- Milliyetçilik gençliğe çare değildir

Adsense kodları


Milliyetçilik gençliğe çare değildir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ayten
Mon 18 May 2009, 11:14 pm GMT +0200
Milliyetçilik gençliğe çare değildir



Günlük Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Altıncı taife gençlerdir. Bu gençlerin gençlikleri eğer daimî olsaydı, menfi milliyetle onlara içirdiğiniz şarabın muvakkat bir menfaati, bir faydası olurdu. Fakat o gençliğin lezzetli sarhoşluğu, ihtiyarlıkla elemle ayılması ve o tatlı uykunun ihtiyarlık sabahında esefle uyanmasıyla, o şarabın humarı ve sıkıntısı onu çok ağlattıracak ve o lezzetli rüyanın zevÂlindeki elem ona çok hazin teessüf ettirecek.

"Eyvah! Hem gençlik gitti, hem ömür gitti. Hem müflis olarak kabre gidiyorum. Keşke aklımı başıma alsaydım!" dedirecek. Acaba bu taifenin hamiyet-i milliyeden hissesi, az bir zamanda muvakkat bir keyif görmek için, pek uzun bir zamanda teessüfle ağlattırmak mıdır? Yoksa onların saadet-i dünyeviyeleri ve lezzet-i hayatiyeleri, o güzel, şirin gençlik nimetinin şükrünü vermek suretinde, o nimeti sefahet yolunda değil, belki istikamet yolunda sarf etmekle, o fâni gençliği ibadetle mânen ibka etmek ve o gençliğin istikametiyle dâr-i saadette ebedî bir gençlik kazanmakta mıdır? Zerre miktar şuurun varsa söyle!

Elhasıl: Eğer Türk milleti yalnız altıncı taife olan gençlerden ibaret olsa ve gençlikleri daimî kalsa ve dünyadan başka yerleri bulunmasa, sizin Türkçülük perdesi altındaki frenkmeşrebâne harekâtınız, hamiyet-i milliyeden sayılabilirdi. Benim gibi hayat-ı dünyeviyeye az ehemmiyet veren ve unsuriyet fikrini frengî illeti gibi bir maraz telâkki eden ve gençleri nâmeşrû keyif ve hevesattan men'e çalışan ve başka memlekette dünyaya gelen bir adama, "O Kürttür, arkasına düşmeyiniz" diyebilirdiniz ve demeye bir hak kazanabilirdiniz.

Fakat madem ki Türk namı altında olan şu vatan evlâdı, sabıkan beyan edildiği gibi, altı kısımdır. Beş kısma zarar vermek ve keyiflerini kaçırmak, yalnız birtek kısma muvakkat ve dünyevî ve âkıbeti meş'um bir keyif vermek, belki sarhoş etmek, elbette o Türk milletine dostluk değil, düşmanlıktır. (Mektubat sh. 410)

Bediüzzaman Said NURSİ

SÖZLÜK:

TÂİFE : Kavim, kabîle, takım, hususî bir sınıf meydana getiren insanlar.
MENFÎ : Nefyedilmiş, noksan, negatif, müsbetin zıddı, olumsuz.
MENFAAT : Fayda.
MUVAKKAT : Geçici; kısa bir zaman, vakitli, fâni.
ELEM : Ağrı, acı, keder, dert, gam, kaygı.
ESEFLER : Üzüntüler,pişmanlıklar.
HUMAR : Sarhoşluk veren ve haram olan içkiden sonra gelen baş ağrısı. * Sersemlik. * Bir şeyin acısı burnundan gelmesi.
ZEVÂLÎ : Ayrılıp gitmesi
HAZİN : Hüzün veren, acıklı, kederli.
TEESSÜF : Üzülme, beğenmeme ve râzı olmadığını ifâde etme, eseflenme.
MÜFLİS : İflas etmiş, parası pulu kalmamış kimse.
KABR : (Kabir) Mezar. Merkad. Ölünün toprağa gömüldüğü yer. (Bak: Âlem-i berzah)
HAMİYET-İ MİLLİYE : Milletin hak, hukuk ve nâmusunu koruma konusunda gösterilen gayret ve titizlik
SAADET-İ DÜNYEVİYE : Dünya mutluluğu.
LEZZET-İ HAYAT : Hayatın zâtındaki lezzet.
NÎMET : İyilik, ihsân, giyecek ve yiyecek gibi şeyler.
ŞÜKRAN : Teşekkür etmek, iyilik bilmek, minnettarlık.
İSTİKAMET : Doğruluk, nâmuslu hareket; yön, cihet.
İBKA : Bâkileştirmek. Devamlı etmek.
DÂR-I SAADET : Saadet yeri olan Cennet.
ZERRE : Maddenin en küçük parçası, molekül. Risâle ismi.
ŞUUR : Anlayış, idrâk, bilme, farkına varma.
FRENKMEŞREB : Batılıları taklit eden, onlar gibi yaşayan.
UNSURİYET : Irkçılık.
FRENGİ : Avrupa dan gelen bulaşıcı bir hastalık
MARAZ : Hastalık, illet, dert, belâ.
NÂMEŞRÛ : Dînen uygun ve helâl olmayan.
MEN : Yasaklama, engelleme, mâni olma.
SÂBIKÂN : Bundan önce, evvelce, az önce geçtiği gibi.
MEŞ'UM : Kötü. Uğursuz.