sumeyye
Fri 1 April 2011, 03:48 pm GMT +0200
Mirasçılardan Birini Mal Vererek Aradan Çıkarmak:
Miras olarak kendilerine mal kalan mirasçılar içlerinden birine az veya çok bir mal verip onu aradan çıkarsalar, caiz olur: Çünkü bunun alış veriş mânasında olduğunu açıklamıştık. Hz. Osman (ra), Abdurrahman b. Avf (ra) in dört hanımından biri olan Temadir ile seksen bin dinar olan bedele karşılık yirmi bin dinarla sulh yapıp anlaşmıştı. Bu sulhu ashabın huzurunda yaptığı halde, hiç bir itirazla karşılaşmamıştı.
Miras olarak gümüş para kalır da, ondan altın para verilirse veya bunun tersi oursa; bu anlaşma yine sahih olur: Çünkü bir cins
malı başka bir cins karşılığında satmak caizdir. Hem altın ve hem de gümüş para miras kalmışsa, sulh bedeli olarak yine her ikisinden de verilmesi sahihdir: Bu paralardan her biri kendi muhalif cinsine sarfolunur. Bu alış veriş bahsinde de geçmişti. Sonra eğer kendisiyle sulh yapılan şahsın elinde müteveffanın terekesinden bir şey varsa ve o da bunu ikrar ederse, bu şey onun yanında emanet olur. Öyle ise bu şeyin kabzını yenilemek gerekir. Çünkü emanet kabzı sulh kabzından daha zayıftır ve emanet kabzı sulh kabzının yerine geçmez. Ama yanında terekeden bir şey bulunduğunu inkâr ederse, o şeyi tazmin etmesi gerekir ve bu kabzı, sulh kabzının yerine geçer.
Miras altın ve gümüş para ile maldan ibaret ise ve o mirasçıyla altın ve gümüş paralardan biri üzerine sulh yapsalar; ona bu dnsden kendi hissesine isabet edecek olandan daha fazla vermek lâzımgelir
ki, mirasdaki hissenin mislini ve terekenin gerideki kısmında kalan hakkından fazlasını almış ve böylece ribâdan sakınılmış olsun.
Eğer sulh bedeli altın ve gümüş para yerine bir mal olursa, mutlak olarak caiz olur: Çünkü burada ribâ tahakkuk etmemektedir. Altın ve gümüş paradan birinin diğerine karşılık olarak verildiği her yerde, aynı meclisde paraların kabzedilmesi şarttır. Çünkü bu bir sarf akdidir.
Ölüden, başkaları üzerindeki alacağı miras kalırsa, mirasçılar da içlerinden birini o alacaklar sadece kendilerinin olması için sulh olup çıkarsalar, caiz olmaz: Çünkü bu, borcu borçlu olmayana mal etmektir ki, bu da caiz değildir. Fakat onun hissesi kadar borçlulardan indirim yapılmasını şart koşarlarsa, o zaman caiz olur: Çünkü bu bir borcu düşürmek ya da borcu üzerinde borç bulunana mal etmektir ki, bu da caizdir.
Ölünün borçlan varsa; bunları ödemedikçe mirası paylaşmaz ve bazı mirasçılarla sulh olamazlar. Çünkü Ölünün borçlarının ödenmesi ihtiyacı, mirasçıların ihtiyaçlarından evvel gelir. Zira Allah (cc) şöyle buyurmuştur:
"(Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve çıkarılacak borçdan sonra kimse zarara uğramaksızm (yapılacaktır. "(Nisa: 12). Ama buna rağmen mirası paylaşırlar da borç terekenin tamamını kapsayacak miktarda çok olursa, paylaşma geçersizdir. Çünkü bu durumda mirasçıların terekede mülkleri yoktur. Ama borç terekenin tamamını kapsayacak kadar çok değilse, paylaşma kıyasen değil ama, istihsanen caiz olur.
Doğrusunu noksanlıklardan yüce olan Allah (cc) daha iyi bilir. [11]
[11] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/313-315.