- Mezara düşen pasaport

Adsense kodları


Mezara düşen pasaport

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Tue 18 September 2012, 12:39 pm GMT +0200
Mezara düşen pasaport

Kâinatta başıboşluk yoktur. Bir yaprağın kımıldaması dahi mânâlı ve hikmetlidir. Öyle ise yaşanan her hâdiseye ibretle bakacak, üzerinde hikmetle tefekkür edeceğiz ki, mânâsını sezip, sırlarını kavrayalım.
İşte sizlere böyle ibretli olduğu kadar da hikmetli, yaşanmış bir hikâye İnşâallah hepimiz, dikkatle düşünecek, hayretle tefekkür edeceğiz.
Olay, Almanya’dan gelip de memleketinde iznini geçirmekte olan bir işçimizin bizzat başından geçer. Özellikle hanımlar ibretle okumalı, âile reisleri dikkatle tefekkür etmeliler.

İznini geçirmekte olduğu memleketinde, bir cenazeye katılır Almanyalı işçimiz. Cenaze yakını olduğu için kabre bizzat kendisi iner ve kadıncağızın kefeninin  bir ucundan tutarak mezarın derinliğine kendisi koyar.
Sonra kabrin üzeri örtülür, cemaat dağılır, işçimiz de evine dönerken cebindeki pasaportunun yokluğunu farkeder.
Düşünür, taşınır, ölmüş yakınını kabre indirirken mezara düşürdüğünü tahmin eder.
Başka çare yok, gidip kasabanın müftüsüne başvurur:
– Pasaportum mezara düştü, mecburen kabri açıp alacağım?
Müftü efendi, mezarı açabileceğini, ancak yalnız başına gitmemesini, yanında birkaç şahidle mezarı açmasını tavsiye eder. O da bu nasihata uyarak yakınlarından birkaç kişiyle birlikte hemen mezara gider, kabrin üzerindeki toprağı atar. En alttaki dizili tahtalardan birini de çekerek tahmin ettiği yeri elleriyle araştırırken, pasaportu tutup çıkarır. Ancak bu sırada beyaz kefenin görünen yerinde bir kımıldanma farkeder. Birkaç dakikalık şaşkınlıktan sonra, mezarın yarısını tamamen açıp kefenin baş kısmını çözerler. Bir de ne görsünler, ölen hanımın göğsü üzerinde (işçinin kendi ifadesiyle) taksi lâstiği gibi çöreklenmiş siyah bir yılan!.
Hem nasıl yılan! Kanlı gözleriyle korkusuzca bakan mahlûk, çatal dilini çıkarmış, kendisine bakanları âdeta tehdid ediyor!
Bunlar ne yapacaklarını şaşırırlar.
Aralarında konuşmalar olur:
– Burada yılanın işi ne? Az önce biz eştik, bu mezarı... Çevrede delik deşik bir yer yoktu. Burada yılan bulunacağı akla bile gelmezdi. Bu, yılan sûretine giren bir rûhani olmasın? Kaçmadığına, korku eseri göstermediğine bakılırsa bu gerçek yılan değildir. Bunu öldürmek de mümkün olmaz. Belki bize bir ziyanı dokunur.
Mezar başında gördükleri manzaradan korkanlar yavaşça tahtaları örterler. Çekine çekine toprağı da tekrar  mezarın üstüne yığıp, doğruca müftüye giderler, gördüklerini korku ve  heyecanla anlatırlar.
Müftü efendi de hayrete kapılır, bu kadar kısa zamanda bir yılanın etraftan delik açıp, mezara gireceğine ihtimal vermez.
– Bu hanımın babasını çağırın bana, der.
Olayı duyurmadan babayı çağırırlar. Müftü efendi sorar:
– Kızın nasıl bir hanımdı? Dindarlığı ne derecedeydi?
Baba üzüntü içinde konuşur:
– Kızımın dindarlıkla pek ilgisi yoktu. Üstelik dedikoducuydu. Namaz kılmaz, kılanlarla da alay ederdi. Çok tembih ettim, pek fazla nasihatta bulundum, ama bir türlü kendisini bu kötü hallerinden kurtaramadım.
Müftü efendi başını sallayarak konuşur:
– Allah bilir ya, işte gördüğünüz o siyah yılan, bu kadıncağızın ameliydi. Size ibret için göründü. Hanımlarınıza bunu duyurmanız için maddileşti. İbret alın, uyanık olun, hanımlarınızı ikaz edin, Müslümanca yaşasınlar, mü’mince ibâdetlerini yapsınlar. Kimsenin dedikodusunu yapıp insanları birbirlerine düşürmesinler. Yoksa aynı âkıbet, onların da başına gelebilir!

ahmet şahin

sümeyra
Mon 24 September 2012, 09:18 pm GMT +0200


      Sır kapısında izlemiştik..Rabbim akıbetimizi hayır etsin..Nasıl yaşarsak öyle öleceğiz..Bundan öte isbatı var mı ?

Hadice
Tue 25 September 2012, 07:42 am GMT +0200
Okurken insanın içi ürperiyor.sen cümlemize namaz aşkı sevgisi ver allahım..
Emeğine sağlık kardeşim..