sumeyye
Sun 2 September 2012, 01:04 pm GMT +0200
Muayyen Günler Ve Geceler: [538]
Daha çok gezgin kitapçıların sattığı enam, dua ve bazı ilmihal kitaplarında, “üçüncü, kırkıncı ve elli ikinci geceler”den, bu gecelerde yapılacak dualardan bahsedilmektedir. Ayrıca, halk, muayyen günlerde bazı kabirlerin etrafında toplanmayı, orada yiyip içmeyi, mesire ve dua yapmayı âdet haline getirmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde, böyle gün ve gecelerden, bu gecelerde yapılacak dualardan bahsedilmemektedir. Şu halde, bunlar, sonradan uydurulmuş bid’atlerdir, yapılması fayda yerine zarar getirir, bid’atlerin yayılıp yaşamasını, sünnetlerin ölmesini sağlar.
Allah ve rasulünün tayin ettiği gün ve gecelerden başka bir gün ve geceyi, muayyen bir ibadet için tayin ve tahsis etmek bid’attir, yasaklanmıştır. Muayyen bir gün ve gece sözkonusu olmadan müslümanın, geçmişleri için yapacağı sünnete uygun -az önce geçen- pek çok ibadet ve hayırlar vardır.
Muayyen gün ve gecelerde ölü için evde veya kabir başında toplanmak, yemek, içmek, bu arada oturmak hadislerde ve fıkıh kitaplarında yasaklanmıştır. Ölüm yıldönümü dinî merasimleri de, bu yasaklar içindedir.
Mevlid: [539]
Doğmak, doğum zamanı ve yeri mânâsına gelen mevîid kelimesi, önceleri “Hz. Peygamber’in doğum gecesi için” kullanılmış, daha sonra O’nun doğumunu, vasıflarını ve hususiyetlerini işleyen manzumelere de “mevlid kasidesi” veya kısaca “mevlid” denmiştir.
Hz. Peygamber’in doğum gecesi merasim ve şenlik yapma âdeti, hicrî dördüncü asırda Fatımîlerle başlamıştır. Fatımîler, bunun yanında Hz. Alî, Fatma, Hasan, Hüseyin ve halifeleri için de mevlid merasimleri yaparlardı. Mevlid merasimi oradan Mağrib ülkelerine, Arabistan’a ve Osmanlılar’a da intikal etmiştir. III. Murad devrinde, 996 yılında bu merasim resmen teşrifata katılmıştır.
Mevlid geceleri okunan Arapça, Türkçe ve Farsça birçok manzumeler vardır. Arapçada Bânet Suad, Bürde, Hemziyye dışında Cezerî, Heytemî, İbnu’l-Cevzî, Berzenci vb.’nin kaleme aldığı kasideler (mevlid) vardır.
îslâm Ansiklopedisi’nin “mevlid” maddesinde Türkçe onaltı kadar mevlid kasidesi ismen kaydedilmiştir. Bunların içinde, en meşhuru, Süleyman Çelebi’nin 812/1409 yılında yazdığı “Vesiletu’n-Necat” adh kasidesidir. Dili halk tarafından hayli değiştirilmiş olarak günümüzde okunan mevlid de budur.
Hz. Peygamber’in doğum gecesi için merasim yapmak ve bu arada mezkur kasideleri okumanın caiz olup olmadığı tartışılmış, bazıları bunun bid’at olduğunu, birçok münker fiilin işlenmesine sebep olduğunu ileri sürerek mekruh, hatta bazıları haram demişlerdir.
Suyutî (ö. 911/1505), Husnu’l-Mekâsıd Fi Ameli’l-Mevlid adlı eserinde mevlid çevresinde işlenen kötü fiiller önlenirse nıevlid caiz olur demiştir.
Bu münakaşada, sözkonusu olan, Hz. Peygamber’in doğum gecesi yapılan merasim, zikir ve okumadır.
Muayyen gecelerde ve yıldönümlerinde ölünün ruhu için mevlid okutmak yakın zamanlarda, özellikle ülkemizde âdet olmuş bir bid’attir ve birçok mahzurlu tarafları vardır:
(a) Zaman geçtikçe bunun ölüler için yapılması gereken bir ibadet ve merasim olarak telakki edildiği görülmektedir. İslâm’a -onda olmayan- bir ibadet ve merasim katmak, Hz. Peygamber’in şiddetle yasakladığı bid’attir.
(b) Bilhassa evlerde okunan mevlidler dolayısıyla, İslâm’ın yasakladığı bazı fiil ve davranışlar meydana gelmektedir.
(c) Mevlid arasında zikir, dua, Kur’ân okumak gibi ibadetler vardır; fakat bunları profesyonel kişiler para karşılığında yaptıkları için, hem sevap hasıl olmaz, hem de alan ve veren günahkâr olur.
(d) Bu bid’at yaygın hale geldiği için, geçmişler adına yapmamız sünnet olan ibadet ve hayırların yerini almış, onlara mani olmuş, onları unutturmuştur.
Gerek Hz. Peygamber’in doğum gecesi ve gerekse başka zamanlarda, her müslüman mevlid kasidelerinden birini alıp okuyabilir. Bu okuyuştan, ilahî ve peygamberi aşk, feyiz ve bereket hasıl olur. Zaten bunları yazanlar da, “parayla ölülerin ruhuna okunsun” diye değil, herkes okusun, peygamberini tanısın, sevsin, O’na aşkla bağlansın diye yazmışlardır.
Kabir Ziyareti:
Kabir ziyaretinin hükmü ve âdabı az sonra mezarlıklar ve düzeninin incelenmesi sırasında ele alınacaktır.
[538] Şeltut, Fetava, s. 217; Karaman, age, s, 119-120.