- Meyvelerin (Simarın) Satışı

Adsense kodları


Meyvelerin (Simarın) Satışı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Sun 7 February 2010, 03:35 pm GMT +0200
"Simâr" kelimesi, semerenin ism-i cins olan çoğuludur. Se­merenin hakîki çoğulu "semerât" şeklindedir. Simar´ın tekili, "cibal" ve "cebel" örneğinde olduğu gibi "semer" kalıbındadır. "Kitab" ve "kütüb" örneğinde olduğu gibi, simar´in çoğulu da "sümür" kalıbında olur. "Sümür" kelimesi de, "unuk" ve "a´nak" örneğinde olduğu gibi "esmar" kalıbındadır. Bütün bu durumlarda, "semere"nin anlamı; yenilmese bile, ağacın üretmiş olduğu şeydir. Örneğin erâk semeri, üzüm semeri (mey­vesi) gibi.

Satılık mal olmaları bakımından meyveler iki kısma ayrılırlar: Meyveler satışta ya ağaçlarına tâbi olurlar. Öyle ki satıştan kasıt, ağa­cın kendisi olur. Bilindiği gibi önce verilen tafsîlât çerçevesinde semere­ler (meyveler) satılan mala dâhil olurlar veya satıştan kasıt başlı başına meyvelerin kendileri olur. Zamanımızda hurmalıkların, üzüm bağlarının ve bahçelerin meyvelerinin satılmasında görüldüğü gibi ağaca bitişik olabi­lecekleri gibi ağaçtan ayrı vaziyette de olabilirler. Mezheblerin bütün bun­lara ilişkin geniş açıklamaları aşağıdadır.

(180) Şâfiîler dediler ki: Burada semereden kasıt; gül, yasemin ve fesle­ğen gibi koklanan bitkileri; devşirildikten sonra tekrar biterek yeniden dev-şirilen baklagilleri; kavun, karpuz, patlıcan ve bamyayı kapsayan üründür. Ağacına bağlı olarak satılan semerenin hükmü şudur: Şart koşulduğu tak­dirde bu, şarta göre satıcıya veya müşteriye âît olur. Taraflardan biri susa­rak bir şart ileriye sürmezse, bunun üç kısmı olur:

1- Satılan şeyin, üzerinde hurma çağlası bulunan bir hurmalık olması. Bunun da iki durumu vardır:

a) Çinleştirilmesi nedeniyle semeresinin göze görünür hâle gelmesi. Çift-leştirilmesi nedeniyle göze görünür hâle gelmesi demek, içinde beyaz tomur­cukların bulunduğu çiçek kılıfının yarılması ve onlardan alıp hurma tomurcuğu üzerine konulması, böylece de semeresinin iyi ve kaliteli bir şe­kilde yetişmesidir. Bunun hükmü şudur: Bu semere (meyve) aslına tâbi ola­rak satış akdinin kapsamına girmez, satıcıya ait olur. Gerçek çiftleştirmenin mânâsı, erkek tomurcuğu hurma ağacının tomurcuğu üzerine koymaktır. Ama burada kastedilen mânâ bu olmayıp bilâkis tomurcuğun mutlaka yarılması-dır. Satılan hurmalığın tümünün, çiftleştirmeyle semeresinin göze görünür hale gelmiş olması zorunlu olmayıp, az da olsa bir kısmının çiftieştirilmesi yeterli olur. Tomurcuğun yarılması, zamanı dışında olduğu takdirde hurmalar satıcıya âit olur. Satılan hurmalıkla birlikte müşterinin mülkiyetine geçmez.

b) Hurmalığın hurmalarından bir kısmının göze görünür halde olmalması ve aslen de mevcûd bulunmaması. Bu durumda akidden sonra göze gö­rünür olanlar, müşteriye âit olur. Bunda kesinlikle her ne kadar böyle bir şart ileri sürülmüş olsa bile satıcı için bir hak yoktur; Ama hurmalar mevcud olup göze görünür halde değttseler, bu durumda satıcıya âit olurlar.

2- Satılan şeyin hurma ağacından başka bir ağaç olması. Bunun için de az önce belirtilen iki duruçı sözkonusu olur. Ancak bunun semerelerinin göze görünür hale gelmesi, çiftleştirmeyle olmaz. Çiftleştirme fiili sâdece hurma ağaçlarına özgüdür, ancak aşikâr hâle gelmesiyle bunların semereleri göze görünür olur. Bu ister zerdali gibi çiçeği ve çiçeklerinin saçılma durumu olan bir ağaç olsun, ister dut gibi çiçeksiz bir ağaç olsun, üzerinde göze görünür halde bulunan meyvelerin, semerelerin hükmü bunların satıcıya âit olması­dır. Göze görünmeyenlerse, satılan ağaca tâbi olarak müşterinin mülkiyeti­ne geçerler. Hurma çağlasındaysa hüküm bunun hilâfmadir. Bilindiği gibi onun göze görünür olmayanları, mevcûd oldukları takdirde hurma ağacının tomurcuğunun bazısı yarıldığı zaman satıcıya âit olurlar.

3- Satılan şeyin, iki değişik şey olması. Bunun da üç şekli vardır:

a) Değişiklik, yer bakımından olur. Sözgelimi adamın bîri, iki bahçede bulunan hurma ağaçlarını satın alırsa bu bahçelerden birindeki hurma ağaç­lan, diğerinde mevcûd olan hurma ağaçlarından ayrı olurlar.

b) Değişiklik, tür bakımından olur. Sözgelimi adamın biri, aynı bahçe­de hurma ve üzüm ağaçlan satın alırsa; bunların yerleri bir olsa da kendileri değişik şeylerdir.

c) Değişiklik, akid bakımından olur. Sözgelimi adamın birinin aynı hur­malığı iki akîdde satın alması gibi.

Her üç şekliyle bu üçüncü kısmın hükmü şudur: Göze görünür vaziyet­te olan semereler satıcıya, diğerleri müşteriye âit olur.

Geriye dördüncü bir ,şekil kaldı ki, o da şöyledir: Adamın biri yılda İki defa ürün veren bir ağaç, örneğin incir ağacı satın alırsa, durum ne ola­caktır? Bunun hükmü ikinci kısımda açıklanmıştı. Yani göze görünür du­rumda olan semereler, satıcıya âit olur. Göze görünür durumda olmayanlarsa, müşteriye âit olurlar. Ama hurma ağacı gibi yılda sâdece bir kez ürün veren ağaçlarda hüküm bunun tersinedir. Bunlardan göze görünmeyen, ama mev­cûd olanlar satıcıya âit olurlar. Nitekim bu, önce de belirtilmişti.

Meyvenin tek başına satılmasının hükmüne gelince, bu iki kısma ayrılır:

1- Meyvenin olgunlaştığının gözlenebilir olması. Bu durumda ağacın üze­rinde olsun olmasın, kesilmesi veya ağaç üzerinde bırakılması şart koşulsun, satılması mutlak surette caiz olur. Meyvelerin olgunlaşmasının görülür ol­ması da meyveden meyveye değişen bazı hususlarla bilinir:

a) Renk. Bu hurma çağlası ve innap gibi bazı meyvelerin olgunlaştıkla­rının alâmetidir. Bu gibi meyveler renklenince olgunlaşmış olurlar.

b) Tad. Şeker kamışının tatlılığı, narın ekşiliği gibi.

c) Olgunlaşıp yumuşama. Kavun ve incir gibi.

d) Kuvvetlenip sertleşme. Buğday ve arpa gibi.

e) Uzama ve dolgunlaşma. Ebegümeci, fasulye ve barbunya gibi.

f) Hacim büyüklüğü. Salatalık gibi.

g) Kılıfın yarılması. Ceviz ve pamuk gibi.

h) Gül ve yaseminde görüldüğü gibi ekinin açılması.

Bir kimse, olgunlaştığı görülen bir semereyi sattığında, satıcının ürünün gelişip olgunlaşması zamanına dek kalan sulamaları da yapması ve ürünü telef olmaktan ve bozulmaktan da koruması gerekir. Satıcı bu sulama işinin müşteri üzerine olmasını şart koşarsa, satış akdi bâtıl olur. Satıcıya düşen sulama işinin yapılmaması nedeniyle ürün telef olursa, satış akdi kendiliğin­den infisah eder.

2- Semerenin olgunlaştığının gözlenememesi. Bu durumda ürünün kö­künden ayrı olarak satılması caiz olmaz. Ancak kök veya ağacı, müşterinin mülkü değilse, kesilmesini şart koşma hâlinde satış akdi caiz olur. Kesilme şartını koşmaksızın meyveleri satmak, sahîh kavle göre caiz olur. Bir kimse, üzerinde gözle görünür halde meyveleri bulunan bir ağaç satın aldığında bu meyveler satıcıya âit olurlar. Bilindiği gibi bu durumda üzerindeki meyvele­rin kesilmesini şart koşmak zorunlu olur. Meyveyi, ağacı satın alan şahsın kendisine satma durumunda kesmenin şart koşulması zorunlu olmaz. Zîrâ o, müşterinin mülkü olan bir ağaçtır. Üzerindeki meyve de aynı şekilde onun mülkiyetine geçmiştir. Şu halde satıcı, onu kesmekle yükümlü olmaz.

Ekini satmaya gelince, olgunlaştığı gözlenebildiğinde satılması kesinlikle caiz olur. Eğer olgunlaştığı bilinemezse, yalnız başına satılması caiz olmaz. Ancak satıcının onu kesmesi veya kökten çıkarmasını şart koşmakla satış akdi caiz olur. Başağında gizli duran taneleri, örneğin buğday, susam, mer­cimek ve nohut gibi tahılların başaklarındaki gizli taneleri, ister taneler ken­di başlarına satılsınlar, ister kökleriyle birlikte satılsınlar sahih oimaz.Ama kökler veya saplar kendi başlarına satıldıklarında, anılan bu şeylerin önce açıklanan şekilde asıl sap veya köke tâbi olarak satış akdinin kapsamına gir­meleri sahih olur. Buğdayın kendi başağı içindeyken samansız hâlis buğday­la satılması sahih olmaz. Zîrâ bu satışa, muhâkele bey´i denilir ki bu, yasaklanmış bir satış çeşididir. Aynı şekilde ağaç üzerindeki taze hurmayı hazır hurma karşılığında satmak da caiz olmaz. Buna müzâbene bey´i deni­lir ki, bu da yasaklanmış satış çeşitlerindendir. Şu da var ki, ağaç üzerinde duran taze hurma veya üzümü, götürü usûlde hurma ile veya ölçekle ölçülen kuru üzümle satmak.sahih olur. Ağacı üzerindeki taze hurmayı kuru hur­mayla satmak sahih değildir. Çünkü bu, yasaklanan müzâbene satışının ta kendisidir. Ancak ariyyelerde bu yasaklık kalkar. Ariyye satışında ağaç üze­rindeki taze hurmayı kuru hurma karşılığında satmak sahîh olur. Ariyye, mal sahibinin yemek üzere kendi şahsı için ayırmış olduğu hurma ağacı üze­rindeki hurmalardır. Bir kimsenin bir bahçesi olur da kendi yemesi için bazı ağaçlan ayırırsa, bu ağaçlar üzerindeki taze hurmaları götürü usûlde kuru hurma karşılığında satması caiz olur. Götürüden kasıt şudur: Satıcı, müşte­ri veya diğer şahıslar a^aç üzerindeki hurmayı tahmin ederler. Yani hurma ağacı üzerindeki hurmaların bir irdebe (150 kg.) eşit olması veya daha fazla veya daha az olması durumunda miktarım sezgi ve tahminle takdir ederler. Müşteri bu hurmayı alır ve ona bedel olarak da ölçekle kuru hurma verir. Takdir edilen miktara riâyet eder. Ağaç üzerinde satılan taze hurmanın be­deli de hurma ağacı üzerinde kurutulmuş hurma olursa, bedelin bunda da ölçekle verilmesi şarttır. Yani taze hurma takdir edilir ve onun için bedel olarak verilecek kuru hurma ölçekle belirlenir. Bu kuru hurmanın tahminle takdir edilmesi sahih olmaz. Sözünü ettiğimiz bu satışın sahih olması için dokuz şartın gerçekleşmesi gerekir:

1- Satılan semere, satış esnasında daha fazla olsa bile kurutulmuş haliy­le beş vesaktan (bir vesak 200 kg. kadardır) az olmalıdır.

2- Satılan şeye zekât hakkı takılı olmamalıdır. Aksi takdirde satışı sa­hih olmaz.

3- Satılan şey, taze üzüm veya taze hurma olmalıdır.

4- Yerdeki bedel, ölçekli olmalı; ağaç üzerindeki satılık nesneyse tah­minle takdir edilmelidir.

5- Yerdeki bedel kuru olmalı, ağaç üzerindekiyse taze olmalıdır.

6- Yaş meyve, ağaç üzerinde bulunmalıdır.

7- Taraflar alışverişin yapıldığı yerden ayrılmadan önce karşılıklı teslim ve tesellümde bulunmalıdırlar. Yani kuru hurma ve kuru üzüm ölçeklenerek teslim edilir. Ağaç, üzerindeki taze üzüm veya taze hurmaysa, müşterinin kesmesi için müşteriye bırakılır. Eğer bu ağaç satış akdinin yapıldığı yerde değilse, her iki tarafın yine de o ağaca ulaşabilecek kadar bir müddet bekle­meleri gerekir.

8- Meyvenin olgunlaştığı gözle görülebilir olmalıdır.

9- Satılan şey veya bedeliyle birlikte başka cinsten bir şey bulunmamalıdır. Taze hurma ve taze üzüm demekle ceviz, badem ve erik gibi diğer mey­veler kapsam dışına çıkarılmış oldu. Bunların tazelerini kurularıyla satmak sahih olmaz. Çünkü bunlar dağınık ve birbirinden ayrı vaziyette olup yap­raklarla örtülüdürler. Miktarlarının ağaç üzerindeyken belirlenmesi müm­kün değildir.

Mâlikîler dediler ki: Burada semereden kasıt, hurma çağlası, incir ve nar gibi meyveleri; marul, pırasa, turp gibi sebzeleri; buğday ve arpa gibi tahılları kapsayan şeydir. Bunlardan biri ağacı veya sapı üzerinde olup kesilmemişken satılacak olursa, bu satış akdi için iki durum sözkonusu olur:

1-Semerenin olgunlaştığının gözle görülebilir olması. Olgunlaştığının görülebilir olmasının anlamı, anılan semerelere göre değişir. Hurma çağlası ve innap gibi semerelerin olgunlaşmaları, bunların sararmaları veya kızar­maları hâlinde gözle görülebilir. Kavun, yaban hardalı, acur, karpuz ve bal üzerinde ihtilâf edilmiş ve bu hususta iki görüş ileri sürülmüştür:

a) Bunların olgunlaşmalarının görülebilmesi, bilfiil sararmalarıyla olur.

b) Bunların olgunlaşmalarının görülebilmesi, tam sararmasa bile, sarı­ya meyletmeleriyle olur. Karpuza gelince bunun olgunlaşmasının görülmesi, ancak içinin kızararak veya sarararak renklenmesiyle olur. Zeytinin olgun­laşmasının görülmesi, kararmaya yüz tutmasıyla olur. Kara üzüm de zeytin gibidir. Diğer meyve türlerinin olgunlaşmalarının görülmesi, bunların deği­şik renklerinin meydana gelmesi ve kendilerinde bir tadın oluşmasıyla olur.

Bütün bunlarda kesildikten bir zaman geçtikten sonra kendilerinden ya­rarlanılabilir olmaları esas alınır. Örneğin muzu ele alalım. Muzun henüz olgunlaşmadan yeşilken satılması sahihtir. Çünkü kesildikten sonra saman veya kepek içine konulursa olgunlaşır. Mandalinalar da böyledir.

Çiçeğin olgunlaştığının görülmesi, tomurcuklarının açılmasıyla ve ya­semin ile diğerlerinde olduğu gibi yapraklarının ortaya çıkmasıyla olur. Bak­lagillerin, sebzelerin; lahana, havuç, turp, soğan, pancar ve benzerlerinin olgunlaşmalarının görülmesi, yapraklarının tam teşekkül ederek kendilerin­den yararlanılabilmesi ve sökülmeleriyle bozulmamalan hâlinde olur.

Buğday ve tahılların olgunlaşmalarının görülmesi, tanelerinin kuruma­sı ve artık yerden su içer olmamalarıyla, yani sulandıklarında suyun artık kendilerine fayda vermemesiyle olur. Bunlardan olgunlaşması görülenlerin hükmü şudur: Bunların, henüz ağaçlan üzerindeyken tartısız ölçeksiz götü­rü olarak satılmaları sahih olur. Kendi başlarına veya ağaçlarıyla birlikte sa­tılmaları da sahihtir. Kendi başlarına satıldıklarında kesilmelerinin veya ağaç üzerinde bırakılmalarının şart koşulması arasında hiç bir fark yoktur. An­cak satılan hurmanın, kılıfı veya yapraklan içinde saklı olmaması, Örneğin hurma çağlasında ve üzümde olduğu gibi apaçık görünür vaziyette olmaları gerekir. Buğday ve arpa gibi başakları içinde gizli olurlarsa veya cevizle ba­dem gibi kabuklan içinde saklı olurlarsa, bunların kabuksuz olarak götürü usûlde satılmaları caiz olmaz.

Şu halde başağı içindeki buğdayı başaksız olarak satın almak sahih olmaz. Örneğin bir kimsenin satıcıya, "bu tarladaki buğdayı samansız olarak, tartısız ve ölçeksiz, götürü usûlde satın aldım" demesi gibi. Bu alışveriş sa­hih olmaz. Meğer ki buğday kurumuş olup, sulandığı takdiısöe su kendisine fayda vermez hâle gelmiş olsun. Bu durumda başaktaki buğdayı, samanın­dan ayrı olarak götürü usûlde satın almak caiz olur. Ceviz, badem, fasulya, barbunya ve diğer kabuklular da bu bakımdan buğday gibidirler. Bunların kabuksuz olarak götürü usûlde satılmaları, ağaç üzerinde de olsalar, ağaç­tan (veya kökten) koparılmış da olsalar sahih olmaz. Ancak kurutup, sulan­dıkları takdirde sudan yararlanmaz hâle geldiklerinde, kabuksuz olarak götürü usûlde satılmaları sahih olur. Kabuksuz olarak ölçek veya tartıyla satılması, her halükârda sahih olur.

2- Birinci durumun tersine, semerelerin olgunlaşmalarının gözle görü­lebilir olmamaları. Bunun hükmü şudur; bu durumdaki semerelerin satılması, üç şekilde sahih olur:

a) Meyvenin ağacıyla, ekinin de tarlasıyla birlikte olması. Olgunlaşma­sı görülmeden meyvenin ağacıyla, ekinin de tarlasıyla birlikte satılması sa­hih olur.

b) Meyve ve ekinden söz edilmeksizin asim (ağaç veya tarlanın) satıl­ması, sonra da daha önce belirttiğimiz gibi olgunlaşması görülmeyen meyve veya ekinin asla eklenmesi.

c) Aslı satılmaksızın meyve veya ekinin satılması. Bunun sahih olması için üç şartın tahakkuku gerekir:

1- Semerenin derhal kesilmesi şart koşulmalıdir. Tarlada veya ağaçta bırakılması sahih olmaz. Ancak kısa bir zaman için bırakılabilir. Öyle ki, semere bu kısa zaman içinde durum değiştirmemen ve aşama kaydetmemelidir. Semerenin, olgunîaşmcaya dek aslı üzerinde bırakılması şart koşulursa, akid sahih olmaz. Akid mutlak olarak yapılırsa, yani semerenin kesilmesi veya kesilmemesi şart koşulmazsa, yine akid sahih olmaz.

2- Semere, üzüm koruğunda olduğu gibi olgunlaşmadan kendisinden ya­rarlanılabilir olmalıdır. Böyle olmazsa, satışı sahih olmaz. Çünkü bu, malı zayi etmek ve hiledir. Bu olsun diğerleri olsun, bu şart, her satılan semere için gereklidir.

3- Zorunluluk derecesine varmasa bile, olgunlaştığı görülmeyen seme­renin satılmasına ihtiyaç duyulması. Bu haldeyken satılmasının belde halkı tarafından bilinir olup olmaması arasında bir fark yoktur.

Bir kimse olgunlaşması görülmeyen bir semereyi, kesilmesi şartıyla sa­tın aldıktan sonra, bu semerenin ağacını veya kökünü de satın alırsa, seme­reyi ağacı veya kökü üzerinde bırakması caiz olur. Ama semereyi ağacı veya kökü üzerinde bırakma şartıyla satın aldıktan sonra bu semerenin ağacını veya kökünü satın alırsa, semereyi ağacı veya kökü üzerinde bırakmak caiz olmaz. Çünkü semerenin satılması, evvel emirde fâsid olarak vukûbulmuştur.

Satış akdi feshedildiğinde hurma, ağacın üzerindeyse onu tekeffül et­mek, satıcının üzerine olur. Ama bu şey hurma ise ve müşteri onu devşirmişse, ortada mevcûdsa onu geri vermesi gerekir. Mevcûd olmadığı için aynısını geri veremezse, -eğer biliyorsa- mislini satıcıya verir. Bilmiyorsa değerini verir. Ama ağaç üzerindeki taze hurmaysa, değerini satıcıya verme­si gerekir. Bütün bunlar, hurmayı ağaç üzerinde bırakma şartıyla satın alma durumunda sözkonusu olan hükümlerdir. Hiç bir şart ileri sürmeksizin sa­tın alıp sonra devşirdiğinde, satış akdi, akidde sözü edilen bedel üzerine ge­çerli olur. Satıcı veya müşteri, bir yükümlülük altına girmez. Semerenin ağaç üzerinde satışının sahih olabilmesi için, bütün ağaçlardaki semerelerin olgun­laştıklarının görülebilir olması şart değildir. Bir kimsenin hurma, nar, üzüm, incir, mandalina gibi değişik tür ağaçlardan oluşan bir bahçesi olur da, bu bahçedeki ağaç türlerinden birindeki meyvelerin olgunlaştığı görülürse, bu türün diğer ağaçlarındaki meyvelerin olgunlaştıkları görülmese bile, satılmaları sahih olur. Bir ağaçtaki narların olgunlaştıkları görülürse, olgunlaştıkları gö­rülmese bile diğer narların tümünü de satmak sahih olur. Tabiî olgunlaştığı görülen narların, yanıbaşındaki diğer ağaçlardaki meyvelerin olgunlaşmala­rından önce tükenmemesi şarttır. Ama bir ağaç çok erkenden meyve verirse, öyle ki yambaşındaki ağaçların meyvelerinin olgunlaşmasından Önce kendi­sindeki meyveler tükenirse, diğerlerinin satılması sahih olmaz. Diğer cins­lerde de aynı hüküm sözkonusudur.

Diğer cinslere gelince, meselâ üzümün olgunlaştığı görülür de incirin ol­gunlaştığı görülmezse; bir kavle göre olgunlaştığı görülmeyen incirin, kendi cinsinden olmayan üzümün olgunlaştığının görülmesiyle satışı sahih olur. Di­ğer bir görüşe göre bu incirin satılması sahih olmaz. Aynı şekilde bir belde­deki bahçelerden birinde semere cinslerinden birinin olgunlaştığı görüldüğünde, diğerleri olgunlaşmamışsa, olgunlaşmayanların satılıp satıla­mayacağı hususunda ihtilâf vukûbulmuştur. Olgunlaştığı görülen semerele­re kıyasla, olgunlaştığı görülmeyenlerin satılması sahih olur mu, olmaz mı? Bu hususta ihtilâf vardır.

Sonra yasemin, yonca gibi ekinlerle salatalık, acur ve kabak gibi sebze­lerin, devşirildikten sonra tekrar bitenleri, semeresinin sonu gelinceye dek müşteriye âit olur. Bunun sınırlandırılmış bir zamanı yoktur.

Ribâ bahsinde verilen bilgilerden öğrendiğimize göre taze hurmanın kuru hurma karşılığında satılması sahih olmaz. Yalnız, araya satışları bu hüküm­den istisna edilmiştir. Araya satışında bazı özel koşullarla taze hurmanın kuru hurmayla satılması sahih olur. "Araya", "ariyye" kelimesinin çoğuludur. Ariyye, hurmanın tazesiyle üzümün tazesi gibi, ağaçlan ve kökleri üzerinde bırakıldıklarında kuruyan, kuru olarak da kullanılan meyveleri hîbe etmek­tir. Bunlar kuruyken kullanılabildikleri gibi ceviz, üzüm, zeytin, badem, fındık ve kurutulmaya elverişli incir gibi tazeyken de kullanılabilirler. Mısır bahçe­lerindeki gibi kurutulmaya elverişli olmayan incir böyle değildir. O kurumaz ve "araya" satışının hükmüne tâbi olmaz. Muz da böyledir. O da kurumaz. Nar, şeftali, elma ve kökleri üzerinde bırakıldıklarında kurumayan, kuru ola­rak kendilerinden yararlanılmayan diğer meyveler de böyledir. Araya satışı, yedi şartla sahih olur:

1- Müşteri, semereyi hîbe edenin kendisi veya onun yerine geçen biri ol­malıdır. Adamın biri bir başkasına ağaç üzerindeki taze hurmayı hîbe eder­se, hîbe edenin, kendisine hîbe ettiği şahıstan bizzat veya kendi yerine geçen biri aracılığıyla -o, mîras, satın alma veya benzeri bir yolla hurmalığa mâ-) Hk olan kimsedir- satın alması sahih olur. Bu taze hurma için verilecek be-delinse ölçekle verilen kuru hurma olması sahih olur. Şöyle ki: Ağaç üzerindeki taze hurmalar sezgi ve tahminle takdir edilir. Meselâ: "Şu ağaç üzerindeki taze hurma bir irdebe (150 kg´a) eşittir" denilir. Sonra ne fazla, ne eksik; tam bir irdeb kuru hurma^ ona bedel olarak verilir. Ağaç üzerindeki taze hurmalar devşirildiğinde, tahmin edilenden daha fazla miktarda olduğu gö­rülürse, müşterinin fazlalığı satıcıya iade etmesi gerekir. Tahmin edilenden az olduğu tesbit edilirse, müşteri bu taze hurmaları satıcıya verir ve ödemiş olduğu bedeli geri alır. Daha başka bir şeyle yükümlü olmaz. Daha az oldu­ğu tesbit edilmezse, müşterinin onu tam olarak geri vermesi, eksilen kısmı tazmin etmesi gerekir. Hîbe edilen ariyyede taze hurmayı kuru hurma karşı­lığında satın almak sahih olmaz. Meğer ki müşteri, hîbe edenin kendisi veya onun yerine geçen biri olsun. Nitekim bu hususu daha önce de öğrenmiştik. Meşhur kavle göre taze hurmayı altın ve gümüş nakillerle ve ticâret metâıyla satın almak sahih olur.

2- Hîbe eden, semereyi hîbe ederken: "Bu semereyi sana ariyye ettim" demeli veya buna benzer bir sözü söylemelidir. Ama: "Sana hîbe ettim" derse, caiz olmaz. Çünkü bu ruhsat, ariyyeye özgüdür.

3- Hîbe zamanında değil de, götürü usûlde satın alırken semerenin ol­gunlaştığı görülebilmelidir. Olgunlaştığı görülmezse, satışı sahih olmaz.

4- Götürü usûlde satın alınıyorsa, kendi türünden bir semereyle satın alınmalıdır. Meselâ ağaç üzerindeki taze cevizi, kuru hurmayla satmak caiz olmaz.

5- Müşteri, malın bedelini normal alışılagelen kesim zamanında satıcı­ya vermelidir. Satıcı, bedelin hemen ödenmesini şart koşarsa, bilfiil acilen almasa bile, satış akdi bâtıl olur.

6- Bedel, müşterinin zimmetinde borç olmalıdır. Husûsî bir bahçenin meyvelerinin bedel olarak belirlenmesi sahih olmaz.

7- Müşteri, ariyyeyi belli miktardan, -ki bu miktar, beş vesak veya bun­dan daha azıdır- fazla etmemelidir. Vesakla ilgili açıklama, zekât bahsinde geçmişti. O bahiste zekâtın beş vesaktan az olan semerelerden verilmesinin vâcib olmayacağı anlatılmıştı.

Hanefîler dediler ki: Semerenin üç hâli vardır:

1- Semerenin salkım hâline gelmemesi, göze görünür hâle gelmemesi ve çiçeğinden ayırdedilememesi. Bu durumda satışı mutlak surette sahih olmaz. Çünkü yok hükmündedir. Bilindiği gibi mevcûd olmayan şeylerin satışı sa­hih değildir.

2- Semerenin göze görünür olması, meydana çıkmış olması. Yani çiçek dökmüş olması. Tabiî erik ve zerdali gibi çiçeği olan semerelerdense... Bu durumda semerenin olgunlaştığı gözlenebilir veya gözlenemez. Eğer gözle-nebilirse, satışı mutlak surette sahih olur. Gözlenebilir olması, onun semavi felaketlerden ve bozulmaktan yana emniyet içinde olmasıdır. Semavi felâ­ketler ve diğer nedenlerle bozulmaya maruz kalabileceği devreleri aştıktan sonra olgunlaştığı gözlenebilir. Ama olgunlaşmış olduğu gözlenemezse, ağaç üzerinde bırakılması şartıyla satılması sahih olmaz. Çünkü satış akdi bu şar­tı gerektirmemektedir. Bu şart, başkasının mülkiyetindeki bir ağacı meşgul etmeyi gerekli kılmaktadır ki, bu da mülkiyete aykırı bir husustur. Semere­nin ağaç üzerinde bırakılması ve ayrıca kesilmesi şart koşulmaz; aksine bu şartlar ağza alınmayıp susulursa, bu, iki şekli kapsar:

a) Semerenin, hayvan yemi olsa bile kendisinden yararlanılabilir olma­sı. Bu durumda satışı sahih olur. Çünkü bunun sâdece sap veya ağaç üzerin­de bırakılması koşuluyla alışveriş fâsid olur.

b) Semerenin asla kendisinden yararlanılabilir olmaması. Bu durumda satılmasının sahih olup olmayacağı hususunda İhtilâf edilmiştir. Sahih kav­le göre satılması caizdir. Çünkü o bir maldır. Bu durumda kendisinden ya­rarlanılması her ne kadar mümkün değilse de, daha sonra yararlanılabilecek hâle gelecektir. Bu durumda alışverişi caiz kılmak isteyen kişinin böyle bir hileye başvurması ittifakta sahih olur. Şöyle ki: Meyveden önce ağaç yap­raklarını satın alır. Böylece semereler, yani meyveler de ağaç yapraklarına tâbi olarak satış akdinin kapsamına girerler. Bu durumda semerelerin ve yap­rakların ağaç üzerinde bırakılmaları şart koşulmadığı takdirde akid ittifakla sahih olur.

3- Semerelerin tümünün değil de bir kısmının salkimlaşıp göze görünür hâle gelmesi. Bunun da dört şekli vardır:

a) Sâdece mevcûd olanların satılması. Mevcûd olmayanların satışları­nın, mevcûd oluncaya dek ertelenmesi. Bu durumda satış akdi sahih olur ve olgunlaştığı göze görünür olanlarla olmayanların satışlarının hükümleri­ne tâbi olurlar ki bu, daha önce de anlatılmıştı.

b) Sâdece mevcûd olanların tüm bedeliyle ve de mevcûd olacakların be­deliyle satılması. Sonra satıcının müşteriye, akidden sonra oluşacak semere­leri mubah kılması. Bu akdin hükmü de öncekinînki gibidir.

c) Mevcûd olmayanlardan söz etmeksizin ve semerelerin kesilmesi, ya da ağaç veya kökü üzerinde bırakılması şart koşulmaksızın yalnızca mevcûd olanların satılması. Bu da iki şekli kapsar:

1- Müşteri satın aldığı malı teslim alır. Sonra bu mal, teslim aldıktan sonra yeni semereler verir. Bu durumda satış akdi fâsid olmaz. Akidden sonra meydana gelen semereler, satış akdi esnasında göze görünür olan semereler­le karıştıkları için satıcı, sonradan meydana gelen bu semerelerde müşteriye ortak olur. Akidden sonra meydana gelen semerelerin miktarı hususunda ye­min etmesi koşuluyla söz müşterinin olur. Çünkü bu semereler onun elinde-dirler. Patlıcan, kavun ve acur gibi toplandıktan sonra yeniden ürün veren sebzeler de ağaç üzerindeki meyveler hükmündedirler.

2- Malın teslim alınmasından önce ikinci parti semerelerin meydana gel­mesi. Bu durumda satış akdi fâsid olur. Çünkü satılan malın ikinci parti olarak biten semerelerle karışması dolayısıyla satış akdi esnasında müşteriye teslim edilmesi mümkün olmamşktadir. Bu bir nevi, satılık malın teslimden önce telef olmasına benzemektedir.

d) Mevcûd olanı da olmayanı da satmak. Bu hususta ihtilâf vardır. Ba­zıları bu durumdaki satış akdinin fâsid olacağını söylemişlerdir. Çünkü mev­cûd olmayan şeyin satılması yasaklanmıştır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ancak selemde zaruret nedeniyle mevcûd olmayan şeyin satılmasına ruhsat tanımıştır. B´u kavil, zâhirür-rivâye bir kavildir. Bazıları demişlerdir ki: İn­sanlar bu şekilde muamele ettiklerinden dolayı satış akdi sahih olur. İnsan­lara kendi âdetlerini bıraktırmak zordur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insanların zaruretleri ve sıkıntının üzerlerinden kaldırılması amacıyla selem alış verişini caiz kıldığına göre burada da aynı durum söz konusudur. Bun­dan da açıkça anlaşılıyor ki, zamanımızda bahçelerini satan insanların dinî kurallara uymaları kolaylıkla mümkün olacaktır. Bu hususta onlar için hiç bir zorluk yoktur. Açıkladığımız bu satış akdi şekillerinde, onlara yetecek şe­kilde bilgiler verilmiştir. Çünkü bütün bu anlattığımız şekillerde, satıcıyla satın alan arasında meydana gelen anlaşmazlığı ortadan kaldırmak ve birbirine düş­man olmalarına sebep olan mikrobun kökünü kazımak amacı gözönünde bu­lundurulmuştur. İnsanları doğru yola erdirecek olan ancak Allah´tır.

İki Önemli Not:

1- Bundan önceki bahiste öğrenmiş olduğumuza göre ağacın üzerinde bulunan meyve, satış hususunda ağaca tâbi olmaz. Yalnız müşteri bunu şart koştuğu takdirde ağaca tâbi olur. Böyle bir şart, müşteri tarafından koşul­madığı takdirde, meyve satıcının hakkıdır. İster te´bir (aşılama) edilmiş ol­sun, ister edilmesin. Gül, yasemin ve benzeri gibi koklanır bitkiler de semerenin kapsamına girerler. Ekinlere gelince, bunların orakla biçilir duruma gelme­den önce satılmalarının caiz olup olmayacağı hususunda ihtilâf edilmiştir. Bazıları caiz olacağını, bazılarıysa câİz olmayacağını söylemişlerdir. Ama en uygun olan görüş, satış akdinden sonra büyüyecekleri umuduyla satılmalarının caiz olmasıdır. Ekin biter ve bir değer kazanır sonra da üzerinde bu­lunduğu tarla satılırsa, şart koşulmadığı takdirde o ekin satış akdinin kapsamına girer. Ama ekin biter de henüz bir değere sahip olmazsa, bazıları bu ekinin şart koşulmasa bile satış akdi kapsamına gireceğini söylemişler, bazıları da şart koşulmadığı takdirde satış akdi kapsamına girmeyeceği gö­rüşünü ileri sürmüşlerdir. En doğrusu, şart koşulmaksızın dahi satış akdinin kapsamına gireceğidir. Aynı şekilde yoncanın ikinci kez biteni ve üçüncü kez biteni ile, kesildikten sonra yeniden biten ekinler de bu hükme tabidirler. Bazıları demişlerdir ki; bunların tarlaları satıldığında, kendileri de tarlaya bağlı olarak satış akdinin kapsamına girer. Diğer bazılarıysa tarlaya tâbi olarak satış akdinin kapsamına girmez demişlerdir.

2- Ribâ bahislerinde de geçtiği gibi, ister araya alışverişlerinde ve isterse diğer alışverişlerde olsun, taze hurmanın kuru hurmayla satılması caiz olur.

Hanbelîler dediler ki: Olgunlaştıkları görülmediği sürece semere­lerin satılması sahih olmaz..Aynı şekilde taneleri sertleşmedikçe ekinlerin, tahılların satılmaları da sahih olmaz. Hurmanın olgunlaştığının gözlenebil-mesi, onun tam kıvamına gelerek güzelce yenilebilir hâle gelmesidir. Tahıl­ların olgunlaşmalarıyla, tanelerinin sertleşmesi veya beyazlaşmasıyla olur. Şu da var ki: Olgunlaşması görülmeyen semerelerin satılması, bazı şartlarla sahih olur:

1-Semerenin derhal kesilmesinin şart koşulması. Kişinin semereyi, ol-gunlaşıncaya dek üzerinde bırakmak amacıyla ağacı icar etmesi veya İğreti alması sahih olmaz.

2- Kesim esnasında semerenin yararlanılabilir halde olması.

3- Semere, hisse-i şâyiah olmamalıdır. Sözgelimi bir kimsenin bir hur­malığın yarısına sahip olması durumunda olgunlaşmadan önce hurmaları sat­ması sahih olmaz. Çünkü bu kişi kendi mülkiyetinde bulunan burmaları, ancak kendi mülkiyetinde olmayanların kesilmesiyle kesme imkânını elde ede­bilir. Ama kendi mülkiyetinde olmayanları da kesme hakkına sahip değildir.

4- Olgunlaştığı görülmeyen meyvelerin ağaçla birlikte veya olgunlaştığı görülmeyen ekinlerin tarlayla birlikte satılması, ya da ağaçlan önce bir şah­sa sattıktan sonra, ağaçtaki semereleri de aynı şahsa satmak.

Devşirildikten sonra yeniden biten sebze ve ürünlerin satılması, ancak devşirildikçe satma şeklinde sahih olur. Yani bu ürünlerin ancak hâl-i hazır­da mevcûd olanları satılabilir. Ama satış akdinden sonra meydana gelecek olan ürünleri satmak, tarlayla birlikte satılmadıkları takdirde sahih olmaz. Örneğin salatalık ve acur gibi. Bunların kendi kökleriyle birlikte satılmaları sahih olur. Çünkü bu durumda ürünler, köklerine bağlı olarak satış akdinin kapsamına girmektedirler. Pamuk da tahıl gibidir. Kozasının içi yaş ve zayıf olup sertleşmemişse, satılması tıpkı taze ve yeşil tahılın satılmasında olduğu gibi sahih olmaz. Ancak derhal kesilmesi koşuluyla satılırsa sahih olur. İçi sertleşince satılması, sapı üzerinde bırakılması koşuluyla mutlak surette caiz olur. Tıpkı ekinin tanelerinin sertleşmesi durumunda satışının sahih olması gibi. Patlıcan da pamuk gibidir.

Semere veya ekinin, olgunlaştığı gözlenebildiğinde kesilmesini veya ye­rinde bırakılmasını şart koşmaksızın dahi satılması mutlak surette caiz olur. Bir kimse tomurcukları yarılmış (tomurcuk, salkımın beyaz kılıfıdır) bir hurmalığı sattığında semereler satıcıya âit olur. Hurma çöpleri, dalları ve lifle-riyse ona âit olmaz. Bilfiil aşılama şart değildir. Bu aşılama, erkek tomurcuğu ağacın tomurcuğu üzerine koymaktır. Bu durumda satıcı, ol­gunlaşıp iyice tatlılaşıncaya kadar hurmayı ağaç üzerinde bırakma hakkına sahip olur. Ancak bu da İki şartla olur:

1- Müşteri, hurmaların derhal kesilmesini şart koşmuş olmamalıdır.

2- Hurmaların bırakılmaları hâlinde, ağaçlar için bir zarar meydana gel­memelidir.

Bu iki şart gerçekleşmediği takdirde satıcı, ağaç üzerindeki hurmaları kesmeye zorlanır. Rehin, hîbe, icar, hul´ ve mehir de bu hükümler açısından bey´ akdi gibidirler. Bir kimse, bir hurmalığı hîbe eder veya icara verir veya onu hul´ bedeli yapar veya mehir olarak verir de, üzerinde hurmalar bulu­nursa, bu hurmaların ağaca tâbi olmasında ve diğer hususlarda satış akdinin hükümleri sözkonusu olur.

[1] Müslim, Büyü, 43; Buhâri, Büyü, 19

[2] Nesâî.Büyû, 12; Ebû Dâvûd, Büyü, 66

[3] tbn Mâce, Ticârât, 45

[4] Buharı. Büyü, 64

[5] Buhârî, Libâs, 83,85,87; Müslim, Libâs, 115,117,119

[6] Hacc:5

[7] Nahi:92

[8] Bakara: 275-279

[9] Âw imrân: 130

[10] Buhârî, Bü­yü, 54-76; İbn Mâce, Ticârât, 48

[11] Buhârî, Büyü, 78; tbn Mâce, Tlcârât, 48

[12] Müslim, Müsâkât, 75,77,91; Buhârî, Büyü, 77,78,81

[13] EM Dâvûd, Bü­yü, 8; Nesâî, Büyü, 54

[14] Buhârî, Büyü, 78; İbn Mâce, Ticârâl, 48

[15] Bakara: 249

[16] Buhârî, Büyü, 60; ibn Mâce, Ticârât, 14

[17] Buhârî, Büyü, 58;Tirmîzî, Büyü, 54