ehlidunya
Fri 11 May 2012, 01:19 am GMT +0200
Meşveret edelim, hayat bulalım
Bir büyük, azim ve kudsî cemaatin fertleri olarak kıymetliyiz ve Kur’ânî, imanî çizgiden ayrılmamak ve hizmette fanî ve hadîm olmak şartıyla bihemtayız..
İmtihan dünyasının ferdleri olarak, âlemin fitne ve fesadından, hata ve noksaniyetinden berî olmadığımız gibi, her yönümüzle de mükemmel değiliz...
Bu kudsî ve ebedî dâvâda ve hizmette, hizmetle alâkalı meselelerde en makulü aramak, en isabetliyi bulmak ve en doğruda karar kılmak için meşverete muhtacız.
İstişarî sistemde ve meşveretin var olduğu yerde şahıs yoktur. Velev ki dahi-yi âzam da olsa!..
Çünki isabette karar verilmemiş dahi olsa da ekseriyetle, çoğunlukla, reylerin üstünlüğüyle alınan karar: Karardır...
“Veşafirhüm fil-emr’’, “Yedullahi alel cemaati’’, “Artık onları affet. Onlar için istiğfarda bulun ve onlar ile iş hususunda müşavere et.’’ İlâhî canibten gelen emirlerin, Resûlullahın dilinde: “Her kim kendisiyle müşaverede bulunan kardeşine bildiği halde, hilâfına bir beyânda bulunursa şüphesiz hiyanet etmiş olur.’’, “Her kim istişare ederse rüşde mazhar olur, her kim müşavereyi terk ederse hatâdan kurtulamaz.’’, “Müşavere edilen emindir.’’
Muhterem, mübarek, muazzez ve şefkatli, merhametli Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ye de can kulağımızı açalım bak ne diyor: “Kardeşlerimden rica ederim ki, sıkıntı veya ruh darlığından veya şuursuzluktan, arkadaşlardan sudur eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve ‘Hasiyetime dokundu’ demesinler. Ben o fena sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın. Bin haysiyetim olsa, kardaşlarımın mabeynindeki muhabbete ve samimiyete feda ederim.’’
Meşveret edelim, hayat bulalım...
RIFAT OKTAY
Bir büyük, azim ve kudsî cemaatin fertleri olarak kıymetliyiz ve Kur’ânî, imanî çizgiden ayrılmamak ve hizmette fanî ve hadîm olmak şartıyla bihemtayız..
İmtihan dünyasının ferdleri olarak, âlemin fitne ve fesadından, hata ve noksaniyetinden berî olmadığımız gibi, her yönümüzle de mükemmel değiliz...
Bu kudsî ve ebedî dâvâda ve hizmette, hizmetle alâkalı meselelerde en makulü aramak, en isabetliyi bulmak ve en doğruda karar kılmak için meşverete muhtacız.
İstişarî sistemde ve meşveretin var olduğu yerde şahıs yoktur. Velev ki dahi-yi âzam da olsa!..
Çünki isabette karar verilmemiş dahi olsa da ekseriyetle, çoğunlukla, reylerin üstünlüğüyle alınan karar: Karardır...
“Veşafirhüm fil-emr’’, “Yedullahi alel cemaati’’, “Artık onları affet. Onlar için istiğfarda bulun ve onlar ile iş hususunda müşavere et.’’ İlâhî canibten gelen emirlerin, Resûlullahın dilinde: “Her kim kendisiyle müşaverede bulunan kardeşine bildiği halde, hilâfına bir beyânda bulunursa şüphesiz hiyanet etmiş olur.’’, “Her kim istişare ederse rüşde mazhar olur, her kim müşavereyi terk ederse hatâdan kurtulamaz.’’, “Müşavere edilen emindir.’’
Muhterem, mübarek, muazzez ve şefkatli, merhametli Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ye de can kulağımızı açalım bak ne diyor: “Kardeşlerimden rica ederim ki, sıkıntı veya ruh darlığından veya şuursuzluktan, arkadaşlardan sudur eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve ‘Hasiyetime dokundu’ demesinler. Ben o fena sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın. Bin haysiyetim olsa, kardaşlarımın mabeynindeki muhabbete ve samimiyete feda ederim.’’
Meşveret edelim, hayat bulalım...
RIFAT OKTAY