saniyenur
Sat 19 November 2011, 07:51 pm GMT +0200
31- Mekke'nin Fethi
1621- Abdullah İbn Rebah'tan rivayet edilmiştir:
“Muâviye'ye bazı heyetler geldi. Bu, Ramazan ayında idi. Biz birbirimize yemek yapardık. Ebû Hureyre bizi kendi evine en çok davet edenlerdendi. Ben de bir gün:
“Beri bakın! Ben yemek yapıyorum, cemaati de benim evime davet ediyorum!” deyip daha sonra yemek yapılmasını emrettim. Sonra akşam üzeri Ebû Hureyre'ye rastladım ve:
“Bu gece davet bendedir!” dedim. O da:
“Beni geçtin mi?” dedi. Ben de:
“Evet!” diye cevâp verdim. Sonra onu da yemeğe davet ettim. Derken Ebû Hureyre;
“Ey Ensar topluluğu! Sizlere, sizin hadîsinizden bir hadîs bildireyim mî?” deyip sonra da Mekke'nin fethini anlattı ve şunları söyledi:
Resulullah (s.a.v.) gelip Mekke'ye dayandı. Zübeyr'i bir birlikle yolladı, Halid'i de diğer bir birlikle gönderdi. Ebû Ubeyde'yi de zırhsız olan askerlerin başında komutan olarak yolladı. Bunlar vadinin ortasını tuttular. Resulullah (s.a.v.)'de bir bölüğün içinde yer aldı. Bir ara baktı, beni gördü ve:
“Ebû Hureyre!” diye seslendi. Ben de:
“Buyur, ey Allah'ın resulü!” dedim. Resulullah (s.a.v.):
“Bana Ensârı çağır!” buyurdu. Bunun üzerine Ensâr derhal Resulullah (s.a.v.)'in etrafını sardılar. Kureyş, Resulullah'Ia savaşmak için çeşitli kabilelerden ve tâbi'lerden bir ordu toplayıp:
“Bunları ileri sürelim. Eğer ellerine bir şey geçerse onlarla beraber oluruz. Musibete uğrarlarsa bizden istenileni veririz!” dediler. Resulullah (s.a.v.)'de, yanındakilere:
“Kureyş'in topluluklarını ve tabi'lerini görüyorsunuz değil mi?” buyurdu. Sonra da iki elini birbiri üzerine kavuşturup onların toplu haline işaret etti. Sonra da:
“Nihayet Safâ'da benimle buluşursunuz!” buyurdu. Sonra da harekete geçtik. Artık bizden herhangi bir kimse, müşriklerden birini öldürmek istese onu öldürüyordu. Onlardan hiç bir kimse bize bir şey gönderemiyordu. Derken Ebû Sufyân gelip:
“Ey Allah'ın resulü! Kureyş topluluğunun kanları mubah kılındı. Bu günden sonra Kureyş yoktur!” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.):
“Kim Ebû Süfyân'm evine girerse o emniyettedir!” buyurdu. Bunun üzerine Ensâr birbirlerine bakıp:
“Bu kimseye, memleketi hakkında bir rağbet ve kabilesi için büyük bir şefkat erişti!” dediler. Ebû Hureyre der ki:
“Bu arada vahiy geldi. Vahiy geldiği zaman bize gizli kalmazdı. Vahiy geldiğinde, vahiy hali Resulullah (s.a.v.)'den geçinceye kadar bizden birimiz gözünün ucunu Resulullah (s.a.v.)'den kaldırmazdı... Vahiy geçtikten sonra Resulullah (s.a.v.):
“Ey Ensâr topluluğu!” diye seslendi. Ensar:
“Buyur, ey Allah'ın resulü!” dediler. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Siz: “Bu kimseye, memleketi için rağbet erişti!” dediniz. Ensâr:
“Böyle bir şey oldu!” dedi. Resulullah (s.a.v.):
“Doğrusu ben, Allah'ın kulu ve Resulüyüm! Allah'a ve sizlere hicret ettim. Artık benim hayâtım, sizin yanınızda ve ölümüm de sizin yanınızdadır!” buyurdu. Bunun üzerine Ensâr sevinç gözyaşları dökerek Resulullah (s.a.v.)'e doğru gelip:
“Vallahi, biz, o söylediklerimizi ancak Allah ve Resulüne olan bağlılığımız için söyledik!” diyerek mazeretlerini bildirdiler. Resulullah (s.a.v.)'de:
“Doğrusu Allah ve Resulü, sizi tasdik ediyor ve özürlerinizi kabul ediyorlar!” buyurdu.
Daha sonra halkın bazısı Ebû Sufyân'ın evine yöneldi ve bazısı da evlerine çekilip kapılarını kapadılar.
Resulullah (s.a.v.)'de gelip Hacerü'I-Esved'e yanaştı, onu selamladı, sonra da Kabe'yi tavaf etti. Kabe'nin yanı başında bulunan ve Mekkeliler taptıkları bir putun yanına doğru geldi. Resulullah (s.a.v.)'in elinde bir yay vardı. Resulullah (s.a.v.) bu yayın eğri tarafından tutmuştu. Bu putun yanına varınca onu gözüne dürtüp:
“Hak geldi, bâtıl yok oldu” diyordu.
Tavafını bitirince Safâ'ya geldi ve Kabe'yi görünceye kadar üzerine çıktı ve Kâ'be'ye baktı. Hlerini kaldırarak Allah'a hamd etmeye ve dilediği duayı okumaya başladı. [980]
[980] Ebu Dâvud, Menasik 45, 1871, 1872, Haraç 24-25 (3024); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/292, 538