdetu´l-kârf, c. 9, s. 244, İbn Hacer, Fethu´l-bârf, c. 3, s. 373.
[898] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 13, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 183.
[899] Vâkıdî, c. 2, s. 835, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 137, Ezrakî, c. 1, s. 269.
[900] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55-56, Buhârî, c. 2, s. 160, Ezrakî, c.1, s. 268,269.
[901] B. Aynf, Umdetu´l-kârf, c. 9, s. 244, İbn Hacer, Fethu´l-bârf, c. 3, s. 373.
[902] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 835.
[903] İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 142, Buhârî, c. 5, s. 93.
[904] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 142.
[905] Buhârî, Sahih, c. , s. 93.
[906] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 55, 56, Buhârî, c. 5, s. 93, Ezrakî, c. 1.S.268.
[907] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 183.
[908] Vâkıdî, c. 2, s. 835, İbn Sa´d, c. 2, s. 137.
[909] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, İbn Kayyım, c. 2, s. 183.
[910] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 54, Vâkıdî, c. 2, s. 835, Ezrakî, c. 1, s. 267, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks.2, s. 44.
[911] Vâkıdî, c. 2, s. 835, İbn Sa´d, c. 2, s. 137, E bu U beyti, Kitâbu´l-emvâl, s. 159, Ezrakî, c. 1, s. 267, İbn Kayyım, c. 2, s. 183.
[912] İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 234, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 44.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/420-424.