saniyenur
Tue 24 July 2012, 10:53 am GMT +0200
Merhamet
Rasûlullah, herkese karşı sevgi ve merhamet dolu idi. Düşmanlarına bile merhamet gösterirdi.
Hz. Aİşe'nin anlattığına göre, Rasûlullah kimseden kendi nâmına intikam almamıştır. Hiç bir zaman kötülüğe karşı kötülükle karşılık vememiş, buna mukabil bağışlamış ve affetmiştir. Kureyşliler O'na her türlü ezâ ve cefa ile muamele ettiler, alay ettiler, hakir gördüler, sövdüler, saldırdılar, hayatına kastettiler. O'na karşı pek çok defa savaş açtılar. Fakat O, on bin kişilik bir orduyla Mekke'ye muzaffer olarak girdiğinde bile hiç kimseden İntikam almadı. Birçok savaşta yer alan, can düşmanı Ebû Süfyan ve evinde bulunanları dahi bağışladı.
Mekke'nin fethini müteakip Kabe önünde toplanan halka yüksek sesle: "Ey Kureyş topluluğu! Benden ne umuyorsunuz? Size nasıl davranacağımı sanıyorsunuz?" diye sordu. Onlar cevaben: "Hayır bekleriz. Sen kerîm bir kardeşsin, kardeş oğlu kardeşsin" dediler. Rasûlullah de: "Bugün ben size, kendisine zulmeden kardeşlerine, Yusuf aleyhis selâmın dediğini diyeceğim: 'Bugün size muaheze yok. Hepiniz serbestsiniz. Evlerinize gidiniz." buyurdu. (Zâdû'l-Meâd). Rasûlullah Mekkelilerin hepsine eman verdi, düşmanlarını affetti. Yalnızca onlardan dokuz kişiyi genel aftan muaf tutmuştu. Fakat bunlardan pişman olup gelenleri de sonradan affetti.
Abdullah b. Şerh İslâm'dan çıkmış bir hain idi. Korkusundan Osman b. Affân'a sığınmıştı. Onun süt kardeşiydi. Ortalık biraz yatıştıktan sonra Osman aracı oldu, Rasûlullah de onu affetti.
Ebû Cehl'in oğlu İkrime en büyük İslâm düşmanı idi. Yaptıklarını bildiğinden korkup Yemen'e kaçmıştı. Karısı müslüman oldu. Rasûlullah'a gelerek İkrime'nin affını diledi. Sonra îkrime, Rasûlullah'ın huzuruna gelerek müslüman oldu. O da İkrime'nin müslüman olmasına pek sevindi. İkrime bundan sonra İslâm'a büyük hizmetlerde bulundu. Suriye'nin fethinde büyük yararlıklar gösterdi.
Ebû Süfyân'ın karısı Hind en büyük İslâm düşmanı idi. Uhud savaşında şehid düşen Hz. Hamza'nın karnım yarmış, ciğerlerini ağzına alıp çiğnemişti. O da affolundu.
Hz. Hamza'nın katili Vahşi de affedilenler arasındaydı. Af dilemek üzere Rasûlullah'ın yanma geldi, onu da affetti. Yalnız ona: "Seni görünce amcam şehid Hamza'yı hatırlıyorum, içim yanıyor. Gözüme görünme de ne yaparsan yap" dedi.
Mekke'nin İleri gelenlerinden biri olan Safvân b. Ümeyye de İslâm'ın ve Rasûlullah'ın azılı bir düşmanıydı. Rasûlullah'ı öldürmesi için bir ödül vaadiyle Umeyr b. Vehb'i göndermişti. Mekke fetholunduğunda Cidde'ye kaçtı ve oradan da deniz yoluyla Yemen'e geçmeyi ümid ediyordu. Umeyr, Rasûlullah'a gelerek: "Ey ALLAH'ın Rasûlü! Safvân, kabilesinin önderidir. Korkudan kaçtı, kendisini denize atacak" dedi. O da korunma kapsamına alındı. Geriye döndüğünde Rasûİullah'dan düşünmek için iki ay süre istedi. Ona dört ay süre verildi ve daha sonra kendi isteğiyle müslüman oldu.
İki câriye vardı. Çalar oynarlar, Rasûlullah aleyhinde türkü söylerlerdi. Bunlar da saklandıkları yerden çıkıp geldiler, Rasûlullah'dan af dilediler ve affedildiler.
Müşriklerden Esved b. Hebbâr de İslâm'a düşman biriydi. Rasûlullah'ın kızı Zey-neb'e acı çektirmişti. Medine'ye hicret ederken ona mızrağıyla saldırmış ve bindiği deveden düşürmüştü- Hamile olan Zeynep bu yüzden çocuğunu düşürmüş ve sakatlanmıştı; yıllarca hastalık çektikten sonra babasım büyük bir üzüntüye gark ederek vefat etmişti. Hebbâr bunun gibi pek çok suç işlemişti. Fetihten sonra İran'a kaçmak istediyse de, daha sonra Rasûlullah'e geldi. Rasûlullah işte bu adamı da affetti.
Rasûlullah'ın İslâm'a davet gayesiyle şehirlerini ziyaret ettiğinde O'nu taşlatan Taif in önderleri de affedilmiştir.
Medineli münafıkların lideri Abdullah b. Ubey de bağışlandı. Ki o, hayatı boyunca Rasûlullah ve İslâm'a karşı çalışmış, bu dine engel olabilmek gayesiyle Rasûlullah'ın itibarını düşürmek yolunda her yola tevessül etmişti. Uhud'da üç yüz taraftarını geri çekerek müsîümanlann âdeta belkemiğini kırmıştı. Rasûlullah ve müslümanlara karşı hasmâne hareket ve entrikalara girişmişti.. Hz. Aişe hakkında iftira atarak Rasûlullah 'ı ve ashabını karalamak için ifk hâdisesini ortaya atan da oydu. Müslümanlar arasında fitne ve zarar vermek üzere Mescid-i Dırar'ı inşa. edenlerin başmda bulunan, Mekkeli müşrikleri müslümanlara karşı savaş açmak için sürekli teşvik eden ve 'eğer bir vesileyle Medine'ye dönerse daha güçlü olan zayıf olanı kovacaktır' diyen de yine Abdullah b. Ubey'di. Bütün bu günah kayıtlarına rağmen Rasûlullah onu affetmiş ve daima nezaketle muamele etmiştir.
Mekke'nin fethinden sonra, etraftaki kabileler İslâm'a katılırken Benî Hanife kabilesi düşmanlığını hâla sürdürüyordu. Liderlerinden Sümâme b. Üsâl müslümanlar tarafından yakalanarak Rasûlullah'a getirildi. O da, onun Mescidin direklerinden birine bağlanmasını emretti. Daha sonra Rasûlullah Mescide giderek Sümâme'ye isteğini sordu O da: "Ey Muhammedi Eğer beni öldürecek olursan bir caniyi öldürmüş olursun; eğer beni affetme lûtfunda bulunursan nimete karşı şükreden bir kişiye iyilik etmiş olursun; eğer fidye için mal istersen, söyle, onu vereyim."
dedi. Rasûlullah cevap vermedi. Sümâme bu sözleri üç gün boyunca tekrarladı. Sonra Rasûlullah salıverilmesini emretti. Hiçbir karşılık istenmeden serbest bırakılması Sümâme'yi müteessir kıldı. Hemen Mescidin yakınındaki bir suya koştu. Gusledip mescide girdi. Rasûlullah'ın huzuruna vardı ve kelime-i şehadet getirerek müslüman oldu. Sonra şu sözleri söyledi: "Ey Muhammedi Vallahi şu yeryüzünde bana senin yüzünden daha düşman hiçbir yüz yoktu. Fakat bu sabah, senin mübarek sîman bana yüzlerin en sevimlisi göründü. Vallahi dinlerden hiçbir din bana senin dininden daha ziyade düşman görünmezdi. Fakat bu sabah senin dinin bana göre dinlerin en sevimlisidir. Vallahi memleketlerden hiçbir şehir bana senin şehrin kadar menfur değildi. Fakat bu sabah bu şehir beldelerin en sevimlidir." (Buharî).
Düşmandan intikam almak normal görülen bir uygulama olduğu halde, Rasûlullah hiçbir zaman İntikam almamıştır. Bütün düşmanlarını affetmiş, onlara belli bir değer vermiştir. Rasûlullah şöyle buyurmuştur: "Rabbim bana intikam alacak gücüme rağmen düşmanlarımı affetmemi, benimle ilişkisini kesenle görüşmemi, ve beni mahrum bırakana vermemi emretmiştir." Rasûlullah risaletine kadar dahi intikam peşinde olmamış, hayır dua etmiş ve affetmiştir.
Uhud savaşmda düşman saldırısına maruz kalarak dört dişi kırılmış, baş ve yüzünden yaralanmıştı. Ashabı ezâ ve cefalarla yüzyüze iken O'ndan düşmanlarına beddua etmesini istemişlerdi. Onlara da, insanlara beddua etmek için değil, ALLAH'ın yoluna çağırmak için gönderildiğini ifade etmiştir. (Müslim). Ve kendisini anlamayan halkının bağışlanması için ALLAH'a "Yâ Rabbi! Halkımı affet, çünkü onlar cahiller." diye niyazda bulunmuştur.
Taif in muhasarası sırasında ashab O'ndan düşmanlarına beddua etmesini istedi, Rasûlullah ellerini niyaz için kaldırdığında görenler Taif halkına lanet edeceğini düşündü. Fakat O: "ALLAH'ım! Taif halkını İslâm'ın zenginliği ile nîmetlendir ve onları Medine'ye dostluk ruhu ile gönder!" diyerek dua etti. Taifliler Medine'ye gelerek İslâm'ı etmişlerdir. (İbni Sa'd).
Yemen'de bulunan Devs kabilesi'nin müslüman lideri Tufel b. Amr ed-Devsî, kabilesini ısrarla İslâm'a çağırmasına rağmen, halkı bu çağrıyı reddederek küfürlerinde inat ediyordu. Tufel Medine'ye gelerek Rasûlullah'dan onlara lanet etmesini söyledi. Bunu duyanlar Devs kabilesinin helak olacağını düşündüler. Fakat Rasûlullah: "ALLAH'ım! Devs'e hidayet et ve onlan İslâm'a yönelt!" diye niyazda bulundu. (Müslim).
Sümâme müslüman olduktan sonra Mekke'ye göndermekte olduğu tahılı kesti. Mekke'de tahıl üretimi olmadığından darlık başgöstermişti. Onlar Rasûlullah'a müracaat ederek yardımcı olmasını istediler. Rasûlullah de, Sümâme b. Üsâl'e mektup yazarak Yemâme'den Mekke'ye tahıl gönderilmesinin devamını temin etti. Oysa onlar, Mekke'de üç yıl müslümanlara boykot uygulayan, tek bir yiyeceğin geçmesine izin vermeyenlerin bizzat kendileriydi. Fakat O, bütün bunları unuttu. Şahsına ve diğer müslümanlara karşı işledikleri ve yaptıkları zulümleri affetti.
Bir gün Rasûlullah'ı öldürmeye niyetlenen biri yakalanarak huzuruna getirilmiş ve O da affetmişti.
Hudeybiye antlaşmasının yürürlükte olduğu dönemde Ten'îm dağından Kureyş kabilesi mensubu 80 kişi Rasûlullah'ı öldürmek maksadıyla gelmişlerdi. Bunlar yakalanıp Rasûlullah'a getirildiler. O da onlara birşey söylemedi ve serbest bıraktı. (Tirmizî).
Hayber'de bir Yahudi kadını Rasûlullah'a zehir katılmış bir yemek takdim etmişti. Rasûlullah bir lokma alır almaz beraberindekileri, yemeğin zehirli oduğu ve yememele-n hususunda uyardı. Bu hıyaneti yapan Yahudi kadını getirildi. Suçunu itiraf eden kadın serbest bırakıldı. Rasûlullah şahsı için intikam peşinde değildi. Fakat sonradan, o yemekten zehirlenerek ölen olunca, kadın kısas edildi. (Buharı).
Safvân b. Ümeyye'nin Rasûlullah'i Öldürmesi için kiraladığı Umeyr b. Vehb Medine'de zehirli kılıcıyla birlikte yakalanmıştı. Komplosu ortaya çıkarılan Umeyr, Rasûlullah'in huzuruna getirildiğinde kendisine mülayemetle ve iyi muamelede bulunulmasıyla İslâm'ı kabul etmişti. Umeyr daha sonra Mekke'ye döndüğünde İslâm'ın çağrısını yaymaya başlamıştı. (Taberi).
Rasûlullah, kendine karşı işlenen suçlar ne kadar büyük olursa olsun affederdi. O, bağışlayıcılık ve merhamet sembolüydü. Kur'an-ı Kerîm'de buna işaret edilmektedir: "(Ey Mu-hammed!) Sen af yolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, cahillere aldırış etme." (7: 199).
Günahı daima affederek ve şefkatle davranarak Önlerdi. Çünkü panzehir mutlaka zehirden daha iyiydi. Sevginin, nefreti önleyeceği ve saldırganlığın yenilecesine inanmış ve göstermistir. İnsanların cehaletlerini îslâmî bilgiyle ortadan kaldırdı. Bağışlayıcılığıyla insanları suç ve günahın esaretinden kurtarmış ve onları İslâm'ın dostları yapmıştır.
Allahu Teâlâ, Kur'an-ı Kerîm'de Rasûlullah'in bu özelliğini şöyle bildirmektedir: "Allah'ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davrandm. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın çevrenden dağılır giderlerdi." (3: 159). O'nun dost-düşman herkese kendini sevdiren-yumuşak tabiatı yukarıda ifade edildiği gibi "ALLAH'ın rahmeti"dir.