hafiza aise
Sun 1 May 2011, 05:56 pm GMT +0200
Mübareze
Hz. Ebu Bekir'in de söylediği gibi iki ordu, burun buruna gelmiş ve Rebia'nın oğulları Utbe ve Şeybe kardeşlerle Velid İbn Utbe öne çıkıp, mü'minlerden kendileriyle vuruşup mübareze edecek yiğit istemeye başladılar.s? Bir meydan okumaydı aynı zamanda bu! Babası Utbe'nin, öne çıkıp da Efendimiz'e meydan okurcasına haykırdığım gören oğul Ebu Huzeyfe, kılıcına sarılıp da ileri atılmak isteyince Efendiler Efendisi müdahale edip onu geri çekti. Zira, müşrik bile olsa, böyle bir ortamda babaya kılıç kaldırılmamalıydı.
Bunun üzerine Ensar'dan, Mra Binti Ubeyd'in oğulları Avfve MuCız kardeşlerle Abdullah İbn Revaha ileri çıktı. Ancak Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), müşriklerle ilk buluşma noktası olan Bedir'de Ensar'ı öne sürmek istemiyordu. Çünkü, Kureyş'in asıl hedefinde Ensar bulunmuyordu. Onun için, onların geri çekilmelerini talep etti.
Müşrikler, bunu da kendi lehlerine yorumlamışlardı ve:
- Ya Muhammed! Bizim karşımıza, kavmimiz arasından denk insanlar çıkar, diye bağırıyorlardı. Bunun üzerine Efendimiz:
- Ey Haşimoğulları, diye seslendi. Kalkın ve ALLAH'ın nurunu söndürmek isteyen bu batı! güruha, Nebinizi hak ile gönderen ALLAH hakkı için vuruşup savaşmamn ne olduğunu gösterin!
Adres netleşmişti; zaten mübarek gözler de onlar üzerinde yoğunlaşmıştı ve Hz. Hamza, Hz. Ali ve Efendimiz'in amcaoğlu Hz. Ubeyde İbn Hôris, gergin yaydan fırlayan ok gibi hemen öne çıktılar. Üzerlerinde kar gibi beyaz urbalar vardı. Onun için, kendileriyle savaşmak için bekleşen müşrik mübarizler onları tamyamamıştı. Utbesordu:
49 o gün için genel adet, şöyleydi: Daha savaşa başlamadan önce ordunun içindeki en kahrama kişiler öne çıkar ve herkesin önünde önce bunlar dövüşürdü. Hangi tarafın galip geleceği de, bir ölçüde bu insanların performanslanyla ölçülür ve bu bir iftihar vesilesi sayılırdı ve buna mübdreze denilmekteydi.
- Sizler de kimlersiniz? Konuşun ve kendinizi tanıtm bize!
- Ben, Abdulmuttalib'in oğlu, ALLAH ve Resülullah'ın da asla-
nı Hamza, dedi Hz. Hamza, yüreklere korku salan bir ses tonuyla. Utbe, altta kalmak istemiyordu:
- Ben de, bu dostlarımın aslanıyım, dedi önce ve arkasından da, onun kendisine denk bir mübariz olduğunu söyleyip ilave etti:
- Peki, bu yanındaki iki kişi kim?
- Ali İbn Ebi Talib ve Ubeyde İbn Haris İbn Abdilmutta1ib, diye
cevapladı Hz. Hamza.
Bunlar da denk insanlardı ve bunun üzerine Utbe, Velid' e seslenerek ilk vuruşmayı onun yapmasını istedi.
Velid'in karşısına Hz. Ali çıkmıştı. Şimşek hızıyla inen iki kılıç darbesi, işini bitirmeye yetmişti Velid'in! Herkes, birbirine bakıyordu; zira, daha başlamadan mübareze bitivermiş, Velid'in cansız bedeni yere serilivermişti. Büyük bir şok yaşıyorlardı.
İş başa düşmüştü. En azından ikinci hamleyi kendileri kazanmalı ve ordunun bozulan moralini yerine getirmeliydiler. Bunun için Utbe, bu sefer kendisi ileri atıldı. Karşısında Hz. Hamza duruyordu. Kılıçların çekilmesiyle birlikte Utbe'nin de yere yığılışı bir olmuştu. O da, yerde cansız yatıyordu artık.
Derken sıra, Utbe'nin kardeşi Şeybe'ye gelmişti. Her ne kadar morali bozulsa da, ağabeyinin intikam hırsı bürümüştü gözlerini. Kılıcını çekti ve bu hırsla üzerine yürümek istedi Hz. Ubeyde'nin, O gün, ashab arasındaki en yaşlı insandı Ubeyde İbn Haris. Onun için, mübareze biraz uzadı. Hatta Hz. Ubeyd de yaralanmıştı; ayağına gelen bir kılıç darbesiyle sarsılınca Hz. Hamza ve Hz. Ali devreye girmiş ve Şeybe'nin de hakkından gelmişlerdi.
Ayağı kopan Hz. Ubeyde'yi Hz. Hamza ve Hz. Ali omuzlayacak ve Efendimiz'in huzuruna getireceklerdi. Kan kaybediyordu. Ayağını yere uzattırdı ve Hz. Ubeyde'yi teselli etmeye başladı. Ancak ne kopan ayağı ne de kaybettiği kan sebebiyle halsiz düşmesi, onun umurundaydı:
- Ya Resülullah, dedi. Şayet bugün Ebu Talib yaşıyor olsaydı, bugün benim kendisini haklı çıkardığımı görecektil
Amcası Ebu Talib'in, daha o günlerdeyken söylediği bir şiiri ha-
tırlatıyor ve kendi üstüne düşeni yerine getirdiğini söylemek istiyordu.So
Efendimiz (sallallalıu aleyhi ve sellern), yeğeni Ubeyde İbn Haris'i ne ile teselli edeceğini iyi biliyordu ve ona şu müjdeyi verdi:
- Ben şehadet ederim ki sen şehitsin!