- Mescidde dâvaya bakmak

Adsense kodları


Mescidde dâvaya bakmak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Sun 3 April 2011, 01:12 pm GMT +0200
 

Mescidde Dâvaya Bakmak:




Kadı hüküm vermek için mescidde açık bir yere oturur: Zira Hz. Peygamber (sas) hasımların dâvalarını mescidde halledip karara bağlardı. Ondan sonra gelen râşid halîfeler de böyle yaparlardı. Hz. Ali (ra) nin üzerine oturup dâvaları karara bağladığı kanepesi bu güne dek Küfe mescidinde bulunmaktadır. Bu kanepenin ona âit olduğu bilinmektedir. Bir hadîs-i şerîfde Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Mescidler ancak Allah (cc) ı anmak ve hüküm vermek için yapılmışlardır. " Garipler hüküm verme yerini karıştırıp şaşırmasınlar diye, dâvalara mescidlerde bakılır. Kadının dâvaya mescidde bakması daha uygun olur: Çünkü cami daha iyi bilinip tanınır.

Hasım hayızlı ve nifaslı bir kadınsa, kadı mescidin kapısına çıkarak onun dâvasına bakar. Ya da onunla davalı arasındaki anlaşmazlığı halledip karara bağlaması için birine emir verir. Aynı şekilde dâva konusu bir hayvansa; kadı yine mescidin kapısına çıkar ki, dâvayı dinlesin ve şâhidlik durumunda da o hayvana işaret edip gösterebilsin.

Kadı dâvalara bir evde oturarak da bakabilir: Ama bu durumda o eve girilmesine izin verir. Oraya giren bir kimseye mâni olmaz. Mescidde kandisiyle beraber oturanlar o evde de kendisiyle beraber oturabilirler. Yardımcıların biraz uzağında otururlar ki, dâva mes'elelerini kendisine anlatmak için yanına yaklaşanların söylediklerini duymasınlar. Fıkıh ve diyanet erbabı bazı kimselerin mahkemede kadıya yakın bir yerde oturmaları müstehabdır. Kaza hususunda bilgili ise, kadı'nm mahkemede yalnız başına oturmasının bir mahzuru yoktur. [13]

 

Kadının Kâtib, Tercüman Bulundurması Ve Hasımlara Yönelmesi:



Kadı yanında bir tercüman, bir de fıkhı bilen adaletli bir müslüman kâtib bulundurur: Adaletli olmazsa, hıyanetinden korkulur. Müslüman değilse, Şeriatın uygun görmediği şeyleri yapmasından korkulur. Fıkıh bilmiyorsa, sicilleri ve kadının ihtiyaç duyduğu ahkâmı yazmayı beceremez. Davacı veya davalılardan rüşvet alarak hile yapmasın diye, bu kâtip mahkemede kadı'nm kendisini görebileceği bir yere oturur.

Kadı davacı ve dâvâlıyı muhakeme ederken, onları karşısında müsavi vaziyette oturtur. Onlara yönelişinde, bakışında ve işaretlerinde hep aynı şekilde hareket eder: Bu hususda Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

"Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakda tutan, Allah (cc) için Şâhidlik eden kimseler olun." (Nisa: 135). Yani, adaletle şâhidlik edenlerden olun. Adalet; iki tarafı eşit tutmaktır. Bir hadîs-i şeriflerinde z- Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Biriniz muhakeme vazifesine müptela olursa; mecîisde oturmada, işaret ve bakışlarda hasımlara müsavi davransın."

Hz. Ömer (ra) de bir mektubunda şöyle diyordu; "Meclisinde ttttada, onlara bakışında, gülümseyişinde ve adaletinde hasımlara aynı ölçüde davransın." Hz. Ömer (ra) bu talimatının gerekçesini şöyle açıklıyordu; "Ki, eşrafdan olan kimse senin iltimasında tamahlanmasın. Zayıf kimse de, senin haksızlık etmenden korkmasın. Çünkü hasımlardan birine imtiyaz tanınırsa, diğerinin kalbi kırılır. Dolayısıyla, dâvasını rahatça anlatamaz, cevabını veremez."

Hasımların, kadi'mn önünde diz üstü oturmaları gerekir. Onları meclisin bir tarafında oturtamaz. Ya da birini sağına, diğerini soluna oturtamaz. Hasımlar huzuruna geldiklerinde kadı dilerse, evvelâ kendisi söze başlayarak, onlara; 'neyiniz var' diye sorar. Yahut dilerse, susarak onların konuşmasını bekler. Hasımlardan biri konuşursa, -onun-dâvasını anlayabilmek için- o konuşurken diğerini susturur.

Kadı,   hasımlardan   biriyle   fısıldaşmaz, delilini ona telkin etmez: Bunun sebebini daha evvel açıklamıştık. Kaldı ki, kadı böyle yapmakla töhmet altında kalır. Birini bırakıp da, diğerine gülümsemez: Gülümseyecek olursa, gülümsediği adam hasmına karşı cür'etlenir. Ve hiç birisi ile şakalaşmaz: Şakalaşması kadılık heybetini sarsar. Birini bırakıp, diğerini misafir etmez: Bunun sebeplerini açıklamıştık. Ayrıca bunun yasak olduğu da bildirilmiştir. [14]




[13] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/104-105.

[14] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/105-106.


gulsahkilicaslan
Sat 28 March 2020, 10:20 am GMT +0200
Ço faydalı bir paylaşım olmuş selam ve dua ile hocam...

Sevgi.
Sun 29 March 2020, 01:42 am GMT +0200
Esselâmü Aleyküm. Vesileniz ile bir çok bilgiler ediniyoruz. Emeği geçenlerden Allah razı olsun

Bilal2009
Wed 15 April 2020, 07:31 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri ilim öğrenen kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun