ezelinur
Tue 26 January 2010, 12:50 pm GMT +0200
Mukîm olanın mesh müddeti bir gün bir gecedir.
Hanbelî ve Şâfiîler: Seferi, namazı kısaltacak kadar mubah bir sefer olarak kayıtlamışlardır. Sözgelimi bir kişi doksan km. den daha kısa mesafeli bir sefere çıkacak olursa veya çıktığı sefer mubah değil de ma´siyetle ilgili bir sefer olursa bu kişinin mesh müddeti, mukîm kimsenin mesh müddeti kadar olur. Yani ancak bir gün bir gece müddetle meshedebilir. Ayrıca Şâfiîler ikinci bir kayıt koyarak, bu seferin de niyetle yapılmış bir sefer olması şartını ileri sürmüşlerdir. Buna göre, niyet etmeden yola çıkan kimse seferi sayılmaz..Bu durumdaki kişi, tıpkı mukîm gibi ancak bir gün bir gece müddetle meshedebilir.
Misafirin meshi ise üç gün, üç gece müddetle geçerli olur. Misafirin çıktığı yolculuk, ister namazı kısaltan mubah bir sefer olsun, ister olmasın, mest üzerine mesheden kişi, ister özür sahibi olsun ister olmasın hüküm bakımından bir değişikliğe gerek kalmaz.
Malikiler dediler ki: Mestler üzerine meshetmek, bir müddete bağlı olmayıp mestlerin sadece guslü gerekli kılan hallerde ayaklardan çıkarılmaları îcâbeder. Ancak cuma namazına gitmek isteyenlerin, gusletmek istemeseler bile mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkamaları mendub olur. Ama cuma günü çıkarmazlarsa, mesti ilk olarak hangi gün giymişlerse her hafta aynı gün çıkarmaları mendub olur.
Hanefiler dediler ki: Bu müddet, özür sahibi olmayanlar için geçerlidir. Ama bir kişi özürlüyken abdest alır, mestini de özrün kesilmesi anında giyerse bu kişinin hükmü, sağlam kimselerin hükmü gibi olur. Yani meshi mezkûr müddetin sona ermesine kadar geçerli olur. Ama özrünün kesilmediği bir anda, meselâ akıntının vukû bulduğu anda abdest alıp mestini giyecek olursa bu kişinin meshi her vaktin çıkması anında bozulur. Ve abdesti başka bir şeyle bozulmamişsa mestlerini çıkarıp sadece ayaklarını yıkaması îcâb eder.
Şafiiler dediler ki: Bu müddet özür sahibi olmayan kimseler için muteberdir. Özürlü kimseler mest giymişlerse, mestlerini, her farz namazın vaktinde çıkarıp abdest alırken ayaklarını yıkamalıdırlar. Ama nafile namazlar için abdest alırken mestlerinin üzerine meshetmeleri caiz olur. Ayaklarını çıkarıp yıkamaları gerekmez.
Buna delîl olarak da Şureyh bin Hanî (r.a.) nin rivayetini gösterebiliriz: Şureyh diyor ki:
“Ben, Hz. Aişe (r.a.) ye mestler üzerine meshetme hususunda soru sordum. Bana,
“Ali´ye sor. Çünkü o, Peygamberle beraber sefere çıkardı” dedi. Ben de bunun üzerine gidip Hz. Ali´ye sordum. Hz. Ali bana şu cevabı verdi. Rasûlullah (s.a.s.), meshin müddetini misafir için üç gün üç gece- mukîm içinse bir gün bir gece kıldı.” [107]
Meshin müddeti, mestlerin ayaklara giyilmesini müteakip bir hades hâlinin vukuundan sonra başla.
Şâfiîler: Hades hususunda tafsilâta girmişlerdir. Şöyle ki: Eğer hades hâli, bir kimseye dokunma, penisi elleme veya uyuma gibi kendi isteğiyle meydana gelmişse mesh müddetinin başlangıcını, hades halinin vukûunun evveli olarak kabul etmişlerdir. Fakat hades hâli elde olmayarak vuku bulmuşsa; meselâ oturak (mak´ad)tan veya tenasül organından bir necaset çıkmışsa, bu durumda mesh süresinin başlangıcı, hades vukûunun sonundan itibaren başlar.
Sözgelimi adamın biri öğle vakti abdest alıp mestini giyer, bu abdesti yatsıya kadar devam eder ve yatsıda bozulursa meshin müddeti öğle vaktinden değil de yatsı vaktinden itibaren başlamış olur.[108]