ezelinur
Sat 2 October 2010, 10:44 am GMT +0200
Mekke ve Medine'nin şen çocukları
4-5 yaşlarında bir çocuk. Kur'an-ı Kerimi açmış zevkle okuyor.Dünya umurunda değil. Babası yanında uzanmış
Mekke ve Medine'nin şen çocukları
Yer Medine. Öğle namazının farzını kılmak için bekliyoruz. Sol tarafımızda 4-5 yaşlarında bir çocuk. Kur'an-ı Kerimi açmış zevkle okuyor.Dünya umurunda değil bu melek misal ufaklığın. Babası yanında uzanmış.Biz de Said Özadalı ve Ahmed Hoca ile bu çocuğun şekle Kur'an okuyuşunu izliyoruz. Manzara fevkalade mükemmel. Said Abiye diyorum "Şimdi Risale Haber'e bir yazı konusu işte: Medine'nin Şen Çocukları." Bu fotoğraf Ahmed Hocamdan My-Net'e gelemedi. Sonra Hotmail adresi ile alabildik. Haliyle yazı da gecikti.
Binlerce çocuk o kadar güzel, samimi, içten, ihlaslı, fıtri, tasannusuz, harbî ve dostca ve huşu içinde Mübarek kitabımız Kur'an'ı Kerim'i açmış okuyorlarki görmek gerek. İşte eğitim onun için çok önemli. Bu çocukları hiç kimse zorlamıyorlarki Kur'an okumaya. Diğer dünya çocukları nasıl oyuncakları ile tatlı tatlı oynuyorlar neşe ve keyif alıyorlarsa; Medine ve Mekke'nin şen çocukları da Kur'an'dan aynı hazzı ve keyfi alıyorlar.Bir kız çocuğu babasının dizine yatmış, kardeşi de oturarak Kur'an okuyordu. İkisi de tatlı mı tatlı çocuklardı.
Ayrıca beş vakit namaza özellikle Medine'de yaşı ne olursa olsun tüm çocukları anneleri Mescid-i Nebevi'ye getiriyorlar. Saatler süren Teravih Namazlarında ağlayan bebeklerin ağlamaları bir süre sonra Kur'an'ın harika musikisi ile kesiliyor, uyuyorlardı. Daha tıfıl iken dem ve damarlarına Kur'an nüfuz ettiği için bu çocuklar okumayı öğrendikten sonra da Mescid-i Nebevi'de huşu ile uzun uzun saatlerce Kur'an-ı 'Kerim'i açarak okuyorlar.
Dışarıda 50-55 derece olan sıcaklık Mescid-i Nebevi'de üşünecek kadar serin bir hava ile karşılşıyor insan. Klimalar çok güzel çalışıyor. "Elhamdülillahi haza min fadli rabbi." İnsanlar sel gibi namaza koşuyorlar. Sanki cennete koşuyor gibiler.Gerçi bir anlamda da öyle değil mi? Hem Ravza Cennet Bahçesi aynı zamanda. Bilenler bilirler.Ebette Rabbim kendi rızası için dünyanın değişik ülkelerinden her fedakarlığı ve zahmeti göze alıp gelen bu mümin kullarını cennetle ödüllendirir.Peygamber Efendimiz (a.s.m) "Beni vefatımdan sonra da ziyaret eden sağlığımda ziyaret etmiş gibidir. Beni ziyaret edene şefaatim vacip olur" müjdesini veriyor.
Medinelileri ve ziyarete gelen müminleri Kuba Mescidini ziyaret etmeye davet ediyor. Ev kema gale Sallalu Aleyhi ve Sellem: "Kim abdestini alır, hazırlığını yapıp Kuba Camine gelir orada namaz kılarsa bir UMRE sevabı almış olur." MÜJDESİNİ veriyor. Özellikle sabah namazını müteakip yapılırsa bu ziyaret daha tatlı oluyor.
"Ramazanda yapılan umrenin sevabı benimle hac yapmış gibidir." Müjdesini veriyor Allah Resulü. (a.s.m)
Yine Mekke'de mikat mahalli olan Hz.Aişe (r.a) validemizin camiide geceleri çok bereketli ve feziyli mekan çok mükemmel. Mekke ve Medine'deki dershaneler de çok güzel olmuş. Allah emeği geçenlerden razı olsun amin.
Bir kıyaslama yapılabilmesi açısından aşağıdaki satırlarıda yazmak zorunda kaldım. Evet geçmişle kıyaslanınca dünyanın her yerindeki Müslümanlar çok büyük mesafeler kat ettiler.
25.09.2010 tarihli yazısını okuyanlar hatırlayacaklar Hekimoğlu İsmail Bey'in: "1940 yıllarda okullarımızda İslama karşı açılamn amansız savaşın merhametsizliği ve öğrencilere verdiği zararı. Sınıfta öğretmen Peygamber Efendimiz'den (a.s.m) "Muhammed" diye bahsetmektedir Dindar bir ailenin çocuğu da Peygamberimizin ismini duydukça salavat getirmektedir. Yanındaki öğrenci öğretmene arkadaşının salavat getirdiğini söyleyince, öğertmen de merhamet sıfır noktada olduğu için (belliki Köy Enstitüsü mezunu) salavat getiren çocuğu çok kötü ve merhametsizce döver. Bu çocuk yıllar sonra İslam kültüründen uzaklaşır, batı kültürünün esiri olur.İmamı Gazali sende kalsın bana Sokrat'tı ve der. Hekimoğlu İsmail de ikisini de vermez."
Yine aynı yıllarda Trabzon'da bir acı olay yaşanır. İsmail Albayrak anlatıyor. Buyurun birlikte okuyalım: "Biz çocuktuk. Mevsim kış. Köyde babamlar ormanın içine bir baraka yaptılar jandarma görmesin Kur'an okuyan çocukları diye. Nasıl oldu bilmiyoruz jandarma barakayı bastı. Benim koltuğumun altında Kur'an-ı Kerim vardı. Bana bir tokat attı jandarma, Kuran-ı Kerim yere düştü. Jandarma Kur'an-ı Kerim'i bir tekme ile yanan ocağa fırlattı.Kuran'ı Kerim'i öğreten hocamızın sırtına da rahleleri urganla bağladılar tam 12 saat yürüterek işkenceler içindeTrabzon'a götürdüler."
5-6 yıl öncede Bursa'da Hüseyin Alan köyündeki Kur'an Kursunu jandarma komutanı buldozerlerle yıktırmıştı! Bilecik'in bir köyünde yine bir hoca efendiye yapmadıklarını bırakmadılar. Bu memleket insanı "28 Şubat sürecinde" çok sıkıntılar çekti.
Elhamdülillah şimdi çok güzel gelişmeler var memlekette. Sivil Toplum Kuruluşları, vakıflar, yatılı ve yaz Kur'an kursları memleket evlatlarına sahip çıkıyor. Hem Kur'an'ı hem de Kur'an'ın tefsiri olan Risale-i Nurları 7'den 70'e her yaştaki insanımıza okutma gayreti içindeler.
4-5 yaşlarında bir çocuk. Kur'an-ı Kerimi açmış zevkle okuyor.Dünya umurunda değil. Babası yanında uzanmış
Mekke ve Medine'nin şen çocukları
Yer Medine. Öğle namazının farzını kılmak için bekliyoruz. Sol tarafımızda 4-5 yaşlarında bir çocuk. Kur'an-ı Kerimi açmış zevkle okuyor.Dünya umurunda değil bu melek misal ufaklığın. Babası yanında uzanmış.Biz de Said Özadalı ve Ahmed Hoca ile bu çocuğun şekle Kur'an okuyuşunu izliyoruz. Manzara fevkalade mükemmel. Said Abiye diyorum "Şimdi Risale Haber'e bir yazı konusu işte: Medine'nin Şen Çocukları." Bu fotoğraf Ahmed Hocamdan My-Net'e gelemedi. Sonra Hotmail adresi ile alabildik. Haliyle yazı da gecikti.
Binlerce çocuk o kadar güzel, samimi, içten, ihlaslı, fıtri, tasannusuz, harbî ve dostca ve huşu içinde Mübarek kitabımız Kur'an'ı Kerim'i açmış okuyorlarki görmek gerek. İşte eğitim onun için çok önemli. Bu çocukları hiç kimse zorlamıyorlarki Kur'an okumaya. Diğer dünya çocukları nasıl oyuncakları ile tatlı tatlı oynuyorlar neşe ve keyif alıyorlarsa; Medine ve Mekke'nin şen çocukları da Kur'an'dan aynı hazzı ve keyfi alıyorlar.Bir kız çocuğu babasının dizine yatmış, kardeşi de oturarak Kur'an okuyordu. İkisi de tatlı mı tatlı çocuklardı.
Ayrıca beş vakit namaza özellikle Medine'de yaşı ne olursa olsun tüm çocukları anneleri Mescid-i Nebevi'ye getiriyorlar. Saatler süren Teravih Namazlarında ağlayan bebeklerin ağlamaları bir süre sonra Kur'an'ın harika musikisi ile kesiliyor, uyuyorlardı. Daha tıfıl iken dem ve damarlarına Kur'an nüfuz ettiği için bu çocuklar okumayı öğrendikten sonra da Mescid-i Nebevi'de huşu ile uzun uzun saatlerce Kur'an-ı 'Kerim'i açarak okuyorlar.
Dışarıda 50-55 derece olan sıcaklık Mescid-i Nebevi'de üşünecek kadar serin bir hava ile karşılşıyor insan. Klimalar çok güzel çalışıyor. "Elhamdülillahi haza min fadli rabbi." İnsanlar sel gibi namaza koşuyorlar. Sanki cennete koşuyor gibiler.Gerçi bir anlamda da öyle değil mi? Hem Ravza Cennet Bahçesi aynı zamanda. Bilenler bilirler.Ebette Rabbim kendi rızası için dünyanın değişik ülkelerinden her fedakarlığı ve zahmeti göze alıp gelen bu mümin kullarını cennetle ödüllendirir.Peygamber Efendimiz (a.s.m) "Beni vefatımdan sonra da ziyaret eden sağlığımda ziyaret etmiş gibidir. Beni ziyaret edene şefaatim vacip olur" müjdesini veriyor.
Medinelileri ve ziyarete gelen müminleri Kuba Mescidini ziyaret etmeye davet ediyor. Ev kema gale Sallalu Aleyhi ve Sellem: "Kim abdestini alır, hazırlığını yapıp Kuba Camine gelir orada namaz kılarsa bir UMRE sevabı almış olur." MÜJDESİNİ veriyor. Özellikle sabah namazını müteakip yapılırsa bu ziyaret daha tatlı oluyor.
"Ramazanda yapılan umrenin sevabı benimle hac yapmış gibidir." Müjdesini veriyor Allah Resulü. (a.s.m)
Yine Mekke'de mikat mahalli olan Hz.Aişe (r.a) validemizin camiide geceleri çok bereketli ve feziyli mekan çok mükemmel. Mekke ve Medine'deki dershaneler de çok güzel olmuş. Allah emeği geçenlerden razı olsun amin.
Bir kıyaslama yapılabilmesi açısından aşağıdaki satırlarıda yazmak zorunda kaldım. Evet geçmişle kıyaslanınca dünyanın her yerindeki Müslümanlar çok büyük mesafeler kat ettiler.
25.09.2010 tarihli yazısını okuyanlar hatırlayacaklar Hekimoğlu İsmail Bey'in: "1940 yıllarda okullarımızda İslama karşı açılamn amansız savaşın merhametsizliği ve öğrencilere verdiği zararı. Sınıfta öğretmen Peygamber Efendimiz'den (a.s.m) "Muhammed" diye bahsetmektedir Dindar bir ailenin çocuğu da Peygamberimizin ismini duydukça salavat getirmektedir. Yanındaki öğrenci öğretmene arkadaşının salavat getirdiğini söyleyince, öğertmen de merhamet sıfır noktada olduğu için (belliki Köy Enstitüsü mezunu) salavat getiren çocuğu çok kötü ve merhametsizce döver. Bu çocuk yıllar sonra İslam kültüründen uzaklaşır, batı kültürünün esiri olur.İmamı Gazali sende kalsın bana Sokrat'tı ve der. Hekimoğlu İsmail de ikisini de vermez."
Yine aynı yıllarda Trabzon'da bir acı olay yaşanır. İsmail Albayrak anlatıyor. Buyurun birlikte okuyalım: "Biz çocuktuk. Mevsim kış. Köyde babamlar ormanın içine bir baraka yaptılar jandarma görmesin Kur'an okuyan çocukları diye. Nasıl oldu bilmiyoruz jandarma barakayı bastı. Benim koltuğumun altında Kur'an-ı Kerim vardı. Bana bir tokat attı jandarma, Kuran-ı Kerim yere düştü. Jandarma Kur'an-ı Kerim'i bir tekme ile yanan ocağa fırlattı.Kuran'ı Kerim'i öğreten hocamızın sırtına da rahleleri urganla bağladılar tam 12 saat yürüterek işkenceler içindeTrabzon'a götürdüler."
5-6 yıl öncede Bursa'da Hüseyin Alan köyündeki Kur'an Kursunu jandarma komutanı buldozerlerle yıktırmıştı! Bilecik'in bir köyünde yine bir hoca efendiye yapmadıklarını bırakmadılar. Bu memleket insanı "28 Şubat sürecinde" çok sıkıntılar çekti.
Elhamdülillah şimdi çok güzel gelişmeler var memlekette. Sivil Toplum Kuruluşları, vakıflar, yatılı ve yaz Kur'an kursları memleket evlatlarına sahip çıkıyor. Hem Kur'an'ı hem de Kur'an'ın tefsiri olan Risale-i Nurları 7'den 70'e her yaştaki insanımıza okutma gayreti içindeler.