ezelinur
Sun 7 February 2010, 03:35 pm GMT +0200
"Simâr" kelimesi, semerenin ism-i cins olan çoğuludur. Semerenin hakîki çoğulu "semerât" şeklindedir. Simar´ın tekili, "cibal" ve "cebel" örneğinde olduğu gibi "semer" kalıbındadır. "Kitab" ve "kütüb" örneğinde olduğu gibi, simar´in çoğulu da "sümür" kalıbında olur. "Sümür" kelimesi de, "unuk" ve "a´nak" örneğinde olduğu gibi "esmar" kalıbındadır. Bütün bu durumlarda, "semere"nin anlamı; yenilmese bile, ağacın üretmiş olduğu şeydir. Örneğin erâk semeri, üzüm semeri (meyvesi) gibi.
Satılık mal olmaları bakımından meyveler iki kısma ayrılırlar: Meyveler satışta ya ağaçlarına tâbi olurlar. Öyle ki satıştan kasıt, ağacın kendisi olur. Bilindiği gibi önce verilen tafsîlât çerçevesinde semereler (meyveler) satılan mala dâhil olurlar veya satıştan kasıt başlı başına meyvelerin kendileri olur. Zamanımızda hurmalıkların, üzüm bağlarının ve bahçelerin meyvelerinin satılmasında görüldüğü gibi ağaca bitişik olabilecekleri gibi ağaçtan ayrı vaziyette de olabilirler. Mezheblerin bütün bunlara ilişkin geniş açıklamaları aşağıdadır.
(180) Şâfiîler dediler ki: Burada semereden kasıt; gül, yasemin ve fesleğen gibi koklanan bitkileri; devşirildikten sonra tekrar biterek yeniden dev-şirilen baklagilleri; kavun, karpuz, patlıcan ve bamyayı kapsayan üründür. Ağacına bağlı olarak satılan semerenin hükmü şudur: Şart koşulduğu takdirde bu, şarta göre satıcıya veya müşteriye âît olur. Taraflardan biri susarak bir şart ileriye sürmezse, bunun üç kısmı olur:
1- Satılan şeyin, üzerinde hurma çağlası bulunan bir hurmalık olması. Bunun da iki durumu vardır:
a) Çinleştirilmesi nedeniyle semeresinin göze görünür hâle gelmesi. Çift-leştirilmesi nedeniyle göze görünür hâle gelmesi demek, içinde beyaz tomurcukların bulunduğu çiçek kılıfının yarılması ve onlardan alıp hurma tomurcuğu üzerine konulması, böylece de semeresinin iyi ve kaliteli bir şekilde yetişmesidir. Bunun hükmü şudur: Bu semere (meyve) aslına tâbi olarak satış akdinin kapsamına girmez, satıcıya ait olur. Gerçek çiftleştirmenin mânâsı, erkek tomurcuğu hurma ağacının tomurcuğu üzerine koymaktır. Ama burada kastedilen mânâ bu olmayıp bilâkis tomurcuğun mutlaka yarılması-dır. Satılan hurmalığın tümünün, çiftleştirmeyle semeresinin göze görünür hale gelmiş olması zorunlu olmayıp, az da olsa bir kısmının çiftieştirilmesi yeterli olur. Tomurcuğun yarılması, zamanı dışında olduğu takdirde hurmalar satıcıya âit olur. Satılan hurmalıkla birlikte müşterinin mülkiyetine geçmez.
b) Hurmalığın hurmalarından bir kısmının göze görünür halde olmalması ve aslen de mevcûd bulunmaması. Bu durumda akidden sonra göze görünür olanlar, müşteriye âit olur. Bunda kesinlikle her ne kadar böyle bir şart ileri sürülmüş olsa bile satıcı için bir hak yoktur; Ama hurmalar mevcud olup göze görünür halde değttseler, bu durumda satıcıya âit olurlar.
2- Satılan şeyin hurma ağacından başka bir ağaç olması. Bunun için de az önce belirtilen iki duruçı sözkonusu olur. Ancak bunun semerelerinin göze görünür hale gelmesi, çiftleştirmeyle olmaz. Çiftleştirme fiili sâdece hurma ağaçlarına özgüdür, ancak aşikâr hâle gelmesiyle bunların semereleri göze görünür olur. Bu ister zerdali gibi çiçeği ve çiçeklerinin saçılma durumu olan bir ağaç olsun, ister dut gibi çiçeksiz bir ağaç olsun, üzerinde göze görünür halde bulunan meyvelerin, semerelerin hükmü bunların satıcıya âit olmasıdır. Göze görünmeyenlerse, satılan ağaca tâbi olarak müşterinin mülkiyetine geçerler. Hurma çağlasındaysa hüküm bunun hilâfmadir. Bilindiği gibi onun göze görünür olmayanları, mevcûd oldukları takdirde hurma ağacının tomurcuğunun bazısı yarıldığı zaman satıcıya âit olurlar.
3- Satılan şeyin, iki değişik şey olması. Bunun da üç şekli vardır:
a) Değişiklik, yer bakımından olur. Sözgelimi adamın bîri, iki bahçede bulunan hurma ağaçlarını satın alırsa bu bahçelerden birindeki hurma ağaçlan, diğerinde mevcûd olan hurma ağaçlarından ayrı olurlar.
b) Değişiklik, tür bakımından olur. Sözgelimi adamın biri, aynı bahçede hurma ve üzüm ağaçlan satın alırsa; bunların yerleri bir olsa da kendileri değişik şeylerdir.
c) Değişiklik, akid bakımından olur. Sözgelimi adamın birinin aynı hurmalığı iki akîdde satın alması gibi.
Her üç şekliyle bu üçüncü kısmın hükmü şudur: Göze görünür vaziyette olan semereler satıcıya, diğerleri müşteriye âit olur.
Geriye dördüncü bir ,şekil kaldı ki, o da şöyledir: Adamın biri yılda İki defa ürün veren bir ağaç, örneğin incir ağacı satın alırsa, durum ne olacaktır? Bunun hükmü ikinci kısımda açıklanmıştı. Yani göze görünür durumda olan semereler, satıcıya âit olur. Göze görünür durumda olmayanlarsa, müşteriye âit olurlar. Ama hurma ağacı gibi yılda sâdece bir kez ürün veren ağaçlarda hüküm bunun tersinedir. Bunlardan göze görünmeyen, ama mevcûd olanlar satıcıya âit olurlar. Nitekim bu, önce de belirtilmişti.
Meyvenin tek başına satılmasının hükmüne gelince, bu iki kısma ayrılır:
1- Meyvenin olgunlaştığının gözlenebilir olması. Bu durumda ağacın üzerinde olsun olmasın, kesilmesi veya ağaç üzerinde bırakılması şart koşulsun, satılması mutlak surette caiz olur. Meyvelerin olgunlaşmasının görülür olması da meyveden meyveye değişen bazı hususlarla bilinir:
a) Renk. Bu hurma çağlası ve innap gibi bazı meyvelerin olgunlaştıklarının alâmetidir. Bu gibi meyveler renklenince olgunlaşmış olurlar.
b) Tad. Şeker kamışının tatlılığı, narın ekşiliği gibi.
c) Olgunlaşıp yumuşama. Kavun ve incir gibi.
d) Kuvvetlenip sertleşme. Buğday ve arpa gibi.
e) Uzama ve dolgunlaşma. Ebegümeci, fasulye ve barbunya gibi.
f) Hacim büyüklüğü. Salatalık gibi.
g) Kılıfın yarılması. Ceviz ve pamuk gibi.
h) Gül ve yaseminde görüldüğü gibi ekinin açılması.
Bir kimse, olgunlaştığı görülen bir semereyi sattığında, satıcının ürünün gelişip olgunlaşması zamanına dek kalan sulamaları da yapması ve ürünü telef olmaktan ve bozulmaktan da koruması gerekir. Satıcı bu sulama işinin müşteri üzerine olmasını şart koşarsa, satış akdi bâtıl olur. Satıcıya düşen sulama işinin yapılmaması nedeniyle ürün telef olursa, satış akdi kendiliğinden infisah eder.
2- Semerenin olgunlaştığının gözlenememesi. Bu durumda ürünün kökünden ayrı olarak satılması caiz olmaz. Ancak kök veya ağacı, müşterinin mülkü değilse, kesilmesini şart koşma hâlinde satış akdi caiz olur. Kesilme şartını koşmaksızın meyveleri satmak, sahîh kavle göre caiz olur. Bir kimse, üzerinde gözle görünür halde meyveleri bulunan bir ağaç satın aldığında bu meyveler satıcıya âit olurlar. Bilindiği gibi bu durumda üzerindeki meyvelerin kesilmesini şart koşmak zorunlu olur. Meyveyi, ağacı satın alan şahsın kendisine satma durumunda kesmenin şart koşulması zorunlu olmaz. Zîrâ o, müşterinin mülkü olan bir ağaçtır. Üzerindeki meyve de aynı şekilde onun mülkiyetine geçmiştir. Şu halde satıcı, onu kesmekle yükümlü olmaz.
Ekini satmaya gelince, olgunlaştığı gözlenebildiğinde satılması kesinlikle caiz olur. Eğer olgunlaştığı bilinemezse, yalnız başına satılması caiz olmaz. Ancak satıcının onu kesmesi veya kökten çıkarmasını şart koşmakla satış akdi caiz olur. Başağında gizli duran taneleri, örneğin buğday, susam, mercimek ve nohut gibi tahılların başaklarındaki gizli taneleri, ister taneler kendi başlarına satılsınlar, ister kökleriyle birlikte satılsınlar sahih oimaz.Ama kökler veya saplar kendi başlarına satıldıklarında, anılan bu şeylerin önce açıklanan şekilde asıl sap veya köke tâbi olarak satış akdinin kapsamına girmeleri sahih olur. Buğdayın kendi başağı içindeyken samansız hâlis buğdayla satılması sahih olmaz. Zîrâ bu satışa, muhâkele bey´i denilir ki bu, yasaklanmış bir satış çeşididir. Aynı şekilde ağaç üzerindeki taze hurmayı hazır hurma karşılığında satmak da caiz olmaz. Buna müzâbene bey´i denilir ki, bu da yasaklanmış satış çeşitlerindendir. Şu da var ki, ağaç üzerinde duran taze hurma veya üzümü, götürü usûlde hurma ile veya ölçekle ölçülen kuru üzümle satmak.sahih olur. Ağacı üzerindeki taze hurmayı kuru hurmayla satmak sahih değildir. Çünkü bu, yasaklanan müzâbene satışının ta kendisidir. Ancak ariyyelerde bu yasaklık kalkar. Ariyye satışında ağaç üzerindeki taze hurmayı kuru hurma karşılığında satmak sahîh olur. Ariyye, mal sahibinin yemek üzere kendi şahsı için ayırmış olduğu hurma ağacı üzerindeki hurmalardır. Bir kimsenin bir bahçesi olur da kendi yemesi için bazı ağaçlan ayırırsa, bu ağaçlar üzerindeki taze hurmaları götürü usûlde kuru hurma karşılığında satması caiz olur. Götürüden kasıt şudur: Satıcı, müşteri veya diğer şahıslar a^aç üzerindeki hurmayı tahmin ederler. Yani hurma ağacı üzerindeki hurmaların bir irdebe (150 kg.) eşit olması veya daha fazla veya daha az olması durumunda miktarım sezgi ve tahminle takdir ederler. Müşteri bu hurmayı alır ve ona bedel olarak da ölçekle kuru hurma verir. Takdir edilen miktara riâyet eder. Ağaç üzerinde satılan taze hurmanın bedeli de hurma ağacı üzerinde kurutulmuş hurma olursa, bedelin bunda da ölçekle verilmesi şarttır. Yani taze hurma takdir edilir ve onun için bedel olarak verilecek kuru hurma ölçekle belirlenir. Bu kuru hurmanın tahminle takdir edilmesi sahih olmaz. Sözünü ettiğimiz bu satışın sahih olması için dokuz şartın gerçekleşmesi gerekir:
1- Satılan semere, satış esnasında daha fazla olsa bile kurutulmuş haliyle beş vesaktan (bir vesak 200 kg. kadardır) az olmalıdır.
2- Satılan şeye zekât hakkı takılı olmamalıdır. Aksi takdirde satışı sahih olmaz.
3- Satılan şey, taze üzüm veya taze hurma olmalıdır.
4- Yerdeki bedel, ölçekli olmalı; ağaç üzerindeki satılık nesneyse tahminle takdir edilmelidir.
5- Yerdeki bedel kuru olmalı, ağaç üzerindekiyse taze olmalıdır.
6- Yaş meyve, ağaç üzerinde bulunmalıdır.
7- Taraflar alışverişin yapıldığı yerden ayrılmadan önce karşılıklı teslim ve tesellümde bulunmalıdırlar. Yani kuru hurma ve kuru üzüm ölçeklenerek teslim edilir. Ağaç, üzerindeki taze üzüm veya taze hurmaysa, müşterinin kesmesi için müşteriye bırakılır. Eğer bu ağaç satış akdinin yapıldığı yerde değilse, her iki tarafın yine de o ağaca ulaşabilecek kadar bir müddet beklemeleri gerekir.
8- Meyvenin olgunlaştığı gözle görülebilir olmalıdır.
9- Satılan şey veya bedeliyle birlikte başka cinsten bir şey bulunmamalıdır. Taze hurma ve taze üzüm demekle ceviz, badem ve erik gibi diğer meyveler kapsam dışına çıkarılmış oldu. Bunların tazelerini kurularıyla satmak sahih olmaz. Çünkü bunlar dağınık ve birbirinden ayrı vaziyette olup yapraklarla örtülüdürler. Miktarlarının ağaç üzerindeyken belirlenmesi mümkün değildir.
Mâlikîler dediler ki: Burada semereden kasıt, hurma çağlası, incir ve nar gibi meyveleri; marul, pırasa, turp gibi sebzeleri; buğday ve arpa gibi tahılları kapsayan şeydir. Bunlardan biri ağacı veya sapı üzerinde olup kesilmemişken satılacak olursa, bu satış akdi için iki durum sözkonusu olur:
1-Semerenin olgunlaştığının gözle görülebilir olması. Olgunlaştığının görülebilir olmasının anlamı, anılan semerelere göre değişir. Hurma çağlası ve innap gibi semerelerin olgunlaşmaları, bunların sararmaları veya kızarmaları hâlinde gözle görülebilir. Kavun, yaban hardalı, acur, karpuz ve bal üzerinde ihtilâf edilmiş ve bu hususta iki görüş ileri sürülmüştür:
a) Bunların olgunlaşmalarının görülebilmesi, bilfiil sararmalarıyla olur.
b) Bunların olgunlaşmalarının görülebilmesi, tam sararmasa bile, sarıya meyletmeleriyle olur. Karpuza gelince bunun olgunlaşmasının görülmesi, ancak içinin kızararak veya sarararak renklenmesiyle olur. Zeytinin olgunlaşmasının görülmesi, kararmaya yüz tutmasıyla olur. Kara üzüm de zeytin gibidir. Diğer meyve türlerinin olgunlaşmalarının görülmesi, bunların değişik renklerinin meydana gelmesi ve kendilerinde bir tadın oluşmasıyla olur.
Bütün bunlarda kesildikten bir zaman geçtikten sonra kendilerinden yararlanılabilir olmaları esas alınır. Örneğin muzu ele alalım. Muzun henüz olgunlaşmadan yeşilken satılması sahihtir. Çünkü kesildikten sonra saman veya kepek içine konulursa olgunlaşır. Mandalinalar da böyledir.
Çiçeğin olgunlaştığının görülmesi, tomurcuklarının açılmasıyla ve yasemin ile diğerlerinde olduğu gibi yapraklarının ortaya çıkmasıyla olur. Baklagillerin, sebzelerin; lahana, havuç, turp, soğan, pancar ve benzerlerinin olgunlaşmalarının görülmesi, yapraklarının tam teşekkül ederek kendilerinden yararlanılabilmesi ve sökülmeleriyle bozulmamalan hâlinde olur.
Buğday ve tahılların olgunlaşmalarının görülmesi, tanelerinin kuruması ve artık yerden su içer olmamalarıyla, yani sulandıklarında suyun artık kendilerine fayda vermemesiyle olur. Bunlardan olgunlaşması görülenlerin hükmü şudur: Bunların, henüz ağaçlan üzerindeyken tartısız ölçeksiz götürü olarak satılmaları sahih olur. Kendi başlarına veya ağaçlarıyla birlikte satılmaları da sahihtir. Kendi başlarına satıldıklarında kesilmelerinin veya ağaç üzerinde bırakılmalarının şart koşulması arasında hiç bir fark yoktur. Ancak satılan hurmanın, kılıfı veya yapraklan içinde saklı olmaması, Örneğin hurma çağlasında ve üzümde olduğu gibi apaçık görünür vaziyette olmaları gerekir. Buğday ve arpa gibi başakları içinde gizli olurlarsa veya cevizle badem gibi kabuklan içinde saklı olurlarsa, bunların kabuksuz olarak götürü usûlde satılmaları caiz olmaz.
Şu halde başağı içindeki buğdayı başaksız olarak satın almak sahih olmaz. Örneğin bir kimsenin satıcıya, "bu tarladaki buğdayı samansız olarak, tartısız ve ölçeksiz, götürü usûlde satın aldım" demesi gibi. Bu alışveriş sahih olmaz. Meğer ki buğday kurumuş olup, sulandığı takdiısöe su kendisine fayda vermez hâle gelmiş olsun. Bu durumda başaktaki buğdayı, samanından ayrı olarak götürü usûlde satın almak caiz olur. Ceviz, badem, fasulya, barbunya ve diğer kabuklular da bu bakımdan buğday gibidirler. Bunların kabuksuz olarak götürü usûlde satılmaları, ağaç üzerinde de olsalar, ağaçtan (veya kökten) koparılmış da olsalar sahih olmaz. Ancak kurutup, sulandıkları takdirde sudan yararlanmaz hâle geldiklerinde, kabuksuz olarak götürü usûlde satılmaları sahih olur. Kabuksuz olarak ölçek veya tartıyla satılması, her halükârda sahih olur.
2- Birinci durumun tersine, semerelerin olgunlaşmalarının gözle görülebilir olmamaları. Bunun hükmü şudur; bu durumdaki semerelerin satılması, üç şekilde sahih olur:
a) Meyvenin ağacıyla, ekinin de tarlasıyla birlikte olması. Olgunlaşması görülmeden meyvenin ağacıyla, ekinin de tarlasıyla birlikte satılması sahih olur.
b) Meyve ve ekinden söz edilmeksizin asim (ağaç veya tarlanın) satılması, sonra da daha önce belirttiğimiz gibi olgunlaşması görülmeyen meyve veya ekinin asla eklenmesi.
c) Aslı satılmaksızın meyve veya ekinin satılması. Bunun sahih olması için üç şartın tahakkuku gerekir:
1- Semerenin derhal kesilmesi şart koşulmalıdir. Tarlada veya ağaçta bırakılması sahih olmaz. Ancak kısa bir zaman için bırakılabilir. Öyle ki, semere bu kısa zaman içinde durum değiştirmemen ve aşama kaydetmemelidir. Semerenin, olgunîaşmcaya dek aslı üzerinde bırakılması şart koşulursa, akid sahih olmaz. Akid mutlak olarak yapılırsa, yani semerenin kesilmesi veya kesilmemesi şart koşulmazsa, yine akid sahih olmaz.
2- Semere, üzüm koruğunda olduğu gibi olgunlaşmadan kendisinden yararlanılabilir olmalıdır. Böyle olmazsa, satışı sahih olmaz. Çünkü bu, malı zayi etmek ve hiledir. Bu olsun diğerleri olsun, bu şart, her satılan semere için gereklidir.
3- Zorunluluk derecesine varmasa bile, olgunlaştığı görülmeyen semerenin satılmasına ihtiyaç duyulması. Bu haldeyken satılmasının belde halkı tarafından bilinir olup olmaması arasında bir fark yoktur.
Bir kimse olgunlaşması görülmeyen bir semereyi, kesilmesi şartıyla satın aldıktan sonra, bu semerenin ağacını veya kökünü de satın alırsa, semereyi ağacı veya kökü üzerinde bırakması caiz olur. Ama semereyi ağacı veya kökü üzerinde bırakma şartıyla satın aldıktan sonra bu semerenin ağacını veya kökünü satın alırsa, semereyi ağacı veya kökü üzerinde bırakmak caiz olmaz. Çünkü semerenin satılması, evvel emirde fâsid olarak vukûbulmuştur.
Satış akdi feshedildiğinde hurma, ağacın üzerindeyse onu tekeffül etmek, satıcının üzerine olur. Ama bu şey hurma ise ve müşteri onu devşirmişse, ortada mevcûdsa onu geri vermesi gerekir. Mevcûd olmadığı için aynısını geri veremezse, -eğer biliyorsa- mislini satıcıya verir. Bilmiyorsa değerini verir. Ama ağaç üzerindeki taze hurmaysa, değerini satıcıya vermesi gerekir. Bütün bunlar, hurmayı ağaç üzerinde bırakma şartıyla satın alma durumunda sözkonusu olan hükümlerdir. Hiç bir şart ileri sürmeksizin satın alıp sonra devşirdiğinde, satış akdi, akidde sözü edilen bedel üzerine geçerli olur. Satıcı veya müşteri, bir yükümlülük altına girmez. Semerenin ağaç üzerinde satışının sahih olabilmesi için, bütün ağaçlardaki semerelerin olgunlaştıklarının görülebilir olması şart değildir. Bir kimsenin hurma, nar, üzüm, incir, mandalina gibi değişik tür ağaçlardan oluşan bir bahçesi olur da, bu bahçedeki ağaç türlerinden birindeki meyvelerin olgunlaştığı görülürse, bu türün diğer ağaçlarındaki meyvelerin olgunlaştıkları görülmese bile, satılmaları sahih olur. Bir ağaçtaki narların olgunlaştıkları görülürse, olgunlaştıkları görülmese bile diğer narların tümünü de satmak sahih olur. Tabiî olgunlaştığı görülen narların, yanıbaşındaki diğer ağaçlardaki meyvelerin olgunlaşmalarından önce tükenmemesi şarttır. Ama bir ağaç çok erkenden meyve verirse, öyle ki yambaşındaki ağaçların meyvelerinin olgunlaşmasından Önce kendisindeki meyveler tükenirse, diğerlerinin satılması sahih olmaz. Diğer cinslerde de aynı hüküm sözkonusudur.
Diğer cinslere gelince, meselâ üzümün olgunlaştığı görülür de incirin olgunlaştığı görülmezse; bir kavle göre olgunlaştığı görülmeyen incirin, kendi cinsinden olmayan üzümün olgunlaştığının görülmesiyle satışı sahih olur. Diğer bir görüşe göre bu incirin satılması sahih olmaz. Aynı şekilde bir beldedeki bahçelerden birinde semere cinslerinden birinin olgunlaştığı görüldüğünde, diğerleri olgunlaşmamışsa, olgunlaşmayanların satılıp satılamayacağı hususunda ihtilâf vukûbulmuştur. Olgunlaştığı görülen semerelere kıyasla, olgunlaştığı görülmeyenlerin satılması sahih olur mu, olmaz mı? Bu hususta ihtilâf vardır.
Sonra yasemin, yonca gibi ekinlerle salatalık, acur ve kabak gibi sebzelerin, devşirildikten sonra tekrar bitenleri, semeresinin sonu gelinceye dek müşteriye âit olur. Bunun sınırlandırılmış bir zamanı yoktur.
Ribâ bahsinde verilen bilgilerden öğrendiğimize göre taze hurmanın kuru hurma karşılığında satılması sahih olmaz. Yalnız, araya satışları bu hükümden istisna edilmiştir. Araya satışında bazı özel koşullarla taze hurmanın kuru hurmayla satılması sahih olur. "Araya", "ariyye" kelimesinin çoğuludur. Ariyye, hurmanın tazesiyle üzümün tazesi gibi, ağaçlan ve kökleri üzerinde bırakıldıklarında kuruyan, kuru olarak da kullanılan meyveleri hîbe etmektir. Bunlar kuruyken kullanılabildikleri gibi ceviz, üzüm, zeytin, badem, fındık ve kurutulmaya elverişli incir gibi tazeyken de kullanılabilirler. Mısır bahçelerindeki gibi kurutulmaya elverişli olmayan incir böyle değildir. O kurumaz ve "araya" satışının hükmüne tâbi olmaz. Muz da böyledir. O da kurumaz. Nar, şeftali, elma ve kökleri üzerinde bırakıldıklarında kurumayan, kuru olarak kendilerinden yararlanılmayan diğer meyveler de böyledir. Araya satışı, yedi şartla sahih olur:
1- Müşteri, semereyi hîbe edenin kendisi veya onun yerine geçen biri olmalıdır. Adamın biri bir başkasına ağaç üzerindeki taze hurmayı hîbe ederse, hîbe edenin, kendisine hîbe ettiği şahıstan bizzat veya kendi yerine geçen biri aracılığıyla -o, mîras, satın alma veya benzeri bir yolla hurmalığa mâ-) Hk olan kimsedir- satın alması sahih olur. Bu taze hurma için verilecek be-delinse ölçekle verilen kuru hurma olması sahih olur. Şöyle ki: Ağaç üzerindeki taze hurmalar sezgi ve tahminle takdir edilir. Meselâ: "Şu ağaç üzerindeki taze hurma bir irdebe (150 kg´a) eşittir" denilir. Sonra ne fazla, ne eksik; tam bir irdeb kuru hurma^ ona bedel olarak verilir. Ağaç üzerindeki taze hurmalar devşirildiğinde, tahmin edilenden daha fazla miktarda olduğu görülürse, müşterinin fazlalığı satıcıya iade etmesi gerekir. Tahmin edilenden az olduğu tesbit edilirse, müşteri bu taze hurmaları satıcıya verir ve ödemiş olduğu bedeli geri alır. Daha başka bir şeyle yükümlü olmaz. Daha az olduğu tesbit edilmezse, müşterinin onu tam olarak geri vermesi, eksilen kısmı tazmin etmesi gerekir. Hîbe edilen ariyyede taze hurmayı kuru hurma karşılığında satın almak sahih olmaz. Meğer ki müşteri, hîbe edenin kendisi veya onun yerine geçen biri olsun. Nitekim bu hususu daha önce de öğrenmiştik. Meşhur kavle göre taze hurmayı altın ve gümüş nakillerle ve ticâret metâıyla satın almak sahih olur.
2- Hîbe eden, semereyi hîbe ederken: "Bu semereyi sana ariyye ettim" demeli veya buna benzer bir sözü söylemelidir. Ama: "Sana hîbe ettim" derse, caiz olmaz. Çünkü bu ruhsat, ariyyeye özgüdür.
3- Hîbe zamanında değil de, götürü usûlde satın alırken semerenin olgunlaştığı görülebilmelidir. Olgunlaştığı görülmezse, satışı sahih olmaz.
4- Götürü usûlde satın alınıyorsa, kendi türünden bir semereyle satın alınmalıdır. Meselâ ağaç üzerindeki taze cevizi, kuru hurmayla satmak caiz olmaz.
5- Müşteri, malın bedelini normal alışılagelen kesim zamanında satıcıya vermelidir. Satıcı, bedelin hemen ödenmesini şart koşarsa, bilfiil acilen almasa bile, satış akdi bâtıl olur.
6- Bedel, müşterinin zimmetinde borç olmalıdır. Husûsî bir bahçenin meyvelerinin bedel olarak belirlenmesi sahih olmaz.
7- Müşteri, ariyyeyi belli miktardan, -ki bu miktar, beş vesak veya bundan daha azıdır- fazla etmemelidir. Vesakla ilgili açıklama, zekât bahsinde geçmişti. O bahiste zekâtın beş vesaktan az olan semerelerden verilmesinin vâcib olmayacağı anlatılmıştı.
Hanefîler dediler ki: Semerenin üç hâli vardır:
1- Semerenin salkım hâline gelmemesi, göze görünür hâle gelmemesi ve çiçeğinden ayırdedilememesi. Bu durumda satışı mutlak surette sahih olmaz. Çünkü yok hükmündedir. Bilindiği gibi mevcûd olmayan şeylerin satışı sahih değildir.
2- Semerenin göze görünür olması, meydana çıkmış olması. Yani çiçek dökmüş olması. Tabiî erik ve zerdali gibi çiçeği olan semerelerdense... Bu durumda semerenin olgunlaştığı gözlenebilir veya gözlenemez. Eğer gözle-nebilirse, satışı mutlak surette sahih olur. Gözlenebilir olması, onun semavi felaketlerden ve bozulmaktan yana emniyet içinde olmasıdır. Semavi felâketler ve diğer nedenlerle bozulmaya maruz kalabileceği devreleri aştıktan sonra olgunlaştığı gözlenebilir. Ama olgunlaşmış olduğu gözlenemezse, ağaç üzerinde bırakılması şartıyla satılması sahih olmaz. Çünkü satış akdi bu şartı gerektirmemektedir. Bu şart, başkasının mülkiyetindeki bir ağacı meşgul etmeyi gerekli kılmaktadır ki, bu da mülkiyete aykırı bir husustur. Semerenin ağaç üzerinde bırakılması ve ayrıca kesilmesi şart koşulmaz; aksine bu şartlar ağza alınmayıp susulursa, bu, iki şekli kapsar:
a) Semerenin, hayvan yemi olsa bile kendisinden yararlanılabilir olması. Bu durumda satışı sahih olur. Çünkü bunun sâdece sap veya ağaç üzerinde bırakılması koşuluyla alışveriş fâsid olur.
b) Semerenin asla kendisinden yararlanılabilir olmaması. Bu durumda satılmasının sahih olup olmayacağı hususunda İhtilâf edilmiştir. Sahih kavle göre satılması caizdir. Çünkü o bir maldır. Bu durumda kendisinden yararlanılması her ne kadar mümkün değilse de, daha sonra yararlanılabilecek hâle gelecektir. Bu durumda alışverişi caiz kılmak isteyen kişinin böyle bir hileye başvurması ittifakta sahih olur. Şöyle ki: Meyveden önce ağaç yapraklarını satın alır. Böylece semereler, yani meyveler de ağaç yapraklarına tâbi olarak satış akdinin kapsamına girerler. Bu durumda semerelerin ve yaprakların ağaç üzerinde bırakılmaları şart koşulmadığı takdirde akid ittifakla sahih olur.
3- Semerelerin tümünün değil de bir kısmının salkimlaşıp göze görünür hâle gelmesi. Bunun da dört şekli vardır:
a) Sâdece mevcûd olanların satılması. Mevcûd olmayanların satışlarının, mevcûd oluncaya dek ertelenmesi. Bu durumda satış akdi sahih olur ve olgunlaştığı göze görünür olanlarla olmayanların satışlarının hükümlerine tâbi olurlar ki bu, daha önce de anlatılmıştı.
b) Sâdece mevcûd olanların tüm bedeliyle ve de mevcûd olacakların bedeliyle satılması. Sonra satıcının müşteriye, akidden sonra oluşacak semereleri mubah kılması. Bu akdin hükmü de öncekinînki gibidir.
c) Mevcûd olmayanlardan söz etmeksizin ve semerelerin kesilmesi, ya da ağaç veya kökü üzerinde bırakılması şart koşulmaksızın yalnızca mevcûd olanların satılması. Bu da iki şekli kapsar:
1- Müşteri satın aldığı malı teslim alır. Sonra bu mal, teslim aldıktan sonra yeni semereler verir. Bu durumda satış akdi fâsid olmaz. Akidden sonra meydana gelen semereler, satış akdi esnasında göze görünür olan semerelerle karıştıkları için satıcı, sonradan meydana gelen bu semerelerde müşteriye ortak olur. Akidden sonra meydana gelen semerelerin miktarı hususunda yemin etmesi koşuluyla söz müşterinin olur. Çünkü bu semereler onun elinde-dirler. Patlıcan, kavun ve acur gibi toplandıktan sonra yeniden ürün veren sebzeler de ağaç üzerindeki meyveler hükmündedirler.
2- Malın teslim alınmasından önce ikinci parti semerelerin meydana gelmesi. Bu durumda satış akdi fâsid olur. Çünkü satılan malın ikinci parti olarak biten semerelerle karışması dolayısıyla satış akdi esnasında müşteriye teslim edilmesi mümkün olmamşktadir. Bu bir nevi, satılık malın teslimden önce telef olmasına benzemektedir.
d) Mevcûd olanı da olmayanı da satmak. Bu hususta ihtilâf vardır. Bazıları bu durumdaki satış akdinin fâsid olacağını söylemişlerdir. Çünkü mevcûd olmayan şeyin satılması yasaklanmıştır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ancak selemde zaruret nedeniyle mevcûd olmayan şeyin satılmasına ruhsat tanımıştır. B´u kavil, zâhirür-rivâye bir kavildir. Bazıları demişlerdir ki: İnsanlar bu şekilde muamele ettiklerinden dolayı satış akdi sahih olur. İnsanlara kendi âdetlerini bıraktırmak zordur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insanların zaruretleri ve sıkıntının üzerlerinden kaldırılması amacıyla selem alış verişini caiz kıldığına göre burada da aynı durum söz konusudur. Bundan da açıkça anlaşılıyor ki, zamanımızda bahçelerini satan insanların dinî kurallara uymaları kolaylıkla mümkün olacaktır. Bu hususta onlar için hiç bir zorluk yoktur. Açıkladığımız bu satış akdi şekillerinde, onlara yetecek şekilde bilgiler verilmiştir. Çünkü bütün bu anlattığımız şekillerde, satıcıyla satın alan arasında meydana gelen anlaşmazlığı ortadan kaldırmak ve birbirine düşman olmalarına sebep olan mikrobun kökünü kazımak amacı gözönünde bulundurulmuştur. İnsanları doğru yola erdirecek olan ancak Allah´tır.
İki Önemli Not:
1- Bundan önceki bahiste öğrenmiş olduğumuza göre ağacın üzerinde bulunan meyve, satış hususunda ağaca tâbi olmaz. Yalnız müşteri bunu şart koştuğu takdirde ağaca tâbi olur. Böyle bir şart, müşteri tarafından koşulmadığı takdirde, meyve satıcının hakkıdır. İster te´bir (aşılama) edilmiş olsun, ister edilmesin. Gül, yasemin ve benzeri gibi koklanır bitkiler de semerenin kapsamına girerler. Ekinlere gelince, bunların orakla biçilir duruma gelmeden önce satılmalarının caiz olup olmayacağı hususunda ihtilâf edilmiştir. Bazıları caiz olacağını, bazılarıysa câİz olmayacağını söylemişlerdir. Ama en uygun olan görüş, satış akdinden sonra büyüyecekleri umuduyla satılmalarının caiz olmasıdır. Ekin biter ve bir değer kazanır sonra da üzerinde bulunduğu tarla satılırsa, şart koşulmadığı takdirde o ekin satış akdinin kapsamına girer. Ama ekin biter de henüz bir değere sahip olmazsa, bazıları bu ekinin şart koşulmasa bile satış akdi kapsamına gireceğini söylemişler, bazıları da şart koşulmadığı takdirde satış akdi kapsamına girmeyeceği görüşünü ileri sürmüşlerdir. En doğrusu, şart koşulmaksızın dahi satış akdinin kapsamına gireceğidir. Aynı şekilde yoncanın ikinci kez biteni ve üçüncü kez biteni ile, kesildikten sonra yeniden biten ekinler de bu hükme tabidirler. Bazıları demişlerdir ki; bunların tarlaları satıldığında, kendileri de tarlaya bağlı olarak satış akdinin kapsamına girer. Diğer bazılarıysa tarlaya tâbi olarak satış akdinin kapsamına girmez demişlerdir.
2- Ribâ bahislerinde de geçtiği gibi, ister araya alışverişlerinde ve isterse diğer alışverişlerde olsun, taze hurmanın kuru hurmayla satılması caiz olur.
Hanbelîler dediler ki: Olgunlaştıkları görülmediği sürece semerelerin satılması sahih olmaz..Aynı şekilde taneleri sertleşmedikçe ekinlerin, tahılların satılmaları da sahih olmaz. Hurmanın olgunlaştığının gözlenebil-mesi, onun tam kıvamına gelerek güzelce yenilebilir hâle gelmesidir. Tahılların olgunlaşmalarıyla, tanelerinin sertleşmesi veya beyazlaşmasıyla olur. Şu da var ki: Olgunlaşması görülmeyen semerelerin satılması, bazı şartlarla sahih olur:
1-Semerenin derhal kesilmesinin şart koşulması. Kişinin semereyi, ol-gunlaşıncaya dek üzerinde bırakmak amacıyla ağacı icar etmesi veya İğreti alması sahih olmaz.
2- Kesim esnasında semerenin yararlanılabilir halde olması.
3- Semere, hisse-i şâyiah olmamalıdır. Sözgelimi bir kimsenin bir hurmalığın yarısına sahip olması durumunda olgunlaşmadan önce hurmaları satması sahih olmaz. Çünkü bu kişi kendi mülkiyetinde bulunan burmaları, ancak kendi mülkiyetinde olmayanların kesilmesiyle kesme imkânını elde edebilir. Ama kendi mülkiyetinde olmayanları da kesme hakkına sahip değildir.
4- Olgunlaştığı görülmeyen meyvelerin ağaçla birlikte veya olgunlaştığı görülmeyen ekinlerin tarlayla birlikte satılması, ya da ağaçlan önce bir şahsa sattıktan sonra, ağaçtaki semereleri de aynı şahsa satmak.
Devşirildikten sonra yeniden biten sebze ve ürünlerin satılması, ancak devşirildikçe satma şeklinde sahih olur. Yani bu ürünlerin ancak hâl-i hazırda mevcûd olanları satılabilir. Ama satış akdinden sonra meydana gelecek olan ürünleri satmak, tarlayla birlikte satılmadıkları takdirde sahih olmaz. Örneğin salatalık ve acur gibi. Bunların kendi kökleriyle birlikte satılmaları sahih olur. Çünkü bu durumda ürünler, köklerine bağlı olarak satış akdinin kapsamına girmektedirler. Pamuk da tahıl gibidir. Kozasının içi yaş ve zayıf olup sertleşmemişse, satılması tıpkı taze ve yeşil tahılın satılmasında olduğu gibi sahih olmaz. Ancak derhal kesilmesi koşuluyla satılırsa sahih olur. İçi sertleşince satılması, sapı üzerinde bırakılması koşuluyla mutlak surette caiz olur. Tıpkı ekinin tanelerinin sertleşmesi durumunda satışının sahih olması gibi. Patlıcan da pamuk gibidir.
Semere veya ekinin, olgunlaştığı gözlenebildiğinde kesilmesini veya yerinde bırakılmasını şart koşmaksızın dahi satılması mutlak surette caiz olur. Bir kimse tomurcukları yarılmış (tomurcuk, salkımın beyaz kılıfıdır) bir hurmalığı sattığında semereler satıcıya âit olur. Hurma çöpleri, dalları ve lifle-riyse ona âit olmaz. Bilfiil aşılama şart değildir. Bu aşılama, erkek tomurcuğu ağacın tomurcuğu üzerine koymaktır. Bu durumda satıcı, olgunlaşıp iyice tatlılaşıncaya kadar hurmayı ağaç üzerinde bırakma hakkına sahip olur. Ancak bu da İki şartla olur:
1- Müşteri, hurmaların derhal kesilmesini şart koşmuş olmamalıdır.
2- Hurmaların bırakılmaları hâlinde, ağaçlar için bir zarar meydana gelmemelidir.
Bu iki şart gerçekleşmediği takdirde satıcı, ağaç üzerindeki hurmaları kesmeye zorlanır. Rehin, hîbe, icar, hul´ ve mehir de bu hükümler açısından bey´ akdi gibidirler. Bir kimse, bir hurmalığı hîbe eder veya icara verir veya onu hul´ bedeli yapar veya mehir olarak verir de, üzerinde hurmalar bulunursa, bu hurmaların ağaca tâbi olmasında ve diğer hususlarda satış akdinin hükümleri sözkonusu olur.
[1] Müslim, Büyü, 43; Buhâri, Büyü, 19
[2] Nesâî.Büyû, 12; Ebû Dâvûd, Büyü, 66
[3] tbn Mâce, Ticârât, 45
[4] Buharı. Büyü, 64
[5] Buhârî, Libâs, 83,85,87; Müslim, Libâs, 115,117,119
[6] Hacc:5
[7] Nahi:92
[8] Bakara: 275-279
[9] Âw imrân: 130
[10] Buhârî, Büyü, 54-76; İbn Mâce, Ticârât, 48
[11] Buhârî, Büyü, 78; tbn Mâce, Tlcârât, 48
[12] Müslim, Müsâkât, 75,77,91; Buhârî, Büyü, 77,78,81
[13] EM Dâvûd, Büyü, 8; Nesâî, Büyü, 54
[14] Buhârî, Büyü, 78; İbn Mâce, Ticârâl, 48
[15] Bakara: 249
[16] Buhârî, Büyü, 60; ibn Mâce, Ticârât, 14
[17] Buhârî, Büyü, 58;Tirmîzî, Büyü, 54
Satılık mal olmaları bakımından meyveler iki kısma ayrılırlar: Meyveler satışta ya ağaçlarına tâbi olurlar. Öyle ki satıştan kasıt, ağacın kendisi olur. Bilindiği gibi önce verilen tafsîlât çerçevesinde semereler (meyveler) satılan mala dâhil olurlar veya satıştan kasıt başlı başına meyvelerin kendileri olur. Zamanımızda hurmalıkların, üzüm bağlarının ve bahçelerin meyvelerinin satılmasında görüldüğü gibi ağaca bitişik olabilecekleri gibi ağaçtan ayrı vaziyette de olabilirler. Mezheblerin bütün bunlara ilişkin geniş açıklamaları aşağıdadır.
(180) Şâfiîler dediler ki: Burada semereden kasıt; gül, yasemin ve fesleğen gibi koklanan bitkileri; devşirildikten sonra tekrar biterek yeniden dev-şirilen baklagilleri; kavun, karpuz, patlıcan ve bamyayı kapsayan üründür. Ağacına bağlı olarak satılan semerenin hükmü şudur: Şart koşulduğu takdirde bu, şarta göre satıcıya veya müşteriye âît olur. Taraflardan biri susarak bir şart ileriye sürmezse, bunun üç kısmı olur:
1- Satılan şeyin, üzerinde hurma çağlası bulunan bir hurmalık olması. Bunun da iki durumu vardır:
a) Çinleştirilmesi nedeniyle semeresinin göze görünür hâle gelmesi. Çift-leştirilmesi nedeniyle göze görünür hâle gelmesi demek, içinde beyaz tomurcukların bulunduğu çiçek kılıfının yarılması ve onlardan alıp hurma tomurcuğu üzerine konulması, böylece de semeresinin iyi ve kaliteli bir şekilde yetişmesidir. Bunun hükmü şudur: Bu semere (meyve) aslına tâbi olarak satış akdinin kapsamına girmez, satıcıya ait olur. Gerçek çiftleştirmenin mânâsı, erkek tomurcuğu hurma ağacının tomurcuğu üzerine koymaktır. Ama burada kastedilen mânâ bu olmayıp bilâkis tomurcuğun mutlaka yarılması-dır. Satılan hurmalığın tümünün, çiftleştirmeyle semeresinin göze görünür hale gelmiş olması zorunlu olmayıp, az da olsa bir kısmının çiftieştirilmesi yeterli olur. Tomurcuğun yarılması, zamanı dışında olduğu takdirde hurmalar satıcıya âit olur. Satılan hurmalıkla birlikte müşterinin mülkiyetine geçmez.
b) Hurmalığın hurmalarından bir kısmının göze görünür halde olmalması ve aslen de mevcûd bulunmaması. Bu durumda akidden sonra göze görünür olanlar, müşteriye âit olur. Bunda kesinlikle her ne kadar böyle bir şart ileri sürülmüş olsa bile satıcı için bir hak yoktur; Ama hurmalar mevcud olup göze görünür halde değttseler, bu durumda satıcıya âit olurlar.
2- Satılan şeyin hurma ağacından başka bir ağaç olması. Bunun için de az önce belirtilen iki duruçı sözkonusu olur. Ancak bunun semerelerinin göze görünür hale gelmesi, çiftleştirmeyle olmaz. Çiftleştirme fiili sâdece hurma ağaçlarına özgüdür, ancak aşikâr hâle gelmesiyle bunların semereleri göze görünür olur. Bu ister zerdali gibi çiçeği ve çiçeklerinin saçılma durumu olan bir ağaç olsun, ister dut gibi çiçeksiz bir ağaç olsun, üzerinde göze görünür halde bulunan meyvelerin, semerelerin hükmü bunların satıcıya âit olmasıdır. Göze görünmeyenlerse, satılan ağaca tâbi olarak müşterinin mülkiyetine geçerler. Hurma çağlasındaysa hüküm bunun hilâfmadir. Bilindiği gibi onun göze görünür olmayanları, mevcûd oldukları takdirde hurma ağacının tomurcuğunun bazısı yarıldığı zaman satıcıya âit olurlar.
3- Satılan şeyin, iki değişik şey olması. Bunun da üç şekli vardır:
a) Değişiklik, yer bakımından olur. Sözgelimi adamın bîri, iki bahçede bulunan hurma ağaçlarını satın alırsa bu bahçelerden birindeki hurma ağaçlan, diğerinde mevcûd olan hurma ağaçlarından ayrı olurlar.
b) Değişiklik, tür bakımından olur. Sözgelimi adamın biri, aynı bahçede hurma ve üzüm ağaçlan satın alırsa; bunların yerleri bir olsa da kendileri değişik şeylerdir.
c) Değişiklik, akid bakımından olur. Sözgelimi adamın birinin aynı hurmalığı iki akîdde satın alması gibi.
Her üç şekliyle bu üçüncü kısmın hükmü şudur: Göze görünür vaziyette olan semereler satıcıya, diğerleri müşteriye âit olur.
Geriye dördüncü bir ,şekil kaldı ki, o da şöyledir: Adamın biri yılda İki defa ürün veren bir ağaç, örneğin incir ağacı satın alırsa, durum ne olacaktır? Bunun hükmü ikinci kısımda açıklanmıştı. Yani göze görünür durumda olan semereler, satıcıya âit olur. Göze görünür durumda olmayanlarsa, müşteriye âit olurlar. Ama hurma ağacı gibi yılda sâdece bir kez ürün veren ağaçlarda hüküm bunun tersinedir. Bunlardan göze görünmeyen, ama mevcûd olanlar satıcıya âit olurlar. Nitekim bu, önce de belirtilmişti.
Meyvenin tek başına satılmasının hükmüne gelince, bu iki kısma ayrılır:
1- Meyvenin olgunlaştığının gözlenebilir olması. Bu durumda ağacın üzerinde olsun olmasın, kesilmesi veya ağaç üzerinde bırakılması şart koşulsun, satılması mutlak surette caiz olur. Meyvelerin olgunlaşmasının görülür olması da meyveden meyveye değişen bazı hususlarla bilinir:
a) Renk. Bu hurma çağlası ve innap gibi bazı meyvelerin olgunlaştıklarının alâmetidir. Bu gibi meyveler renklenince olgunlaşmış olurlar.
b) Tad. Şeker kamışının tatlılığı, narın ekşiliği gibi.
c) Olgunlaşıp yumuşama. Kavun ve incir gibi.
d) Kuvvetlenip sertleşme. Buğday ve arpa gibi.
e) Uzama ve dolgunlaşma. Ebegümeci, fasulye ve barbunya gibi.
f) Hacim büyüklüğü. Salatalık gibi.
g) Kılıfın yarılması. Ceviz ve pamuk gibi.
h) Gül ve yaseminde görüldüğü gibi ekinin açılması.
Bir kimse, olgunlaştığı görülen bir semereyi sattığında, satıcının ürünün gelişip olgunlaşması zamanına dek kalan sulamaları da yapması ve ürünü telef olmaktan ve bozulmaktan da koruması gerekir. Satıcı bu sulama işinin müşteri üzerine olmasını şart koşarsa, satış akdi bâtıl olur. Satıcıya düşen sulama işinin yapılmaması nedeniyle ürün telef olursa, satış akdi kendiliğinden infisah eder.
2- Semerenin olgunlaştığının gözlenememesi. Bu durumda ürünün kökünden ayrı olarak satılması caiz olmaz. Ancak kök veya ağacı, müşterinin mülkü değilse, kesilmesini şart koşma hâlinde satış akdi caiz olur. Kesilme şartını koşmaksızın meyveleri satmak, sahîh kavle göre caiz olur. Bir kimse, üzerinde gözle görünür halde meyveleri bulunan bir ağaç satın aldığında bu meyveler satıcıya âit olurlar. Bilindiği gibi bu durumda üzerindeki meyvelerin kesilmesini şart koşmak zorunlu olur. Meyveyi, ağacı satın alan şahsın kendisine satma durumunda kesmenin şart koşulması zorunlu olmaz. Zîrâ o, müşterinin mülkü olan bir ağaçtır. Üzerindeki meyve de aynı şekilde onun mülkiyetine geçmiştir. Şu halde satıcı, onu kesmekle yükümlü olmaz.
Ekini satmaya gelince, olgunlaştığı gözlenebildiğinde satılması kesinlikle caiz olur. Eğer olgunlaştığı bilinemezse, yalnız başına satılması caiz olmaz. Ancak satıcının onu kesmesi veya kökten çıkarmasını şart koşmakla satış akdi caiz olur. Başağında gizli duran taneleri, örneğin buğday, susam, mercimek ve nohut gibi tahılların başaklarındaki gizli taneleri, ister taneler kendi başlarına satılsınlar, ister kökleriyle birlikte satılsınlar sahih oimaz.Ama kökler veya saplar kendi başlarına satıldıklarında, anılan bu şeylerin önce açıklanan şekilde asıl sap veya köke tâbi olarak satış akdinin kapsamına girmeleri sahih olur. Buğdayın kendi başağı içindeyken samansız hâlis buğdayla satılması sahih olmaz. Zîrâ bu satışa, muhâkele bey´i denilir ki bu, yasaklanmış bir satış çeşididir. Aynı şekilde ağaç üzerindeki taze hurmayı hazır hurma karşılığında satmak da caiz olmaz. Buna müzâbene bey´i denilir ki, bu da yasaklanmış satış çeşitlerindendir. Şu da var ki, ağaç üzerinde duran taze hurma veya üzümü, götürü usûlde hurma ile veya ölçekle ölçülen kuru üzümle satmak.sahih olur. Ağacı üzerindeki taze hurmayı kuru hurmayla satmak sahih değildir. Çünkü bu, yasaklanan müzâbene satışının ta kendisidir. Ancak ariyyelerde bu yasaklık kalkar. Ariyye satışında ağaç üzerindeki taze hurmayı kuru hurma karşılığında satmak sahîh olur. Ariyye, mal sahibinin yemek üzere kendi şahsı için ayırmış olduğu hurma ağacı üzerindeki hurmalardır. Bir kimsenin bir bahçesi olur da kendi yemesi için bazı ağaçlan ayırırsa, bu ağaçlar üzerindeki taze hurmaları götürü usûlde kuru hurma karşılığında satması caiz olur. Götürüden kasıt şudur: Satıcı, müşteri veya diğer şahıslar a^aç üzerindeki hurmayı tahmin ederler. Yani hurma ağacı üzerindeki hurmaların bir irdebe (150 kg.) eşit olması veya daha fazla veya daha az olması durumunda miktarım sezgi ve tahminle takdir ederler. Müşteri bu hurmayı alır ve ona bedel olarak da ölçekle kuru hurma verir. Takdir edilen miktara riâyet eder. Ağaç üzerinde satılan taze hurmanın bedeli de hurma ağacı üzerinde kurutulmuş hurma olursa, bedelin bunda da ölçekle verilmesi şarttır. Yani taze hurma takdir edilir ve onun için bedel olarak verilecek kuru hurma ölçekle belirlenir. Bu kuru hurmanın tahminle takdir edilmesi sahih olmaz. Sözünü ettiğimiz bu satışın sahih olması için dokuz şartın gerçekleşmesi gerekir:
1- Satılan semere, satış esnasında daha fazla olsa bile kurutulmuş haliyle beş vesaktan (bir vesak 200 kg. kadardır) az olmalıdır.
2- Satılan şeye zekât hakkı takılı olmamalıdır. Aksi takdirde satışı sahih olmaz.
3- Satılan şey, taze üzüm veya taze hurma olmalıdır.
4- Yerdeki bedel, ölçekli olmalı; ağaç üzerindeki satılık nesneyse tahminle takdir edilmelidir.
5- Yerdeki bedel kuru olmalı, ağaç üzerindekiyse taze olmalıdır.
6- Yaş meyve, ağaç üzerinde bulunmalıdır.
7- Taraflar alışverişin yapıldığı yerden ayrılmadan önce karşılıklı teslim ve tesellümde bulunmalıdırlar. Yani kuru hurma ve kuru üzüm ölçeklenerek teslim edilir. Ağaç, üzerindeki taze üzüm veya taze hurmaysa, müşterinin kesmesi için müşteriye bırakılır. Eğer bu ağaç satış akdinin yapıldığı yerde değilse, her iki tarafın yine de o ağaca ulaşabilecek kadar bir müddet beklemeleri gerekir.
8- Meyvenin olgunlaştığı gözle görülebilir olmalıdır.
9- Satılan şey veya bedeliyle birlikte başka cinsten bir şey bulunmamalıdır. Taze hurma ve taze üzüm demekle ceviz, badem ve erik gibi diğer meyveler kapsam dışına çıkarılmış oldu. Bunların tazelerini kurularıyla satmak sahih olmaz. Çünkü bunlar dağınık ve birbirinden ayrı vaziyette olup yapraklarla örtülüdürler. Miktarlarının ağaç üzerindeyken belirlenmesi mümkün değildir.
Mâlikîler dediler ki: Burada semereden kasıt, hurma çağlası, incir ve nar gibi meyveleri; marul, pırasa, turp gibi sebzeleri; buğday ve arpa gibi tahılları kapsayan şeydir. Bunlardan biri ağacı veya sapı üzerinde olup kesilmemişken satılacak olursa, bu satış akdi için iki durum sözkonusu olur:
1-Semerenin olgunlaştığının gözle görülebilir olması. Olgunlaştığının görülebilir olmasının anlamı, anılan semerelere göre değişir. Hurma çağlası ve innap gibi semerelerin olgunlaşmaları, bunların sararmaları veya kızarmaları hâlinde gözle görülebilir. Kavun, yaban hardalı, acur, karpuz ve bal üzerinde ihtilâf edilmiş ve bu hususta iki görüş ileri sürülmüştür:
a) Bunların olgunlaşmalarının görülebilmesi, bilfiil sararmalarıyla olur.
b) Bunların olgunlaşmalarının görülebilmesi, tam sararmasa bile, sarıya meyletmeleriyle olur. Karpuza gelince bunun olgunlaşmasının görülmesi, ancak içinin kızararak veya sarararak renklenmesiyle olur. Zeytinin olgunlaşmasının görülmesi, kararmaya yüz tutmasıyla olur. Kara üzüm de zeytin gibidir. Diğer meyve türlerinin olgunlaşmalarının görülmesi, bunların değişik renklerinin meydana gelmesi ve kendilerinde bir tadın oluşmasıyla olur.
Bütün bunlarda kesildikten bir zaman geçtikten sonra kendilerinden yararlanılabilir olmaları esas alınır. Örneğin muzu ele alalım. Muzun henüz olgunlaşmadan yeşilken satılması sahihtir. Çünkü kesildikten sonra saman veya kepek içine konulursa olgunlaşır. Mandalinalar da böyledir.
Çiçeğin olgunlaştığının görülmesi, tomurcuklarının açılmasıyla ve yasemin ile diğerlerinde olduğu gibi yapraklarının ortaya çıkmasıyla olur. Baklagillerin, sebzelerin; lahana, havuç, turp, soğan, pancar ve benzerlerinin olgunlaşmalarının görülmesi, yapraklarının tam teşekkül ederek kendilerinden yararlanılabilmesi ve sökülmeleriyle bozulmamalan hâlinde olur.
Buğday ve tahılların olgunlaşmalarının görülmesi, tanelerinin kuruması ve artık yerden su içer olmamalarıyla, yani sulandıklarında suyun artık kendilerine fayda vermemesiyle olur. Bunlardan olgunlaşması görülenlerin hükmü şudur: Bunların, henüz ağaçlan üzerindeyken tartısız ölçeksiz götürü olarak satılmaları sahih olur. Kendi başlarına veya ağaçlarıyla birlikte satılmaları da sahihtir. Kendi başlarına satıldıklarında kesilmelerinin veya ağaç üzerinde bırakılmalarının şart koşulması arasında hiç bir fark yoktur. Ancak satılan hurmanın, kılıfı veya yapraklan içinde saklı olmaması, Örneğin hurma çağlasında ve üzümde olduğu gibi apaçık görünür vaziyette olmaları gerekir. Buğday ve arpa gibi başakları içinde gizli olurlarsa veya cevizle badem gibi kabuklan içinde saklı olurlarsa, bunların kabuksuz olarak götürü usûlde satılmaları caiz olmaz.
Şu halde başağı içindeki buğdayı başaksız olarak satın almak sahih olmaz. Örneğin bir kimsenin satıcıya, "bu tarladaki buğdayı samansız olarak, tartısız ve ölçeksiz, götürü usûlde satın aldım" demesi gibi. Bu alışveriş sahih olmaz. Meğer ki buğday kurumuş olup, sulandığı takdiısöe su kendisine fayda vermez hâle gelmiş olsun. Bu durumda başaktaki buğdayı, samanından ayrı olarak götürü usûlde satın almak caiz olur. Ceviz, badem, fasulya, barbunya ve diğer kabuklular da bu bakımdan buğday gibidirler. Bunların kabuksuz olarak götürü usûlde satılmaları, ağaç üzerinde de olsalar, ağaçtan (veya kökten) koparılmış da olsalar sahih olmaz. Ancak kurutup, sulandıkları takdirde sudan yararlanmaz hâle geldiklerinde, kabuksuz olarak götürü usûlde satılmaları sahih olur. Kabuksuz olarak ölçek veya tartıyla satılması, her halükârda sahih olur.
2- Birinci durumun tersine, semerelerin olgunlaşmalarının gözle görülebilir olmamaları. Bunun hükmü şudur; bu durumdaki semerelerin satılması, üç şekilde sahih olur:
a) Meyvenin ağacıyla, ekinin de tarlasıyla birlikte olması. Olgunlaşması görülmeden meyvenin ağacıyla, ekinin de tarlasıyla birlikte satılması sahih olur.
b) Meyve ve ekinden söz edilmeksizin asim (ağaç veya tarlanın) satılması, sonra da daha önce belirttiğimiz gibi olgunlaşması görülmeyen meyve veya ekinin asla eklenmesi.
c) Aslı satılmaksızın meyve veya ekinin satılması. Bunun sahih olması için üç şartın tahakkuku gerekir:
1- Semerenin derhal kesilmesi şart koşulmalıdir. Tarlada veya ağaçta bırakılması sahih olmaz. Ancak kısa bir zaman için bırakılabilir. Öyle ki, semere bu kısa zaman içinde durum değiştirmemen ve aşama kaydetmemelidir. Semerenin, olgunîaşmcaya dek aslı üzerinde bırakılması şart koşulursa, akid sahih olmaz. Akid mutlak olarak yapılırsa, yani semerenin kesilmesi veya kesilmemesi şart koşulmazsa, yine akid sahih olmaz.
2- Semere, üzüm koruğunda olduğu gibi olgunlaşmadan kendisinden yararlanılabilir olmalıdır. Böyle olmazsa, satışı sahih olmaz. Çünkü bu, malı zayi etmek ve hiledir. Bu olsun diğerleri olsun, bu şart, her satılan semere için gereklidir.
3- Zorunluluk derecesine varmasa bile, olgunlaştığı görülmeyen semerenin satılmasına ihtiyaç duyulması. Bu haldeyken satılmasının belde halkı tarafından bilinir olup olmaması arasında bir fark yoktur.
Bir kimse olgunlaşması görülmeyen bir semereyi, kesilmesi şartıyla satın aldıktan sonra, bu semerenin ağacını veya kökünü de satın alırsa, semereyi ağacı veya kökü üzerinde bırakması caiz olur. Ama semereyi ağacı veya kökü üzerinde bırakma şartıyla satın aldıktan sonra bu semerenin ağacını veya kökünü satın alırsa, semereyi ağacı veya kökü üzerinde bırakmak caiz olmaz. Çünkü semerenin satılması, evvel emirde fâsid olarak vukûbulmuştur.
Satış akdi feshedildiğinde hurma, ağacın üzerindeyse onu tekeffül etmek, satıcının üzerine olur. Ama bu şey hurma ise ve müşteri onu devşirmişse, ortada mevcûdsa onu geri vermesi gerekir. Mevcûd olmadığı için aynısını geri veremezse, -eğer biliyorsa- mislini satıcıya verir. Bilmiyorsa değerini verir. Ama ağaç üzerindeki taze hurmaysa, değerini satıcıya vermesi gerekir. Bütün bunlar, hurmayı ağaç üzerinde bırakma şartıyla satın alma durumunda sözkonusu olan hükümlerdir. Hiç bir şart ileri sürmeksizin satın alıp sonra devşirdiğinde, satış akdi, akidde sözü edilen bedel üzerine geçerli olur. Satıcı veya müşteri, bir yükümlülük altına girmez. Semerenin ağaç üzerinde satışının sahih olabilmesi için, bütün ağaçlardaki semerelerin olgunlaştıklarının görülebilir olması şart değildir. Bir kimsenin hurma, nar, üzüm, incir, mandalina gibi değişik tür ağaçlardan oluşan bir bahçesi olur da, bu bahçedeki ağaç türlerinden birindeki meyvelerin olgunlaştığı görülürse, bu türün diğer ağaçlarındaki meyvelerin olgunlaştıkları görülmese bile, satılmaları sahih olur. Bir ağaçtaki narların olgunlaştıkları görülürse, olgunlaştıkları görülmese bile diğer narların tümünü de satmak sahih olur. Tabiî olgunlaştığı görülen narların, yanıbaşındaki diğer ağaçlardaki meyvelerin olgunlaşmalarından önce tükenmemesi şarttır. Ama bir ağaç çok erkenden meyve verirse, öyle ki yambaşındaki ağaçların meyvelerinin olgunlaşmasından Önce kendisindeki meyveler tükenirse, diğerlerinin satılması sahih olmaz. Diğer cinslerde de aynı hüküm sözkonusudur.
Diğer cinslere gelince, meselâ üzümün olgunlaştığı görülür de incirin olgunlaştığı görülmezse; bir kavle göre olgunlaştığı görülmeyen incirin, kendi cinsinden olmayan üzümün olgunlaştığının görülmesiyle satışı sahih olur. Diğer bir görüşe göre bu incirin satılması sahih olmaz. Aynı şekilde bir beldedeki bahçelerden birinde semere cinslerinden birinin olgunlaştığı görüldüğünde, diğerleri olgunlaşmamışsa, olgunlaşmayanların satılıp satılamayacağı hususunda ihtilâf vukûbulmuştur. Olgunlaştığı görülen semerelere kıyasla, olgunlaştığı görülmeyenlerin satılması sahih olur mu, olmaz mı? Bu hususta ihtilâf vardır.
Sonra yasemin, yonca gibi ekinlerle salatalık, acur ve kabak gibi sebzelerin, devşirildikten sonra tekrar bitenleri, semeresinin sonu gelinceye dek müşteriye âit olur. Bunun sınırlandırılmış bir zamanı yoktur.
Ribâ bahsinde verilen bilgilerden öğrendiğimize göre taze hurmanın kuru hurma karşılığında satılması sahih olmaz. Yalnız, araya satışları bu hükümden istisna edilmiştir. Araya satışında bazı özel koşullarla taze hurmanın kuru hurmayla satılması sahih olur. "Araya", "ariyye" kelimesinin çoğuludur. Ariyye, hurmanın tazesiyle üzümün tazesi gibi, ağaçlan ve kökleri üzerinde bırakıldıklarında kuruyan, kuru olarak da kullanılan meyveleri hîbe etmektir. Bunlar kuruyken kullanılabildikleri gibi ceviz, üzüm, zeytin, badem, fındık ve kurutulmaya elverişli incir gibi tazeyken de kullanılabilirler. Mısır bahçelerindeki gibi kurutulmaya elverişli olmayan incir böyle değildir. O kurumaz ve "araya" satışının hükmüne tâbi olmaz. Muz da böyledir. O da kurumaz. Nar, şeftali, elma ve kökleri üzerinde bırakıldıklarında kurumayan, kuru olarak kendilerinden yararlanılmayan diğer meyveler de böyledir. Araya satışı, yedi şartla sahih olur:
1- Müşteri, semereyi hîbe edenin kendisi veya onun yerine geçen biri olmalıdır. Adamın biri bir başkasına ağaç üzerindeki taze hurmayı hîbe ederse, hîbe edenin, kendisine hîbe ettiği şahıstan bizzat veya kendi yerine geçen biri aracılığıyla -o, mîras, satın alma veya benzeri bir yolla hurmalığa mâ-) Hk olan kimsedir- satın alması sahih olur. Bu taze hurma için verilecek be-delinse ölçekle verilen kuru hurma olması sahih olur. Şöyle ki: Ağaç üzerindeki taze hurmalar sezgi ve tahminle takdir edilir. Meselâ: "Şu ağaç üzerindeki taze hurma bir irdebe (150 kg´a) eşittir" denilir. Sonra ne fazla, ne eksik; tam bir irdeb kuru hurma^ ona bedel olarak verilir. Ağaç üzerindeki taze hurmalar devşirildiğinde, tahmin edilenden daha fazla miktarda olduğu görülürse, müşterinin fazlalığı satıcıya iade etmesi gerekir. Tahmin edilenden az olduğu tesbit edilirse, müşteri bu taze hurmaları satıcıya verir ve ödemiş olduğu bedeli geri alır. Daha başka bir şeyle yükümlü olmaz. Daha az olduğu tesbit edilmezse, müşterinin onu tam olarak geri vermesi, eksilen kısmı tazmin etmesi gerekir. Hîbe edilen ariyyede taze hurmayı kuru hurma karşılığında satın almak sahih olmaz. Meğer ki müşteri, hîbe edenin kendisi veya onun yerine geçen biri olsun. Nitekim bu hususu daha önce de öğrenmiştik. Meşhur kavle göre taze hurmayı altın ve gümüş nakillerle ve ticâret metâıyla satın almak sahih olur.
2- Hîbe eden, semereyi hîbe ederken: "Bu semereyi sana ariyye ettim" demeli veya buna benzer bir sözü söylemelidir. Ama: "Sana hîbe ettim" derse, caiz olmaz. Çünkü bu ruhsat, ariyyeye özgüdür.
3- Hîbe zamanında değil de, götürü usûlde satın alırken semerenin olgunlaştığı görülebilmelidir. Olgunlaştığı görülmezse, satışı sahih olmaz.
4- Götürü usûlde satın alınıyorsa, kendi türünden bir semereyle satın alınmalıdır. Meselâ ağaç üzerindeki taze cevizi, kuru hurmayla satmak caiz olmaz.
5- Müşteri, malın bedelini normal alışılagelen kesim zamanında satıcıya vermelidir. Satıcı, bedelin hemen ödenmesini şart koşarsa, bilfiil acilen almasa bile, satış akdi bâtıl olur.
6- Bedel, müşterinin zimmetinde borç olmalıdır. Husûsî bir bahçenin meyvelerinin bedel olarak belirlenmesi sahih olmaz.
7- Müşteri, ariyyeyi belli miktardan, -ki bu miktar, beş vesak veya bundan daha azıdır- fazla etmemelidir. Vesakla ilgili açıklama, zekât bahsinde geçmişti. O bahiste zekâtın beş vesaktan az olan semerelerden verilmesinin vâcib olmayacağı anlatılmıştı.
Hanefîler dediler ki: Semerenin üç hâli vardır:
1- Semerenin salkım hâline gelmemesi, göze görünür hâle gelmemesi ve çiçeğinden ayırdedilememesi. Bu durumda satışı mutlak surette sahih olmaz. Çünkü yok hükmündedir. Bilindiği gibi mevcûd olmayan şeylerin satışı sahih değildir.
2- Semerenin göze görünür olması, meydana çıkmış olması. Yani çiçek dökmüş olması. Tabiî erik ve zerdali gibi çiçeği olan semerelerdense... Bu durumda semerenin olgunlaştığı gözlenebilir veya gözlenemez. Eğer gözle-nebilirse, satışı mutlak surette sahih olur. Gözlenebilir olması, onun semavi felaketlerden ve bozulmaktan yana emniyet içinde olmasıdır. Semavi felâketler ve diğer nedenlerle bozulmaya maruz kalabileceği devreleri aştıktan sonra olgunlaştığı gözlenebilir. Ama olgunlaşmış olduğu gözlenemezse, ağaç üzerinde bırakılması şartıyla satılması sahih olmaz. Çünkü satış akdi bu şartı gerektirmemektedir. Bu şart, başkasının mülkiyetindeki bir ağacı meşgul etmeyi gerekli kılmaktadır ki, bu da mülkiyete aykırı bir husustur. Semerenin ağaç üzerinde bırakılması ve ayrıca kesilmesi şart koşulmaz; aksine bu şartlar ağza alınmayıp susulursa, bu, iki şekli kapsar:
a) Semerenin, hayvan yemi olsa bile kendisinden yararlanılabilir olması. Bu durumda satışı sahih olur. Çünkü bunun sâdece sap veya ağaç üzerinde bırakılması koşuluyla alışveriş fâsid olur.
b) Semerenin asla kendisinden yararlanılabilir olmaması. Bu durumda satılmasının sahih olup olmayacağı hususunda İhtilâf edilmiştir. Sahih kavle göre satılması caizdir. Çünkü o bir maldır. Bu durumda kendisinden yararlanılması her ne kadar mümkün değilse de, daha sonra yararlanılabilecek hâle gelecektir. Bu durumda alışverişi caiz kılmak isteyen kişinin böyle bir hileye başvurması ittifakta sahih olur. Şöyle ki: Meyveden önce ağaç yapraklarını satın alır. Böylece semereler, yani meyveler de ağaç yapraklarına tâbi olarak satış akdinin kapsamına girerler. Bu durumda semerelerin ve yaprakların ağaç üzerinde bırakılmaları şart koşulmadığı takdirde akid ittifakla sahih olur.
3- Semerelerin tümünün değil de bir kısmının salkimlaşıp göze görünür hâle gelmesi. Bunun da dört şekli vardır:
a) Sâdece mevcûd olanların satılması. Mevcûd olmayanların satışlarının, mevcûd oluncaya dek ertelenmesi. Bu durumda satış akdi sahih olur ve olgunlaştığı göze görünür olanlarla olmayanların satışlarının hükümlerine tâbi olurlar ki bu, daha önce de anlatılmıştı.
b) Sâdece mevcûd olanların tüm bedeliyle ve de mevcûd olacakların bedeliyle satılması. Sonra satıcının müşteriye, akidden sonra oluşacak semereleri mubah kılması. Bu akdin hükmü de öncekinînki gibidir.
c) Mevcûd olmayanlardan söz etmeksizin ve semerelerin kesilmesi, ya da ağaç veya kökü üzerinde bırakılması şart koşulmaksızın yalnızca mevcûd olanların satılması. Bu da iki şekli kapsar:
1- Müşteri satın aldığı malı teslim alır. Sonra bu mal, teslim aldıktan sonra yeni semereler verir. Bu durumda satış akdi fâsid olmaz. Akidden sonra meydana gelen semereler, satış akdi esnasında göze görünür olan semerelerle karıştıkları için satıcı, sonradan meydana gelen bu semerelerde müşteriye ortak olur. Akidden sonra meydana gelen semerelerin miktarı hususunda yemin etmesi koşuluyla söz müşterinin olur. Çünkü bu semereler onun elinde-dirler. Patlıcan, kavun ve acur gibi toplandıktan sonra yeniden ürün veren sebzeler de ağaç üzerindeki meyveler hükmündedirler.
2- Malın teslim alınmasından önce ikinci parti semerelerin meydana gelmesi. Bu durumda satış akdi fâsid olur. Çünkü satılan malın ikinci parti olarak biten semerelerle karışması dolayısıyla satış akdi esnasında müşteriye teslim edilmesi mümkün olmamşktadir. Bu bir nevi, satılık malın teslimden önce telef olmasına benzemektedir.
d) Mevcûd olanı da olmayanı da satmak. Bu hususta ihtilâf vardır. Bazıları bu durumdaki satış akdinin fâsid olacağını söylemişlerdir. Çünkü mevcûd olmayan şeyin satılması yasaklanmıştır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ancak selemde zaruret nedeniyle mevcûd olmayan şeyin satılmasına ruhsat tanımıştır. B´u kavil, zâhirür-rivâye bir kavildir. Bazıları demişlerdir ki: İnsanlar bu şekilde muamele ettiklerinden dolayı satış akdi sahih olur. İnsanlara kendi âdetlerini bıraktırmak zordur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insanların zaruretleri ve sıkıntının üzerlerinden kaldırılması amacıyla selem alış verişini caiz kıldığına göre burada da aynı durum söz konusudur. Bundan da açıkça anlaşılıyor ki, zamanımızda bahçelerini satan insanların dinî kurallara uymaları kolaylıkla mümkün olacaktır. Bu hususta onlar için hiç bir zorluk yoktur. Açıkladığımız bu satış akdi şekillerinde, onlara yetecek şekilde bilgiler verilmiştir. Çünkü bütün bu anlattığımız şekillerde, satıcıyla satın alan arasında meydana gelen anlaşmazlığı ortadan kaldırmak ve birbirine düşman olmalarına sebep olan mikrobun kökünü kazımak amacı gözönünde bulundurulmuştur. İnsanları doğru yola erdirecek olan ancak Allah´tır.
İki Önemli Not:
1- Bundan önceki bahiste öğrenmiş olduğumuza göre ağacın üzerinde bulunan meyve, satış hususunda ağaca tâbi olmaz. Yalnız müşteri bunu şart koştuğu takdirde ağaca tâbi olur. Böyle bir şart, müşteri tarafından koşulmadığı takdirde, meyve satıcının hakkıdır. İster te´bir (aşılama) edilmiş olsun, ister edilmesin. Gül, yasemin ve benzeri gibi koklanır bitkiler de semerenin kapsamına girerler. Ekinlere gelince, bunların orakla biçilir duruma gelmeden önce satılmalarının caiz olup olmayacağı hususunda ihtilâf edilmiştir. Bazıları caiz olacağını, bazılarıysa câİz olmayacağını söylemişlerdir. Ama en uygun olan görüş, satış akdinden sonra büyüyecekleri umuduyla satılmalarının caiz olmasıdır. Ekin biter ve bir değer kazanır sonra da üzerinde bulunduğu tarla satılırsa, şart koşulmadığı takdirde o ekin satış akdinin kapsamına girer. Ama ekin biter de henüz bir değere sahip olmazsa, bazıları bu ekinin şart koşulmasa bile satış akdi kapsamına gireceğini söylemişler, bazıları da şart koşulmadığı takdirde satış akdi kapsamına girmeyeceği görüşünü ileri sürmüşlerdir. En doğrusu, şart koşulmaksızın dahi satış akdinin kapsamına gireceğidir. Aynı şekilde yoncanın ikinci kez biteni ve üçüncü kez biteni ile, kesildikten sonra yeniden biten ekinler de bu hükme tabidirler. Bazıları demişlerdir ki; bunların tarlaları satıldığında, kendileri de tarlaya bağlı olarak satış akdinin kapsamına girer. Diğer bazılarıysa tarlaya tâbi olarak satış akdinin kapsamına girmez demişlerdir.
2- Ribâ bahislerinde de geçtiği gibi, ister araya alışverişlerinde ve isterse diğer alışverişlerde olsun, taze hurmanın kuru hurmayla satılması caiz olur.
Hanbelîler dediler ki: Olgunlaştıkları görülmediği sürece semerelerin satılması sahih olmaz..Aynı şekilde taneleri sertleşmedikçe ekinlerin, tahılların satılmaları da sahih olmaz. Hurmanın olgunlaştığının gözlenebil-mesi, onun tam kıvamına gelerek güzelce yenilebilir hâle gelmesidir. Tahılların olgunlaşmalarıyla, tanelerinin sertleşmesi veya beyazlaşmasıyla olur. Şu da var ki: Olgunlaşması görülmeyen semerelerin satılması, bazı şartlarla sahih olur:
1-Semerenin derhal kesilmesinin şart koşulması. Kişinin semereyi, ol-gunlaşıncaya dek üzerinde bırakmak amacıyla ağacı icar etmesi veya İğreti alması sahih olmaz.
2- Kesim esnasında semerenin yararlanılabilir halde olması.
3- Semere, hisse-i şâyiah olmamalıdır. Sözgelimi bir kimsenin bir hurmalığın yarısına sahip olması durumunda olgunlaşmadan önce hurmaları satması sahih olmaz. Çünkü bu kişi kendi mülkiyetinde bulunan burmaları, ancak kendi mülkiyetinde olmayanların kesilmesiyle kesme imkânını elde edebilir. Ama kendi mülkiyetinde olmayanları da kesme hakkına sahip değildir.
4- Olgunlaştığı görülmeyen meyvelerin ağaçla birlikte veya olgunlaştığı görülmeyen ekinlerin tarlayla birlikte satılması, ya da ağaçlan önce bir şahsa sattıktan sonra, ağaçtaki semereleri de aynı şahsa satmak.
Devşirildikten sonra yeniden biten sebze ve ürünlerin satılması, ancak devşirildikçe satma şeklinde sahih olur. Yani bu ürünlerin ancak hâl-i hazırda mevcûd olanları satılabilir. Ama satış akdinden sonra meydana gelecek olan ürünleri satmak, tarlayla birlikte satılmadıkları takdirde sahih olmaz. Örneğin salatalık ve acur gibi. Bunların kendi kökleriyle birlikte satılmaları sahih olur. Çünkü bu durumda ürünler, köklerine bağlı olarak satış akdinin kapsamına girmektedirler. Pamuk da tahıl gibidir. Kozasının içi yaş ve zayıf olup sertleşmemişse, satılması tıpkı taze ve yeşil tahılın satılmasında olduğu gibi sahih olmaz. Ancak derhal kesilmesi koşuluyla satılırsa sahih olur. İçi sertleşince satılması, sapı üzerinde bırakılması koşuluyla mutlak surette caiz olur. Tıpkı ekinin tanelerinin sertleşmesi durumunda satışının sahih olması gibi. Patlıcan da pamuk gibidir.
Semere veya ekinin, olgunlaştığı gözlenebildiğinde kesilmesini veya yerinde bırakılmasını şart koşmaksızın dahi satılması mutlak surette caiz olur. Bir kimse tomurcukları yarılmış (tomurcuk, salkımın beyaz kılıfıdır) bir hurmalığı sattığında semereler satıcıya âit olur. Hurma çöpleri, dalları ve lifle-riyse ona âit olmaz. Bilfiil aşılama şart değildir. Bu aşılama, erkek tomurcuğu ağacın tomurcuğu üzerine koymaktır. Bu durumda satıcı, olgunlaşıp iyice tatlılaşıncaya kadar hurmayı ağaç üzerinde bırakma hakkına sahip olur. Ancak bu da İki şartla olur:
1- Müşteri, hurmaların derhal kesilmesini şart koşmuş olmamalıdır.
2- Hurmaların bırakılmaları hâlinde, ağaçlar için bir zarar meydana gelmemelidir.
Bu iki şart gerçekleşmediği takdirde satıcı, ağaç üzerindeki hurmaları kesmeye zorlanır. Rehin, hîbe, icar, hul´ ve mehir de bu hükümler açısından bey´ akdi gibidirler. Bir kimse, bir hurmalığı hîbe eder veya icara verir veya onu hul´ bedeli yapar veya mehir olarak verir de, üzerinde hurmalar bulunursa, bu hurmaların ağaca tâbi olmasında ve diğer hususlarda satış akdinin hükümleri sözkonusu olur.
[1] Müslim, Büyü, 43; Buhâri, Büyü, 19
[2] Nesâî.Büyû, 12; Ebû Dâvûd, Büyü, 66
[3] tbn Mâce, Ticârât, 45
[4] Buharı. Büyü, 64
[5] Buhârî, Libâs, 83,85,87; Müslim, Libâs, 115,117,119
[6] Hacc:5
[7] Nahi:92
[8] Bakara: 275-279
[9] Âw imrân: 130
[10] Buhârî, Büyü, 54-76; İbn Mâce, Ticârât, 48
[11] Buhârî, Büyü, 78; tbn Mâce, Tlcârât, 48
[12] Müslim, Müsâkât, 75,77,91; Buhârî, Büyü, 77,78,81
[13] EM Dâvûd, Büyü, 8; Nesâî, Büyü, 54
[14] Buhârî, Büyü, 78; İbn Mâce, Ticârâl, 48
[15] Bakara: 249
[16] Buhârî, Büyü, 60; ibn Mâce, Ticârât, 14
[17] Buhârî, Büyü, 58;Tirmîzî, Büyü, 54