ezelinur
Mon 25 January 2010, 06:34 pm GMT +0200
Bilindiği gibi mest, deriden veya yünden yapılıp belirtilen şartlan üzerinde taşıyan ve ayaklara giyilen nesnelerdir. Kendisine mest denmesi sahîh olan şeylerin üzerine, ayakları yıkama yerine geçerli olarak meshedilmesi uygun olur. Mestlerle ilgili şartları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Mest, mafsal yumru kemikleriyle birlikte ayakları örtmelidir. Mafsal yumru kemiklerinin üst kısmını örtmesine gelince bu gerekli değildir. Mestin, ayakların tümünü kapatır bir şekilde, yani üzerinde düğme ve fermuarla kapanabilen yarıksiz bir şey olarak yapılmış olması gerekli değildir. Aksine üst taraftan yarık olup kopçalarla veya fermuarla kapanabilir şekilde olması da sahîhtir. Bu durumda aranan şart, ayağı kapatmasıdır. İster önceden kapalı bir şekilde yapılsın veya üst tarafı yarık olup kopçalarla veya fermuarla kapanacak şekilde olsun, her iki durumda da üzerine meshedilmesi sahîh olur.
2. Mestin, mafsal yumru kemiklerini az da olsa açıkta bırakmayacak şekilde olması gerekir. Mestte, ayağın bir kısmını gösterecek kadar delik bulunursa üzerine meshedilmesi sahîh olmaz. Şu nedenle ki, ayaklar yıkandığı takdirde, faraza az bir kısmı yıkanmayip kuru olarak bırakılırsa abdest bâtıl olur. Aynı şekilde mestlerin de ayakların tümünü kapatacak şekilde olması zorunludur. Eğer ayakların çok az bir kısmı dahi açıkta kalır da mestlerle örtülmezse meshetmek, yıkamanın yerine geçerli olmaz. Hanbeli ve Şâfiîler bu görüştedirler.111).
Hanefiler dediler ki: Mest, mafsal yumru kemikleriyle birlikte ayağı kaplamazsa, sözgelimi mestlerden birinde bir delik olur da ayaklardan üç parmak miktarında olursa, bu deliğin mesh için bir zararı olmayacağına göre, bu durumdaki bir mestin üzerine meshetmek sahîh olur. Ama mestteki delik ayak parmaklarından üç küçük parmak miktarından daha çok olursa bunun meshe zararı olur. Ve böyle bir mest üzerine meshetmek de sahîh olmaz. Ama iki mestteki delikler, üç küçük ayak parmağından fazla olsa bile bu iki mestin delikleri üst üste toplanmazlar. Ancak sözünü ettiğimiz miktardan fazla olan delikler bir tek mestte bulunursa mesh geçersiz olur. Bu miktardan az olan deliklerin mesh için bir zararı sözkonusu değildir.
Malikiler dediler ki: Bir mestte ayağın üçte biri kadar veya daha fazla miktarda delik olursa bu durumda üzerine meshedilmesi sahîh olmaz. Ama delikler ayağın üçte birinden az olursa üzerine meshedilmesi sahîh olur. Hanefilerle Mâlikîler, mestte delik olması ve ayağın da görünmesi halinde bunun mesh için zararı olmayacağında anlaşmışlardır. Ancak bu deliklerin miktarı hususunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Mâlikîler, ayağın üçte biri kadar olan deliklere müsamaha ile bakarlarken Hanefîler, sadece ayağın üç küçük parmağı kadar olan deliklere müsamaha etmişlerdir.
3. Mestlerle ilgili şartların üçüncüsüne gelince bu, mestler içerisinde az bir yürüyüş de olsa yürünülmesinin mümkün olması ve bir mesafe kat edilebilmesi gereklidir. Ama mestler geniş olur da ayakların birazı veya çoğu görünürse bu, meshetmenin sahîh olmasına zarar vermez. Yeter ki ayaklarda iken az da olsa onlarla bir miktar yürünülebilsin. Hanefî ve Şâfiîler bu görüştedirler.
Malikiler dediler ki: Mest geniş olup da üstten bakıldığında ayağın bir kısmı veya tümü görüldüğü takdirde bunun mesh için bir zararı olmaz. Ancak fazla geniş olmasından ötürü içinde ayak yerleşemez veya ayağın büyük bir çoğunluğu içine yerleşip oturmazsa bu durumdaki bir mest çok geniş olduğu ve ayakla doldurulmadığı gerekçesiyle meshe elverişli olmaz. Bunlarla yürümek mümkün olsa bile yine de üzerlerine meshedilmesi sahîh olmaz.
Hanbeliler dediler ki: Mest geniş olur da üstten bakıldığında ayağın abdestte yıkanması farz olan kısımlarından bazısı görünecek olursa bu nitelikteki bir mest üzerine meshedilmesi sahîh olmaz.
4. Ayağa giyilen mestler, helâl yoldan elde edilmiş olmalıdır. Çalınmış veya gasbedilmiş veya haram kılınmış bir şüpheyle elde edilen bir mestin üzerine meshetmek Hanbelî ve Mâlikî mezhebine göre sahîh değildir.
Hanefî ve Şafiiler dediler ki: Gasbedilen, çalınan ve buna benzer yollarla mal edinilen mestler üzerine meshetmek -bunları giymek her ne kadar haram ise de- sahîh olur. Zîra bunların giyilmesi ve mülk edinilmesi her ne kadar şer´î değilse de meshin sıhhatine ters düşmez. Buna benzer olarak gasb edilen veya çalınan suyla da abdest alınması sahîh olur. Ama bunu yapan da günahkâr olur. Çalman veya gasbedilen şeyleri, Allah´a yaklaşmak kasdiyle yapılan ibâdet ve benzeri işlerde kullanmak sahîh olmaz diyenlerin delilleri gerçekten kuvvetlidir.
5. Ayağa giyilen mestler temiz olmalıdırlar. Necâsetli olarak giyilen mestler üzerine meshetmek sahîh olmaz. Bunların az bir kısmına necaset değmiş olsa bile üzerlerine meshedilemez. Bu hususta mezheblerin tafsilâtlı görüşleri aşağıda anlatılmıştır.
Malikiler dediler ki: Temiz olmayan mestler üzerine meshetmek sahîh olmaz. Meste bir necaset isabet etmiş olsa, onun üzerine yapılan mesh de bâtıl olur. Şu nedenle ki: Elbiseye veya bedene isabet eden necaseti gidermek sünnettir, denilmektedir. Oysa mestin kendine özgü bir hükmü olması dolayısıyla ona isabet eden necaset hiçbir durumda afva uğramaz.
Şafiiler dediler ki: Meste, kendisinden afvedilen bir necaset isabet ettiğinde bunun meshe bir zararı olmaz. Ama meste, kendisinden afvedilmeyen bir necaset bulaştığı takdirde temizlenmeden bu mest üzerine meshetmek sahîh olmaz.
Hanefiler dediler ki: Mestin temiz olması, meshin sıhhat şartı değildir. Bir meste necaset bulaştığı takdirde üzerine meshetmek sahîh olur. Ancak bu mestle birlikte namaz kılmak sahîh olmaz. Meste isabet eden bu necaset, kendisinden afvedilen bir necaset ise bununla namaz da kılınabilir. Yalnız bu durumdaki mestin temiz olan kısmı meshedilebilir.
Hanbeliler dediler ki: Necis olan mestin üzerine meshetmek iki şartla sahîh olur.
a. Kendisine isabet eden bu necaset, yere gelen taban kısmında veya iç kısmında olmalıdır. Dış yüzüne, üst kısmına, yan tarafına isabet eden necasetler meshe zarar verirler.
b. Necaset bulaşan mesti ayağında bulunduran kişinin temizlemesi mümkün olmamalıdır. Ama ayağındayken yıkaması halinde bir zarar meydana gelmeyecekse, bu durumdaki mestin üzerinde bulunan necaseti gidermek vâcib olur. Ama ayağındaki mestin üzerindeki pislikleri gidermeye muktedir olur da ancak giderilmesinde kullanılacak malzemeyi bulamazsa bu necasetle birlikte namaz kılması, Mushaf´a dokunması ve buna benzer abdest-liyken yapılması mümkün olan işleri yapması sahîh olur.
6. Mestler, tam bir temizlikten, yani tam olarak abdest alındıktan sonra ayağa giyilmiş olmalıdır. Sözgelimi bir kişi. önce ayaklarını yıkar da mestlerini giyer ve bundan sonra abdestini tamamlayacak olursa bu sahîh olmaz. Ancak bütün mezhebler bunda ittifak etmiş olmayıp sadece Mâlikî ve Hanbelîler bu hükümde görüş birliği etmişlerdir.
Hanefiler dediler ki: Tam bir abdest aldıktan sonra giymek, meshin sıhhat şartlarından değildir. Aksine bir şahıs, abdestte ayağının yıkanılması farz olan kısmını yıkayıp mestini giyer ve kendisinde abdest bozucu herhangi bir durum görülmeden abdestini de tamamlarsa bu kişinin abdesti de, meshi de sahîh sayılır. Ancak abdestini, mesti giydikten sonra tamamlaması şarttır. Şöyle ki: Mestten sonra aldığı abdestle, yıkanılması farz olan organlarından birisinin az bir kısmı dahi ıslatılmamış olmamalıdır. Veya suyla meshedilmesi farz olan kısımların meshedilmemiş bir tarafları da kalmamış olmalıdır.
7. Mestler, su ile yapılan bir temizlikten sonra ayağa giyilmiş olmalıdır. Meselâ teyemmüm yapıldıktan sonra giyilen mestler üzerine meshetmek sahîh olmaz. Yapılan bu teyemmüm de ister su bulunmadığı, isterse su bulunup da hastalıktan ötürü kullanılamadığı için yapılmış olsun aynı hükme tâbidir. Ki bu hususta mezhebler arasında ittifak mevcûd olup sadece Şâfiîler buna muhalefet etmişlerdir.
Şafiiler dediler ki: Teyemmümden sonra giyilen mestler üzerine meshetmek caiz olur. Ancak alınan bu teyemmümün, bir hastalık nedeniyle su kullanılamadığından ötürü alınmış olması şarttır. Ama su bulunamaması nedeniyle alman teyemmümden sonra giyilen mest üzerine meshetmek sahîh olmaz. Meselâ bir kişi, abdest almak için su bulamayıp da teyemmüm eder, sonra da mestini giyerse, bu mest üzerine meshetmesi caiz olmaz. Yani bir kişi su bulamayıp teyemmüm eder ve bundan sonra mestini de giyerse, bilâhere su bulduğunda mestlerinin üzerine meshetmesi caiz olmaz. Aksine bu mestleri çıkarıp tam bir abdest alması gerekir. Ama su mevcûd olmasına rağmen bir hastalıktan ötürü o suyu kullanamayıp da teyemmümden sonra mestini giyerse, hastalığı veya özrü ortadan kalkmış olsa bile, abdestini alırken bu mestlerin üzerine meshetmek sahîh olur. Teyemmüm esnasında kişinin ayaklarıyla bir ilgisi olmadığından ötürü, bunların teyemmüm esnasında giyilip üzerlerine meshedilmesi gerekmez, diye bir iddiada bulunmak doğru olmasa gerekir. Nitekim bu husus teyemmüm bahsinde de ayrıca anlatılacaktır.
8. Meshedilmesi farz olan yerde suyun meste ulaşmasını engelleyen hamur ve benzeri maddeler bulunmamalıdır.
9. Mesti ayağına giyen kişi, bu mestle birlikte belirli bir mesafeyi de yürüyebilmelidir. Öyleki, bu mestler yürüme esnasında ayaktan çıkarılırsa veya ayağında bulunduran kişi, bunlarla yol yürüyüp mesafe katedemiyecek durumda olursa bunların üzerine meshedilmesi sahih olmaz.
Bunlarla katedilmesi gereken mesafenin ölçüsü hususunda mezheblerin detaylı görüşleri aşağıda anlatılmıştır.
Hanefiler dediler ki: Mesti giyen kişi onunla birlikte bir fersah veya daha fazla bir mesafeyi yürüyüp katedemezse üzerine meshetmesi sahîh olmaz. Bunlarla yürüyebilmek için ayrıca üzerlerine çizme veya kundura giyilmeden yürüyüşe elverişli olmaları gerekir. Bir fersah, üç mil, yani oniki bin adım uzunluğundaki bir mesafedir. Ayakkabısız veya çizmesiz olarak bunlarla bir fersah (5040 m.) yürümek mümkün olmazsa üzerlerine meshetmek sahîh olmaz.
Şafiiler dediler ki: Mest giyen kişi ya misafir veya mukîm olur. Misafir ise mesti, metîn olmadıkça üzerine meshetmesi sahîh olmaz. Metîn olan mest, ayakkabısız olarak üç gün, üç gece kendisiyle yürünülebilen mesttir. Yani kişi, gerek mukîm iken, gerek yolculukta bu mestler ayağında olarak ihtiyâcım giderebilmek için bunlarla yürüyüp dolaşabilmesinin mümkün olması gerekir. Yoksa bahsedilen bu mesafenin illa da yürünülmesi şart değildir. Sadece bu mestlerin, bu kadarlık bir mesafeyi vürümeye dayanıklı olmaları şarttır. Kişi mukîm olur da ayağındaki mestler yolculuğa dayanacak kadar metîn olursa üzerlerine meshedebilir. Mesh süresi de yirmidört saatle sınırlıdır. Mukîmin, üzerine meshedebileceği mest, yolcunun üç gün üç gece süreli olarak üzerinde yürüyebileceği ve bu yürüyüşe dayanan bir mest olmalıdır.
Malikiler dediler ki: Mest üzerine meshetmenin sahîh olması için bu mestler ile belirli bir müddet yürümenin mümkün olması şart değildir. Sadece mestin deriden yapılmış olması gerekir ki, bu da tabiaüyle böylesi mestlerle yol gidilebileceğinin başka türlü bir ifadesidir. Ayrıca bu mezhebe göre mestin çok geniş ve büyük olmaması, bunun yanında giyilemiyecek veya zorla giyilip de kendisiyle yürünemeyecek kadar dar olmaması da gerekir.
Hanbeliler dediler ki: Mest üzerine meshetmenin sahîh olabilmesi için, ayakta iken kendisiyle yürünülebilen bir mest olması gerekir. Ancak ne kadar yürünülebilmesi gerektiğine ilişkin belli bir mesafe takdir edilmemiştir. Sadece örfe göre belli bir miktar yürünülebilmesi şarttır. Örfe göre bu mestler ile yürünülebilir, dendikten sonra üzerlerine meshedilmesi sahîh olur.
Mestler üzerine meshetmenin sahîh olabilmesi için diğer bazı şartlar daha vardır ki, bunları da mezheblere göre detaylı bir şekilde aşağıda ele almış bulunmaktayız.
Hanefîler: Bunlar, meshin sahîh olabilmesi için bazı şartlar daha öne sürmüşlerdir. Ki bu şartları şöylece sıralayabiliriz:
1. Mestte, meshetmeye engel delikler bulunmamalıdır. Bilindiği gibi meshe engel delikler, ayak parmaklarından üç küçük parmak miktarını aşmamalıdır.
2. Mestlerin dış yüzünde meshedilen kısım, el parmaklarıyla üç küçük parmak kadar olmalıdır. Mest geniş olsa bile, elin içine sokularak meshedilmesi mesh için yeterli olmayacağı gibi; yan taraflarını, topuğunu, boğaz kısmını ve tabanını meshetmek de yeterli olmaz.
3. Mesih yaparken eldeki parmakların üçüyle meshedilmelidir. Bir tek parmak ile meshetmek, bu parmaktaki ıslaklığın farz miktardaki meshi tamamlayamadan kurumasından korkulduğu için sahîh olmaz. Ama tek parmakla üç ayrı yere ve her defasında parmak ıslatılarak meshedilirse bu mesh, sahîh olur. Yine aynı şekilde meshedilmesi farz olan yeri parmak uçlarıyla meshetmek de sahîh olur. Bu esnada parmak uçlarından su damlaması da şarttır. Aksi takdîrde yapılan mesh sahîh olmaz. Ayrıca meshin elle yapılması da şart değildir. Söz gelimi meshedilmesi farz olan yere yağmur yağmak veya su dökmekle yeteri kadar su isabet ederse bu durumda meshin farz-hğı yerine gelmiş olur.
4. Mestler üzerine mesh yapılırken meshedilen yerin alt tarafı ayakla doldurulmuş olmalıdır. Sözgelimi uzun bir mest giyilir de, burun kısmı çok geniş ve uzun olması dolayısıyle iç kısmı ayakla doldurulmadiğından ötürü bu boşluğun üzerine meshetmek sahîh olmaz.
5. Ayağı herhangi bir nedenle kesilen kişinin ayaklarından geriye üç parmak kadar bir kısmının kalması, meshin sahîh olması açısından şarttır. Ama mafsal yumru kemiklerinin üst tarafından kesilmiş bir tek ayakla kalan kişi bu durumda, tek ayağa giymiş olduğu mest üzerine meshedebilir.
Şâfiîler: Mestle ilgili anılan şartlara birtakım şartlar daha eklemişlerdir. Ki bu şartları da şöylece sıralayabiliriz:
1. Ayağa kırıklık veya çıkıklık nedeniyle bir bağ sarılmış olursa, bu bağ üzerine giyilen mest üzerine meshetmek sahîh olmaz.
2. Mestin içindeki ayaklar ve bu ayaklara giyilen çoraplar temiz olmalıdır.
3. Mest üzerine mesh yapılırken meste isabet eden suyun, iç taraflara, yâni ayaklara da ulaşmaması gerekir. Ancak dikiş yerlerinden içeriye sızan sular, Şâfİîlerce muaf sayılmıştır.
Mâlîkîler: Mestlerle ilgili olarak anılan şartlara birtakım şartlar daha ilâve etmişlerdir. Ki bunları da şöylece sıralayabiliriz:
1. Ayağa giyilen mestin tümü, önce de anlatıldığı gibi deriden yapılmış olmalıdır.
2. Mestler, dikişli olmalıdır.
3. Süslenmek ve güzel görünmek maksadıyla giyilmiş olmamalıdır. Aksine bunları ayağa giyerken sünnete uymak, soğuktan, sıcaktan, akrepten ve benzeri şeylerdeft korunmak amacı güdülmüş olmalıdır. Ama bu mestleri, pirelerden korunmak veya yıkamanın zorluklarından kurtulmak veya ayaklara yakılmış olan kınanın boyasını muhafaza etmek gayesiyle giyilirse bunlar üzerine meshetmek sahîh olmaz. Çünkü bunda refah gayesi güdülmüş olmaktadır. Bu şartlara diğer mezheblerden hiç kimse muvafakat etmemiştir.[103]