sumeyye
Sun 13 February 2011, 01:16 pm GMT +0200
Melekler, İnsanların Amellerini Göğe Çıkarırlar:
Rasûlullah (s.a.), pek çok hadislerinde, meleklerin insanların amellerini göğe yükselttiklerini, Allah Teâlâ’nın onlara kullarını nasıl bıraktıklarını sorduğunu, gündüz işlenen amellerin, gece amelinden önce ulaştırıldığını.., bildirmiş, kullarla Hazîre-i kuds ortasında kâim bulunan Allah’ın nuru arasında meleklerin bir tür aracılık yaptıklarına işarette bulunmuştur.
3. Şeriat, İnsanın Yaptıklarının Karşılığını Görmesini Gerektirir:
Üçüncüsü, kullar üzerine yazılmış bulunan şeriatların gereğidir. Astroloji âlimi (müneccim), yıldızlar belli bir görünümde oldukları zaman onların kuvvelerinden oluşan ve Felek’in bir yerinde temessül eden bir ruhaniyetin meydana geleceğini bilir. Bu ruhaniyeti, felekiyyât hükümlerini nakleden -ayı kastediyorum- yeryüzüne naklettiği zaman, (insanların) düşünceleri o ruhaniyet doğrultusunda değişir. Aynı şekilde ârif-i billâh da bilir ki, şeriat dilinde “leyle-i mübâreke” diye isimlendirilen ve içerisinde her hikmetli işin ayrılıp karara bağlandığı özel bir vakit geldiğinde, melekût âleminde insan türünün özelliklerinden oluşan bir ruhaniyet oluşur. O özel vaktin gereği olarak oradan, o anda yeryüzünün en zeki insanına ilhamlar (vahiy) inmeye başlar, sonra zekaca onu takip eden diğer insanlara onun vasıtasıyla bu ilhamlar ulaştırılır, daha sonra da bütün insanlar o ilhamların kabulü ve güzel bulunması doğrultusunda yönlendirilir. O ilhamları destekleyenler teyide mazhar olurlar, karşı tavır alanlar rezil ve rüsvay edilirler. Yeryüzü meleklerine, onlara itaat edenlere iyi davranmaları, karşı çıkanlara kötü davranmaları ilham edilir. Sonra onlardan Mele-i a’lâ ve Hazîre-i kuds’e bir renk ağar da bunun sonucunda orada rıza ya da gazap meydana gelir.
4. İnsanlara Peygamber Gönderilmesi Allah’ın Bir Lütfunun Sonucudur:
Dördüncüsü, insanlara peygamber gönderildiği ve Allah Teâlâ onu göndermekle insanlara lütufta bulunmak ve onları hayı-ra yaklaştırmak istediği, ona itaati vacip kıldığı zaman, ona vah-yedilmiş olan ilim soyutluktan çıkıp müşahhas bir hale gelmiş olur. O ilim peygamberin himmet ve duasıyla, Allah’ın onu muzaffer kılan ilâhî teyidiyle bütünleşir ve böylece iyice güç ve kuvvet kazanır; maksat en üst düzeyde gerçekleşir.
Amellere Karşılık Vermek, Allah’ın Sünnetidir:
İlk iki sebepten dolayı amellere karşılık vermek, Allah’ın insanlarla ilgili bir yaratılış (fıtrat) kanunudur. Allah’ın yaratılış kanunlarında (fıtrat) asla bir değişiklik bulamazsınız. Bu sadece iyilik ve kötülük anlayışının (usûlu’l-birr ve’l-ism) esaslarında ve küllî prensiplerinde böyledir; ayrıntılarında ve onların belirlenmesinde değildir. Bu fıtrat, zamanın değişmesiyle değişiklik arzetmeyen din olmaktadır. Bütün peygamberler onun üzerinde birlik halindedirler. Nitekim bu meyanda Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Hakikaten bu, bir tek ümmet (elin) olarak sizin ümmetinizdir.” [197]
Sorumluluk Muhakkaktır:
Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
“Peygamberler üvey kardeştirler; babaları bir, anaları ayrı ayrıdır.” [198]
Sorumluluk, bu kadarlıkta peygamberlerin gönderilmesinden önce de sonra da muhakkaktır.
[197] Enbiyâ: 21/92.
[198] Buhârî, Enbiyâ, 48; Müslim, Fedâil, 143